ebrubozcuk@hotmail.com
Açık sarı, yarı toplanmış dalgalı fönlü saçları ve makyajıyla, siyah kıyafeti ve yine siyah kolyesi ile gülümsüyor.
Deniz kenarında yüzünü denize dönmüş bir kadın var. Kadın uzun düz saçlı ve siyah bir palto giymiş. Aydınlık bir hava var. Havada birçok martı uçuyor.

Yaz günleri ciddi şeyleri düşünmekten vazgeçmek için şahane bir fırsattır...



Hoş; düşünmenin hiçbir fayda sağlamadığını hayat bize ne güzel öğretmiştir oysa...



Her şey olacağına varır ya da olmasa da olur derken buluveririz kendimizi. Teslimiyet gibidir bu hal ama ruhu da ferahlatır inceden...



Hayal kurmak için şahane bir mevsimdir YAZ...



Büyüyünce hayal kurmak yasak değil ya, elbette kurulur.



İnsan yaş aldıkça, ne istediğini, nasıl mutlu olacağını, neye sevineceğini çok daha iyi anlıyor galiba... 



Küçük şeylerin, inceliklerin kıymetini biliyor.



Hayata karşı alacaklı olmak için yola çıkılması gerektiğini idrak ediyor.



Azla mutlu olabilmeyi, kendiyle barışabilmeyi çok iyi beceriyor galiba...



Güneşli bir şehirde, sokakları denize çıkan bir yerde, bahçesinde domates, biber yetiştirebileceğimiz bir evde yaşamak hepimizin hayali değil mi? Ne çok hayal biriktirdik bugüne kadar düşünsenize... Artık hepimiz muhteşem bir HAYAL KOLLEKSİYONCUSU olduk sanırım... Ehhh vardır bir zamanı, elbet bir gün gerçek olacaktır. Yoksa biz, dişimizi tırnağımıza takıp boş yere mi biriktirdik onca hayali? Mesela;zeytin ağaçları arasında, ellerinle topladığın zeytinleri kavanozlara kurmak ne müthiş bir şey...



Sakin, telaşsız, küçük yaşamlar ne güzel...



Köylü pazarına gidip, dönüşte denize girip ferahlamak... 



Hiç konuşmadan bile anlaşacağın dostlarının olması...



Hayatında neye yer olmadığını bilen insanlarla olmak ne sihirli bir şey...



Onlara sofralar kurmak, saatin nasıl geçtiğinin farkına bile varmadan uzun sohbetler edebilmek...



Yaşadığın hayal kırıklıklarını pansumanlayan dostların olması...



Kahkahalar eşliğinde ve belki de birkaç damlası kadehe damlayan gözyaşının eşlik ettiği gecelerde, buz gibi rakıların tadı...



Öylece durmak, hiç plan yapmamak, sadece fasulyenin pişip pişmediğine odaklanmak ne güzel.



Bir terlik şortla, hiç makyaj yapmadan, defne sabunukokusuyla, zeytin dallarıyla, yasemin kokusuyla, deniz kokusuyla bir yaz geçirmek ne güzel.



Yüreğinin dupduru olduğu, kimselerle bir alacak verecek davanın kalmadığı, sancısız nefeslerle uyandığın sabahları selamlamak ne güzel.



Bu sene domates iyi olmadı, seneye hepsine biber mi eksem ki diyen bir kafada olup, bahçeyi sularken, tüm bunları düşündüğün için kendi kendine gülümsemek ne güzel.



Sakin akşamların, dalga sesleri içinde uyumanın tadı ne güzel...



Zaman geçtikçe insan tüm bu hallerin muhteşem şeyler olduğunu ve kendine yapacağı en güzel yatırımın bu olduğunu çok iyi anlıyor.



İşte o yüzden, sevdiklerinin kalplerine sımsıkı sarılıyorsun. Boşuna dememişler, "İnsan insanın ağusını alır" diye. 



Ve tüm bunların farkına vardığın için kendine de sarılıyorsun. Çünkü kendi hayatının sihrini bulmuş oluyorsun...



Ne demiş Cemal SÜREYA... "Hayat kısa, kuşlar uçuyor..."



O zaman; biraz durmanın, anlamanın ve iyiliğin farkına vararak, yaz günlerinin bu son demlerinin tadını çıkarmak lazım... Yoksa nedir ki? Ağustos’ta geçer, Eylül zaten su gibi akar gider... Bütün mesele bizim mevsimlerimiz nasıl, biz nasıl geçiyoruz onun içinden. İşte bu çok mühim bir mesele... 



Ağustos /2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.