Bahçedeki sallanan koltuğun minderlerinin üzerine kıvrılıp yatarken gördüm onu. Geçen yıl dört kardeşi ve annesine devamlı yemek verdiğimden bu evi kendi evi olarak görüyor teklifsiz davranıyordu.
Yanına yaklaşınca yüzüme her zamankinden farklı baktı, “Kalk oradan!” dediğimde kalkmadı biraz daha sesli bağırınca bile kalkmakta ikilem yaşadı. Elimle itip uzaklaştırınca kalktığı yerde üç tane birbirine sokulmuş kapkara yavruları gördüm. Hayretimden çığlık atınca birkaç adım gidip bekledi, uzaklaşmıyordu bir türlü. O zaman annelik güdüsüyle kendinifeda ettiğini anladım.
“Aman annecik mi oldun sen? Ama sen daha kendinçocuksun diyerek nazlamaya başladım onu. Ses tonumdaki sevgi iletisiyle rahatladı. Hemen bir koli buldum minder yerleştirip küçük kara topları oraya taşıdım, anneyi de tutup yanlarına koydum. Ben çok rahatladım onu ev sahibi yaptım diye. Ama o benim düşüncemde değilmiş ki yarım saat sonra koyduğum yerde bulamadım ne onu ne kara topları. Yavrusuna dokunmamdan hoşlanmamış olacak ki bahçede onu koyduğum kolinin yanındaki ıvır zıvır dolabının arkasına taşıdı küçümenlerini. Nasıl sığdın o daracık yere, nasıl emzirebildin o gözü kapalı minnakları. Her sabah penceremi açtığımda ön patileri pencerenin önündeki mermerin üstünde, yalnızca ağzını açarak yüzüme bakıyor. Nasıl bir iletişimse hareketle anlaşıyoruz. Sağır mı belledin beni kırçıl anacık?Yüzündeki ifadeden, gözlerindeki istekli bakıştan benden yemek istediğini anlıyorum. Ah diyorum deli anacık hem benden kaçırıyorsun yavrularını hem de güvenmediğin bu kadından mama istiyorsun. Vermez miyim? Hemen avuçluyorum kendi kedilerimin kaliteli mamasından önündeki kaba koyuyorum. İştahla yerken herhalde bir taraftan da “Bu ne kadar güzel, hiç böyle mama yememiştim,” diyorsun. Mama alırken ‘sokak kedileri için’ diye belirtmem hem beni zedeler hem Allahtan korkarım hem mamacıya mazeret bildiririm. Ayrımcılık. Benimkiler en kaliteli mamayı yerkensokak kedileri diye ayırıp ucuz mama almak dokunur bana herzaman. Suç ülkedeki ekonomik darlıkta mı bende mi?Pırlantadan KDV almayan devlet kedi mamasından %18 vergi alıyor. Ne kadar insafsız bir davranış değil mi?
Konuyu değiştirmeden anlat neler yaptı siyah, sarı kırçıllıkedicik, anlat. Nerede kalmıştım… O daracık yerde yavrularını şefkatle bakarken karnı günde birkaç kez doyurulurken ne demeye alıp gitti çocuklarını anlayamadım.Kuru taşta yatmasınlar diye eski bir havlu atmıştım yattığı yere. Yanlış yapmışım. Sonraki gün baktım ki yavrular yok. Al sana bir taşınma daha. Bu kırçıl kızın kiralardan haberi yok galiba. Bu kez nereye gittiğinin peşine düştük. Komşumuzun ara sıra girilip bir şeyler aldığı fazlalıklarla dolu deposundaki bir dolabın çekmecesinden çıkmasınlar mı? Neredeyse duvara dayalı dolabın çekmecesine ışınlandın mı a kızım? Kemiksiz misin? Ama üç değil iki tane. Taşınırken ziyan olmuş gariplerimin biri. Tabii çekmeceyi çekince birbirine sarılmışiki kara yumağı gördüğümüzü anaları da gördü. Görür de durur mu? O gün taşındı yavrular. Nereye mi, keşke görmeseydim. Aylardır ağacın altında kızağa çekilmiş durankomşumuzun teknesine. Brandasının arasından girip aklınca gizledi yavrularını. O görmeden brandayı kaldırıp bakayım derken göz göze geldik. Ezik, ürkek baktı yüzüme. Yine mi sen der gibi. Keşke bakmasaydım diye kızdım kendime.
Yemek için devamlı penceremin önüne, ağzını açıp kapatarak, yüzüme mahzun ve yalvarır gibi bakarak geldi. Ona hep güzel şeyler verdim, okşadım, ürkekliğini geçirmeye çalıştım…
Benden korkma demek istiyordum, “Anla beni ben dostum, hayvan severim. Geçen yıl bebekken seni de ben büyüttüm. Hani dört kardeştiniz. Önce bir kardeşinkaybolmuştu ama sen hep geldin, yedin, kaçtın. Şimdi de senin yavrularına bakacağım, korkma ne olur. Anla beni.”
Ah keşke hayvanlarla konuşma özelliğim olsaydı. Her şey ne kadar güzel olurdu.
Eveet ne diyordum, en son teknedeydi benim kırçıl, ürkek kızım…
Bir gün teknenin sahibi bakım onarım için brandasını açtı, anlayacağınız üzere yavruya ve anneye yeniden yol göründü. Kendisi küçük annecik nasıl ağzında taşıyordu yavrusunu aklım almıyordu. Bu taşınmaları bilen anne ve kedi evinde konaklayan biz ev sahiplerinde bir merak, soruyoruz, araştırıyoruz. Sonunda ağzında yavruyla ikinci katın balkonundan girerek yeni bir ev kiralamış. Yavruyu emzirmiş büyük olasılıkla karnını doyurmak için bana gelmiş. Kedi sesini duyunca evin her yanını arayan komşumuz sonunda yatak odasında elbise dolabının çekmecesinde bulmuş bahtsız mülteciyi. Anne yavrusu için ağlar, yavru annesi için, komşu onları buluşturamadığı için… Neyse yavruyu çıkarıp balkona koyunca sorun bitmiş. Bakmayın bitmiş dememe, salonda otururken kedilerimin büyük bir merakla cam kapıdan baktıkları yere ben de baktım. Ne gördüm dersiniz bizim cılız kırçıl ağzında karacık yavrusuyla odunlarımızı koyduğumuz küçük sandıktan içeri sızıyor. Sevindim yine ana ocağına geldi, yakınımda, zarar görmeyecek, bir daha taşınmayacak diye.
“Artık o elverişsiz yerde ne yapıyor?” diye meraketmeyeceğim. Tutup minder koymaya kalksam bir taşınma daha gelecek başına, anacığın ağzında yavruyla, duvar, çit tırmanıp durması, telaşı, korkusu içime dokunuyor. Oraya yaklaşmamaya, kedilerimi de yaklaştırmamaya çalışıyorum.“Aman ha!” diyorum “Sakın bakma, yavruyu görme!”
Günde üç, dört öğün pencereme dayanıp en güzel yemekleri yese de onu okşamama izin verse de bu küçük anne,yavruları konu olunca çok hassas. Dileğim, isteğim tek kalan yavrusunu sağlıkla büyütsün ve bir daha anne olmasın. Onun için çok yorucu bir deneyim annelik.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.