Küçücük bir alanda, iki üç ağacın, küçük bir su şırıltısının insanda uyandıracağı duyguları düşünürüm çoğu kez. Huzur bazen çok da uzaklarda olmaz. Oturduğunuz tahta bir kanepede; beyninize, usunuza, yüreğinize durmadan duyumlar gönderen bir şeyler varsa, bunları düşünerek yaşama dair bir pay çıkartabilirsiniz.
Devamlı oturduğum, daha kapısından girerken gün ışığını alnımda, huzuru yüreğimde duyumsadığım küçücük bir parkım vardır benim. Balıkçı Parkım.
Huzur, bazen kadife çiçeğinin deli sarısında, dişisine cilve yapan güvercinin boynundaki morlu yeşilli parıltıda, başınızın üstünden geçen bir kanat sesinde, bazen de ayaklarınıza sürünen bir kedide olabilir.
Kucakladığı akordeondan çıkan güzel ezgilere kaptırır kendini küçük bir kız. Gözleri güler. Bu işi sanki geçim için değil de müzik tutkusundan yaptığını düşünürsünüz. Mendil uzatan bir kadının donuk bakışında yüreğiniz ikilemler yaşar, bocalarsınız. Sevinçle keder böyle yakın sokulur yanınıza…
Sabahın erken bir saati olmasına rağmen hep dolu olur bu küçücük park. Buraya gelenler kırk yıllık tanışmış gibi sözlerini paylaşır, birbirlerinin dertlerinden kendine şükür payı çıkarır, söyleşir dururlar. Oturduğum yerden onları izlerim, yakınıma oturan biri bana laf atar konuşma isteği gönderirse ben de konuşarak yalnızlığını paylaşırım.
Bazen yanımdaki kanepede ak saçlı yaşlı bir adam, başı önüne düşmüş çocuklar gibi uyur. Nefes alıp verişi sevindirir beni. Bu yaştaki bir insanın erken bir saatte hangi nedenle evinden çıkıp buraya geldiğini düşünürüm. Uyku tutmayan ağrılı geceler, acıtan düşler mi, yoksa evindeki koyu yalnızlık mı onu bu denli erken sokaklara düşüren. İnsan içinde seslerle olma isteği mi? Ya da tek başınalıktan daha zor, evde yaşayan bir başkasından aldığı yalnızlık duygusu mu? “Acaba nasıl bir çocuk, delikanlı, baba, kocaydı. Eşini döver miydi, çocukları var mıydı?” diye düşünürüm. Birden burada oturan insanların içinden geçenleri anlama yetimin olmasını isterim. Olanak dışı ama çok da ilginç değil mi? Böyle bir gücüm olsaydı belki de birçoğundan nefret eder, birçoğunun yalnızlığı ve yaşadıkları için hüzünlenirdim. Ben işte böyle biriyim kendi yalnızlığımı unutup, kalabalıklarda yalnızlık arayan biri. Aslında bu parkta da bütün konuşmalara karşın her şey bir şeyle eş ama her şey yalnızdır.
Fıskiyenin kenarındaki mermer kaideye oturtulmuş balıkçı heykeli demirden ağlarını örer. Yakışıklı, güçlü tam bir balıkçıdır o. Ama yüzü hiç gülmez, çatık kaşlı, ağırbaşlıdır. Donmuşluğu, suskunluğu dokunur bana. Bir geldiğimde beni şaşırtmasını isterim. Gözlerinde gülen bakıştır özlediğim.
Belki de küçücük havuzun dingin suyunu yakıştırmaz kendine. O zaman koca bir denizi taşımak isterim yanına. Tuzlu, engin mavi bir denizi. İşte o zaman yalnızca ağlara dikilmiş gözlerinin maviliklere dalacağını, güleceğini düşünürüm.
Ayaklarının yanındaki balıkçı ağlarının üzerinde kediler uyur güneşe karşı. İnsana olan düşkünlüğün bir göstergesi ya da tam tersi, kalabalıktan kaçıp emin bir kucağa sığınmak, örselenmekten kurtulmak gibi gelir bana; demir adamın demir ağlarında, kendi sıcağına sarılmış kediler. Zaman zaman uyanan, esneyen yalanan kedilere inat hiç kıpırdamaz balıkçım.
Belki de biz insanlar görmeden geceleri konuşuyordur ayak ucundaki kedilerle. O zaman aklıma çocukluğumun o güzel masalı gelir. Mutlu Prens*. Heykelinin ayakucunda sabahlayan küçük kırlangıcın üzerine gözyaşları dökülen, bütün kıymetli taşlarını yoksullara gönderip kendini feda eden kurşun kalpli mutlu prens ve onun isteklerini yerine getiren sıcak ülkelere göçmekten vazgeçen donup ölen iyi yürekli kırlangıç.
Oysa balıkçının, ağlarının üzerinde uzanan kediyle kentteki yoksullara gönderecek ne yakuttan iğnesi ne elmastan gözleri ne de vücuduna kaplı altın plakaları var.
Masaldaki vali gibi heykel düşmanı bir muktedirin onu yerinden kaldırtıp kendi heykelini yaptırarak parka adını vermesinden ödüm kopar. O zaman artık bu parkı terk etmem gerektiğini düşünür ürkerim.
Varsın o demir heykel ve canlı kediler küçücük havuzun ortasında bana düşünce üretsin. İyi yürekli heykeller yalnız masallarda var artık. Korkum iyi yürekli insanların da masallarda kalması…
*Mutlu Prens: Oscar Wilde
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.