YAZAN: Mehmet YILDIRIM
Kadın olmak, sabaha karşı uyanmak demektir çoğu zaman. Bir çocuğun nefesini sayarak, bir kocanın öfkesini tartarak, bir toplumun suskunluğunda boğularak.
Kadın olmak, bir yüzyılın aynasında her sabah kendi yüzünü tanıyamamaktır. Ayna güzellik ister, sen yorgun düşmüşsündür. Ayna susar, sen ağlarsın
Bir kaldırım kenarında yürürken arkana bakmadan gidememek mesela. Yüksek topuklu bir yalnızlık gibi her adımda biraz daha eksilmek.
Kadın olmak, bir çığlığı içine gömmektir. Dudaklarından dökülmeyen kelimeleri, dizlerinin üstünde büyütmektir ve susmanın bin dilini öğrenmektir zamanla.
Bir iş yerinde gülümsemenin yanlış anlaşılması, bir otobüste bakışların üzerini delip geçmesi. Bir sofrada son lokmayı alamamaktır.
Bir fikirde sesi duyulmayan olmak ama hep anlayan hep toparlayan hep susan kalmak.
Kadın olmak, kanamak demektir ayda bir ama asıl her gün içten içe, kimseye göstermeden, dimdik durarak ve yıkılmadan.
Oğluna “erkek gibi olma” diyememek, kızına “Dikkatli ol” diye tembihlemek. Görmezden gelinenleri görmek ve her şeye rağmen sevmek hem de en derinden, en sonsuz yerinden.
Kadın olmak, yas tutarken bile güçlü kalmaktır. Acıya gözlerini yummayıp ona bir isim koymaktır ve o isme şefkatle sarılmaktır.
İncelik beklenen ama kabalık gösterilen, güzellik dayatılan ama değer verilmeyen. Sevilmesi istenen ama anlaşılmayan bir varlık olmaktır kadın
Bir şiire dönüşmek isterken bir istatistiğe dönüşmek. Bir türküde yakılmak ama sokakta yakılmaktan korkmak ve bir sabah daha kimliğini çantasına gizleyip hayatta kalmaya çalışmaktır.
Kadın olmak, sessizliğin en yüksek sesle yankılandığı yerdir. Bir bakışta anlatılamayan hikâyelerin, bir damla gözyaşında taşan hafızasıdır
Ve belki de en çok bir gün olsun korunmak değil, anlaşılıp yaşanmak istemektir. Sadece insan olmak kadar basit ve bir o kadar da uzak bir hayal...
Kadın olmak, sabaha karşı uyanmak demektir çoğu zaman. Bir çocuğun nefesini sayarak, bir kocanın öfkesini tartarak, bir toplumun suskunluğunda boğularak.
Kadın olmak, bir yüzyılın aynasında her sabah kendi yüzünü tanıyamamaktır. Ayna güzellik ister, sen yorgun düşmüşsündür. Ayna susar, sen ağlarsın
Bir kaldırım kenarında yürürken arkana bakmadan gidememek mesela. Yüksek topuklu bir yalnızlık gibi her adımda biraz daha eksilmek.
Kadın olmak, bir çığlığı içine gömmektir. Dudaklarından dökülmeyen kelimeleri, dizlerinin üstünde büyütmektir ve susmanın bin dilini öğrenmektir zamanla.
Bir iş yerinde gülümsemenin yanlış anlaşılması, bir otobüste bakışların üzerini delip geçmesi. Bir sofrada son lokmayı alamamaktır.
Bir fikirde sesi duyulmayan olmak ama hep anlayan hep toparlayan hep susan kalmak.
Kadın olmak, kanamak demektir ayda bir ama asıl her gün içten içe, kimseye göstermeden, dimdik durarak ve yıkılmadan.
Oğluna “erkek gibi olma” diyememek, kızına “Dikkatli ol” diye tembihlemek. Görmezden gelinenleri görmek ve her şeye rağmen sevmek hem de en derinden, en sonsuz yerinden.
Kadın olmak, yas tutarken bile güçlü kalmaktır. Acıya gözlerini yummayıp ona bir isim koymaktır ve o isme şefkatle sarılmaktır.
İncelik beklenen ama kabalık gösterilen, güzellik dayatılan ama değer verilmeyen. Sevilmesi istenen ama anlaşılmayan bir varlık olmaktır kadın
Bir şiire dönüşmek isterken bir istatistiğe dönüşmek. Bir türküde yakılmak ama sokakta yakılmaktan korkmak ve bir sabah daha kimliğini çantasına gizleyip hayatta kalmaya çalışmaktır.
Kadın olmak, sessizliğin en yüksek sesle yankılandığı yerdir. Bir bakışta anlatılamayan hikâyelerin, bir damla gözyaşında taşan hafızasıdır
Ve belki de en çok bir gün olsun korunmak değil, anlaşılıp yaşanmak istemektir. Sadece insan olmak kadar basit ve bir o kadar da uzak bir hayal...
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.