turhan.icli@gmail.com
Gri ceketi, içinde mavi kareli gömleği ve lacivert üzerine açık renk kutucuk desenli kravatıyla. Gri, biraz dökülmüş saçlarıyla gülümsüyor.
Yazan : Turhan İÇLİ

31 Mayıs 1919 günü Berlin’de Landwehr nehrinin derinliklerinde bir ceset bulundu. Bu ceset aylardan beri akıbeti bilinmeyen Alman Komünist Partisi liderlerinden Rose Luxemburg’a aitti. Rose hurdahaş olmuş küçücük bedeni ile nehrin karanlık sularında sonsuz uykusundaydı.

Yaklaşık 5 ay önce Berlin ve birçok Alman kenti, sonradan Alman Komünist Partisi adını alacak Spartikistler Birliğinin ayaklanmasına tanık olmuş; günlerce barikat savaşları ve sokak çatışmaları devam etmişti. Tarihte Almanya’nın ilerici dönemi olarak bilinen Weimar Cumhuriyeti dönemi yaşanıyordu. Alman Sosyal Demokrat Partisi iktidardaydı. Rose Luxemburg ve Karl Liebknecht’in önderliğindeki Spartakistler Birliği, sosyal demokratların yoksul halka karşı egemen sınıfların yanındaki politikalarına ve yalanlarına isyan etmiş; tıpkı Rusya’daki gibi işçilerin ve köylülerin iktidarını kurmak için harekete geçmişti. Günlerce isyancılarla başa çıkamayan sosyal demokrat iktidar, baskıcı ve terörcü yöntemlere yönelmiş; isyancıları imha ve liderlerini infaz etmek için düğmeye basmıştı. Savunma bakanının emriyle harekete geçen paramiliter katiller, 15 Ocak 1919 günü Spartakist Liderlerin saklandığı evi bastılar. Dipçik darbeleriyle acımasızca dövdükleri Karl Liebknecht’ i kafasına ve sırtına birer kurşun sıktıktan sonra kent hastanesi morguna götürdüler. Morgdaki cesedin Karl Liebknecht’in olduğu 10 gün sonra anlaşıldı.

Rose Luxemburg’u, kemikleri hurdahaş edilinceye kadar dipçikledikten sonra kafasına bir kurşun sıkıp katlettiler ve Landwehr nehrin karanlık sularına attılar. Böylece Spartakist Devrim kalkışması hunharca bastırıldı. Binlerce devrimci kurşuna dizildi ve zindanlara atıldı. Akıbeti bilinmeyen Rose’nin cesedi 4 buçuk ay sonra Landwehr nehrinin dibinde bulundu.

Geçen sayımızda Clara Zetkin ile birlikte ikinci enternasyonal kadınlar birliği kongresine 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması için teklifte bulunan kadınlardan birinin de Rose Luxemburg olduğunu belirtmiştik. Buna karşın Rose etkin bir Kadın Hakları Savunucusu değildi. 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması yönündeki teklife imza koymasının yanı sıra ateşli bir biçimde kadınların genel oy hakkını savunmuştu. O, daha çok uçarı bir devrimci hiçbir otoriteye boyun eğmeyen kararlı bir özgürlük savaşçısı ve insanlığın eşitlik düşünün parlak bir yıldızı olarak bilinir. Spartakist ayaklanmasının simge adı ve devrimin kızıdır Rose Luxemburg

O,bu dünyadan 48 yaşında ayrıldı. Kısa ömrüne pek çok mücadeleyi ve teorik yapıtı sığdırdı. İnsanlığın belleğine güzel düşlerin savunucusu ele avuca gelmez kararlı bir devrimci olarak kazındı.

Katledildiği 15 Ocaktan bir gün önce saklandığı evden arkadaşına gönderdiği açıklamada şöyle diyordu: “Berlin’de asayiş sağlandı! Ey kör zalimler! Sizin düzeniniz kumdan zemin üzerine kurulu. Devrim daha yarın gümbürtüyle ayağa kalkacak yeniden ve yüreklerinize korku salan borazanlarla ilan edecek: Vardım, varım, var olacağım!”

Clara Zetkin yenilgiye uğratılmış devrimin lideri ve arkadaşı Rose’ya ölümünden birkaç gün önce şunları yazıyordu: “Ah Rosa’m, ne ağır günler! Zihnimde senin eyleminin tarihsel büyüklüğü ve önemi canlanıyor… Sevgili, biricik Rosa’m. Biliyorum, onurlu ve mutlu öleceksin. Biliyorum, devrim için savaşırken ölmekten daha iyi bir ölüm düşlemedin hiç kendine. Ya biz? Biz senden yoksun kalabilir miyiz? Düşünemiyorum, yalnızca duyumsayabiliyorum. Seni kucaklıyor, sıkı sıkı yüreğime bastırıyorum. Daima senin Clara’n.”

Rose baskı ve zulüm karşısında yakınanlara öfkelenen katı bir devrimci olduğu kadar, onları şefkatle kucaklayan, yüreklendiren yumuşak kalpli bir romantikti ve her zaman moralli, her zaman neşeliydi. 28 Aralık 1916 ‘da yatmakta olduğu Wronke zindanından arkadaşı Mathilde Wurm’a yolladığı şu satırlar bu tespitlerimizin çarpıcı bir örneğidir: “… Mektubun beni öfkeden deliye çevirdi… Bu ağlamaklı hal, hayal kırıklıklarınıza dair bu ahlar vahlar; bunları sözüm ona başkalarının şahsında yaşadığınızı sanacağınıza bir aynaya baksaydınız!... Homurdanan, mızıldanan, korkak ve yarım yürekli tavrınız bana hiç bu kadar yabancı olmamıştı, bundan hiç bu kadar nefret etmemiştim… Şunu bilesin, burnumu buradan hele bir çıkarabileyim, o mızıkçı topluluğunuzun topunun peşine öyle bir düşeceğim ki, borazanlarla, kırbaçlarla, av köpekleriyle kovalayacağım sizi…

Yeni yıl kutlaması için yeterli oldu mu bu? O zaman insan kalmaya bak. Her şeyden önce insan olmak gerek. Bu da şu anlama geliyor: Kararlı, açık ve neşeli olmak! Evet neşeli, her ama her şeye rağmen. Çünkü ağlanıp dövünmek zayıflıktır. İnsan olmak, gerektiğinde bütün yaşamını “kaderin büyük terazisine” neşeyle fırlatıp atabilmek ama aynı zamanda her aydınlık günden ve her güzel buluttan sevinç duyabilmektir. Ama insan olmanın reçetesini yazmayı bilmiyorum, yalnızca nasıl olunacağını biliyorum ve sen de bunu her zaman bildin; birlikte birkaç saatliğine tarlalarda dolaştığımızda ve başakların üzerine tanın kızıl örtüsü yayıldığında. Bütün zalimliğine rağmen dünya çok güzel ve zayıflarla korkaklar olmasaydı daha da güzel olurdu. Gel, sana yine de bir öpücük vereyim; çünkü sen her şeye karşın dürüst bir ufaklıksın. Yeni yılın kutlu olsun!”

Bu romantik devrimcinin 48 yıllık yaşam öyküsünü köşe taşları şöyle:

5 Mart 1871 ‘de Yahudi bir ailesinin kızı olarak Polanya ’da dünyaya geldi. Lise öğrencisi iken sosyalizmi tanıdı ve yasa dışı örgütlerde yer aldı. 1889 ‘da sosyalistlere karşı yasa nedeniyle yer altına çekilmiş olan Alman Sosyal Demokrat partisine üye oldu. Aynı yıl yürüttüğü mücadeleler nedeniyle barınamadığı Almanya’dan İsviçre’ye kaçtı. Zürich Üniversitesinde felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü ve bu alanda doktorasını yaptı.

1893’te Paris’te İşçi Davası gazetesini çıkarmaya başladı. 1894’te Varşova’da gizli olarak toplanan Polonya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin liderleri arasına seçildi.

Almaya ’da sosyalistlere karşı yasanın yürürlükten kaldırılması üzerine yasal faaliyetlere başlayan Alman Sosyal Demokrat Partisine destek olmak amacıyla kâğıt üstünde Alman bir erkekle evlilik yapıp Alman vatandaşlığına geçti.

O sırada Alman Sosyal Demokrat partisinin lideri reformist görüşleriyle anımsanan Eduard Bernstein idi. Rose reformist değil devrimciydi. “Sosyal Reform ya da Devrim?” adında bir kitap yayınlayarak Bernstein’ın reformist görüşlerine karşı mücadeleye girişti. 1904’te Ocak ayında krala hakaretten üç ay hapse mahkûm edildi. 1906 yılında 12 Aralık'ta Weimar’da ‘sınıf düşmanlığını körüklemek’ suçundan üç ay hapse mahkûm edildi. 1910 yılında genel grevin mücadele silahı olarak kullanılması sorunu başta olmak üzere, politik görüş ayrılıkları nedeniyle dünya sosyal demokratları lideri sayılan Karl Kautsky ile yollarını ayırdı. 1913 ‘te yaklaşan dünya savaşı nedeniyle kendi hükümetlerinin savaşa katılma hevesi karşısında askere gitmeyi ret etme çağrısında bulundu. Bu nedenle hakkında dava açıldı ve 1 yıl hapis cezası aldı. Yine vatana ihanet suçundan hapis cezaları aldı. 1918 ‘de hapisten çıktıktan sonra Berlin’de Spartakistler Birliği tarafından çıkarılan Kızıl Bayrak Gazetesinin başına geçti. 1918 yılı sonunda yapılan Alman Komünist partisinin kuruluş kongresinde bu partinin liderleri arasına girdi. Alman halkını burjuva iktidarı yıkması için ayaklanmaya çağırdı. 15 Ocak 1919 günü saklandığı evde basılarak katledildi.

Rosa Luxemburg’u şair Kamil At ’ın dizileriyle saygıyla anıyoruz:

Dışarı çıkardıklarında

Biliyordu

Cellatların ölüm planlarını

Sinsi cellatlar sırtından ittiler

Bir köprüden sonsuzluğa

Ebedi yaşamıştı, ebediye vardı

Derin suların derinliğinde


Onu vuran cellatların ne adı biliniyor

Ne de bir gün yaşadıkları,

Geçmişte olduğu gibi

Bugün hala olduğu gibi

Bütün kralların donu düşüyor.


Rosa daha yaşıyor

Üreten biziz yöneten de

Biz olacağız, tezleri yaşıyor

Dünyanın üzerinde izleri

Yaşıyor, unutulmaz silinmez

Sonsuz bir yolculukta gözleri

Kamil At

25.04.2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.