Osmanlı Devleti’nde kadın hareketi II. Meşrutiyet’in ilanının yarattığı özgürlük ortamında başladı. Balkan Savaşları ile sosyal ve iktisadi yaşamda daha etkin bir şekilde yer alan kadınlar, cemiyetler etrafında örgütlenerek ülke sorunlarına çözüm aradılar. Batı’da olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de ilk kadın örgütleri yardım dernekleri olarak kuruldu. İstanbul’un tanınmış ailelerine mensup saray ve saray çevresinde iyi eğitim görmüş soylu ve aydın kadınlar hem yardım toplamak hem de başta eğitim gibi kadın haklarınısavunmak amacıyla örgütlendiler. Bu dernekler, kadının sosyalleşmesinde ve görünür olup kamu alanına açılmasında önemli bir işlev gördü. Kadın sorunu bu dernekler aracılığı ile kamuoyunun dikkatine sunuldu. Osmanlı kadınları Hükümetin de desteği ile “cemiyetçilik” faaliyetleri yapma, basın ve iktisadi hayata atılma gibi imkânlar ile çeşitli çalışma alanları buldular. Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı nedeniyle kadınlar sosyal ve iktisadi yaşamda daha etkin bir şekilde yer aldılar. Kadın örgütlerinin sayısında savaş yıllarında büyük bir artış yaşandı. Bu cemiyetlerin önemli bir örneği olan İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti, Mart 1913’te “Mamulat-ı Dâhiliye İstihlak-ı Kadınlar Cemiyeti Hayriyesi” adı ile Melek Meliha ve Zaime Hayriye Hanımların öncülüğünde kuruldu. Cemiyetin merkezi İstanbul Sultan Beyazıt’ta, Maliye Nezareti arkasında, Takvimhane Sokak’ta 5 numaralı haneydi. Bazı kaynaklarda Mamulat-ı Dâhiliye İstihlak-ı Kadınlar Cemiyeti Hayriyesi’nin Milli Meşrutiyet Fırkası kurucuları tarafından Şubat 1913’te kurulan İstihlak-ı Milli Cemiyeti’ne bağlı bir kadın şubesi olduğu yazılmışsa da Cemiyetin kuruluş beyannamesinde ve sonraki dönemlerindeki faaliyetlerinde de İstihlak-ı Milli Cemiyeti’nin kadınlar şubesi olduğuna dair herhangi bir bilgiye rastlanmadı. Ancak İstihlak-ı Milli Cemiyeti’nin kuruluşunun kadınları harekete geçirip bir cemiyet kurmaya yönelttiği düşünülebilir. İstihlak-ı Milli Cemiyeti uzun süreli bir etkinlik gösterememesine karşın, İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti 1920’de İstanbul’un işgaline kadar çalışmalarını sürdürebildi.
Cemiyetin nizamnamesinde kuruluş amacı yerli üretimi artırmak, yerli malı kullanımını teşvik ederek Avrupa’ya para akışına son vermek olarak açıklandı. Cemiyetin bir terzihane açarak kadınlara yerli malı ürünler sunması ve burada fakir kadınlara ücret karşılığında dikiş diktirilerek terzi yetiştirilmesi hedeflendi.
İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti sadece Osmanlı Devleti’nin iktisadi sorunlarına çözüm bulmaya yönelik “milli iktisat” anlayışına uygun olarak faaliyetlerde bulunmadı. I. Dünya Savaşı yıllarında yürüttüğü yardım çalışmalarıyla da öne çıkan bir kadın derneği oldu. Dönemin “milli iktisat” politikasının bir uzantısı olarak cemiyet tarafından “milli moda” oluşturulmak istendi.Terzihane açarak Osmanlı kadınlarına dikiş öğretmeyi, yerli üretim yapmayı ve yerli malı kullanımını özendirmeyi amaçladı.
Cemiyetin siyasetle bir ilgisi olmadığı kuruluş nizamnamesinde belirtilirken, ayda bir mecidiye veya on kuruş veren isteklilerin üye olarak kabul edileceği de ilan edildi Başlangıçta ikisi kurucu olmak üzere doksan dört kayıtlı üyesi olan cemiyet, Melek Meliha Hanım’ın başkanlığında sekiz kişiden oluşan bir idare heyeti tarafından yönetildi. Cemiyetin kuruluşu ve faaliyetleri, kadınlar arasında memnuniyetle karşılandı.
İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti Nizamnamesi’ne Kadınlar Dünyası, Tanin, İkdam gibi süreli yayınlarda aynen yer verilerek cemiyetin kuruluşu kamuoyuna duyuruldu. Tanin gazetesine Asiye Cahide imzasıyla gönderilen bir mektupta cemiyetin ülke ekonomisi için taşıdığı öneme dikkat çekildi. Kadınlar Dünyası’nda Maizer Cavit imzalı bir yazıda ise tüm kadınların İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti programını kendisine rehber edinmesinin gerekliliği, yerli malı üretmenin ve tüketmenin önemi vurgulandı. Abdullah Cevdet, İçtihad Dergisi’nde Mamulat-ı Dâhiliye İstihlak-ı Kadınlar Cemiyeti Hayriyesi’nin kuruluş amacı ve faaliyetleri ile ilgili olarak, “…hanımlarımız erkeklerimizden daha ziyade hakikat-bin (doğru görüşlü) çıktılar” sözleri ile İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti’nin kuruluşundan övgüyle söz etti. Halka Doğru Dergisi, cemiyet üyelerinin çalışmalarından takdirle bahsederken, Kadınlar Dünyası da cemiyet nizamnamesini yayınlayarak İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti’nin bütün faaliyetlerine destek verdi.
Dönemin yerli üretim yapan en önemli işletmelerinden biri olan Hereke Fabrikasıyla da iş birliği yapan Cemiyet, 3 Temmuz 1913 Perşembe günü İstanbul’da bir terzihane ve mağaza açtı. Usta terzilerin görevlendirildiği terzihanede fakir kadınlara iş verilerek onlara hem terzilik öğretildi hem de geçimlerini sağlayabilecek miktarda maaş ödendi. Başlangıçta iki kadın usta tarafından yirmi kişi terzilik için çalıştırıldı. Terzihanede yerli malı kumaşlardan isteğe bağlı sipariş usulü ile üretim yapılırdı. Ayrıca cemiyetin ürettiği malların sergileneceği altı günlük bir sergi de düzenlenmişti. Mağazada el işleri ve yerli kumaşların yanında ayakkabıdan kolonyaya kadar pek çok yerli malı satışa sunulurdu. Satış bölümü Hereke Fabrikası’nın müdürü Hacı Akif Bey, terzihane ve sergi bölümü de Cemiyetin başkanı Melek Hanım tarafından idare ediliyordu. İthal mallarını boykot kampanyasına da destek verdi. Cemiyet, Hereke Fabrikası’na zaman zaman geziler düzenleyerek kadınların yerli üretime dair fikir edinmesini sağlıyordu.
Mamulat-ı Dâhiliye İstihlak-ı Kadınlar Cemiyeti Hayriyesi, yayın organı olarak Mart 1914 tarihinden itibaren Siyanet adıyla haftalık bir de gazete çıkarmaya başladı. Siyanet; toplumsal, edebi, ilmi, iktisadi kadın ve aile gazetesiydi. Gazetenin imtiyaz sahibi,Cemiyetin başkanı Melek Hanım, sorumlu müdürü ise Kız Sanayi Mektebi muallimlerinden Zaime Hayriye Hanım’dır. Gazetede, Mamulat-ı Dâhiliye İstihlak-ı Kadınlar Cemiyeti Hayriyesi ile ilgili haberler ve cemiyetin benimsediği ilkeler doğrultusunda kadınlarıyerli malı kullanmaya özendirici yazılar öne çıkıyordu. Ayrıca dönemin kadın dergilerinde ele alınan toplumsal yaşam, eğitim, çalışma, edebiyata dair kadınlarla ilgili konulara da yer verilirdi.
İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girişinden sonra gönüllü olarak ordu için yardım çalışmalarına yöneldi İstanbul’da zor durumda kalan asker ailelerine nakdi yardım yaptı. Cemiyet terzihanesinde askerin ihtiyaç duyduğu çorap, eldiven, çamaşır gibi giyecekler hazırladı. Ayrıca Çanakkale Savaşları’nda yaralanan askerlerin tedavisi için İstanbul Divanyolu’nda bir de hastane açtı. Çoğunluğu İstanbul’un önde gelen asker ve bürokrat ailelerine mensup eğitimli kadınlar olan cemiyet üyeleri, hem hastanenin ihtiyaçlarının karşılanması için para yardımında bulundular hem de nöbetleşe hastabakıcılık yaptılar. İhtiyaçları cemiyet tarafından karşılanan hastaneye müsamere,konser, piyango gibi etkinlikler organize edilerek gelir sağlanırdı. Cemiyet yararına sinema işletildi ve halkın bilinçlenmesi için konferanslar düzenlendi.
Cemiyetin, I. Dünya Savaşı’nda cephe gerisinde etkin bir şekilde çalışan kadın örgütleri içindeki yeri ve önemi tespit edildi. Hastanenin kuruluşu, düzen içinde verdiği hizmet kamuoyunda övgüyle karşılandı. Gazilerin tedavisindeki hizmetlerinden dolayı Melek Hanım ve hastanede gönüllü olarak hastabakıcılık yapan 11 cemiyet üyesi, Hilal-i Ahmer tunç madalyasına layık görüldü.
Çanakkale’de çarpışmaların son bulması ve İtilaf kuvvetlerinin 1915 Aralık ayından itibaren çekilmeye başlaması üzerine İstanbul’a yaralı sevkiyatı durduğundan, İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti Hastanesi’nin faaliyetine Mayıs 1916’da son verildi. Hastanenin bütün evrakı ve malzemesi Maltepe Hastanesi’ne teslim edildi. Ancak hastanenin kapatılmasından sonra cemiyet faaliyetlerine ara vermedi, Beyoğlu’nda açılan Japon Askeri Hastanesi’nde yüz elli yataklık koğuşun bütün teçhizat ve levazımını temin etti.
İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti, Çanakkale Savaşları sırasında tüm dikkatiyle hastaneye odaklandı, kuruluş amacı olan yerli malı kullanımı ve yerli üretimin teşviki politikasından uzaklaştı. Cemiyet “milli iktisat” anlayışına uygun çalışmalarına kısa bir süre ara verdi. Ancak bu yöndeki telkinler doğrultusunda, Divanyolu’nda eski binasında 12 Ekim 1916 tarihinde törenle “İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti ve Darüssınaa ve Terzihanesi” adıyla kaldığı yerden faaliyetlerine başladı. Kadınlara yönelik teorik ve uygulamalı biçki-dikiş derslerinin gösterileceği bir de dershane açıldı. Cemiyet, ilan vererek Berlin, Paris terzi ve moda akademilerinden diplomaları ve çok sayıda madalyası olan Osman Zeki Bey’in cuma günleri ders vereceğini duyurdu. Katılan kursiyerlere Berlin’den moda akademilerinden diploma ile altın ve gümüş madalya getireceklerini de taahhüt etti.
I. Dünya Savaşı’nı sona erdiren Mondros Mütarekesi sonrasında İtilaf güçlerinin 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelmeleri üzerine, cemiyet milli duygularla harekete geçti. Ülkede başlayan yabancı denetimi ve işgalleri karşısında neler yapılabileceğini görüşmek üzere 21 Kasım 1918 günü cemiyet merkezinde bir toplantı düzenlendi. Ülkenin durumu hakkında Osmanlı kadınlarına düşen görevleri görüşülmüştü. İstihlak-i Milli Kadınlar Cemiyeti’nin girişimde bulunarak Avrupa, özellikle de Amerika’ya yönelik Türklerin lehine propaganda yapması kararı alındı. Dil bilen muktedir kadınlarla beş düşünürden ibaret kurullar oluşturarak, bunları Türklerin hayat hakkını savunmak için İtilaf Devletleri’ne göndermeye karar verildi. Cemiyetin girişimi dönemin basınında övgüyle karşılandı.
İstihlak-i Milli Kadınlar Cemiyeti, mütareke döneminde, 52 parti ve cemiyetin katılımıyla 29 Kasım 1918’de İstanbul’da kurulup, Türkiye’de “Milli Müdafaa” hareketinin örgütlenmesine katkıda bulunan Milli Kongre Cemiyeti içinde yer alan kadın örgütlerinden biri oldu. Programında belirtildiği üzere; Milli Kongre’nin kuruluşunda İstihlak-i Milli Kadınlar Cemiyeti’nin iki üyesi yer aldı. Mütareke Dönemi’nde Milli Kongre Cemiyeti, işgallere karşı İstanbul’da protesto mitingleri düzenlenmesinde ve halka direniş ruhunun aşılanmasında önemli rol oynadı. Mebusan Meclisi’nin feshi ve İstanbul’un işgali, Milli Kongre’nin çalışmalarını olumsuz etkiledi ve faaliyetlerine son vermek zorunda kaldı. Bu süreçten sonra İstihlak-ı Milli Kadınlar Cemiyeti’nin de faaliyetleri son buldu.
İlerleyen yıllarda, bu engin tecrübelerin hepsi Cumhuriyet kadınları için yol gösterici oldu. En olanaksız görünen koşullarda bile kadınlar hep büyük düşünmüş ve bize bıraktıkları en güzel miras bu. İşte, en umutsuz zamanlarımızda bile umudumuzu tazelemek için tarihi sık sık anımsamalıyız.
15 Mart 2024
KAYNAK:
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Sayı/Issue: 36, 2019
Nuray Özdemir,
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.