SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule SEPİN İÇLİ
Sevgili Umudun Kadınları izleyicilerimiz, Bugün İranlı bir sanatçı arkadaşımızla söyleşeceğiz. Kendisine Görülmeyen Gazetesinin düzenlediği Uluslararası Satranç Turnuvası etkinliğinde rastladık. Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Nilüfer: İran asıllı ama Türk uyruklu bir vatandaşım. Sanatçılık yolunda ilerlemeye çalışıyorum. Doğduğumdan beri hep resim olsun, şarkı olsun, filmler, çizgi filmler olsun, hepsini çok severdim. Hep bir şeyler yaratma peşindeydim. Kendim için şu tabiri kullanıyorum. “Ben doğuruyorum. Ben doğurgan bir kadınım.” Çok şükür bunun izinde bir yol buldum kendime. İlerlemeye çalıştığım bu yolda umarım kendimi geliştirebilirim. Bunun için uğraşıyorum.
Şule: Kendinizi çok güzel tanımladınız. İzleyicilerimiz bu kadar tanıtımla yetinmeyebilirler. Mezun olduğunuz okul, İran’da ne kadar süre kaldığınız gibi bilgileri de merak edebilirler.
Nilüfer: Tahsil olayım biraz karmaşık. İran’da Resim Bölümünü bitirdim. Sanat yolu biraz zor bir yol. Her zaman bu yolla hayatını geçindiremezsin.
Şule: Türkiye’ye ne zaman geldiniz?
Nilüfer: 2018 yılında geldim. Çalışabilecek bir mesleğim olsun istedim. Bir de Anestezi Teknikerliği okudum. Bu, kolumda altın bileziğimdi. Sonra ne istediğimi sordum kendime. Çocukluğumda, 4 yaşından beri hayalim olan şarkıcılık, benim için bambaşkaydı. Rüyalarımda, kendimi sahnede görürdüm. Onun izinden koşmak istedim. Çok uğraştım. Hiçbir irtibat bulamıyordum. Elimi uzattığım yerler kapanıyordu. 2024’de böyle bir şans yakaladım. Şarkıcılık işine başladım. Resim her zaman hayatımda oldu. Geçim kaynağımdı.
Şule: Ne tür resimler yapıyorsunuz?
Nilüfer: Üniversite mezunu olduğum için bütün materyallerle tüm teknikleri yapabiliyorum. Şu anda yaptığım iş, Pop Art. Güncel ve çağdaş olarak minimal bir şekilde resim yapıyorum. Zaten insanlar karmaşık hayat yaşıyorlar. Hep bir koşturma. Bir tabloya baktıklarında birazcık dingin olmalarını umut ediyorum.
Şule: Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Kurs mu veriyorsunuz, tabloları mı satıyorsunuz?
Nilüfer: Kurs veriyordum ama yoğunluktan şu an onu durdurdum. Anlaşmalı olduğum bir galerinin sanatçısıyım. Oraya resim üretiyorum.
Şule: Kadınlarla ilgili resimleriniz var mı?
Nilüfer: Var ama henüz piyasaya çıkarmadım. Bunun için bir sergi düşünüyorum. Hem kadınlarla hem de görme engellilerle ilgili bir projem var. Görülmeyen Gazete Başkanı Saime Oğuzhan, bana destek vereceğini söyledi.
Şule: Görme engellilerle nasıl tanıştınız?
Nilüfer: Saime abla sayesinde ilk kez burada tanıştım. Yaşamlarının çok zor olduğunu fark ettim. Hem duygusal hem de anlamlı oldu benim için. Başka bir kapı açıldı bana. Geçen yıl bu zamanlar Saime ablayla tanıştık. Görme engellilerle ismen tanışmıştım, şimdi şahsen tanıştım.
Şule: Saime hanımın sizinle olan tanışıklığından ve samimiyetinden feyz alıp sizi dergimizle tanıştırmış olalım. Sanatsal faaliyetlerinizi farklı illerde iş birliği yaparak gerçekleştirebiliriz.
Nilüfer: Gurur duyarım.
Şule: Anestezi Teknikerliğiyle ilgili çalıştığınız bir yer oldu mu?
Nilüfer: Bir süre hastanede 6 ay çalıştım. Bu iş için uygun olmadığımı düşündüm. Ruh halime ve duygularıma hitap etmeyen bir işti. Çok önemli bir iş. Bir insanın hayatı senin elinde oluyor. Bir insanın hayatının benim elimde olması çok zor benim için.
Şule: Altın bilezik şimdilik çantada o zaman. İran’daki yaşam hakkında paylaşım yapabilir misiniz? Oradan buraya gelmek kolay oldu mu? İran’da kaç yıl yaşadınız.
Nilüfer: 31 yaşındayım. Evimize ilk televizyon geldiğinde, ben 4 yaşındaydım. Televizyon yasaktı ama uyduyla Türkiye kanallarını izliyorduk.
Şule: Televizyon izlemek yasak mı?
Nilüfer: Sadece İran televizyonlarını izleyebilirsiniz. Başka ülkeler yasak. Evde gizli gizli izliyorduk. Oradan Türkiye’ye bir hayranlığım oluştu. 2007 yılında ilk kez İstanbul’a otobüsle, bir turla gezmeye gelmiştik. Mart ayıydı. Dönüşte otobüste “Ben dönmek istemiyorum” diye gizli gizli ağladığımı hatırlıyorum. Bu ülkeye aşıktım ve hala aşığım. Üzerine basa basa bunu söylüyorum. Burası bir cennet, lütfen kıymetini bilelim.
Şule: Kardeşleriniz orada mı?
Nilüfer: Bir erkek kardeşim var ve orada doktora eğitimine devam ediyor. Babam eğitim hayatımıza önem veren biriydi. Hala bana, “Kızım okulu bırakma, eğitimine devam et” der. Ölene kadar devam edeceğim herhalde.
Şule: Anneniz ve babanız da mı İran’da?
Nilüfer: Herkes İran’da. Burada yalnızım. Türkiye’ye 2018’de gelmemin nedeni, İran’da kadınların sanat anlamında çok zorlanmaları. Görsel sanatlar, müzik, dans zaten yok. Bir enstrüman çalabilirsin ama sesinle ortaya çıkamazsın. Televizyonu ilk izlediğimde çok şaşkındım. “Aaa! İnsanlar şarkı söyleyebilir.” diyordum. O zamandan beri kumanda, benim mikrofonum olmuştu. O andan itibaren, Türkiye’ye gelip şarkıcı olacağımı hayal etmiştim. Okulda gelecekte ne iş yapmak istediğimizi sorarlar öğretmenler. Şarkıcı olacağımı söylediğimde, okula annemi çağırmışlardı. 7 yaşındasın daha. O yaştaki bir kızın yoldan çıkacağını düşündüler. Düşünebiliyor musunuz, ne kadar zor?
Şule: Gerçekten öyle. İran’a gidiyor musunuz?
Nilüfer: Normalde gidememem lazımdı. Galiba İran’da biraz bir iki aydır yumuşamalar var. Geçen ay biraz korka korka gittim. Hiç korktuğum gibi olmadı. Bunun için çok seviniyorum.
Şule: Yine başınızı örtmek zorundaydınız tabi.
Nilüfer: Evet, her zaman.
Şule: Oradaki kadınların durumu nasıl? Bunu kabullenmişler mi yoksa buna başkaldıran mı daha çok?
Nilüfer: Şu an buna başkaldıran çok kadın var. İran’da mesele, başörtüsü değil, artık özgürlük istiyoruz. Sadece giyim anlamında düşünmeyin. Bizim düşünme hakkımız bile yok. Şarkıcı olmak istiyorum, yapamıyorum. Başörtüsüyle, kendi ülkemde, annemin babamın dizinin dibinde oturup şarkımı söyleyebilirim değil mi?
Şule: Başörtüsü sadece bir simge zaten.
Nilüfer: Aynen öyle. Başörtüsünü kaldırırsak, bu duvarı kırarsak, zaten her şeyin özgürlüğünü elimize alabiliriz. Bizde boşanma hakkı yok. Bir kadın kendi iradesiyle boşanamaz. Bu çok önemli. Boşanırken mihr alabilirsin. Genelde erkekler mihr vermemek için boşanmayı istemiyor. İran’da hem imam nikâhı hem de devlet nikâhı zorunlu.
Şule: Az önceki soruyu sormamın nedeni, bizim ülkemizde kadınların daha çok çalışarak tutucu çevreleri iktidara getirmeleriydi. Tutucu hükumetlerin müsebbibi daha çok kadınlar oluyor. Acaba İran’da da mı böyle oldu? Kadınlar tutucu çevreleri, etkilenerek daha mı çok desteklediler?
Nilüfer: konuştuğunuz konu siyasetle ilgili galiba, ben pek anlamıyorum bunlardan.
Şule: Sizde de seçim oluyor. Kadınlar oy getirmek için çalışıyorlar. Özgürlük konusunda, “gerek yok, bu kadınlar için iyidir” diyebiliyorlar. Böyle düşünen kadınlar çok var mı?
Nilüfer: Tabi ki bütün bakış açılarının demek ki taraftarları var. Olmasa şaşardık zaten. Şu anda İran’da kadınlar aleyhine olan taraftarlar biraz azaldı ya da esnedi bence.
Şule: eğitim ve ekonomik olanaklar oldukça iyi değil mi?
Nilüfer: Ekonomik potansiyelimiz iyi evet. Ama halkın ekonomik durumu o kadar iyi değil. Zenginler çok zengin, ortalar, ortanın altında. Eğitim çok iyi. Okumayan hiçbir genç bulamazsınız. Kadınlar da dâhil buna. Aileler de bunu destekliyor. Üniversiteye gitmeyenlere şaşırıyorlar. “Acaba olanağı mı yoktu?” şeklinde garipsiyorlar.
Şule: Konumuz müzik ve resimdi. Biz de oraya doğru gidiyoruz. Bu güzel ülkenin şeriat düzenine teslim olmasından çok korkuyoruz. Kadınlar özgür kalmak ve böyle bir tehlikenin olmaması için sizce neler yapmalı?
Nilüfer: Devlet ve ülke anlamında bilmiyorum ama her insan kendi özgürlüğünü düşünmeli. Nasıl ki göç ederek buraya geldim, herkes de kendi iyiliği için ne yapacağını biliyor. Bu ülkenin kıymetini lütfen bilelim.
Şule: İran’da sanat konusunda kendini geliştiremeyenler, başka ülkelere göç ediyorlar. Gitmemeleri için hükumetin bu konuda bir yaptırımı var mı? Gitme nedeninizi söylemiyorsunuz sanırım.
Nilüfer: Evet bu nedeni söylemiyoruz. Zaten İran’dan başka ülkeye gitmek çok zor. Başka ülkeler de İranlıyı kabul etmiyor. Amerika ve Avrupa’ya gitmek için vize almamız çok zor. Ben olsa da gitmezdim ayrı bir konu. Devlet sanatçıya destek vermediği için gidiyorlar.
Şule: Türkiye sizi hayallerinizle buluşturduğu için çok anlamlı olmuş. Ne tür şarkı söylüyorsunuz? 2024’te olan mucizeyi de biraz anlatabilir misiniz?
Nilüfer: Türkiye’ye küsüp birkaç aylığına İran’a dönmüştüm. Her ne kadar Türkiye halkı bize kucak açsa da başka bir ülkede, başka bir vatandaş olmak, kendi memleketindeki gibi haklara sahip olmak değil. Bu her yerde olan bir durum olduğu için çok normal. Ülkenin yasalarına göre, başka bir ülkenin vatandaşı olduğun için oradaki haklara tamamen sahip olamıyorsun. İran’da her gece ağlayarak orada yapamadığımı ve Türkiye’yi özlediğimi fark ettim. Annemler bir daha gitmemi istemediler. “Bir daha deneyeceğim, olmazsa tamam” dedim. İnşallah, o bir daha olmaz. Bir buçuk yıldır buradayım. Çok iyi insanlarla karşılaştım. Elimden tutanlar, beni destekleyenler, bana umut verenler oldu. Erdem Kınay’la tanıştım. Birlikte bir şarkı yaptık. Türk pop şarkıları söylüyorum. İdollerim, Türkiye’nin Sezen Aksu, onun vokalleri Sertap Erener, Aşkın Nur Yengi. Onların izinden gitmeyi düşünüyorum.
Şule: Burada müzikle ilgili bir eğitim aldınız mı?
Nilüfer: Özel bir üniversitede, müzik ve Sahne Sanatları Performansı üzerine yüksek lisans yapıyorum, bitirmek üzereyim.
Şule: Şan eğitimi gibi eğitimler daha da güçlendiriyor, sesiniz ortaya çıkıyor.
Nilüfer: Sesimizi nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz.
Şule: Sadece Türk Pop Müziğimi söylüyorsunuz?
Nilüfer: Farsça, İngilizce şarkıları denediğim kadarıyla söylüyorum. Şarkı söylemek, biraz hissetme işi. Türkçe dilinde bunu çok güzel hissedebiliyorum.
Şule: Ne hissediyorsanız, onu yapıyorsunuz. Yaşadığınız olaylar hiç kolay değil. Bir karmaşa yaşıyorsunuz. Kültürünüzde yaşamayı seviyorsunuz, orada bir aileniz var. Buranın koşulları da çok farklı. Burada olmayan, orada var, orada olmayan da burada var. Konser mi veriyorsunuz? Müzikte nasıl ilerliyorsunuz?
Nilüfer: Bugüne kadar çok az konser verdim. Yolun başında olduğumun farkındayım. 9 Ekim’de bu turnuvada olacak sahnem, şimdiye kadar ki en büyük sahnem olacak. Umarım herkes beğenir. Güzel bir tecrübe olacağını düşünüyorum. Bütün dijital platformlarda şarkılarım, kliplerim var.
Şule: Bundan sonraki hayalleriniz neler?
Nilüfer: Uçuk hayallerim var. Mesleki anlamda sergiler açma, büyük sahnelerde, açık havalarda sahne alma peşindeyim. Daha azınlıkta olan insanların dertlerini paylaşmak amacıyla sergiler açmak istiyorum. Herkes kendini düşünmeli. Ben mutlu olmayı istediğim için, herkes mutlu olursa, ben de mutlu olurum.
Şule: Bunlar çok güzel hayaller. Uçuk hayaller iyidir, insanları başarıya götürür. Başka türlü hırs olmuyor. Şarkı sözleri yazma ve besteleme gibi deneyimleriniz oldu mu?
Nilüfer: Farsça sözler yazdım. Beste yapmadım. Onları değerlendirmek konusunda daha özgüvenim yok. Biraz daha pişerek yola öyle devam etmeyi istiyorum.
Şule: Herhangi bir enstrüman çalıyor musunuz?
Nilüfer: Maalesef.
Şule: İzleyicilerimiz için bir mesajınız varsa, onu da alalım.
Nilüfer: Hitap ettiğiniz insanlar genelde kadın olduğu için sadece hayallerinizin peşinden gidin. Geceleri rüyanızda hangi mesleği, hangi hayali görüyorsanız, emin olun bunu yapabilirsiniz.
Şule: Bize zaman ayırıp katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Nilüfer: Bana derginizde yer verdiğiniz için ben teşekkür ediyorum.
Şule: Sevgili izleyicilerimiz, İranlı Sanatçı Nilüfer Manafi ile sadece müzik ve resimden konuşmadık. Kendisini bulmuşken, biraz da İran hakkında bilgi aldık kadınlarla ilgili. Umarım sizin hayalleriniz, Nilüfer hanımın hayalleri gibi gerçekleşir. Nilüfer hanıma, bundan sonraki hayallerinin gerçekleşmesi için içtenlikle başarılar diliyoruz. Umutla kalın.
8 Ekim 2025
Sevgili Umudun Kadınları izleyicilerimiz, Bugün İranlı bir sanatçı arkadaşımızla söyleşeceğiz. Kendisine Görülmeyen Gazetesinin düzenlediği Uluslararası Satranç Turnuvası etkinliğinde rastladık. Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Nilüfer: İran asıllı ama Türk uyruklu bir vatandaşım. Sanatçılık yolunda ilerlemeye çalışıyorum. Doğduğumdan beri hep resim olsun, şarkı olsun, filmler, çizgi filmler olsun, hepsini çok severdim. Hep bir şeyler yaratma peşindeydim. Kendim için şu tabiri kullanıyorum. “Ben doğuruyorum. Ben doğurgan bir kadınım.” Çok şükür bunun izinde bir yol buldum kendime. İlerlemeye çalıştığım bu yolda umarım kendimi geliştirebilirim. Bunun için uğraşıyorum.
Şule: Kendinizi çok güzel tanımladınız. İzleyicilerimiz bu kadar tanıtımla yetinmeyebilirler. Mezun olduğunuz okul, İran’da ne kadar süre kaldığınız gibi bilgileri de merak edebilirler.
Nilüfer: Tahsil olayım biraz karmaşık. İran’da Resim Bölümünü bitirdim. Sanat yolu biraz zor bir yol. Her zaman bu yolla hayatını geçindiremezsin.
Şule: Türkiye’ye ne zaman geldiniz?
Nilüfer: 2018 yılında geldim. Çalışabilecek bir mesleğim olsun istedim. Bir de Anestezi Teknikerliği okudum. Bu, kolumda altın bileziğimdi. Sonra ne istediğimi sordum kendime. Çocukluğumda, 4 yaşından beri hayalim olan şarkıcılık, benim için bambaşkaydı. Rüyalarımda, kendimi sahnede görürdüm. Onun izinden koşmak istedim. Çok uğraştım. Hiçbir irtibat bulamıyordum. Elimi uzattığım yerler kapanıyordu. 2024’de böyle bir şans yakaladım. Şarkıcılık işine başladım. Resim her zaman hayatımda oldu. Geçim kaynağımdı.
Şule: Ne tür resimler yapıyorsunuz?
Nilüfer: Üniversite mezunu olduğum için bütün materyallerle tüm teknikleri yapabiliyorum. Şu anda yaptığım iş, Pop Art. Güncel ve çağdaş olarak minimal bir şekilde resim yapıyorum. Zaten insanlar karmaşık hayat yaşıyorlar. Hep bir koşturma. Bir tabloya baktıklarında birazcık dingin olmalarını umut ediyorum.
Şule: Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Kurs mu veriyorsunuz, tabloları mı satıyorsunuz?
Nilüfer: Kurs veriyordum ama yoğunluktan şu an onu durdurdum. Anlaşmalı olduğum bir galerinin sanatçısıyım. Oraya resim üretiyorum.
Şule: Kadınlarla ilgili resimleriniz var mı?
Nilüfer: Var ama henüz piyasaya çıkarmadım. Bunun için bir sergi düşünüyorum. Hem kadınlarla hem de görme engellilerle ilgili bir projem var. Görülmeyen Gazete Başkanı Saime Oğuzhan, bana destek vereceğini söyledi.
Şule: Görme engellilerle nasıl tanıştınız?
Nilüfer: Saime abla sayesinde ilk kez burada tanıştım. Yaşamlarının çok zor olduğunu fark ettim. Hem duygusal hem de anlamlı oldu benim için. Başka bir kapı açıldı bana. Geçen yıl bu zamanlar Saime ablayla tanıştık. Görme engellilerle ismen tanışmıştım, şimdi şahsen tanıştım.
Şule: Saime hanımın sizinle olan tanışıklığından ve samimiyetinden feyz alıp sizi dergimizle tanıştırmış olalım. Sanatsal faaliyetlerinizi farklı illerde iş birliği yaparak gerçekleştirebiliriz.
Nilüfer: Gurur duyarım.
Şule: Anestezi Teknikerliğiyle ilgili çalıştığınız bir yer oldu mu?
Nilüfer: Bir süre hastanede 6 ay çalıştım. Bu iş için uygun olmadığımı düşündüm. Ruh halime ve duygularıma hitap etmeyen bir işti. Çok önemli bir iş. Bir insanın hayatı senin elinde oluyor. Bir insanın hayatının benim elimde olması çok zor benim için.
Şule: Altın bilezik şimdilik çantada o zaman. İran’daki yaşam hakkında paylaşım yapabilir misiniz? Oradan buraya gelmek kolay oldu mu? İran’da kaç yıl yaşadınız.
Nilüfer: 31 yaşındayım. Evimize ilk televizyon geldiğinde, ben 4 yaşındaydım. Televizyon yasaktı ama uyduyla Türkiye kanallarını izliyorduk.
Şule: Televizyon izlemek yasak mı?
Nilüfer: Sadece İran televizyonlarını izleyebilirsiniz. Başka ülkeler yasak. Evde gizli gizli izliyorduk. Oradan Türkiye’ye bir hayranlığım oluştu. 2007 yılında ilk kez İstanbul’a otobüsle, bir turla gezmeye gelmiştik. Mart ayıydı. Dönüşte otobüste “Ben dönmek istemiyorum” diye gizli gizli ağladığımı hatırlıyorum. Bu ülkeye aşıktım ve hala aşığım. Üzerine basa basa bunu söylüyorum. Burası bir cennet, lütfen kıymetini bilelim.
Şule: Kardeşleriniz orada mı?
Nilüfer: Bir erkek kardeşim var ve orada doktora eğitimine devam ediyor. Babam eğitim hayatımıza önem veren biriydi. Hala bana, “Kızım okulu bırakma, eğitimine devam et” der. Ölene kadar devam edeceğim herhalde.
Şule: Anneniz ve babanız da mı İran’da?
Nilüfer: Herkes İran’da. Burada yalnızım. Türkiye’ye 2018’de gelmemin nedeni, İran’da kadınların sanat anlamında çok zorlanmaları. Görsel sanatlar, müzik, dans zaten yok. Bir enstrüman çalabilirsin ama sesinle ortaya çıkamazsın. Televizyonu ilk izlediğimde çok şaşkındım. “Aaa! İnsanlar şarkı söyleyebilir.” diyordum. O zamandan beri kumanda, benim mikrofonum olmuştu. O andan itibaren, Türkiye’ye gelip şarkıcı olacağımı hayal etmiştim. Okulda gelecekte ne iş yapmak istediğimizi sorarlar öğretmenler. Şarkıcı olacağımı söylediğimde, okula annemi çağırmışlardı. 7 yaşındasın daha. O yaştaki bir kızın yoldan çıkacağını düşündüler. Düşünebiliyor musunuz, ne kadar zor?
Şule: Gerçekten öyle. İran’a gidiyor musunuz?
Nilüfer: Normalde gidememem lazımdı. Galiba İran’da biraz bir iki aydır yumuşamalar var. Geçen ay biraz korka korka gittim. Hiç korktuğum gibi olmadı. Bunun için çok seviniyorum.
Şule: Yine başınızı örtmek zorundaydınız tabi.
Nilüfer: Evet, her zaman.
Şule: Oradaki kadınların durumu nasıl? Bunu kabullenmişler mi yoksa buna başkaldıran mı daha çok?
Nilüfer: Şu an buna başkaldıran çok kadın var. İran’da mesele, başörtüsü değil, artık özgürlük istiyoruz. Sadece giyim anlamında düşünmeyin. Bizim düşünme hakkımız bile yok. Şarkıcı olmak istiyorum, yapamıyorum. Başörtüsüyle, kendi ülkemde, annemin babamın dizinin dibinde oturup şarkımı söyleyebilirim değil mi?
Şule: Başörtüsü sadece bir simge zaten.
Nilüfer: Aynen öyle. Başörtüsünü kaldırırsak, bu duvarı kırarsak, zaten her şeyin özgürlüğünü elimize alabiliriz. Bizde boşanma hakkı yok. Bir kadın kendi iradesiyle boşanamaz. Bu çok önemli. Boşanırken mihr alabilirsin. Genelde erkekler mihr vermemek için boşanmayı istemiyor. İran’da hem imam nikâhı hem de devlet nikâhı zorunlu.
Şule: Az önceki soruyu sormamın nedeni, bizim ülkemizde kadınların daha çok çalışarak tutucu çevreleri iktidara getirmeleriydi. Tutucu hükumetlerin müsebbibi daha çok kadınlar oluyor. Acaba İran’da da mı böyle oldu? Kadınlar tutucu çevreleri, etkilenerek daha mı çok desteklediler?
Nilüfer: konuştuğunuz konu siyasetle ilgili galiba, ben pek anlamıyorum bunlardan.
Şule: Sizde de seçim oluyor. Kadınlar oy getirmek için çalışıyorlar. Özgürlük konusunda, “gerek yok, bu kadınlar için iyidir” diyebiliyorlar. Böyle düşünen kadınlar çok var mı?
Nilüfer: Tabi ki bütün bakış açılarının demek ki taraftarları var. Olmasa şaşardık zaten. Şu anda İran’da kadınlar aleyhine olan taraftarlar biraz azaldı ya da esnedi bence.
Şule: eğitim ve ekonomik olanaklar oldukça iyi değil mi?
Nilüfer: Ekonomik potansiyelimiz iyi evet. Ama halkın ekonomik durumu o kadar iyi değil. Zenginler çok zengin, ortalar, ortanın altında. Eğitim çok iyi. Okumayan hiçbir genç bulamazsınız. Kadınlar da dâhil buna. Aileler de bunu destekliyor. Üniversiteye gitmeyenlere şaşırıyorlar. “Acaba olanağı mı yoktu?” şeklinde garipsiyorlar.
Şule: Konumuz müzik ve resimdi. Biz de oraya doğru gidiyoruz. Bu güzel ülkenin şeriat düzenine teslim olmasından çok korkuyoruz. Kadınlar özgür kalmak ve böyle bir tehlikenin olmaması için sizce neler yapmalı?
Nilüfer: Devlet ve ülke anlamında bilmiyorum ama her insan kendi özgürlüğünü düşünmeli. Nasıl ki göç ederek buraya geldim, herkes de kendi iyiliği için ne yapacağını biliyor. Bu ülkenin kıymetini lütfen bilelim.
Şule: İran’da sanat konusunda kendini geliştiremeyenler, başka ülkelere göç ediyorlar. Gitmemeleri için hükumetin bu konuda bir yaptırımı var mı? Gitme nedeninizi söylemiyorsunuz sanırım.
Nilüfer: Evet bu nedeni söylemiyoruz. Zaten İran’dan başka ülkeye gitmek çok zor. Başka ülkeler de İranlıyı kabul etmiyor. Amerika ve Avrupa’ya gitmek için vize almamız çok zor. Ben olsa da gitmezdim ayrı bir konu. Devlet sanatçıya destek vermediği için gidiyorlar.
Şule: Türkiye sizi hayallerinizle buluşturduğu için çok anlamlı olmuş. Ne tür şarkı söylüyorsunuz? 2024’te olan mucizeyi de biraz anlatabilir misiniz?
Nilüfer: Türkiye’ye küsüp birkaç aylığına İran’a dönmüştüm. Her ne kadar Türkiye halkı bize kucak açsa da başka bir ülkede, başka bir vatandaş olmak, kendi memleketindeki gibi haklara sahip olmak değil. Bu her yerde olan bir durum olduğu için çok normal. Ülkenin yasalarına göre, başka bir ülkenin vatandaşı olduğun için oradaki haklara tamamen sahip olamıyorsun. İran’da her gece ağlayarak orada yapamadığımı ve Türkiye’yi özlediğimi fark ettim. Annemler bir daha gitmemi istemediler. “Bir daha deneyeceğim, olmazsa tamam” dedim. İnşallah, o bir daha olmaz. Bir buçuk yıldır buradayım. Çok iyi insanlarla karşılaştım. Elimden tutanlar, beni destekleyenler, bana umut verenler oldu. Erdem Kınay’la tanıştım. Birlikte bir şarkı yaptık. Türk pop şarkıları söylüyorum. İdollerim, Türkiye’nin Sezen Aksu, onun vokalleri Sertap Erener, Aşkın Nur Yengi. Onların izinden gitmeyi düşünüyorum.
Şule: Burada müzikle ilgili bir eğitim aldınız mı?
Nilüfer: Özel bir üniversitede, müzik ve Sahne Sanatları Performansı üzerine yüksek lisans yapıyorum, bitirmek üzereyim.
Şule: Şan eğitimi gibi eğitimler daha da güçlendiriyor, sesiniz ortaya çıkıyor.
Nilüfer: Sesimizi nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz.
Şule: Sadece Türk Pop Müziğimi söylüyorsunuz?
Nilüfer: Farsça, İngilizce şarkıları denediğim kadarıyla söylüyorum. Şarkı söylemek, biraz hissetme işi. Türkçe dilinde bunu çok güzel hissedebiliyorum.
Şule: Ne hissediyorsanız, onu yapıyorsunuz. Yaşadığınız olaylar hiç kolay değil. Bir karmaşa yaşıyorsunuz. Kültürünüzde yaşamayı seviyorsunuz, orada bir aileniz var. Buranın koşulları da çok farklı. Burada olmayan, orada var, orada olmayan da burada var. Konser mi veriyorsunuz? Müzikte nasıl ilerliyorsunuz?
Nilüfer: Bugüne kadar çok az konser verdim. Yolun başında olduğumun farkındayım. 9 Ekim’de bu turnuvada olacak sahnem, şimdiye kadar ki en büyük sahnem olacak. Umarım herkes beğenir. Güzel bir tecrübe olacağını düşünüyorum. Bütün dijital platformlarda şarkılarım, kliplerim var.
Şule: Bundan sonraki hayalleriniz neler?
Nilüfer: Uçuk hayallerim var. Mesleki anlamda sergiler açma, büyük sahnelerde, açık havalarda sahne alma peşindeyim. Daha azınlıkta olan insanların dertlerini paylaşmak amacıyla sergiler açmak istiyorum. Herkes kendini düşünmeli. Ben mutlu olmayı istediğim için, herkes mutlu olursa, ben de mutlu olurum.
Şule: Bunlar çok güzel hayaller. Uçuk hayaller iyidir, insanları başarıya götürür. Başka türlü hırs olmuyor. Şarkı sözleri yazma ve besteleme gibi deneyimleriniz oldu mu?
Nilüfer: Farsça sözler yazdım. Beste yapmadım. Onları değerlendirmek konusunda daha özgüvenim yok. Biraz daha pişerek yola öyle devam etmeyi istiyorum.
Şule: Herhangi bir enstrüman çalıyor musunuz?
Nilüfer: Maalesef.
Şule: İzleyicilerimiz için bir mesajınız varsa, onu da alalım.
Nilüfer: Hitap ettiğiniz insanlar genelde kadın olduğu için sadece hayallerinizin peşinden gidin. Geceleri rüyanızda hangi mesleği, hangi hayali görüyorsanız, emin olun bunu yapabilirsiniz.
Şule: Bize zaman ayırıp katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz.
Nilüfer: Bana derginizde yer verdiğiniz için ben teşekkür ediyorum.
Şule: Sevgili izleyicilerimiz, İranlı Sanatçı Nilüfer Manafi ile sadece müzik ve resimden konuşmadık. Kendisini bulmuşken, biraz da İran hakkında bilgi aldık kadınlarla ilgili. Umarım sizin hayalleriniz, Nilüfer hanımın hayalleri gibi gerçekleşir. Nilüfer hanıma, bundan sonraki hayallerinin gerçekleşmesi için içtenlikle başarılar diliyoruz. Umutla kalın.
8 Ekim 2025
Yorumlar
Şörleşiler HKK.
Diğer söyleşilerinde gibi bu da çok güzel olmuş. Şule hn.
Hem konuklarınız, hem de sorularınız ile sohbeti samimi kilmişsiniz.