eminekamci@hotmail.com
Açık kahverengi saçlarını toplamış, üzerinde siyah montuyla, açık alanda, gülümsüyor.

DÜŞLERİMİN ÇIĞLIKLARI



Yazarın “Anılara Tutunmak” adlı kitabından alınmıştır



 



Çoktular, birçoktular. Tutuyorlardı, salmıyorlardı ki gideyim.. Koşmak istiyorum, koşamıyorum; ayaklarımı tutuyorlar. Silkinmek istiyorum, elbiseme yapışıyorlar.  



              “Bırakın!” diye bağırıyorum, “gideceğim ben,” diyorum.



              “Gidecekmiş!” diyorlar hep bir ağızdan. İçlerinden biri, bir kadın sesi, gırtlağını çatlatarak çığlık atarcasına,



              “nereye gidecekmişsin ki?” diye soruyor.



              “çocuklarıma gidiyorum, anne olmaya!”



              Bir erkek sesi alay edercesine diğerlerine bakarak,



              “Anne olmaya gidiyormuş.” Diyor ve ekliyor: “Senden ancak güvercinlere anne olur.



              Yere çömeliyorum. Bu kez emekleyerek engeli aşmaya çalışırken, bir başkası, arkadan eteğimi çekiştiriyor.



“Nereye?” diye bağırıyor o korkunç hırıltılı sesiyle.



              “Öğretmen olmaya,” diyorum titreyerek.



              “Hele şuna bakın şuna, öğretmen olacakmış. Sen git de, evdeki çocuklarına öğretmen ol!



              Olamıyorum; öğretmen de olamıyorum. “Bari kalkıp, iyi bir eş olayım” diye yürürken, bir çift el beni iki yanımdan kavrıyor.



              “Sen şu iki elimin gücüne bile dayanamıyorsun; iyi bir eş nasıl olur bilir misin? Kolay mı sanırsın birine eş olmak.. Bunun için güç ister; yürek gücü. Bu güç ise sevgiden gelir. Emek ister; var edilmiş güzellikleri korumak için emek.. Beyin gücü ister; iyi düşünen, sağduyulu bir beyin gücü. Şimdi soruyorum sana; bütün bunları becerebilecek misin? Eğer yapabilirim dersen, bırakayım git..!” diyor.



              “Bilmiyorum, bilmiyorum,” diye ağlamaya başlıyorum. 



              “Benden olsa olsa iyi bir arkadaş, dost olur,”diyerek yeniden ayaklanıyorum.



               Bu defa yine hep bir ağızdan bağırıyor ve yolumu kesmeye çalışıyorlar.



              “yani sence en kolay şey arkadaşlık, dostluk mu? Bunun için özgür bir iraden var mı? Bir dost için ne yapabilirsin= Ne kadar yapabilirsin?



Sonra yere oturuyorum ve ellerimle gelişigüzel bir şeyler arıyorum.



              Yine bağırıyorlar kuvvetlice.



              “ne arıyorsun orada sen?”



              “Şeey, kemanımı bulamıyorum.”



              “Kemanını bulamıyormuş! Şimdi mi aklına geldi? Aylardır yanına uğramıyorsun da



              “duur! Gene nereye gidiyorsun?”



              “Hiçbir şey göremiyorum! Gözümün karasını silmeye gidiyorum, çekilin!”



              “Bırak gözünü silmeyi de, önce evin perdelerini aç! Baksana, hepsi sımsıkı kapalı. İlkin dışarı çık; Duymuyor musun sesleri? Dışarıda hayat var.”_



              “Duyuyorum; yük dolu  bir kamyon çıkıyor yokuşu; benim gibi yorgun..”



              “Çocukları duymuyor musun?”



              “Duysam neye yarar; benimkiler yok ki… Onları göremiyorum, benim çocuklarım nerede?"



              “işte yanında ya, görmüyor musun?”



              “Hayır göremiyorum ama, hafiften seslerini duymaya başladım. Fakat! Aramızda bir duvar var gibi; dediklerini anlayamıyorum.”



              “Anlayamazsın tabii; zaten sen onları hiç anlamaya kalkmadın ki..”



              “Sesleri azalıyor. Şimdi neredeyse duyulmaz oldu.”



              “Gidiyorlar da ondan.”



              “Gidiyorlar mı? Hayır! Bu olamaz işte. Heyyy! Durunnn! Beni de bekleyin; ben de geleceğim!”



              “Baksanıza, o da gidecekmiş. Artık bu olanaksız; çünkü onlar çoktan gitmişti



zaten. Bu görmeye çalıştığın, tüm işittiklerin sadece bir düş”



 



              Şiir



 



              SAÇLARINDAN UZUN TRENLER GEÇEN KADIN



 



              YAZAN: Saime Bircan SAK



 



Ben saçlarından uzun trenler geçen kadın



Döküldü saçlarım, savruldu istasyonlarım



Bir zamanlar saçlarımdan renkli ırmaklar akardı



Kurudu toprağım, tükendi soluğum



Ben Kibele



Bir memesinde bin öksüz emziren kadın



Kesildi sütüm



Kıvrandım Poseidon’un kollarında



İda’ya Tırmandım zeytin dallarında



Acılarımı kalkan yapıp karşı çıktım Zeus’a



Eros Delik deşik etti yüreğimi



Dionisos sürdü merhemini



Kana boyadı sokaklarımı Athena’nın savaşçıları



Ağlayamadım



İçimde boğuldu çığlığım



Kanar hala omzumda kanadı kırık bir kuş



Çalıntı zamanlarda gönül eyleyip hüznü gezdirdim eteklerimde



Boynumda ipekten yalnızlığım



Ne Kerem gibi yanabiliyor, ne Yunus gibi pişebiliyorum



Şimdi ben kucağımda öksüz bir çocuk gibi sevdamı büyütüyorum.



 

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.