sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Bir mitingde arkası dönük siyah düz küt saçlı bir kadının eli havada  “MY BODY MY CHOISE”  yazılı bir pankart tutuyor.
YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ

Çoğumuzun kulağına hoş gelen bir söz var, güçlü olmak. Bunu güçlenmek, güçlendirmek şeklinde de sıralayabiliriz. İnsanın ruhuna ilaç gibi gelen sözlerdir bunlar. Bu sözlere çok büyük anlamlar yüklüyoruz ama yeterince derinleşemiyoruz. Bu durumda yanlış yerlerden bakıyoruz güç kavramına. Kimi zaman güçlü olmak adına kendimizi yıprattığımız, kendimize nefes alma zamanı bırakmadığımız olayların içinde debelenip duruyoruz.
Güçlü olmayı fiziksel açıdan değil de ruhsal, içselleştirme açısından irdelemek gerekiyor. İnsanlara aşılamaya çalıştığımız da işin bu yönü aslında. Güçlü olabilmek, güçlenmeye çalışmak, insanların güçlenmelerine katkıda bulunmak çok değerli kuşkusuz. Örneğin, biz kadınların çalışma yaşamına katılması, kişisel ve örgütlenme gibi alanlarda eğitimler almamız, hayatımızı kolaylaştırır. Ancak bu konularda biraz derinlemesine düşünmenin anlamlı olduğuna inanıyorum.
Özellikle kadınlar için güçlenmek çok önemli. Yalnız bunu o kadar tekdüze yapıyoruz ki kendimizi değerlendirmekten, zayıf yanlarımızı fark etmekten adeta kaçıyoruz. Güçlü olanlar, acılara katlanan, zorluklara göğüs geren, her koşulda tuttuğunu koparan, hatta dağları delecek kadar hırslı gibi anlam yüklemeleriyle karşı karşıya. Peki, zayıf yanlarımızı bilmeden, bunları yaptığımızda acaba gücümüzü zamanla tüketmez miyiz? Bazı zayıf yanlarımızı kolayca güçlendirebilirken, bazılarını da değiştirmekte zorlanacağımız için kabul edip ona göre davranmamız gerekmez mi? Örneğin, hepimizin gerçekleştiğinde çok mutlu olacağımız hayallerimiz vardır. Acaba bazı hayalleri gerçekleştirebilmek için gösterdiğimiz çabaya değecek mi? Belki çok yıpranacağız, belki sonunda bu kadar yıpranmaya değmeyeceğini fark edeceğiz. İşte bunları önceden düşünmek, gerektiğinde bazı hayallerimizden vazgeçmek çok kıymetli.
Güçlü hissetmek için hata yapmaktan korkarız. Toplum tarafından sürekli bize pompalanan “O her şeyi yapar, onun gücü her şeye yeter.” gibi ifadeler bizi hata yapmaktan korkmaya iter. “Ben hata yapmamalıyım, hep başarmalıyım gibi yanlış genellemelerin içinde yer alırken buluruz kendimizi. Bu korku, yaptıklarımızın hep doğru olduğuna, gereksiz savunmalar yapmamıza neden olur.
Güçlü olmak, çoğu zaman kaygı düzeyimizi de artırabilir. Hedefe ulaşmak için gereğinden fazla hırs yapma, savaşma isteği.
Çevremizdeki insanlar, bize güçlü olduğumuzla ilgili geri bildirimlerde bulunduğunda, çok mutlu oluruz. “Aynı anda pek çok işi yapıyorsun, her şeye yetiyorsun. Eşin sana çok çektirdi ama sen katlanmasını bildin. Bu gücüne hayranım.” gibi sözler… Ne güzel dimdik ayaktayız işte. Kimseye zayıf yanlarımızı göstermiyoruz. Bazen de onların beklemediği davranışlar sergilersek, bizi yadırgadıklarını anlar, öfkeleniriz. “Seni ağlarken görmek istemiyorum. Sen çok güçlüydün. Ben seni hep güçlü, kaya gibi görmeye alışmışım.” Oysa o kaya günün birinde un ufak olabilir, üstelik iş işten geçtikten sonra.
Güç, içimizdeki motivasyon, enerjidir. Önemli olan bu motivasyon ve enerjiyi doğru zamanda ve doğru yerlerde kullanabilmek. Güçlü olmak adına her olayda çok ısrarlı olmamak. Mutsuz bir evliliğimiz varsa, karşı tarafı değiştirmek için gücümüzü gereksiz yere harcamak, kendimize bakmaya zaman ayırmadığımızı bir türlü anlamamak. Sürekli bir yarış atı gibi oradan oraya koşturup durmak. Yakın iletişimde olduğumuz kişinin bize uymayan özellikleri karşısında, gücümüzü sorgulamak. Bu sorgulama kendimizi suçlamaya kadar gidebilir.
Güçlü duruş sergilemenin, güçlü olmada en önemli unsur olduğuna inanıyorum. Sürekli katlanmak, kendimizi geri plana atarak uyumlu olmak adına çözüm üretmek, gücümüzü boşa harcamaktan başka bir işe yaramaz. Güçlü durmayı başkalarıyla kurduğumuz iletişimimizde gözlemleme şansımız olabilir. Kendi ihtiyaçlarımı söylerken yeterince net miyim? Ne istediğimi, kırmızı çizgilerimi aştığında hangi tavırları alacağımı inandırıcı bir şekilde gösterebiliyor muyum? Sınır çizebilmemiz, güçlü durmamızı kolaylaştırır. Korkmayalım, kaybetmeyiz. Kaybetme korkumuzu iletişimde olduğumuz kişiler kolayca anlayabilir ve bizi ele geçirebilir. Biz de güçlüyüz ya, sürekli savaşır dururuz, zamanla tökezleriz ve ayağa kalkmamız zorlaşabilir. Ayrıca her zaman kazanmak zorunda değiliz. Acısını yoğun olarak hissettiğimiz bir kayıp, ileride kendimiz için bir iç kazanç olabilir. Gerektiğinde “Hayır.” diyebilmektir güçlü durmak. Çok zor günler geçirdiğimiz anlarda güçlü olmamız gerekmez. Bırakalım ruhumuz acısını doya doya yaşasın. Güçlü olmak adına, acılarımızı ertelersek, yanlış kararlar alabiliriz.
Kapasitemiz, şartlarımız istediğimiz hedefe ulaşmamız için uygun mu? Eğer uygun değilse, bu bizim irademizle ilgili değildir. Kapasitemizin farkına varabilmek için bilinçli yaklaşımımız var mı? Örneğin, çok başarılı işler yapıyoruz. Bizi takdir edenler olduğu gibi, bizi kıskananlar, bizimle uğraşanlar olacaktır. Güçlü olmalıyım kafasındaki insan, sürekli kendisine yapılan haksızlıklardan yakınır. Evet doğrudur, haksızlığa uğramıştır. Güçlü duruşu olan insan, bunları fark eder. Öfke duyma, yakınma yerine, kendini o ortamdan uzaklaştırabilen, olaya derin anlamlar yüklemeden, yaptığı tespitler doğrultusunda olayı önemsizleştiren, yoluna devam edendir.
Eğer kırılgan bir yapımız varsa, siyasi ortamlarda hep üzüleceğiz, gücümüzü boşuna tüketeceğiz. Hatta bir de bakmışız ki farkında olmadan sınırları aşıp başkalarına güç yetirmeye çalıştığımız olayların içindeyiz. İşte bu da güç zehirlenmesi anlamına gelir.
Güçlü duruşu olan kişi, her şeyi kontrol edemeyeceğinin farkındadır. Kontrol edebileceklerine yoğunlaşır.
Çoğunluğun dillendirdiği hakkımızdaki övgüler, her zaman gerçeği yansıtmaz. Bizi pohpohlamak için söylenmiş sözler olabilir. Fikir almak bizi güçlendirir. Ancak fikir veren kişinin iyi niyetli olduğundan emin miyiz? İyi niyetle yapılan eleştirilere açık olmak, bu eleştirileri can acıtıcı olarak algılamamak, sağlıklı bir biçimde güçlenmemizi sağlar. Eleştiriye açık olmak yetmez. Aynı zamanda öz eleştiri yapmayı da öğrenmemiz gerekir. Bu çok kolay bir iş değildir. Savunucu olmaktan çıkıp kendimizle yüzleşmeye başlıyoruz çünkü.
Güçlü olmak yanlış kodlamalarla öğretildi bize. Güçlü durmak, sanki bencillikmiş gibi algılanıyor. Öyleyse ne yapmalı da bu yanlış öğretilerden kurtulmalıyız? Öncelikle, “Ne yapabilirim? Bana böyle öğretildi. Bundan sonra bunları değiştiremem.” gibi iç sesimizin bize söylediği bu sözlerin sesini kısmaya çalışmalıyız. Çoğunluğun dillendirdiği klişe sözlerin etkisine kapılmak yerine, ufkumuzu açıcı görüşleri olan dostlarımıza kulak vermeliyiz. Bu konuda kitap, araştırma, makaleler bulup okumalı, videolar izleyerek üzerinde düşünmeliyiz. Küçücük de olsa güçlü durabildiğimiz bir tavır sergilediğimizde, kendimizi takdir etmeliyiz. Ne kadar çok pratik yaparsak, o kadar etkili hayata geçirebiliriz ve değişebiliriz. Zaman zaman sakin bir köşeye çekilerek ruhumuza doğru küçük yolculuklar yapmalı ve bu yolculukta fark ettiğimiz aksaklıkların üzerinde durmalıyız. Okuyup, dinleyip geçmek, sadece o anı kurtaracaktır
Haklarımızın eşit olarak tanınmadığı, yaşamı eşit bölüşemediğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle bu eşitsizliklere maruz kalan biz kadınların güçlenirken, güçlü durmayı deneyimleyerek öğrenmeye çok çok gereksinimimiz var. Sosyal yaşamda birçok önemli işe imza atan güçlü kadınlar, acaba güçlü durmayı ne kadar başarabiliyorlar, bunu sorgulamak gerekiyor. Kadın-erkek ilişkilerinde, erkeklerin güçlü kadınlardan hoşlanmadıklarını söyler dururuz. Güçlü yanlarımızı gösterirken, iletişimde olduğumuz kişiye, “Bak ben kendimi geliştirdim. Her şeyin üstesinden gelebiliyorum, artık sana ihtiyacım yok.” mesajını, onun kendisini küçük düşürüyormuşuz gibi algılamasına izin vermemeliyiz. Bu gelişmeleri bir yarış gibi algılamamalı. Her şeyin üstesinden gelen bir kadın karşısında birçok erkek, sorumluluklarından kurtularak sorumlulukları kadının üzerine yıkma eğiliminde olabiliyor. Oysa tavırlarıyla meydan okuyabilen, yani güçlü duruşu olan kadınlar daha çok saygı görüyorlar. Bu kez erkek, kadının yapacaklarından emin oluyor. Güçlü yanlarımızı ortaya çıkarmayı öğrenen biz kadınların, kendimize etkin zaman ayırdığımızda, Zayıf yanlarımızın farkında olarak güçlü durmayı öğreneceğimize yürekten inanıyorum.
Güçlü durmayı deneyimleyerek tadını çıkarma zamanı. Sakin ve derin düşüncelerde kalmanız umuduyla.
11 Ekim 2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.