YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ
Kimi zaman mücadeleci, güçlü duran, başarılı, kimi zaman şiddete maruz bırakılmış, ezilmiş, yaşamlarından kesitlerle anlatıyoruz yüreğimizde iz bırakan kadınları. Çok da iyi yapıyoruz. Zaman zaman da öğretilmiş kadınlığı ve erkekliği tartışıyoruz. Bu tartışmalarda farkında olmadan normalleştirdiğiniz bazı durumlar oluyor. Bir örnek verelim hemen. Aldatma olayıyla ilgili değerlendirmeler yapılırken, “Erkeklerin hemen hepsi bunu yapıyor, getir yapmayanı” diyebiliyoruz. Çoğunluğun yaptığını normalleştirdiğimiz gibi, olumlu örnekleri gözden kaçırıyoruz. Oysa bu örneklere yer versek hem umutla dolacağız hem de olumlu örnekleri modelleyenler artacak. Bir insana hep olumsuz yaklaşımları anlatırsak, olumlu davranışlar göstermeyi denemeyi düşünebilir mi?
Gelin bu kez bir değişiklik yapalım, kadınların yaşamlarına dokunan erkek bir dostu anlatalım. Biraz ezber bozalım. Çoğu zaman yakışıklı, seçkin bir mesleği icra eden, zengin, başarılı, süslü sözler söyleyen, girdiği ortamlarda kendini fark ettiren insanlara akıyoruz. Dikkatimiz onlarda oluyor, çok etkileniyoruz. Onların olumsuz davranışlar sergileyeceklerini aklımızdan bile geçirmiyoruz. Anlayacağınız albenisi çok olan insanlar bizim hayallerimizi süslüyor çoğu zaman. Sonunda asıl değerlerin bunlar olmadığını anlıyoruz ama iş işten geçtikten ve pek çok acı deneyim yaşadıktan sonra. Bir erkek düşünün uzun yıllar süren evliliğinde eşinin kalbini bir kez bile kırmamış. “Nerdeeee” demeyelim. Böyle bir dostu tanıdım ben. Kendisinden dinlemedim bunları. “Ben eşimi şöyle çok severim, ona çok değer veririm” diyen biri değil o. Bizzat eşi anlattı bana. Onlarla uzun zamanlar geçirdiğim için deneyimledim de bunları.
İlk evliliğini görücü usulüyle bile diyemeyeceğimiz bir şekilde yapmış. Annesi kendi köyünden ortopedik engelli bir kızın babasına para ödemiş ve bu dostumuzun fikrini bile almadan kızı alıp gelmiş İstanbul’a. Kadını köye göndermek istese de “orada laf, dedikodu çok olur, kadın namussuzlukla suçlanır” söylemlerinden etkilenip kararından vaz geçmiş ve evlenmiş. Evliliği iki çocukları olmasına rağmen yürütememişler. Hayatında bu evlilik yüzünden epey sıkıntılar da yaşanmış. Eşi bacağından ameliyat olmuş. Daha önce ayrılık kararını düşünmesine rağmen sağlığına kavuşması için 3 sene beklemiş. Kadın iyileşince ona düzgün bir özel kurumda iş bulmuş ve öyle boşanma davasını açmış. Tabii ki evi tamamen eşine bırakarak çıkmış.
Bu dostumuz, çok laf etmeyen, uzun uzun konuşup etkili nutuklar atmayan, daha çok karşıyı dinleyen, en sonunda çok derin değerlendirmeler yapan bir insan. Sözlerden çok davranışlarıyla dostluğunu, sevgisini gösteren bir arkadaş.
Kadın haklarıyla ilgili konferanslar verip “Ben kadınlara çok önem veririm, yönetici olduğum yerlerde kadınları baş tacı ederim” diyenlerden değil. O yapar, uygular, karşı bunları fark ederse eder, fark etmezse, “Ben senin için şunları yaptım, ben çok önemli bir adamım” gibi sözler söylemeye gerek duymaz. Yakın dostları hep fark eder bu yaptıklarını. Bir dönem derneklerde yöneticilik yapmış. Pek çok körü işe yerleştirmiş. Onun ağzından hiç duymadım ben bunu. İşe girenler ve buna tanık olanlar söyledi. Şaşırdık değil mi? Beklediğimiz ve çoğu zaman da tanık olduğumuz şuydu çünkü: Ne zaman topluluk içinde söz alıp konuşsa, mutlaka abarta abarta yaptıklarından söz etmesi, havalara girmesi ve herkesin onu takdir etmesini beklemesi. “Sizin için çok önemli hizmetler vermiş biriyim.” demesi.
Dahası da var. İşe yerleştirdiği 15 kişinin 14’ü kadın. Klasik değerlendirmelere girersek, aklımıza kadınlara çok düşkün olduğu gibi bir durum gelebilir. Ama öyle değil. Kendi söylemiyle, “Bir kadın sokakta satıcılık yapamaz bu kötü koşullarda ama bir erkek işsiz kaldığında, onun seçeneği kadına göre daha fazla. O halde kadınlar öncelikli olmalı” diye düşünmüş. Sürekli kadınları iş görüşmelerine götürdüğü için dernekte antipropagandaya bile maruz kalmış. O dönemlerde engelli kamu personel sınavları yok tabii. Bu dostumuzda iki yerde iki üniversite hastanesinde birden çalıştığı ve orada olumlu izlenimler bıraktığı için o iki kurumun birçok fakültesine görme engelli hemcinslerimizi işe aldırabilmiş.
Şimdi soruyorum sizlere, kadınlarla ilgili söylemlerde bulunanı mı anlatalım yoksa yaptıklarıyla örnek olanı mı?
Son derece sakindir, bizi ağlarken gördüğünde, derdimize ortak olur, bizimle gözyaşı döker, bizi üzenlere tavır alır. Hatalarını gösterenleri dinler, kendini eleştirir, bu eleştirilerin arkasında durur ve kendini gözden geçirmeye çalışır. Mangalda kül bırakmayan cinsten değil. Şu devirde kaç insan bunları yapar? Yaptığını söyler de uygulamalarını biz görmeyiz nedense. Ama yine de bu sözlerin peşinden koşarız. Şimdi soruyorum size. Bu dosta nasıl güvenmeyelim?
Kendisini öven biri olsaydı, sayfalarca anlatacak konular bulabilirdim. Az ve öz olsun, varsın gerçekçi olmayan, abartılı anlatımlar olmasın
Merak ettik değil mi bu öylesine dürüst ve güvenilir dostun adını. Adı Lütfü. Onu tanıyanlar eksik anlattığım için eleştirebilirler beni. Birazını da onlardan dinlemek isteriz. Bunları duyup da Lütfü’ye erişemeyenler olursa, yorumlarını paylaşabilirler. O bunları öğrenir çünkü dergimizin sıkı takipçisi. Bana kızacak “Neden söylüyorsun?” diye ama kızarsa kızsın, biz bir orta yol buluruz. Ciddi sağlık sorunlarının arasında, verdiğimiz emeğe saygı duyup dergimizi maddi-manevi her zaman destekledi.
İyi ki seni tanıdım sevgili güvenilir dostum Lütfü. Merak etme, reklamını yapmadım. Gerçekleri az bile yazdım. Senin gibi insanların yaşamlarına dokunan kadın arkadaşlarımı anlatmışlığım ve yazmışlığım vardır. Önemli olan hepimiz hayattayken, bu anlamlı yaşanmışlıkları çevremizle paylaşmamız. Madem yapmışsın bunca değerli işleri, bunların etkisini de senin duyman gerekir. Bu, senin en doğal hakkın. Seninle başladık anlatmaya, umarım başkaları da vardır az da olsa erkek egemen bir toplumda yaşayıp da yaptıklarıyla anlatılmaya değer erkekler. Devamı da gelsin diye umut ediyorum. Sizin gibi insanlara hep ihtiyaç var.
Çocuğuyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle, tüm insanlarla bir aradaysak, doğru yolu, güçlü iletişimi bulmamız için bu örnekleri tanımalı ve tanıtmalıyız.
18 Ekim 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.