YAZAN: Emine ORTAKAYA
Aslında hem ülkemizde hem de dünyanın öteki ülkelerinde kadın cinayetlerinin işlenme sebepleri benzerdir. Ya kıskançlık nedeniyle ya töre cinayeti, Vb. fakat son günlerde gündeme oturan bir cinayet var ki, bence birkaç yönden incelenmeye değer.
Olayı hatırlayalım:
İstanbul Eyüp sultanda üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın (22) valizin içerisinde cesedi bulunmuştu. Küçükçekmece'deki evinde Tokyaz'ı öldürüp valize koyarak Eyüp sultan'da yol kenarına bıraktığı belirlenen sevgilisi eski polis Cemil Koç (38) ile birlikte 7 şüpheli gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Uzun şikâyetler ve araştırmalar sonunda katil zanlısı Cemil Koç'un 4 suç kaydı olduğu, 2024 yılında polis teşkilatından ihraç edildiği ortaya çıktı.
Ayşe Tokyaz'ın ağabeyi Abdülkadir Tokyaz, "Televizyonlarda izlediğimiz vahşetin, gelip 1200 km ilerideki bizi bulacağı aklıma gelmezdi... Kardeşim, Münevver Karabulut ile aynı kaderi paylaştı!" dedi. Sabah gazetesinden Tuba Kalçık’a konuşan, Kardeşi Ayşe’den, “Güler yüzlü, hayat doluydu” diye bahseden Ağabey Tokyaz, Cemil Koç'un varlığından haberi olmadığını söyledi. “Benim haberim olsaydı, müdahale ederdim. Kimdir, nasıl bir insandır diye araştırma yapardım. Yüz yüze oturur konuşurdum. Ama varlığından bilgim yoktu.”
Ağabey Tokyaz, kardeşinin ailesinin adresleri üzerinden tehdit edildiğini söyledi. Ölüm haberini alınca yıkıldıklarını söyleyen abi Tokyaz, “Nasıl öldü benim kardeşim? Acı çekti mi? Bu kız ölürken anne mi diye bağırdı, abi diye mi bağırdı? Canı yandı mı acaba? İnşallah kardeşim acı çekmeden ölmüştür” diye konuştu.
Ağabey Tokyaz, katil zanlısı Koç’a, “Niye öldürdün? El bebek gül bebek büyüttüğümüz kardeşime neden kıydın? Ve en çok merak ettiğim şey kardeşim acı çekti mi?” diye sormak istediğini ifade etti.
Katil zanlısı Cemil Koç’un kardeşinin yabancı madde kullandığı iddiasını reddeden Abi Tokyaz, “Benim iki kız kardeşimin de asla zararlı bir alışkanlığı yok, imkânı yok böyle bir şeyin. Kola bile zararlı diye içmezlerdi. Kız kardeşim sağlıkçı zaten, doktorlarla ameliyatlarda staj görüyordu” dedi.
“Hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Kamuoyunun da desteğiyle İnşallah en ağır cezayı alır,’ dedi.
İzmir'de, kadınların şiddete dikkat çekmek için ördüğü ve üzerinde 2008 yılından 2015’e kadar ki süreçte öldürülen bin 169 kadının adının yazıldığı 'anıt duvar', Türkiye'de kadına yönelik şiddetin acı tablosunu gözler önüne serdi.
Bir başka utanç duvarı da Grafik Tasarım Sanatçısı Vahit Tuna’ya ait. Sanatçı Vahit Tuna, kadın cinayetlerine dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için 2018 yılında öldürülen 440 kadını temsilen 440 çift kadın ayakkabısını, Kabataş'ta bir kahve zincirinin sanat platformu olarak kullandığı binanın duvarına astı.
Yan köşe isimli sanat mekânında 2 duvardan oluşan bölümde, "İsimsiz" adlı sergisiyle kadına şiddete dikkat çekmek için 440 topuklu kadın ayakkabısını sergilediğini söyleyen Tuna, bu çalışmanın 6 ay kalacağını aktardı.
Tuna, 2018'de 440 kadının erkekler tarafından öldürülmesinin büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Son yıllarda artan kadına şiddet olayına dikkat çekmek için farklı işler üretiyordum. Dolayısıyla mekânın çok işlek bir caddede olması her türlü insanın gözü önünde yer alması nedeniyle, kadın cinayetleri konusunu duvara taşımak istedim." ifadelerini kullandı.
Kadın cinayetleriyle ilgilenen derneklerce ulaşılabilen bir rakamın 440 olduğunu sözlerine ekleyen Tuna, konuşmasının devamında:
"Bu nedenle kadınların topuklu ayakkabılarını orada gösterip, insanların konuyla ilgili düşünmelerini hedefledim. Kadın cinayetlerinin artmasındaki en büyük etken, ceza sistemindeki yetersizliktir. Bu konuda hiçbir şekilde cezai indirimin olmaması, bilakis, caydırıcılık konusunun en temel etken olması gerektiğini düşünüyorum. Küçük yaştan itibaren kadın cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak davranışların aile içerisinde de yer alması çok önemli. Topuklu kadın ayakkabılarını tercih etmemdeki en büyük sebep, erkeklerin kadınlardaki topuklu ayakkabı veya onların kazandırdığı statüden ve birçok şeyden rahatsız olduklarını bildiğim için erkekleri rahatsız etmek istedim. Yani buradan baktığımız zaman ayakkabıyı, kadının özgürlük alanı olarak işaretliyorum."
"İsimsiz" adlı sergi, Kabataş Meclis-i Mebusan Caddesi'nde 20 Mart 2020’ye kadar sürdü.
Yani, bizim ülkemizde her yıl yaklaşık beş yüz kadının öldürüldüğünü varsayabiliriz. Eh bu gidişle de bu utanç duvarları toplanıp bir Çin Seddi boyutlarına ulaşacak demektir. Bu iş Allah’ın değil, toplumun sosyopolitik tercihlerinin bir tezahürü ama biz yine de günlük deyimimizle diyelim ki; Allah bu erkeklere biraz Abdülkadir Tokyaz aklı fikri versin.
Ağabey Abdülkadir Diyor ki kız kardeşi için ‘O bizim kıymetlimizdi. Nasıl kıydın sen o “cana”, bizim canımıza!...’ Demiyor ki ‘Vay, seni orospu, senin eline bir de namahrem eli değdi, ha? Oh olsun sana, cehennemi boyladın,’ Kardeşinin genç olduğunun, gençlik döneminin de bir değişim-dönüşüm, aşk çağı olduğunun farkında. Kardeşine kızmak şöyle dursun, hem onun ölmeden önce işkence edilerek canının çok yanması olasılığından azap duyuyor hem de ‘Keşke bu ilişkiden haberim olaydı. Kardeşime yardımcı ve destek olaydım,’ diye de bir hayıflanması var. Bunu kendisinden örnek vermesinden de anlıyoruz; nasıl kendisini istemeyen sevgilisinden insanca, medenî bir şekilde ayrıldığını anlatıyor.
Eh, Dedim ya; Allah erkeklere Abdilkadir Tokyaz aklı ve fikri versin. Utanç Duvarlarımız Çin Seddine dönüşmeden.
KAYNAKÇA
https://t24.com.tr/haber/ayse-tokyaz-in-abisi-kardesim-munevver-karabulut-ile-ayni-kaderi-
Ayşe Büşra Erkeç | 12.09.2019 - Güncelleme: 12.09.2019 Anadolu Ajans
Aslında hem ülkemizde hem de dünyanın öteki ülkelerinde kadın cinayetlerinin işlenme sebepleri benzerdir. Ya kıskançlık nedeniyle ya töre cinayeti, Vb. fakat son günlerde gündeme oturan bir cinayet var ki, bence birkaç yönden incelenmeye değer.
Olayı hatırlayalım:
İstanbul Eyüp sultanda üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz’ın (22) valizin içerisinde cesedi bulunmuştu. Küçükçekmece'deki evinde Tokyaz'ı öldürüp valize koyarak Eyüp sultan'da yol kenarına bıraktığı belirlenen sevgilisi eski polis Cemil Koç (38) ile birlikte 7 şüpheli gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Uzun şikâyetler ve araştırmalar sonunda katil zanlısı Cemil Koç'un 4 suç kaydı olduğu, 2024 yılında polis teşkilatından ihraç edildiği ortaya çıktı.
Ayşe Tokyaz'ın ağabeyi Abdülkadir Tokyaz, "Televizyonlarda izlediğimiz vahşetin, gelip 1200 km ilerideki bizi bulacağı aklıma gelmezdi... Kardeşim, Münevver Karabulut ile aynı kaderi paylaştı!" dedi. Sabah gazetesinden Tuba Kalçık’a konuşan, Kardeşi Ayşe’den, “Güler yüzlü, hayat doluydu” diye bahseden Ağabey Tokyaz, Cemil Koç'un varlığından haberi olmadığını söyledi. “Benim haberim olsaydı, müdahale ederdim. Kimdir, nasıl bir insandır diye araştırma yapardım. Yüz yüze oturur konuşurdum. Ama varlığından bilgim yoktu.”
Ağabey Tokyaz, kardeşinin ailesinin adresleri üzerinden tehdit edildiğini söyledi. Ölüm haberini alınca yıkıldıklarını söyleyen abi Tokyaz, “Nasıl öldü benim kardeşim? Acı çekti mi? Bu kız ölürken anne mi diye bağırdı, abi diye mi bağırdı? Canı yandı mı acaba? İnşallah kardeşim acı çekmeden ölmüştür” diye konuştu.
Ağabey Tokyaz, katil zanlısı Koç’a, “Niye öldürdün? El bebek gül bebek büyüttüğümüz kardeşime neden kıydın? Ve en çok merak ettiğim şey kardeşim acı çekti mi?” diye sormak istediğini ifade etti.
Katil zanlısı Cemil Koç’un kardeşinin yabancı madde kullandığı iddiasını reddeden Abi Tokyaz, “Benim iki kız kardeşimin de asla zararlı bir alışkanlığı yok, imkânı yok böyle bir şeyin. Kola bile zararlı diye içmezlerdi. Kız kardeşim sağlıkçı zaten, doktorlarla ameliyatlarda staj görüyordu” dedi.
“Hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Kamuoyunun da desteğiyle İnşallah en ağır cezayı alır,’ dedi.
İzmir'de, kadınların şiddete dikkat çekmek için ördüğü ve üzerinde 2008 yılından 2015’e kadar ki süreçte öldürülen bin 169 kadının adının yazıldığı 'anıt duvar', Türkiye'de kadına yönelik şiddetin acı tablosunu gözler önüne serdi.
Bir başka utanç duvarı da Grafik Tasarım Sanatçısı Vahit Tuna’ya ait. Sanatçı Vahit Tuna, kadın cinayetlerine dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için 2018 yılında öldürülen 440 kadını temsilen 440 çift kadın ayakkabısını, Kabataş'ta bir kahve zincirinin sanat platformu olarak kullandığı binanın duvarına astı.
Yan köşe isimli sanat mekânında 2 duvardan oluşan bölümde, "İsimsiz" adlı sergisiyle kadına şiddete dikkat çekmek için 440 topuklu kadın ayakkabısını sergilediğini söyleyen Tuna, bu çalışmanın 6 ay kalacağını aktardı.
Tuna, 2018'de 440 kadının erkekler tarafından öldürülmesinin büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Son yıllarda artan kadına şiddet olayına dikkat çekmek için farklı işler üretiyordum. Dolayısıyla mekânın çok işlek bir caddede olması her türlü insanın gözü önünde yer alması nedeniyle, kadın cinayetleri konusunu duvara taşımak istedim." ifadelerini kullandı.
Kadın cinayetleriyle ilgilenen derneklerce ulaşılabilen bir rakamın 440 olduğunu sözlerine ekleyen Tuna, konuşmasının devamında:
"Bu nedenle kadınların topuklu ayakkabılarını orada gösterip, insanların konuyla ilgili düşünmelerini hedefledim. Kadın cinayetlerinin artmasındaki en büyük etken, ceza sistemindeki yetersizliktir. Bu konuda hiçbir şekilde cezai indirimin olmaması, bilakis, caydırıcılık konusunun en temel etken olması gerektiğini düşünüyorum. Küçük yaştan itibaren kadın cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak davranışların aile içerisinde de yer alması çok önemli. Topuklu kadın ayakkabılarını tercih etmemdeki en büyük sebep, erkeklerin kadınlardaki topuklu ayakkabı veya onların kazandırdığı statüden ve birçok şeyden rahatsız olduklarını bildiğim için erkekleri rahatsız etmek istedim. Yani buradan baktığımız zaman ayakkabıyı, kadının özgürlük alanı olarak işaretliyorum."
"İsimsiz" adlı sergi, Kabataş Meclis-i Mebusan Caddesi'nde 20 Mart 2020’ye kadar sürdü.
Yani, bizim ülkemizde her yıl yaklaşık beş yüz kadının öldürüldüğünü varsayabiliriz. Eh bu gidişle de bu utanç duvarları toplanıp bir Çin Seddi boyutlarına ulaşacak demektir. Bu iş Allah’ın değil, toplumun sosyopolitik tercihlerinin bir tezahürü ama biz yine de günlük deyimimizle diyelim ki; Allah bu erkeklere biraz Abdülkadir Tokyaz aklı fikri versin.
Ağabey Abdülkadir Diyor ki kız kardeşi için ‘O bizim kıymetlimizdi. Nasıl kıydın sen o “cana”, bizim canımıza!...’ Demiyor ki ‘Vay, seni orospu, senin eline bir de namahrem eli değdi, ha? Oh olsun sana, cehennemi boyladın,’ Kardeşinin genç olduğunun, gençlik döneminin de bir değişim-dönüşüm, aşk çağı olduğunun farkında. Kardeşine kızmak şöyle dursun, hem onun ölmeden önce işkence edilerek canının çok yanması olasılığından azap duyuyor hem de ‘Keşke bu ilişkiden haberim olaydı. Kardeşime yardımcı ve destek olaydım,’ diye de bir hayıflanması var. Bunu kendisinden örnek vermesinden de anlıyoruz; nasıl kendisini istemeyen sevgilisinden insanca, medenî bir şekilde ayrıldığını anlatıyor.
Eh, Dedim ya; Allah erkeklere Abdilkadir Tokyaz aklı ve fikri versin. Utanç Duvarlarımız Çin Seddine dönüşmeden.
KAYNAKÇA
https://t24.com.tr/haber/ayse-tokyaz-in-abisi-kardesim-munevver-karabulut-ile-ayni-kaderi-
Ayşe Büşra Erkeç | 12.09.2019 - Güncelleme: 12.09.2019 Anadolu Ajans
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.