mneksekck06@gmail.com
Kısa, kızıl, düz saçları ve kâkülleri; kısa kollu, örgülü, mor bluzuyla pembe rujuyla kendinden emin görünüyor.
Yazan: Menekşe KOÇAK

Çocuklarımızı izleyelim; Duygu ifade eden kaç cümle kuruyorlar? Duygularını ve neden öyle hissettiklerini açıklayabiliyorlar mı? Ya bizler, yaşadığımız duyguları anlama ve anlatma çabasına giriyor muyuz? Yaşam telaşında, bu sorular aklımıza gelmiyor; ancak yaşanan kötü bir olayda aslında duygularımızı anlatma ve anlaşılmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunun farkına varıyoruz. Bu nedenle sık sık “Kimse beni anlamıyor, önemsemiyor, varlığımdan haberi yok sanki kimsenin!” diye serzenişte bulunuyoruz.

Aslında anlaşılmadığını hissetmek yalnızlaşmaktır. Yalnızsanız duygularınızın anlaşılması için çırpınmaya, başkalarının duygularını da anlamaya gerek yoktur. Bu nedenledir ki değişen yaşam biçiminde kalabalık arttıkça yalnız kalıyor insan. Kalabalıklar içindeki bu yalnızlık hızla duygu körlüğü olarak adlandırdığım bir karanlığa mahkum ediyor bizi. Ne halimizden anlasınlar diye emek veriyoruz, ne de halden anlamaya çalışıyoruz. Empati yoksunu bir toplum olmaya hızla sürükleniyoruz.

Peki, ne yapacağız? Duygularımızı nasıl ifade edeceğimizi öğrenmeye ve tabii ki çocuklarımıza da öğretmeye başlayacağız. Kadın duyarlılığıyla hazırlanan bu dergide, annelerin yüreğine dokunarak çocuklarımızın duygusal gelişimine katkı vermeye çalışacağız. Çünkü bizi, biz yapan sevgi, özlem, kızgınlık, merak, başarı, güven, korku gibi duyguları görmezden gelip çocuklarımızın sadece bilişsel ve fiziksel gelişimine odaklanarak sağlıklı bir birey olmasını sağlayamayız. İnsan fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal ve cinsel yönden bir bütün olarak gelişir. Maalesef mevcut eğitim programlarında bu gerçek görmezden gelinir; çocuğun boyu, kilosu, sağlık durumu, okul başarısı, arkadaşları yakından takip edilir; ancak duygusal gelişimi sosyal gelişim; cinsel gelişimi ise öz bakımın içinde yetersiz birkaç kazanım ile geçiştirilir. Yani çocuğun duygusal ve cinsel gelişimi es geçilir. Özellikle özel gereksinimi olan çocukların eğitimi bilişsel gelişim temelli yapılandırıldığı için çoğu zaman duygu ifade öğretimi verilmez. Çocuk “sayı, renk, şekil “gibi kavram öğretimi ile masa başında çalıştırılır. Bunun yanlışlığı vurgulandığında ise çocuğun akademik yönden akranlarıyla uyumlu seviyeye gelmesinin amaçlandığı belirtilir ama bu amaç genellikle gerçekleşmez.

Aslında dikkatli bir göz, özel gereksinimi olan bir çocuğun yaşadığı uyum sorununun nedeninin duygularını ve ihtiyaçlarını ifade etmekte yaşadığı zorluk olduğunu görür. Örneğin otizmli bir çocuk sınıftaki sesten sıkılır veya hasta olduğu için ağrısı vardır; bunu ifade edemediği
için huzursuz olur ve bağırır.. Bu durumun yaşanmasına maalesef kavram öğretimi ile engel olamayız. Çünkü çocuk “ Yeter artık sıkıldım, ağrım var, yoruldum gitmek istiyorum, annem nerede, annemi özledim. “ diyemediği için yani yaşadığı duyguyu anlatamadığı için bağırmıştır. Çünkü ona canı sıkıldığında, ağrısı olduğunda, annesini özlediğinde, kendini yalnız hissettiğinde, ne yapması gerektiği yani duygularını nasıl ifade edeceği öğretilmemiştir. Çocuğa kendi duygularını anlamayı yani duygularını ifade etmeyi öğretmeyen mevcut eğitim anlayışı; çocuktan, sınıftaki arkadaşlarının duygularını anlamasını; bağırdığında diğer çocukların korkacağını ve rahatsız olacağını fark etmesini; arkadaşlarının sevincini, öfkesini üzüntüsünü anlayarak onlarla iletişim kurması beklenmektedir. Bu gerçekten tirajı komik bir eğitim anlayışıdır.

Otizmli bir oğlan annesi olarak eğitimdeki bu yanlışlığı yaşadığım için biliyorum On yedi yaşındaki oğlumla ilgili hiçbir sağlıkçı, terapist ve eğitimci bana “OĞLUNUZ DUYGULARINI NASIL ANLATIR? ”diye sormadı. Oğlumun duygularını nasıl ifade ettiği ve daha anlaşılır biçimde nasıl ifade edeceği konusunda bana rehberlik edilmedi. Yıllarca bana oğlumun boyu kilosu, sağlığı, okuma bilip bilmediği, hatta incineceğimi düşünmeden saldırgan olup olmadığı soruldu. Duyguları yok sayıldı. Duygusal gelişim ile ilgili hiçbir değerlendirme yapılmadı. Maalesef oğlum otizmin karanlığına gömülünce farkına vardım ki; çocuklara kazandırılması gereken en önemli beceri: temel ihtiyaçlarını ve duygularını ifade edebilmesiymiş.

Ne yazık ki duygusal yönden çocuğu yok sayılan tek anne ben değildim. Yüz binlerce anne aynı durumdaydık. Yıllarımız yanlış eğitimle heba edilmişti ve biz çocuklarımızla duygularımızı paylaşamadığımız için sürekli sorun yaşıyorduk. Bu acı son beni “Otizmlilere duygularını ifade etmeyi nasıl öğretiriz?” sorusunun cevabını araştırmaya itti. Araştırmalarım sonunda; duyguların nasıl ifade edildiğini anlamak için kontrol listeleri, kazanımlar ve kazanımları gerçekleştirecek etkinlikleri içeren bir eğitim programı olmadığını gördüm. Evet, acı ama gerçekti. Mevcut eğitim programında; ‘Duygularını ifade eder, başkalarının duygularını anlar’ gibi genel amaçlar vardı ama eğitim programındaki bu amaçların nasıl gerçekleşeceği planlanmamıştı.

Akademisyen ve sahadaki eğitimcilerin duygu ifade çalışmaları resimli karttan ‘Mutlu olanı göster’ tarzı sorulardan ibaretti. Çocuğun hangi duyguyu, nasıl anlattığını anlamak için gözlem formları geliştirmek, çocuğun duygu ifade seviyesine göre çocuğa özel bir eğitim planlaması yapmak yoktu. Ben oğlumla yaşadığım deneyimlerime dayanarak duygu öğretimini otizmli çocuk için dört basamakta sınırladım:

1. Çocuğun duygularını nasıl anlattığını belirlemek.

2. Duyguyu ifade ediş biçimini daha anlamlı hale getirmek

3. Fırsat öğretimi ile çocuğa yaşadığı duygunun adını ve nedenini açıklayarak duyguları tanıtmak

4. Yakın çevresindeki insanların yaşadığı duyguyu ve bu duygunun beden diline yansımasını açıklamak.

Bu basamaklar aslında tüm çocuklarda çocuğun ihtiyaç duyduğu değişiklikler yapılarak uygulanabilir. Çok basit ve masrafsızdır. Tek yapılması gereken duygularımıza odaklanmak ve çocuk için bu duyguları daha anlaşılır hale getirmektir.

Duyguları daha anlaşılır hale nasıl getiririz?

Bu soruyu sorarak duygu dünyamıza sizlerle birlikte yolculuk yapacağız.

İlk durağımız sevgi olacak. Sevgi duygusunu nasıl ifade ediyoruz? Nasıl ifade etmeliyiz?

Özel gereksinimi olan çocuklara sevgi duygusunu daha anlaşılır ve daha etkili nasıl ifade etmeyi öğrenebiliriz sorularını tartışmak umuduyla gelecek sayımıza sizleri bekliyoruz. Sevgiyle kalın

18.Nisan.2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.