sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Çalışma masasının önünde sandalyede oturan genç bir kadının önünde bilgisayar var. Bilgisayarın yanında masa lambası açık. Kadın siyah ceket ve siyah bluz giymiş; esmer, siyah kısa kıvırcık saçlı. Kadın kulaklık takmış ve gözlerini kapatmış, elleriyle şakaklarını tutuyor.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule SEPİN İÇLİ

Şule: Umudun Kadınlarının çok çok kıymetli izleyicileri. Bugün Ankara’dan Mardin’e doğru uzandık ve karşımızda kendisini mücadeleci olarak görmeyen ama bizim çok mücadeleci gördüğümüz bir konuğumuz var. Ezda Akcan, hoş geldin. Bu arada ‘Ezda’ çok duyulan bir isim değil. Mücadelesi de çok bilinen bir mücadele değil. O yüzden biraz bir benzeşme var. Kendini kısaca tanıtabilir misin bize?
Ezda: Merhaba, hoş buldum. Ben Ezda Akcan, Mardinliyim ve Mardin’de oturuyorum. Doğuştan görme engelliyim. Mardin’de körler okulunun olmayışı sebebiyle yarım bıraktığım okuluma geçtiğimiz ağustos ayı itibariyle geri döndüm. Açıktan devam ediyorum, ortaokul öğrencisiyim. Önümüzdeki bir ay sonrasında 24 yaşında olacağım.
Şule: Ne güzel, çok genç bir arkadaşımızsın. Ortaokula devam etmenin öncesinde, okul hikâyeni anlatabilir misin? Mardin’de ne kadar okudun, orada ne tür sıkıntılarla karşılaştın?
Ezda: Mardin’de körler okulu yoktu. Kaynaştırma eğitimi dediğimiz eğitimle devam etmem gerekiyordu. O da beni biraz sıktı. Okula gidip okuyup yazamamak, bütün gün okulda oturmak bana sıkıcı geldi. Tamamen benden kaynaklı diyebilirim.
Şule: Öğretmenlerin tutumları nasıldı?
Ezda: Öğretmenlerimin bana karşı tutumları güzeldi. Benimle ilgili beklentileri de yoktu. “Yeter ki okula git gel.” diyorlardı.
Şule: Onlar bir şekilde diplomayı vermeye hazırlardı.
Ezda: Evet, öyleydi. Keşke okulu bırakmasaydım ama olsun.
Şule: Kaç yıl devam ettin okula?
Ezda: Okula 3. Sınıfa kadar gittim, mezun olamadan bıraktım.
Şule: Öğretmenlerin kabartma yazıyı bilmiyorlardı. Mürekkep yazıyı da sen anlamsız buluyordun. Hiç olmazsa matematiği öğrenmende katkıda bulunmuşlardır diye düşünüyorum.
Ezda: Evet çok anlamsızdı. İlkokulda öğrenilen matematik, ne olabilirdi ki toplama ve çıkarma.
Şule: Kaç yaşında okula başladın?
Ezda: Yaşıtlarımla birlikte başladım. Bununla ilgili bir hikâyem var, onu da anlatayım. Sırf benimle birlikte okula gidip gelen biri olsun diye kendimden iki yaş küçük kardeşimi de okula başlattık. Hala da söyler, “Senin yüzünden okula erken gittim.” diye. Ben de “Ne güzel işte, sayemde okuldan erken mezun oldun.” diyorum.
Şule: Ailende senden başka görme engelli var mı?
Ezda: İki kardeşim daha görme engelli. Onların görmesi benden daha iyi. Okula devam ediyorlar.
Şule: Şu an hangi okula devam ediyorlar?
Ezda: Kız kardeşim lise son sınıfta, oğlan kardeşim de ortaokulda.
Şule: Körler okuluna gittiler mi?
Ezda: Hayır, kaynaştırmaya devam ediyorlar.
Şule: Kaç kardeşsiniz?
Ezda: Yedi kardeşiz.
Şule: Duyduğumda bana çok ilginç gelmişti. Hala da şaşırıyorum Okuma-yazmayı bilmiyordun. Senin kabartma yazıyı kendi kendine öğrenmeyle ilgili bir hikâyen var. Kaç yaşında öğrendin? Nasıl oldu anlatabilir misin?
Ezda: Kabartma yazıyı yakın bir zamanda öğrendim. Çocukken öğrenmedim. Çok heyecanlandım, konuşurken şu an. Kitap okumayı seviyorum. Her ne kadar kitap okuduğumuzu söylesek de biz görme engelliler kitabı dinliyoruz. Kitap dinlemekten sıkıldığım bir an, “Ben neden kabartma yazıyı öğrenmiyorum?” dedim. Bu şekilde başlama sürecim oldu. Youtube’dan öğrendim.
Şule: Bunun ayrıntılarını anlat istersen. Bu hikâye sadece youtube’dan öğrenmekle bitmiyor.
Ezda: Youtube’a Braille alfabesiyle ilgili yazdım. Yanlış hatırlamıyorsam 17 seriden oluşan bir video çıktı. O zaman elimde materyal yok. “Ezda saçmalama, kendi kendine kabartma yazı mı öğrenilir?” dedim. Öğreneceğime ihtimal vermedim. Videoları izliyorum, izlerken de harflerin nokta hareketlerini not alıyorum. Harfleri bitirdim ve “Tamam işte bu kadarmış” dedim. Bir hafta süre içinde harflerin nokta hareketlerini ezberledim. Kendimi, kendimce okumayı öğrendim sayıyorum. Bunu pratiğe dökmem gerekiyordu. Materyallerle birlikte kitap satın aldım. Kitapların gelişi benim için koca bir hayal kırıklığıydı. Braille alfabesiyle ilgili çok fazla bir bilgim de yoktu. Bana anlamsız gibi geliyordu. Tamam, harfleri öğrendim, ismimi yazıyorum koca bir satır gidiyor. “Nasıl bir şey bu? İnsanların bu alfabeyi öğrenmeleri, okuyup yazmaları zaman kaybı o zaman.” dedim. Kısaltmaları bilmiyorum ve kısaltmaların olduğundan da haberim yok. Dolayısıyla kitaplardan hiçbir şey anlamadım. Biraz daha kurcalayınca kısaltmaları fark ettim. Kısaltmaları da iki hafta içerisinde ezberleyince, bir aylık bir süreç oldu benim için alfabeyi kavramak. Nihayet bir ay içinde okuyabildim.
Şule: Materyalleri nereden getirtmiştin? Önce tabletle mi yazmaya başladın?
Ezda: Öğrenmeye başladığım zaman tablet yoktu. Harflerin nokta hareketlerini öğrendikten sonra satın aldım. İnternetten EMO. Teknoloji’den yani Engelliler Marketi olarak geçiyor oradan satın aldım.
Şule: Benim anlayamadığım ve büyük bir ihtimalle izleyicilerimizim de merak edeceklerini tahmin ettiğim konu şu: Okuma-yazmayı öğrenmek çok başka. Önce harfler bir araya geliyor. Onları heceliyorsun. Bunları bilmeden nasıl böyle bir işi gerçekleştirdin? 1. Sınıftaki çocuklara ba, be gibi heceleri öğretiyorlar ya ondan söz ediyorum.
Ezda: Bunun bu kadar büyütülecek bir konu olduğunu zannetmiyorum. Çocuk değiliz artık, o kadarını anlayabiliyoruz. Üç sene okudum. Evet, şu anki gibi okuyup yazamıyordum ama yine öğretmenler ellerinden geleni yapıyorlardı. Ben şu an Latin Alfabesini göremediğim için okuyup yazamıyorum. Harflerin şekillerini biliyorum. Öğretmenler elimden tutup yazdırıyorlardı.
Şule: Kabartma yazı yazmayı çok çabuk öğrendiğini anladım. Harflere dokunurken, b ve c harflerinin şekillerini, yan yana oluşlarını nasıl benzeterek okuyabildin? Bu çok ciddi çaba gerektiren bir iş. Önce satır atlatılarak yazılar seyrek seyrek yazılıyordu ki kabartma yazıyı kolayca okuyabilelim. Daha sonra sık yazılanları okumaya başladık. O süreç sende nasıl oldu?
Ezda: Kabartma yazıda harflerin yazılışlarıyla okunuşları farklı. Tablette yazarken yazıları soldan sağa doğru okuyabilmemiz için ters yönden yazıyoruz. O noktada biraz zorluk çektim. Yazarken a birinci noktayken, ters çevirdiğimizde, aynı harf dördüncü nokta şeklini alıyor. O noktada biraz sıkıntı çektim. Onun haricinde harfleri ezberlerken de Latin Alfabesinden faydalandım. Z, k, l harfleri gibi bu şekilde aklımda tutabildim. Biraz benzetme kurdum diyelim.
Şule: Gerçekten azim ve mücadele… Ben buna başka bir isim veremiyorum. Telefon ve bilgisayarla tanışman nasıl oldu?
Ezda: Bilgisayar kullanmıyorum. Telefonu nasıl geliştirdim bilemiyorum. Alınca kullanmaya başladım.
Şule: Görme engelli arkadaşlar akıllı telefonları yeni kullanmaya başladıklarında çok destek alıyorlar. Onlara dokunmak, ilerletmek, parmak hareketleri, bunlarla ilgili de mi video izledin, yoksa arkadaşlarından mı destek aldın?
Ezda: İlk başta telefonu elime aldım. Tabii hala da eksiklerimiz oluyor. Bu konuyla ilgili video çekildiğini de çok sonradan öğrendim. Tamamen kendi çabamla öğrendim. Aşağı kaydıracağım, sola kayacak nasıl kayacak, tamamen kurcalaya kurcalaya bir şekilde keşfettim diyelim.
Şule: Ortaokulu bitirdikten sonra hayalin me? Sanırım liseyi bitireceksin.
Ezda: Liseyi bitirip üniversiteye de devam etmeyi düşünüyorum. Bakalım hakkımızda hayırlısı.
Şule: Hangi bölümü düşünüyorsun?
Ezda: O zaman geldiğinde bölümlere bakarım. Bana en uygun bölüm hangisi diye soracak olursanız, çocuk gelişimi ilgilendiğim bölüm. Yapabilir miyim, o da ayrı bir konu.
Şule: Okulu bitirdikten sonra çalışma hayatına atılmak gibi bir hayalin var mı?
Ezda: Okuduktan sonra çalışmak isterim.
Şule: Mardin gibi bir ortamda bunları öğrenmek, başarmak özellikle ailelerin koruyucu tutumlarından dolayı çok zor. Senin ailen nasıl bu konularda?
Ezda: Bana karşı biraz koruyucular.
Şule: Bastonla aran nasıl?
Ezda: Bağımsız hareketim yok. İnşallah liseden sonra bu eğitimi de almayı düşünüyorum.
Şule: Kabartma yazıyı, telefonu hiçbir yardım almadan öğrenen biri, bağımsız hareketi de çok kolay öğrenir. Senin açından öyle düşündüm. Yalnız biraz pratik yapmak önemli. Orada, dışarıda bir hayat var. Burada kendi kendinlesin. Dışarıda daha farklı insanlarla birlikte oluyorsun, belki onun biraz zorlukları olabilir. Ama yapabileceğini düşündüm, bilmiyorum sen ne düşünüyorsun?
Ezda: İnşallah.
Şule: Ezda ile ‘Kitap Okuyoruz’ grubunda tanıştık. Kitaplarla da aranın çok iyi olduğunu biliyorum. Biraz da kitaplardan söz eder misin? Ne kadar kitap okuyorsun, hangi tür kitapları okumayı tercih ediyorsun?
Ezda: Ben her tür kitabı okurum, yeter ki sarsın. Evdeyim, geçen ay okula başladım. Sürekli okuyorum. Kitap okumayı seviyorum.
Şule: Onun dışında teknolojiyle aran epey iyi sanırım, video izlemek gibi.
Ezda: Teknolojiyle aram çok iyi.
Şule: Böylesine iyi el becerin olunca merak ettim, acaba örgü örmek gibi farklı ilgi alanların var mı?
Ezda: Örgü örmeyi bilmiyorum. Ona da ilgim olmadı herhalde.
Şule: İlgin olsaydı, kesin öğrenirdin. Kabartma yazıyı öğrendiğine göre. Mardin’de hayat nasıl geçiyor? Görme engelli arkadaşların var mı?
Ezda: Yüz yüze görüştüğüm, tanıştığım henüz bir arkadaşım olmadı ama uzaktan, internet aracılığıyla görüştüğüm bir arkadaşım var.
Şule: Genellikle dışarıda gören arkadaşlarınla sosyal yaşantın var mı yoksa daha çok internet ortamında mı görüşmeyi tercih ediyorsun?
Ezda: Gören arkadaşlarım var ama onlarla görüşmekten ziyade ablamla takılırız.
Şule: İzleyicilerimiz seni epeyce bir tanımış oldu. Merak uyandırdığını da düşünüyorum bu mesajlarla. Yavaş yavaş söyleşimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Biz de seni tanıdığımıza çok memnun olduk. Dergimiz adına çok teşekkür ediyoruz.
Ezda: Ben çok teşekkür ediyorum.
Şule: Evet sevgili izleyicilerimiz, bugün de Mardin’den Ezda Akcan’la sohbet ettik. Başka bir söyleşide bakalım hangi ilde, hangi arkadaşımızla birlikte olacağız. Hoşça kalın.
14 Eylül 2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.