eminekamci@hotmail.com
Açık kahverengi saçlarını toplamış, üzerinde siyah montuyla, açık alanda, gülümsüyor.
Koyu mavi parlak metal bir labirent tepe açıdan görünüyor. Labirentin ortasında mum gibi yanan bir ışıkvar.
YAZAN: Emine KAMÇI

Kimi zaman yüksek bir apartmanın tepesinden, kimi zamansa bir merdiven trabzanının kenarından aşağıya, o dehşetli boşluğa bir kuş hafifliğiyle kendimi bırakıveririm. İçimdeki, korkunun o dayanılmaz ağırlığı değil, sevinç hafifliğidir çoğu kez.

Zaman zaman da izlenirim, kovalanırım boş sokaklarda birilerince. İşte o an, yakalanma korkusu sarar sarmalar beni ve gücüm tükenir. Tam saklanma yerime gelmişken, dizlerimin bağı çözülüverir ve yere düşerim. Arabalar geçip gider sağlı, sollu. Kalkmak isterim, kalkamam; bağırmak isterim, sesim çıkmaz. Oysa çok yakındır kurtuluşum.

Sonra, görünmeyen bir el beni tutup bir yapıya sokuverir. Ne gariptir ki hiç yabancı gelmez bana bu yapı. Bu sığınağa onlarca kez kovulduğum sanısı uyanır içimde birden. Kapalı olması yetmiyor bana; yine kaçma isteği kemiriyor içimi durmadan ve içerlere, ta içerlere ilerliyorum ardıma bakmadan. Ancak bir son bulamıyorum. Koşuyorum, koşuyorum ve bir labirentteki gibi, bir odadan ötekine giriyorum.

Belki günler, belki aylar ve hatta belki de yıllar sonra, düşlerimin labirentine, okumakta olduğum yarı anı bir kitapta rastlıyorum.

Bir Tibet macerası aynı zamanda bu kitap. Macera kitaplarını oldum olası severim zaten. Bu kitabı seçerken, içeriğinin beni bu denli saracağını düşünmemiştim doğrusu. Konular, beklediğimin üstünde etkileyici olunca, müthiş keyiflenir, mutlu olurum.

Bir de düşlerimden fırlamış bir ögeyi bu kitapta yakalamışsam, mutluluğumun yanı sıra şaşkınlığım da inanılmaz olur.

Yoksa bu kitaptan düşlerime fırlamış mı demeliydim ya da düşlerimle Tibet’e mi fırlamıştım? Öyle ya da böyle; sonuç olarak, bizi karşılaştıran kadere veya mucizeye, minnet duymalıydım.

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.