sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Salonda büyük koltukta düz beyaz kısa saçlı, gözlüklü orta yaşlı kadın oturuyor. Kadının önünde bir masa var. Masada büyük bir servis tabağında beyaz ve krem renginde birçok kalıp sabun var. Kadın gülümseyerek karşı tarafa bakıyor.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule SEPİN İÇLİ

Şule: Sevgili Umudun Kadınları dinleyenlerimiz, sizlere Ankara’dan sesleniyoruz. Telefonun ucunda Çanakkale’den bir arkadaşımız var, Hanife Özcan. Hanife hanımı internette bir haber üzerinden duymuştuk ve aradık, taradık, gönüllülerimiz sayesinde kendisini kısa sürede bulduk. Uzun zamandır görüşüyoruz fakat sohbet etmek, bugüne kısmet oldu. Hoş geldiniz Hanife Hanım. Sizi kısaca tanıyalım isterseniz.

Hanife: Hoş buldum. Çanakkale’nin Bayramiçi İlçesinde yaşıyorum. 70 yaşındayım, eşimi erken kaybettim. Hayat mücadelem biraz sert ve ağır geçti. Çiftçilik yapıyorum. Yaptığım sabunların getirisi oluyor.

Şule: Okula gittiniz mi?

Hanife: Ortaokuldan terkim.

Şule: Eşinizi ne zaman kaybettiniz? O ne iş yapıyordu?

Hanife: 1998 yılında kaybettim. SSK’dan emekliydi. O zamandan beri mücadeleme devam ediyorum.

Şule: Çocuğunuz var mı?

Hanife: İki tane çocuğum var. İkisini de okuttum, evlendirdim, üç tane torunum var.

Şule: Eşinizin maaşı size kaldı değil mi?

Hanife: Evet, aynı zamanda benim de maaşım var.

Şule: Çiftçilik yapmaya ne zaman başladınız?

Hanife: Eşim sağken yavaş yavaş başlamıştım, çocukların eğitimine katkı olsun diye. Eşimi kaybettikten sonra bu işlere daha da çok yöneldim. Babadan kalma arazilerim var.

Şule: Arazilerde neler ekiyorsunuz?

Hanife: Bir kısmında zeytin, bir kısmında da ‘Bayramiçi Beyazı’ dediğimiz nekdari, boş arazilerde de kavun, karpuz, biber, domates var. Soğan, sarımsak ektim. Toprakla uğraşmayı seviyorum. Bunlar beni oyalıyor.

Şule: Çok da güzel yapıyorsunuz. 70 yaşında böyle dinç bir ses duymak, bizi de umutlandırıyor.

Hanife: Hayat, “ayakta duracaksın” dedi mi duruyorsunuz.

Şule: Kadınlardan ne kadar güzel ifadeler duyuyoruz. Yaptığınız bu işlerden para kazanıyor musunuz, yoksa size yetecek kadar mı var?

Hanife: Para kazanıyorum tabi.

Şule: Soğan, sarımsak işleri yeni mi başladı?

Hanife: O sadece eve yetecek kadar var.

Şule: Sabun yapma olayı nasıl oldu?

Hanife: Atadan, dededen zeytinlerimiz var. Kendi sabunumuzu ateşte kaynatarak yapar ve kullanırdık. Daha sonra İstanbul’da bir arkadaşla tanıştım. “Soğuk sistem sabun yapmayı biliyor musun?” dedi. Öğreneceğimi söyledim. Araştırdım ve oradan başladım. Üretip pazara çıkarmak, başka yoğun işlerimden dolayı zor oluyordu. Eşimi kalp krizinden kaybettikten sonra bu işlere daha çok yoğunlaştım. İnsanlar birbirlerine yaptıklarımı tavsiye diyorlar. Beğenenler arıyorlar. Araştırmayı severim, daha fazla ne yapabilirimi sorgularım. Bu iş de yavaş yavaş devam ediyor.

Şule: Sıcak, kaynatılarak yapılan sabunun nasıl yapıldığını tarif eder misiniz? İçine neler konuyor?

Hanife: Yerel olarak ateşte yapılır. Ana maddesi kostiktir, kimyasaldır. Ben çocukken, makine olmadığı için çamaşırlarda, banyo ve ev temizliğinde kullanılırdı.

Şule: Kaynattığınız sabunu nasıl katı kıvama getiriyorsunuz, kurutuyor musunuz?

Hanife: kostik maddesini belirli aralıklarla ilave edersin. Ustalık gerektiren bir iş. Bu madde, zeytinyağını katı bir sabun haline getirir.

Şule: Soğuk sabun nasıl üretiliyor?

Hanife: Çırpılarak yapılır. Miksere benzer, matkap gibi bir karıştırıcım var. Isı görmeden yapılıyor. Kül suyu kullanıyoruz. Kül suyuyla çocukluğumuzda beyaz çamaşırlar kaynatılırdı. Kül suyuyla sabun yapmak için bayağı uğraştım. Bilgi yok, büyüklerime sordum. Anneme soruyorum, “Kızım annem yapardı ama bilmiyorum” diyor. Ufacık bir bilgi bile insanın hayatını değiştiriyor. Yaşlı bir dal parçasıyla çırpmayı öğrendim.

Şule: Sadece kül suyu ve zeytinyağı mı katıyorsunuz? Kostik konuyor mu?

Hanife: Kül suyuyla yapabildim ama kuruması çok geç oldu. Dayanıklılığı az oldu, hemen gevşedi. Suyla temas edince kendini bıraktı. Son zamanlarda ateşte yaptığımız sabuna koyduğumuzun üçte biri kadar kostik serpiştiriyorum. O zaman dayanıklı oluyor.

Şule: Bazı sabunlarla elimizi yıkadığımızda, kuru kalabiliyor. Bazıları da çok ıslak oluyor. Satın aldığımız yerler diyor ki “Bu daha doğal olduğu için böyle ıslak oluyor.” Bunun doğruluk payı nedir?

Hanife: Tam bilemiyorum ama suyla temas ettiğinde çabuk gevşiyorsa, doğruluk payı vardır.

Şule: Sizin yaptığınız sabunlarda koku oluyor mu?

Hanife: Eğer bir sabun kokuyorsa ve renkliyse, onda kesinlikle kimyasal vardır. Yapay bir kokudur. Doğal kokuyu ve rengi kabul etmez kimyasal olunca.

Şule: Beyaz sabunların da zeytinyağından dolayı kendine özgü bir kokusu oluyor değil mi?

Hanife: Evet ama marketlerde satılan sabunlar nasıl buram buram kokar. Onlar kimyasal katkılı ve kimyasal kokulu.

Şule: Sabunlarınıza lavanta gibi bir şeyler katıyor musunuz?

Hanife: Kil katıyorum. Saç ve vücutta kaşıntı ve alerji olanlar için. Kükürt katıyorum, ciltteki sivilce ve egzema için. Alıcısı olsun diye farklı katkılar kullanmak istemiyorum. Bu saatten sonra Pazar oluşturmak gibi bir derdim yok. Beğenilmesi ve yararlı olması daha önemli benim için.

Şule: Siz onları nasıl satıyorsunuz, alıcı bulabiliyor musunuz?

Hanife: Birbirlerine tavsiye ediyorlar, “Hanife Hanım’ın sabunlarını ve şampuanlarını kullanın.” diyorlar. Bir polis geldi, eşinin cilt sorunları varmış. Sipariş üzerine yapıyorum. Hatunların saçları boyalı olduğu için kül suyu kimyasalı reddediyor. İkisi birbirleriyle kavga ediyorlar o zaman.

Şule: Şampuanı nasıl yapıyorsunuz?

Hanife: Bir ölçü kül suyu, bir ölçü yağmur suyu, gliserin ve kil koyuyorum, koku koymuyorum. Kaloriferden akan yağmur sularını biriktiriyorum.

Şule: Boyalı saçlar için ne yapmak gerekiyor?

Hanife: Bilmiyorum. Doğal ürünler kullanan anneler, bebeklerine ve çocuklarına kullanıyorlar. Kanser hastaları da çok talepte bulunuyor artık.

Şule: Bu sabun ve şampuanları almak istesek, size nasıl ulaşacağız? Dinleyicilerimiz de merak ederler.

Hanife: Telefonla ulaşabilirler. İnsanlar birbirleriyle paylaşıyorlar. Bir Pazar oluşsun diye yapılmadı bu. Çanakkale’de çok girişken bir arkadaşım var. Çay içiyorduk. Elinde kamera ve mikrofon olan iki genç geldi. Haber peşinde koşturuyorlar tabii. Arkadaşım, “Gelin gelin esas haber burada.” deyince, öyle haber oldu bu. Bu haber bazen internette dönüyor, paylaşıyorlar. O şekilde bana ulaşıyorlar. Zaman buldukça etraftaki tohum takaslarına katılıyorum. Davet aldıkça kadınların pazarlarına katılıyorum. İnsanlara yararlı olmayı seviyorum. Doğal ve kadim bilgileri gençlerin kulakları duysun, onlara tavsiye ediyorum. Evimde sadece tuvalette deterjan kullanılır. Çamaşır da dâhil başka deterjan kullanılmaz. Kül suyunu tezgâha koyarım ve sürekli onunla temizlerim.

Şule: Sararma oluyor ya onları da gideriyor mu kül suyu? Öyle bir takıntımız var.

Hanife: Karbonatla ya da sirkeyle kül suyunu karıştırıyorum, o sarılıkları gideriyor.

Şule: Daha önce telefonla konuştuğumuzda, deterjanlara karşı olduğunuzu, insanların önerdiklerinizi çok kullanmadıklarını söylemiştiniz.

Hanife: Bilgi almak isteyen insanları bilgilendirmeye çalışıyorum. Gençler pek dikkate almıyor. Ne kadar çok insana ulaşırsam, kardır.

Şule: Her ne kadar para kazanmak için değil de emeğinizin karşılığını almak ve insanlara yararlı olmak için bu işi yapsanız da fiyatlarla ilgili bilgi verebilir misiniz dinleyicilerimize?

Hanife: Bir sabun yaklaşık 100 gram geliyor, kare ve dikdörtgen şeklinde. 12-15 TL. Arasında değişiyor. Şampuanın bir kilosu 50 TL. Size tarif edeyim, bunu herkes yapabilir. Bulduğunuz külü bir kaba koyun. Koyduğunuz külün iki katı kaynamış, mümkünse kalorifer ya da yağmur suyu olsun, kalın bir kaba koyun. Pet şişeyi deler. Üzerine kömürleri çıkar. Bununla tatlı bile yapabilirsiniz, karbonat yerine geçer. Mutfak ve ev temizliğinde, çamaşırda yumuşatıcı olarak, çamaşır makinasında kullanabilirsiniz.

Şule: Külü nereden bulacağız?

Hanife: Şehirde nereden bulabilirsiniz bilmiyorum ama simit ve ekmek fırınlarından alabilirsiniz. En yakın bir köye gitseniz, bir çuval kül bulabilirsiniz.

Şule: Ürünleri adrese nasıl gönderiyorsunuz? Kargoyla anlaşmanız var mı?

Hanife: PTT kargoyla ödemeli olarak adrese gönderiyorum.

Şule: Fiyatlar da oldukça uygunmuş.

Hanife: İnsanlar analarımızdan, ninelerimizden ne gördülerse, araştırsınlar, kadim bilgilere kulak versinler derim ben. Çünkü insan sağlığını tehdit ediyor kimyasallar. Pandemiden sonra hepten şaşırdı insanlar. Hijyen takıntısı var. Kullandıkları deterjanlar, dezenfektanlar, mikroplardan daha zararlı.

Şule: Ne kadar güzel, doğal bir yaşam sürüyorsunuz. Siz dergimizi de okuyorsunuz. Biraz da bu konuyla ilgili konuşalım.

Hanife: Derginizi you tubeden beğeniyle izliyorum. Bulduğunuz araştırmacılar güzel bilgiler veriyorlar.

Şule: Dergimiz aracılığıyla birçok kişiye ulaşacaksınız. Amacınız para kazanmak değil ama doğru ve doğal bilgilerin yayılması kesinlikle çok kıymetli.

Hanife: Oldukça modern görüşlüyümdür ama dindarımdır da. Herkes kendince dindardır. Kuran-ı Kerim’in Türkçesini okurum. “Bilgiyi sen kendi bildiğine mi öğrettin, bilgiyi sakınanlar için ben bildirmeseydim bilir miydin? Bildiğini neden paylaşmıyorsun?” diyor. Bilgi paylaşılmalı.

Şule: Modernlik ayrı, dindarlık ayrı. Bunun dengesini kurmak çok önemli.

Hanife: Tabii. Sapla samanı birbirine karıştırdılar başka mesele. Fikirlerimi kabul eden insan sayısı oldukça düşük. İnsanlar, “Ne diyorsun be kadın?” der gibi bakıyor. Bilgiyi isteyene vermeye karar verdim birkaç senedir. Orta yaştaki insanlar, anam da ninem de böyle yapardı fikrine geliyor ama gençlerin hiç fikri yok.

Şule: Çok sayıda bilgi ve bilgi kirliliği bar tabii. Biz de uygun bulduk, dergimiz adına talep ettik ve kabul ettik bu bilgiyi. Şiir yazar mısınız, okur musunuz?

Hanife: Vakit buldukça okurum. Gözlerim kataraktan dolayı ameliyat istiyor. Yoğun okuyamıyorum. Facebookumda abur cubur bilgiler yoktur. Bana hitap eden birkaç kadim sayfa var. Onlardan gelen yazıları okurum. Çok boş vaktim olmuyor. Sabun, ekme dikme işleri yapıyorum.

Şule: Sabun yapmak çok zaman alıyor mu?

Hanife: Yarım gününü alıyor insanın.

Şule: Yarım günde kaç sabun üretebilirsiniz mesela?

Hanife: Kazanım 14 kilo yağ alıyor. Çırpıcım fabrikasyon değil. İnsanların taleplerine göre yapıyorum. Geçen yıl safranın mor yapraklarını koydum, bu çok talep ve beğeni aldı. Bu sene safran yok. Kükürtlü ve killi yapıyorum. Bilinen otlardan koyduğum zaman, benim kafam, “Bu insanın sağlığına faydalıdır.” demiyor. Biri biberiyeli istedi, yaptım ama benim “olur” dediklerimi olduruyorum.

Şule: Tabii insan neyi biliyorsa, onu hayata geçirmek istiyor. Talepler de farklı farklı. Dergimiz adına sizi tanımak çok güzeldi. Umarım yüz yüze de tanışırız. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey varsa, onu da alıp veda edelim.

Hanife: Herkese sağlıklı, huzurlu yaşamlar, selam ve sevgiler ama dikkat ederek. Bu piyasa insanları öldürüyor.

Şule: Çok güzel bir mesajla Rol Modellerimiz köşemizin sonuna geldik sevgili dinleyenlerimiz. Bir sonraki Rol Modellerimiz köşemizde bakalım kimleri ağırlayacağız? Hoşça kalın. Çok teşekkür ediyoruz.

18 Aralık 2022

Yorumlar

ROL MODELLERİMİZ - ARALIK İçin Yorum EkleBu yazı için toplam 1 yorum mevcut.

Iletisim

Cagla

Merhaba. Hanife hanima nasil ulasacagiz maalesef bulamadim yazida.