bakkaya35@hotmail.com
Kahverengi dalgalı saçları, kâkülleriyle, koyu renk çerçeveli gözlüğü ve etnik kolyesi ile içten gülümsüyor.

YAZAN: Buket Başaran Akkaya



bakkaya35@hotmail.com



SESLENDİREN: Burcu Başaran Yanger



 



Fincandaki son yudumu alıp hışımla kalktı masadan.



“Ne zaman bir araya gelsek kırıp döküyorsun... Şamar oğlanına döndüm ama yeter artık!”



Kapı yüzüne pattt diye kapandı. Ne olduğunu anlayamadı... ‘A’ diyecek oldu, Beriki çoktan asansöre binmişti bile.



Tekir, Öteki’ni sakinleştirmek istercesine ayaklarına sürtünüp miyavladı. Öteki, “Çekil başımdan!” diye azarladı hayvanı. Masadaki fincanları sudan geçirip makineye yerleştirdi. Aklı az önce kapıyı yüzüne çarpan Beriki’deydi. Hani birlikte gideceklerdi Büyük Hanım’a bayram ziyaretine?



“Ne oldu yine şimdi? Ben ne dedim ki?” Sinir oluyordu işte, sinir! Ne zaman bir araya gelseler içindeki canavar devleşiyor, ona hâkim olamıyordu.



Düşüncelerinden sıyrılıp dışarı attı kendini. Tekir bakakaldı ardından. Pencerenin önüne koşup kırmızı mindere zıpladı. Buradan daha rahat görebiliyordu caddeyi. Şu camdaki sineklik de olmasa...



Asansörü beklemeyip merdiveni üçer beşer inerken bir yandan da çantasını karıştırıyor, unuttuğu bir şey var mı diye kontrol ediyordu. Aceleden elini çantaya attıkça içindekiler yere dökülüyor, o söylenerek düşeni alıp tekrar çantasına tıkıştırıyordu. Bahçe kapısına geldiğinde istemsiz yukarı kaldırdı başını. Tekir cama yapışmış sokağı seyrediyordu. “İyi ki sinekliği yaptırdık Tekir Efendi” dedi yukarıya bakarken. “Yoksa pat yerdesin valla!”



Tekir yakaladı bu bakışları. Kuyruğunun ucunu minik dairelerle mindere vururken ince bir miyavla uğurladı sahibesini.



Beriki durakta otobüs bekliyordu. Öteki koşarak yanına gitti. “Küs müyüz?”



Beriki yüzünü mağrur bir edayla ters yöne çevirdi. Öteki, “Uzatma ama seni kırmak istemedim” dedi özür dilercesine. Ardından da, “Hoş, her dediğime alınırsın ya!” diye geçirdi içinden. Kardeşi hislerini yüzünden yakalayacak diye ödü kopuyordu. Eğer içinden geçirdiklerini yüzüne bir söylese, şöyle düpedüz, içinden geldiği gibi... Düşünmek bile istemedi sonucunu. “Hadi ama uzatma! Bak otobüs geliyor” dedi en sevecen hâliyle. Beriki yanıtlamadı. Kuyrukta yerlerini aldılar.



 Otobüs durakta durdu. İçi her zamanki gibi balık istifiydi. Ter kokusuna mazot kokusu karışınca içerisi dayanılmaz olmuştu. Yine de binebildikleri için şanslıydılar. Son yolcunun kapıyla bütünleşmesi şoförün gaz pedalına dokunmasıyla aynı anda oldu. Otobüs kalkmadı da uçtu sanki. Beriki abonman kartını makineye okuturken, “Çok hızlı kullanıyorsunuz, biraz daha sakin olabilirsiniz” dedi. “İşimi mi öğretecen bana baayan?” diye karşılık verdi şoför, b’nin yanındaki a’yı uzatarak. “Yanaşın beyler, hanım teyze kapıyla akraba oldu.” Bu cümleyle hırsını almıştı Beriki’den. Beriki uzatmadı konuyu. Her yolcu gibi arka sıralara doğru ilerleme çabasına dâhil oldu.



 Otobüs yaylana kıvrıla, aksıra tıksıra yoluna devam etti. “Bir sonraki durak Öğretmen Evi” dedi mekanik ses. Durakta inecek yolcular kıpırdanmaya başladı. Oturanlar inmek için koridora yığılırken ayaktakiler koltuk kapıp hiç değilse oturarak gidebilmenin telaşındaydılar. Öteki, boşalan koltuğu kaparken cam kenarını Beriki’ye ayırdı. Beriki, “Sağ ol” dedi buz gibi. Otobüsten inene dek tek kelime konuşmadılar.



                                             ***



“Yaptı yapacağını, şimdi gönlümü almaya çalışıyor. Ne varmış üstümde başımda? Ben bilmez miyim giyinip kuşanmayı? Gel gör ki... Küçükken de böyleydi, saman alevi gibi hırçın, birden tutuşuverir. Olgun olmak hep bana düştü. Öyle de gidiyor. Hıh, arabanın ön tekerleği işte... Of, bugüne kadar kendime verdiklerimden daha fazlasını hak ediyorum ama yapamıyorum. Hep başkaları için yaşamak zorunda kaldım. Bazen düşünüyorum da kendime karşı hiç adil olamadım.”



“Hâlâ suçumu bilmiyorum, iyi mi? Ben evde ne dedim de alındı ki? Allahım ya, bu kadın ne zaman öğrenecek giyinmeyi? Giyinmiyor da örtünüyor sanki. Offf, seni anlamıyorum! Bugüne kadar kendine verdiklerinden daha fazlasını hak ediyormuş ama yapamıyormuş! Yapamaz tabii! Öncelikleri hep başkalarına! En son ne zaman kendin için bir şey yaptın ha? Ne zaman kendine özen göstereceksin? Oğlun, kocan, sokaktaki adam, hepsi senden öndeler. Peki ya sen, sen neredesin?”



“Artık birileri de benim için bir şey yapsa diyorum ya! Yoruldum, çok yoruldum. Aslında izin veren benim. Bana kötülük olsun diye yapmıyorlar tabii ama bencil davranıyorlar. Saçımı süpürge ettim de kimselere yaranamadım. Kendime ne zaman sıra gelecek?Bu yaşıma geldim hâlâ idare ediyorum. İdare et oğlan okuyor, İdare et borçlar bitsin... İyi de beni kim idare edecek?



Küçükken bir büyüsem şöyle yapacağım derdik... Biz büyüdük anlıyor musun, yaşlanıyoruz bile ve sen hâlâ bunun farkında değilsin!



İkizler demeleri hoşuma giderdi. Biz özeldik. Hep aynı giyinmek isterdim. Sen istemezdin, dikkat çekermişiz.  



Adımızı söylemezlerdi anımsıyor musun? İkizler aşağı, ikizler yukarı... İkizler değil benim adım diye bağırasım gelirdi. Hele doğum günlerinde sırf âdet yerini bulsun diye ikimize alınan tek bir hediye... Sen istemezdin ama ben hep farklı giyinmek isterdim. Çünkü çok dikkat çekerdik. Çoğu zaman sirkteki maymuna benzetirdim bizi.”



“Hayret yahu, nasılda benziyorlar...”



“İkiz gibi...”



“Akıllım onlar ikiz zati, he he he bak, o kolunu kaldırdı... Aaa ötekide...”



***



Su damlası kadar birbirine benzemelerine karşın biri diğerine ötekiydi. Kimine göre Beriki sıcakkanlı, sevecen, Öteki kendini beğenmiş, ukala... Kimine göre de Öteki silik soluk renksiz, Beriki kanlı canlı rengârenk...



İkizleri ayırmanın herkese göre bir yolu vardı.



“Bir sonraki durak Çamkıran” dedi mekanik ses. Öteki, “Bu durak mıydı?” diye sordu. Beriki, gözlerini yumup başını bir aşağı bir yukarı salladı. “Hadi o hâlde” dedi Öteki. “Kapıya yanaşalım.”



 Otobüsten inmeleri zor olmadı. Hatta tadını çıkara çıkara indiler. Öteki, “Bir şeyler alsaydık bari” dedi. “Elimiz boş mu gideceğiz?” Beriki cadde üstündeki çiçekçiyi gösterdi. “Ben çiçek alacağım.” Birlikte çiçekçiye girdiler. Öteki bir buket sepeti seçti, Beriki bir demet papatyaya uzattı elini. “Şunu jelatinler misiniz lütfen?” dedi ikisi aynı anda. Parasını ödeyip çıktılar. Birinin elinde çiçek buketi, diğerinde papatyalar...“Sahi” dedi Öteki, “Sen bana neden öfkelendin?” “Şaka mı yapıyorsun?” dedi Beriki, kapıdaki zile basarken.



Evin küçük kızı açtı kapıyı.



“Anane bak, ikizler geldi...”



...

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.