HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Merhabalar hepinize. Yepyeni bilim haberleriyle sizlerleyiz.
Uzmanlar günde iki litre su içilmesine gerek olmadığını söylüyor
Yeni bir araştırmada, günde sekiz bardak su içilmesi tavsiyesinin vücudun ihtiyaçları açısından çok fazla olabileceği tespit edildi.
İskoçya'da Aberdeen Üniversitesi'nden araştırmacılar günde iki litre su içilmesi tavsiyesinin genellikle ihtiyaç duyulandan fazla olduğunu söylüyorlar. Science Dergisi’nde yayımlanan araştırma günlük su ihtiyacının bir bölümünün zaten gıdalardan alındığını hesaba katıyor. Bu yüzden bilim insanları günde 1,5 ila 1,8 litre su tüketmenin yeterli olacağı kanısında.
Aberdeen Üniversitesi'nden Prof. Dr. John Speakman, verdiği demeçte günde iki litre hesaplamasının, küçük bir yanlışlıktan kaynaklandığını söylüyor. Speakman bunu şöyle açıklıyor: "İçmemiz gereken su, sindirmemiz gereken toplam su ile yediklerimizden aldığımız su miktarı arasındaki farktır. İnsanların ne kadar gıda tükettiğini tahmin etmenin yolu, insanlara ne kadar yemek yediklerini sormaktı. İnsanlar ne kadar yemek yediklerini azımsadıkları ve eksik bildirdikleri için tahmin yanlış yapıldı; bu nedenle ihtiyaç duyulan su miktarı da abartıldı."
Ancak yeni araştırma için bilim insanları dünya çapında işbirliğine giderek geniş bir nüfusu kapsama aldılar. Araştırmacılar 23 farklı ülkeden, 8 günlük ile 96 yaş arasındaki 5 bin 604 kişiyle çalıştılar. Kararlı izotop tekniği adı verilen yöntemi kullanan bilim insanları, insanların içtikleri suyun içindeki hidrojen molekülünü kararlı izotopu olan döteryum (ağır hidrojen) ile değiştirdiler. (İnsan vücudunda bulunan döteryum tamamen zararsız bir element.) Suyun vücutta ne kadar çabuk sindirildiğini bulmak için ekstra döteryumun ne kadar hızlı atıldığını incelediler. Buna göre hızlı su devri yapan insanlar daha fazla su içiyordu.
Araştırma, sıcak ve nemli ortamlarda ve yüksek rakımlarda yaşayanların yanı sıra sporcular, hamile ve emziren kadınlarında hızlı su devirleri olduğunu buldu.
Su devrinde en önemli etkense vücudun yaktığı enerji miktarıydı. En yüksek değerler, günde ortalama 4,2 litre suyla 20-35 yaş arası erkeklerde gözlendi. Bu miktar, yaşla birlikte azalıyordu ve 90'lı yaşlarındaki erkekler için günde ortalama 2,5 litreye iniyordu.
20-40 yaş arası kadınların ortalama devir miktarları 3,3 litre iken; bu rakam 90 yaşında 2,5 litreye düşüyordu.
Prof. Dr. Speakman, "Birçok gıda hâlihazırda su ihtiva ettiğinden sadece yemek yiyerek önemli miktarda su sağlanır" diyor. Prof Dr.Speakman, su devrinin doğrudan içilmesi gereken su miktarı demek olmadığını söylüyor.
"20'lerindeki bir erkeğin bile 4,2 litre su içmesine gerek yoktur. Bu değerin yüzde 15'ini vücut yüzeyinden yapılan su alışverişi ve metabolizmadan üretilen su oluşturuyor. Gereken günlük su tüketimi miktarı ise 3,6 litredir. Birçok gıda hâlihazırda su ihtiva ettiğinden sadece yemek yiyerek önemli miktarda su sağlanır.”
Bu çalışma, hepimizin sekiz bardak su içmesi gerektiğine dair ortak önerinin çoğu durumda çoğu insan için muhtemelen çok yüksek olduğunu ve su alımı için 'herkese uyan tek bir reçetenin bu verilerle desteklenmediğini gösteriyor. "
Düşükten hemen sonra hamile kalmak 'riskli' değil
Gerçek sağlık verilerine dayanan yeni bir araştırma, düşük yapan ya da kürtaj yaptıran bir kadının bir kaç ay içinde yeniden hamile kalmasının, şimdiye kadar düşünüldüğü gibi riski artırmadığı sonucuna vardı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) şu anki tavsiyesi kadının bedenine toparlanma fırsatı vermek için düşükten ya da kürtajdan sonra yeniden hamile kalmak için en az altı ay beklenmesi yönünde.
Fakat Plos Medicine adlı tıp dergisinde yayımlanan ve 72 bin hamileliğe ilişkin verilerin analizine dayanan bir araştırma, düşükten ve kürtajdan kısa süre sonra hamile kalmanın riskli olmayabileceğine işaret ediyor.
Bebeklerini kaybeden kadınları destekleyen gönüllü kuruluş Tommy, düşük yaptıktan sonra kendisini yeniden hamileliğe hazır hisseden bir kadının, tıbben başka bir sebep olmadıkça gebe kalmayı deneyebileceğini söylüyor.
Norveç'te yapılan son araştırma, 2008 ile 2016 yılları arasındaki 72 bin hamileliği inceliyor ve düşükten ya da kürtajdan sonraki bir kaç ay içinde hamile kalmak ile altı ay sonra hamile kalmak arasında önemli bir fark görülmediğini raporluyor.
Norveç araştırmasını yürüten uzmanlar WHO ( Dünya Sağlık Örgütü) tarafından verilen tavsiyenin bu veriler ışığında gözden geçirilip güncellenmesi gerektiğini, tıbben gerekmedikçe bazı çiftler için yeniden hamile kalmayı denemek için altı ay beklemenin çok uzun olabileceğini söylüyorlar.
Uzmanlar her durumda kadının genel sağlığının iyi olmasının hamile kalma şansını artırdığında hemfikirler.
Hamile kalmayı deneyen kadınlara ayrıca gebeliğin 12.haftasına kadar folik asit takviyesi almaları da tavsiye ediliyor.
Folik asit bebeğin beyin, omurilik veya omurga bozukluklarıyla doğma riskini azaltıyor. Hamilelikte düşük yaklaşık her beş kadından birinin yaşamları boyunca bir kez yaşayabildiği bir durum ve genellikle sebebi bulunamıyor.
Bu nedenle bir kez düşük yaptığınızda genellikle bir sonraki hamileliğin başarılı olması ihtimali yükseliyor. Art arda düşük vakaları çok daha nadir görülüyor. Önemli bir başka faktör ise duygusal sağlık…
Uzmanlar, bazı çiftlerin kendilerini yeniden hamileliğe fiziksel ve duygusal olarak hazırlayabilmek için zamana ihtiyaç duyabildiğine de işaret ederek, kişisel tercihlerin de önemli olduğunu vurguluyorlar.
Alzheimer'ı yavaşlatan ilacın 'klinik deney' sonuçları açıklandı
ABD’li bir ilaç firması, San Francisco kentinde düzenlenen bir tıp konferansında ve hakemli bir tıp dergisinde Alzheimer’ın erken teşhisinde hastalığı yavaşlatacak ilacın Faz 3 sonuçlarını açıkladı.
Firma yaptığı açıklamada bir tür antikor tedavisi olan ilacın beyinde Alzheimer hastalığına neden olan ‘amyloid proteininin’ yoğunlaşmasını azalttığını vurguladı.
Clarity AD adlı klinik deneye, Alzheimer hastalığına bağlı hafif bilişsel bozukluk veya hafif bunama olan ve yaşları 50 ila 90 arasındaki 1795 kişi katıldı. 898 kişiye ilaç verilirken 897 kişiye placebo (etken madde bulunmayan) ilaç verildi.
Deneyden elde edilen ‘ilk’ sonuçlara göre; etken maddeli ilacı alan kişilerde, hafıza ve düşünme işlevlerindeki düşüşün yavaşlatıldığı, 18 ay boyunca işlev görebildiği ve ayrıca insanlara günlük aktivitelerde yardımcı olduğu belirtildi.
Amyloid proteini, Alzheimer olan kişilerde beyindeki nöronların etrafında birikerek yığılmaya neden oluyor ve hastaların hafıza ve düşünme işlevlerini yavaşlatıyor. Ancak antikor içeren ilacın kullanımında nöronların etrafında biriken amyloid proteini yığınları dağılıyor ve hastalık yavaşlıyor.
İngiltere Alzheimer Araştırmaları Kurumu Direktörü Susan Kohlhaas, ilaçla ilgili “Bu heyecan verici bulgular, demans araştırmaları için ileriye doğru atılmış büyük bir adımı temsil ediyor ve Alzheimer hastalığı olan insanlar için yeni bir çağın habercisi olabilir. Bu, bir ilacın klinik deneylerde hem beyindeki hastalığı azalttığını hem de hafızadaki düşüşü yavaşlattığını ilk kez kanıtlıyor” ifadelerini kullandı.
Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle umutla kalın.
17 Aralık 2022
Merhabalar hepinize. Yepyeni bilim haberleriyle sizlerleyiz.
Uzmanlar günde iki litre su içilmesine gerek olmadığını söylüyor
Yeni bir araştırmada, günde sekiz bardak su içilmesi tavsiyesinin vücudun ihtiyaçları açısından çok fazla olabileceği tespit edildi.
İskoçya'da Aberdeen Üniversitesi'nden araştırmacılar günde iki litre su içilmesi tavsiyesinin genellikle ihtiyaç duyulandan fazla olduğunu söylüyorlar. Science Dergisi’nde yayımlanan araştırma günlük su ihtiyacının bir bölümünün zaten gıdalardan alındığını hesaba katıyor. Bu yüzden bilim insanları günde 1,5 ila 1,8 litre su tüketmenin yeterli olacağı kanısında.
Aberdeen Üniversitesi'nden Prof. Dr. John Speakman, verdiği demeçte günde iki litre hesaplamasının, küçük bir yanlışlıktan kaynaklandığını söylüyor. Speakman bunu şöyle açıklıyor: "İçmemiz gereken su, sindirmemiz gereken toplam su ile yediklerimizden aldığımız su miktarı arasındaki farktır. İnsanların ne kadar gıda tükettiğini tahmin etmenin yolu, insanlara ne kadar yemek yediklerini sormaktı. İnsanlar ne kadar yemek yediklerini azımsadıkları ve eksik bildirdikleri için tahmin yanlış yapıldı; bu nedenle ihtiyaç duyulan su miktarı da abartıldı."
Ancak yeni araştırma için bilim insanları dünya çapında işbirliğine giderek geniş bir nüfusu kapsama aldılar. Araştırmacılar 23 farklı ülkeden, 8 günlük ile 96 yaş arasındaki 5 bin 604 kişiyle çalıştılar. Kararlı izotop tekniği adı verilen yöntemi kullanan bilim insanları, insanların içtikleri suyun içindeki hidrojen molekülünü kararlı izotopu olan döteryum (ağır hidrojen) ile değiştirdiler. (İnsan vücudunda bulunan döteryum tamamen zararsız bir element.) Suyun vücutta ne kadar çabuk sindirildiğini bulmak için ekstra döteryumun ne kadar hızlı atıldığını incelediler. Buna göre hızlı su devri yapan insanlar daha fazla su içiyordu.
Araştırma, sıcak ve nemli ortamlarda ve yüksek rakımlarda yaşayanların yanı sıra sporcular, hamile ve emziren kadınlarında hızlı su devirleri olduğunu buldu.
Su devrinde en önemli etkense vücudun yaktığı enerji miktarıydı. En yüksek değerler, günde ortalama 4,2 litre suyla 20-35 yaş arası erkeklerde gözlendi. Bu miktar, yaşla birlikte azalıyordu ve 90'lı yaşlarındaki erkekler için günde ortalama 2,5 litreye iniyordu.
20-40 yaş arası kadınların ortalama devir miktarları 3,3 litre iken; bu rakam 90 yaşında 2,5 litreye düşüyordu.
Prof. Dr. Speakman, "Birçok gıda hâlihazırda su ihtiva ettiğinden sadece yemek yiyerek önemli miktarda su sağlanır" diyor. Prof Dr.Speakman, su devrinin doğrudan içilmesi gereken su miktarı demek olmadığını söylüyor.
"20'lerindeki bir erkeğin bile 4,2 litre su içmesine gerek yoktur. Bu değerin yüzde 15'ini vücut yüzeyinden yapılan su alışverişi ve metabolizmadan üretilen su oluşturuyor. Gereken günlük su tüketimi miktarı ise 3,6 litredir. Birçok gıda hâlihazırda su ihtiva ettiğinden sadece yemek yiyerek önemli miktarda su sağlanır.”
Bu çalışma, hepimizin sekiz bardak su içmesi gerektiğine dair ortak önerinin çoğu durumda çoğu insan için muhtemelen çok yüksek olduğunu ve su alımı için 'herkese uyan tek bir reçetenin bu verilerle desteklenmediğini gösteriyor. "
Düşükten hemen sonra hamile kalmak 'riskli' değil
Gerçek sağlık verilerine dayanan yeni bir araştırma, düşük yapan ya da kürtaj yaptıran bir kadının bir kaç ay içinde yeniden hamile kalmasının, şimdiye kadar düşünüldüğü gibi riski artırmadığı sonucuna vardı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) şu anki tavsiyesi kadının bedenine toparlanma fırsatı vermek için düşükten ya da kürtajdan sonra yeniden hamile kalmak için en az altı ay beklenmesi yönünde.
Fakat Plos Medicine adlı tıp dergisinde yayımlanan ve 72 bin hamileliğe ilişkin verilerin analizine dayanan bir araştırma, düşükten ve kürtajdan kısa süre sonra hamile kalmanın riskli olmayabileceğine işaret ediyor.
Bebeklerini kaybeden kadınları destekleyen gönüllü kuruluş Tommy, düşük yaptıktan sonra kendisini yeniden hamileliğe hazır hisseden bir kadının, tıbben başka bir sebep olmadıkça gebe kalmayı deneyebileceğini söylüyor.
Norveç'te yapılan son araştırma, 2008 ile 2016 yılları arasındaki 72 bin hamileliği inceliyor ve düşükten ya da kürtajdan sonraki bir kaç ay içinde hamile kalmak ile altı ay sonra hamile kalmak arasında önemli bir fark görülmediğini raporluyor.
Norveç araştırmasını yürüten uzmanlar WHO ( Dünya Sağlık Örgütü) tarafından verilen tavsiyenin bu veriler ışığında gözden geçirilip güncellenmesi gerektiğini, tıbben gerekmedikçe bazı çiftler için yeniden hamile kalmayı denemek için altı ay beklemenin çok uzun olabileceğini söylüyorlar.
Uzmanlar her durumda kadının genel sağlığının iyi olmasının hamile kalma şansını artırdığında hemfikirler.
Hamile kalmayı deneyen kadınlara ayrıca gebeliğin 12.haftasına kadar folik asit takviyesi almaları da tavsiye ediliyor.
Folik asit bebeğin beyin, omurilik veya omurga bozukluklarıyla doğma riskini azaltıyor. Hamilelikte düşük yaklaşık her beş kadından birinin yaşamları boyunca bir kez yaşayabildiği bir durum ve genellikle sebebi bulunamıyor.
Bu nedenle bir kez düşük yaptığınızda genellikle bir sonraki hamileliğin başarılı olması ihtimali yükseliyor. Art arda düşük vakaları çok daha nadir görülüyor. Önemli bir başka faktör ise duygusal sağlık…
Uzmanlar, bazı çiftlerin kendilerini yeniden hamileliğe fiziksel ve duygusal olarak hazırlayabilmek için zamana ihtiyaç duyabildiğine de işaret ederek, kişisel tercihlerin de önemli olduğunu vurguluyorlar.
Alzheimer'ı yavaşlatan ilacın 'klinik deney' sonuçları açıklandı
ABD’li bir ilaç firması, San Francisco kentinde düzenlenen bir tıp konferansında ve hakemli bir tıp dergisinde Alzheimer’ın erken teşhisinde hastalığı yavaşlatacak ilacın Faz 3 sonuçlarını açıkladı.
Firma yaptığı açıklamada bir tür antikor tedavisi olan ilacın beyinde Alzheimer hastalığına neden olan ‘amyloid proteininin’ yoğunlaşmasını azalttığını vurguladı.
Clarity AD adlı klinik deneye, Alzheimer hastalığına bağlı hafif bilişsel bozukluk veya hafif bunama olan ve yaşları 50 ila 90 arasındaki 1795 kişi katıldı. 898 kişiye ilaç verilirken 897 kişiye placebo (etken madde bulunmayan) ilaç verildi.
Deneyden elde edilen ‘ilk’ sonuçlara göre; etken maddeli ilacı alan kişilerde, hafıza ve düşünme işlevlerindeki düşüşün yavaşlatıldığı, 18 ay boyunca işlev görebildiği ve ayrıca insanlara günlük aktivitelerde yardımcı olduğu belirtildi.
Amyloid proteini, Alzheimer olan kişilerde beyindeki nöronların etrafında birikerek yığılmaya neden oluyor ve hastaların hafıza ve düşünme işlevlerini yavaşlatıyor. Ancak antikor içeren ilacın kullanımında nöronların etrafında biriken amyloid proteini yığınları dağılıyor ve hastalık yavaşlıyor.
İngiltere Alzheimer Araştırmaları Kurumu Direktörü Susan Kohlhaas, ilaçla ilgili “Bu heyecan verici bulgular, demans araştırmaları için ileriye doğru atılmış büyük bir adımı temsil ediyor ve Alzheimer hastalığı olan insanlar için yeni bir çağın habercisi olabilir. Bu, bir ilacın klinik deneylerde hem beyindeki hastalığı azalttığını hem de hafızadaki düşüşü yavaşlattığını ilk kez kanıtlıyor” ifadelerini kullandı.
Gelecek sayımızda buluşmak dileğiyle umutla kalın.
17 Aralık 2022
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.