fdemir48@yahoo.com
Açık sarı saçlarını toplamış, kâküllerini yana taramış, açık yeşil çerçeveli gözlüğü var. İçten gülümsüyor.
Dağın zirvesinde duran bir kadın silueti, kollarını zafer işaretiyle yukarı kaldırmış. Kadının yanında turuncu bir sırt çantası var. Güneş gökyüzünde parlarken, arka planda sisli dağlar ve geniş bir vadi manzarası. Kadının saçları rüzgârda savrulmuş.
YAZAN: Filiz GÜLMEZ

“Kitaplar, kendinize ve başkalarına saygı duymayı öğretecek; yüreği, aklı dünya ve insanlık sevgisiyle dolduracaktır,” diyor Maksim Gorki. Kitap okuyarak kendimizi, yaşadığımız toplumu ve dünyayı sorgulayarak Gorki’nin söylediğini gerçekleştirir, hem de doğruyu eğriyi ayırt edebilen, kendi aklımızla düşünüp karar veren bireyler olabiliriz. Felsefeci Spinoza bu konuda şöyle der:” En güçlü, en bağımsız insan aklın buyruğuna giren insandır.”
Düşünmeden, sorgulamadan başkalarının düşüncelerine göre yaşayarak, seçimini yaparak birey olunamaz. “İnsan seçtiklerinin toplamıdır.” Aklını kullanarak doğası ve toplumsal istençler arasında dengeli bir sınır çizer. Ait olduğu toplumun kötü gidişini sorgulayabilen, eleştirebilendir. Özgür düşünceli olmayı başarmış, aynı zamanda iyi bir yurttaş olma kimliği de kazanmıştır.
İyi bir yurttaş ve birey olmayı başaranlar hem yerel hem de evrensel anlamda çocuk ve kadın haklarına inanmış, onların savunucusu olmuşlardır. Doğayı, hayvanları, tarihi, sanatı, sanat eserlerini, insan emeğini korumayı görev edinmişlerdir. Ülkesini ve insanlığı ilgilendiren her şeye karşı kendisini sorumlu hisseder. Her türlü ayrımcılığa, savaşlara, yoksulluğa, haksızlıklara karşıdırlar.
Kendi haklarını başkalarının haklarıyla sınırlayabilen, kendilerini denetleyebilen, yeri geldikçe özeleştiriyi yaşama biçimi olarak benimseyen insanlardır. Başkalarını anlama, sayma, hoşgörülü olma bunun için de yaşantılarını sınırlayabilme olgunluğuna ulaşan gerçek bireyler demokrasiyi de oluşturup yaşatabilirler. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik, çağdaş, demokratik Türkiye Cumhuriyeti de böyle bilinçli bireylerle korunur ve geliştirilir.
Birey olmayı başaranlar yaşama karşı da saygılıdırlar. Hayatı sever ve ciddiye alırlar. Nazım Hikmet’in dizelerinde dediği gibi: “Yaşamı öylesine ciddiye alacaksın ki bir sincap gibi mesela/ yani yaşamın dışında ve ötesinde bir şey beklemeden/ yani işin gücün yaşamak olacak…”
Zamanın geri gitmediğini bildikleri için olanakları ölçüsünde yaşamdan tat almaya çalışırlar. Çünkü yaşamın onlara sunulmuş bir armağan olduğunu bilirler. Şair Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi” yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın her şeyi…”
Yarına kalmak da gerçek bireyin özelliklerindendir. Yaptığı güzel işlerle ve ürettikleriyle yarına kalabilir insan.

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.