selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Siyah arka plan üzerinde, farklı yaş ve tarzlarda on kadın bir arada duruyor. Kadınlar gülümsüyor ve kendilerinden emin bir duruş sergiliyorlar. Görselin alt kısmında büyük beyaz harflerle "KADINLARA" ve hemen altında kırmızı zemin üzerinde "ÖZGÜRLÜK!" yazıyor.
YAZAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT

Ülkede Kadın cinayetlerinin olmadığı bir gün yok desek abartmış olmayız. Ataerkil düzen kendi kalıplarına göre bir yaşam dayatmaya çalışıyor kadınlara. Ne yazık ki önce kadının kendi ailesinde başlıyor bu ayrıştırıcı uygulamalar. Aile baskısından kaçan kız çocuğu bulduğu ilk kişinin KENDİSİNİ SEVDİĞİNE inanıyor, yeni bir ilişki sürecinin içine dahil oluyor ve yeni bir baskı aparatının içine girmek durumunda kalıyor, fark etmeksizin. Maalesef bu yazımda ihmallerle dolu iki kadın cinayeti ve yaşananlardan söz etmek istiyorum sizlere. Olay, 15 Temmuz akşam saatlerinde Diyarbakır’da Yenişehir ilçesi Şehitlik Mahallesi 50'nci Sokak'ta meydana geldi. İlayda ALKAŞ, bir arkadaşının doğum günü çıkışı ailesiyle evine giderken dini nikahla birlikte yaşayıp ayrıldığı C.A.'nın silahlı saldırısına uğradı. ALKAŞ kanlar içerisinde yığılırken, C.A. kaçtı. İlayda ALKAŞ hastanede hayatını kaybetti, kaçan şüpheliyi yakalama çalışmaları sürüyor. İlayda'nın 7 ay boyunca C.A. tarafından şiddet gördüğünü belirten annesi Hülya ALKAŞ, "İlayda katili ile 2024 yılı Ekim ayında tanıştı, kasım ayında da evlendi. Resmi nikah yapmadılar. Kızım beni arayıp, 'ben o evde şiddet görüyorum. Benim adıma bankaları patlatmak istiyorlar. Bunlar silah kaçakçısı. Anne evlerinde, tavanlarında silah doludur. Bunların kokain tezgahları var. Anne lütfen gel, beni kurtar' dedi. Ben de kızımı sivil polis arkadaşlarla gidip getirdim. 5 gün kadın sığınma evinde kaldık. 7 ay boyunca kızım o evde hapisteymiş gibi yaşadı. Hiçbir şekilde dışarıya çıkmasına izin vermediler. İlayda o evde kölelik hayatı, hizmetçilik hayatı yaşadı. Çünkü bunlar çete insanlar, mafya insanlar. Kızım bizde kaldıktan sonra babası zorlayarak ve tehdit ederek tekrar evine geri gönderdi. Kızım babasına, 'baba ne olur beni dinle, beni dinle' diyordu. Babası zaten kaynanasıyla iş birliği içindeydi ve sürekli onlarla telefonla konuşuyordu" diye konuştu. Kızının ölümünden eşi M.A.'nın da sorumlu olduğunu iddia eden anne ALKAŞ, "Mayıs ayında gece saat 01.00 civarıydı. Kapım çalındı. Bir baktım İlayda ve babası. İlayda'nın gözü mosmor, yüzü şiş içindeydi. Ne olduğunu sorunca babası, İlayda'nın kendi kendini dövdüğünü söyledi. Ben de 'kendini nasıl döver, öyle bir şey nasıl olur' dedim. Eşim çıkınca, kızım bana kaynanasının şekerliği kafasında kırdığını, görümcesi ve eşinin öldüresiye tekme tokatla dövdüğünü söyledi. İlayda, o esnada babasının orada olduğunu ve 4'üncü kattan atlamaya çalıştığını, babasından kendisini kurtarmasını istediğini söylemiş. Fakat babası, kızıma 'kendini aşağı at' demiş. Babası onu dövdükleri zaman bile 'ben karışmıyorum, ben ilgilenmiyorum. Öldürüyorsanız öldürün' demiş. Kızımın ölümünden babası da sorumludur. Kızım bana kendisini kurtarmamı, bu şehirden gitmek istediğini söyledi. Taksiyle Batman'a gittik. Batman'dan uçakla İzmir'e gittik. İzmir'de 20 gün kaldık. O süre içinde de sürekli İlayda'yı arayıp, ölümle tehdit ediyorlardı" dedi. Hülya Alkaş, "Kızımın çocuğunu da bunlar öldürdü. Kızım 2 aylık hamileydi. Darp etmeleri sonucu kızım düşük yaptı. Biz bir ay önce Diyarbakır’a dönmüştük.” Sözleriyle kendini anlattı. Artık bu süreç kapandı diye düşündük yanılmışız.
İlayda'nın kız kardeşi M.A. ise şöyle konuştu:
"Adli Tıp Kurumu'na giderken babamın ailesi beni darp etti. Acımız yeniydi. Ben ablamın cenazesini bile göremedim. Babamın ailesi hakkında da soruşturma açılsın. Babama soruşturma açılsın. Sesimizi duyun, o caniye müebbet verilsin. Şu an benim ve annemin can güvenliği yok. Adam, ablamı öldürmeden sürekli, 'anneni ve kız kardeşlerini öldürürüz' diye tehdit ediyordu. Şu an katil etrafta geziyor. Biz evimize gidemiyoruz. Bizi evimizden ettiler. Zaten bir daha Diyarbakır'a gidemeyeceğiz” dedi.
Durumu değerlendirdiğimizde öfkelenmemek mümkün mü? Kendi kızına sahip çıkmayan, o canilerin eline bırakmayı göze alacak kadar insanlıktan çıkmış bir baba. Hangi menfaat, hangi ruh hali veya hangi geri zihniyet bir insanı bu kadar düşüncesizce hareket ettirir? Peki İlaydanın annesini ve kardeşlerini kim koruyacak? Onlar için gerekli koruma kararları çıkacak mı? Emin olamıyoruz ne yazık ki. Gelelim ikinci örneğe:
Türkiye, Ayşe TOKYAZIN vahşice öldürülmesini konuşuyor günlerdir. İkinci Münevver KARABULUT vakası desek abartmış olmayız. TOKYAZ, 22 yaşındaydı. Özel bir üniversitede hemşirelik öğrencisiydi. Kendisinden 16 yaş büyük olan Cemil Koç ile sosyal medyadan tanışıp sevgili oldu. Aralarındaki yaş farkından ve gördüğü şiddetten ötürü ayrılmak istedi. Sevgilisi karşı çıktı, tehdit etti. Koç, kriminal bir kişilik. 2024’te polislikten ihraç edilmiş. Uyuşturucu kullanmak, gasp ve ölüme sebebiyet gibi suçlardan sabıkalı. Küçükçekmece’de lüks villada yaşıyor. Ayşe TOKYAZ, en son 9 Temmuz günü Koç’la birlikte bu villaya girerken görüntülendi. Koç, ailesiyle tehdit ederek, Ayşe ile görüşmek istemişti. TOKYAZ, Koç’un evlenme teklifini reddedince şiddete uğradı ve alıkondu. İkiz kardeşi Esra, kardeşine ulaşamayınca villaya gitti. Koç, “Ayşe yok, gitti” dedi. Esra, kardeşinin ayakkabılarını görmüştü. Esra katilin polislikten atılmadan önce çalıştığı karakola gitti ve “Kardeşimin can güvenliği yok” diye ihbarda bulundu. Ciddiye alınmadı. 13 Temmuz’da acı haber geldi. Eyüp sultanda yol kenarına bırakılmış valizde TOKYAZIN cesedi bulundu. Vücut bütünlüğü bozulmuştu ve tanınmayacak haldeydi. Katil ve ona yardım eden beş kişi gözaltına alındı. Koç’un kan lekeleri fark edilmesin diye evi kırmızıya boyadığı anlaşıldı. Cesedi saklamak için bir taksiciden yardım aldığı ortaya çıktı.
Ayşe TOKYAZIN ikiz kardeşi Esra süreci şöyle anlatıyor: Halkalı Karakolu’na gittim. Cemil Koç ismini verdiğimde “tanıyoruz” deyip birbirlerine baktılar. Ev arama izni çıktı ama hiçbir şey bulamadılar. Ertesi gün Kanarya Asayiş beni aradı. Bende karakola gittim. 10-15 polis baskı kurdu. “Yalan bilgi mi istiyorsunuz, siz söyleyin ona göre ifade vereyim” dedim. “Bize duygu sömürüsü yapma” dediler. Aradığımda “bizi çok rahatsız etme, işimizi biliyoruz” dediler. Cemil Koç’un adamlarının isimlerini verdim, gidip getirmediler. Katilin telefonu açıktı ama kardeşimi bulamadılar. Karakoldan çıktığım sabah Cemil Koç beni aradı. İfademi satır-satır okuduğunu söyledi. Polislerin sadece benim bildiğim ayrıntıyı ona aktardığını fark ettim. Polisi arayıp “ifademi ona siz okutuyorsunuz” dedim. Savcılığa şikâyet edeceğim dedim. “Şikâyet etme, araştırıyoruz, zaman kaybedersin ama istersen git” dediler. Bu sabah Kanarya Emniyet beni aradı. “Bahçelievler Adli Tıp’a git, artık onlar ilgilenecek. Biz uyuyoruz, ulaşamayabilirsin” dediler. Adli Tıp’ta beni içeri almadılar. Başımı duvara vurdum, izlediler. “Senin gibiler çok geliyor, kamu malına zarar veriyorsun” dediler. Çalmadığım kapı, gitmediğim yer, aramadığım sokak kalmadı. Sonra kardeşimin ölüm haberini aldım. Ben kadın halimle bu mücadelede yalnız bırakıldım. Kardeşimin ölümüne sebep olan tüm devlet memurlarının, başta katil Cemil Koç olmak üzere, cezasını çekmesi için hepinizden şimdi yardım istiyorum.
Daha sonra bu cinayetten önce yine Cemil koçun işlediği bir kadın katliamı daha ortaya çıktı. 2 yıl önce Diyarbakır’da eski sevgilisi Ayşegül Ovezova’yı birlikte yaşadıkları evin 8. katından atarak öldürdüğü iddiası ile yargılandığı davayla ilgili ifadelerine SÖZCÜ gazetesinden okuyup paylaşıyoruz sizlerle. 24 Temmuz 2023 günü öldürüldüğü belirlenen Ayşegül (Ejegul) Ovezova’nın öldüğü gün ifadesi alınan Cemil Koç, ifadesinde şunları söyledi: “Eşim Türkmenistan’dan köpek getirmişti, evde benim de iki kedim vardı. Koku yaptıkları için barınağa bırakmak istedim. Ejegul ağlamaya başladı. Olaydan bir gün önce köpek ve bir kediyi barınağa bıraktım. O da agresif tavırlar sergiledi. Ben de ‘Kendine çeki düzen vermezsen seni Türkmenistan’a geri yollarım’ dedim. Evde bulamayınca düştüğünü anladım”. Evde kan lekeleri ve boğuşma izleri bulununca Koç ifade değiştirdi. Bu kez de, “Hava çok sıcaktı, eşimin burnu kanadı. Ona ait kan lekesi olabilir. Bu şekilde kendimi savunur durumda olmak da zoruma gidiyor. Benden hamile kalmıştı bundan haberim yoktu. Bebeği de kaybedince intihar edeceği gibi söylemleri oluyordu. Benim psikolojik rahatsızlığım yok ama 4 ay önce beyin tümörü ameliyatı oldum” dedi. Bu ifade üzerine serbest bırakıldı. Eğer Koç o gün tutuklanmış olsaydı, Ayşe TOKYAZ zaten yaşayacaktı. Fakat, Koç’a Ovezova cinayetiyle ilgili hazırlanan iddianamede ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edilmesine rağmen tutuklama kararı çıkarılmadı. 4 Temmuz’da iddianameyle birlikte tutuklama kararı çıkarılmış olsaydı 13 Temmuz’da Ayşe TOKYAZ öldürülmemiş olacaktı.
İlayda ve Ayşe yaşamları genç yaşlarında ellerinden alınan iki kadın. Biri adalet mi dedi? Diyesi geliyor insanın. .Suçlu olan sadece o iki katil mi? Tabi ki hayır. İyi halden, kravat taktığı için ödüllendirilen kadın katillerine göz yuman yargı masum değil. Bir gece kararıyla İstanbul sözleşmesinden çıkanlar sizde suçlusunuz. 6284 sayılı kanunu gerektiği gibi uygulamayanlar sizde sorumlusunuz. erkekleri kadınlardan üstün görüp sürekli yücelten aileler sizlerin de payı var bu cinayetlerde. Siz iktidar yetkilileri tek başına çocuklarını büyüten anneleri İBB operasyonlarında tutuksuz yargılaya bilecekken, tutuklayıp çocuklarından ayırmakta sakınca görmeyenler, katil olma ihtimali yüksek olan bir kişinin ise kolaylıkla bırakılmasına zemin hazırlayanlar sizde iyi niyetten yoksunsunuz. Kadın katillerine ağır tahrik indirimlerine sessiz kalanlar sizde masum değilsiniz.
Ey aileler lütfen kendi yuvalarında değerli hissettirin kızlarınıza. Soru sormayı, tartışmayı, sevgiyi ailelerinde bulsunlar ki ilk karşılarına çıkan kişiye hemen inanmasınlar. Kadın erkek hepimizin eşit yaşam koşullarında var ola bileceğimiz, insan haklarına saygılı, demokratik değerleri benimseyen bir ülke umudumuzu yok etmiyoruz. O güzel günler gelene kadar hep beraber mücadele etmeye devam edelim.
24.07.2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.