aysenkaypak@gmail.com
Yakın çekim fotoğraf. Kısa, gri saçları var ve hafif gülümseyerek kameraya bakıyor. Üzerinde krem veya açık renkli, dantel desenli bir bluz bulunuyor. Arka planda bir restoran ya da davet salonu gibi bir ortam görünüyor; masada su şişeleri duruyor ve diğer insanlarla dolu yuvarlak masalar bulunuyor. Ortamda sıcak bir ışık hakim.
Mahkeme salonunda bir kadın, hâkimin önünde konuşuyor. Kürsünün önünde duruyor ve elini hafifçe yukarı kaldırmış. Arka planda bir hâkim, mahkeme cübbesiyle oturuyor ve elinde bazı belgeler tutuyor. Masanın üstünde küçük bir adalet heykelciği var.
Saint Omer Filminin değerlendirilmesi
YAZAN: Ayşen GÖRELELİ

“Kızınızı neden öldürdüğünüzü biliyor musunuz?”
“Bilmiyorum. Umarım cevabı bu duruşma verebilir.” Yargıcın sorusuna sanığın verdiği cevap bu.
Laurence, on altı aylık kızını denizin yükseldiği sahilde bırakarak ölüme terk ettiğini kabul ediyor fakat suçlu olmadığını iddia ediyordu. O, duruşma boyunca cevabı bulabiliyor mu bilmiyorum ama ben bulamadım.
Bir anne çocuğunu neden öldürür? Eğer annenin akıl ve ruh sağlığı yerindeyse bunun bir cevabı olabilir mi? Ya da hangi cevap insanı ikna edebilir?
Anne cani bir kadınmış veya akıl sağlığı yerinde değilmiş, demek işin kolayına kaçmak gibi geliyor bana. Peki bunların dışında ne / neler olabilir? Bir anneyi bu korkunç eyleme sürükleyen şeyleri düşünemiyorum bile.
Laurence, çocuğunun babasının ve kendi ailesinin büyü yaptığını iddia ediyor. Her ne kadar Paris’te yaşayıp üniversite eğitimi alsa da yüksek zekada ve entelektüel yapıda olsa da bu kadın Senegal’li bir mülteci. Boş inançlara inanmaya daha yatkın bir kültürden geliyor, diye düşündüğümde mahkeme sürecinde görüp kınadığım ırkçı söyleme katılmış olmaz mıyım? Felsefe öğrencisi olan genç kadın tezi için batılı bir düşünürü ele almasını bile yadırgayan öğretim görevlisine benzemez miyim? Öğretim görevlisinin yanı sıra mahkemedeki bazı söylemler, göçmenlere bakış da demokrasinin beşiği olduğunu savunan ülkelerden biri olan Fransa’da adaletin uygulanmasındaki iki yüzlülüğü sergilemekte.
Mahkemeyi izleyen kadınların sanığı anlamaya çalıştığını, giderek kendi anneliklerini sorgulamaya başladığını hissediyorum. İzleyiciler arasındaki Rama’nın Laurence ile fazlasıyla duygudaşlık kurduğunu görebiliyoruz. Oysa Rama yeni yazacağı romanla ilgili veri bulabilmek için gelmiş Saint Omer’deki bu mahkeme salonuna. Ancak bu iki siyahi kadının ortak noktası görünenden daha fazla. İkisi de birlikte yaşadığı beyaz adamlardan hamile kalmış. Her ne kadar Rama henüz dört aylık hamile olsa da bir anne adayı olarak olaydan çok fazla etkileniyor. Bir ortak noktaları daha var, ikisinin de anne kız ilişkileri sıkıntılı, uzak. Rama annesine hamile olduğunu söylememiş. Laurence’ın annesinin anneanne olduğundan bile haberi yok. Kız çocuklar büyürken ödipal dönemde temeli atılan, ergenlikte zirve yapan anne kız rekabeti zaman zaman nefrete de dönüşebilir. Annesiyle sağlıklı ilişki yaşayamayan kadınların anneliklerinin de sorunlu olacağı çıkarımı da yine kolaya kaçmak gibi geliyor bana. Sorunlu olabilir elbette ancak bu bir kadını evlat katili yapmaya yetecek bir neden değil.
Rama yeni romanında antik Yunan tragedyası olan Medea’yı işlemektedir. Basından izlediği kadarıyla Medea miti ile Laurence olayı arasında benzerlik olduğunu düşündüğünden Saint Omer’e gelip mahkemeyi izlemektedir. Yer ve Ay tanrıçası Medea, antik dünyanın en büyük büyücülerinden. O da çocuklarını öldürmüş. Mitolojiye göre bunu yapmasının nedeni belki geçirdiği cinnetten, belki eşi İason’a intikam hırsından belki de halk tarafından eziyet görmelerini önlemek amacıyladır. Rama duruşmalarda Medea’nın izini sürmeye çalışırken olayı kişiselleştiriyor ve kendini sorgulamaya başlıyor.
Efsaneye baktığımızda Medea’nın eşinin ihaneti sonrası intikam için çocuklarını öldürme olasılığı Laurence’ın sevgilisinin bebeği reddedişi üzerine incinmesi, bu yüzden çocuğunu öldürmesi… Bu da açıklamıyor bu cinayeti.
Baştan da değindiğim gibi bir ruh hastalığı neden olabilir düşüncesi en aklıma yatan olasılık. Bir cinnet anı… Bunu da pek gözleyemiyoruz anlatılanlar arasında. Sanığın kafası çok karışık. İfadeleri muğlak. Biz izleyiciler de kendimizi adaletli jüri üyeleri yerine koyuyoruz. "Anneyle ne kadar empati kurmaya çalışırsak çalışalım, Annenin psikolojisi bozulmuş olabilir. Bir cinnet anında çocuğunu ölüme terk etmiş olabilir. En akla yakın neden bunlar olabilir.
Laurence ve ölüme terk ettiği küçük kızının hikayesi gerçeğin ne kadar çok yüzü olduğunu gösteriyor. Aile, annelik, anne kız, baba kız ilişkisi, aşk, kıskançlık, suç, adalet, göçmenlik, ırkçılık ve daha pek çok konuda sorgulama yapmaya sevk ediyor insanı. Rahatsız edip sorular sordurtuyor. Sanatın amaçlarından biri de bu değil mi zaten?

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.