HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Merhabalar değerli okuyucu ve dinleyicilerimiz. Biz yine dopdolu bir gündem getiriyoruz sizlere. Tacize uğrayan kadınlar, yaptığı üretimle yaratıcılığını ortaya koyan kadınlar ve kadına dair birçok haberle yine beraberiz. Önce başlıklar:
· Jinekoloji muayenesinde taciz edildiğini iddia etti, konu yargıda
· Kadın girişimci hurma çekirdeklerinden kafeinsiz kahve üretti
· Kadın dernekleri, Yargıtay’ın gerekçesine sert bir dille tepki gösterdi: ‘Katillere açık çek’
· Kadınlar hakları için 7 Mart’ta greve çıkıyor
· TÜBİTAK araştırmasına göre kadınlar en çok haksız tahrik ve iyi hal uygulamasını eleştiriyor
· Taliban yönetiminde ‘kadın hakları’ krizi: Ülkeden ‘kaçtığı’ iddia edildi
· Orta Asya’da kadınlar kaçırılmaya karşı ayakta
Jinekoloji muayenesinde taciz edildiğini iddia etti, konu yargıda
İstanbul’da özel bir hastanede jinekoloji muayenesi olmaya giden R.S., Doktor YT’nin muayene sırasında taciz ettiğini iddia ederek konuyu yargıya taşıdı.
Doktor Y.T. hakkında “basit cinsel saldırı” ve “cinsel taciz” suçlarından açılan davanın ilk duruşması İstanbul Anadolu Adliyesi’nde görüldü. Mahkeme duruşmayı 6 Mayıs tarihine erteledi.
Duruşmada yaşananları Cumhuriyet’e anlatan Avukat Hediye Gökçe Baykal, “Müvekkilim R.S., bir özel hastanede jinekoloji muayenesi sırasında doktorun kendisine karşı normal olmayan davranışları nedeniyle muayeneyi yarıda keserek tepki vermiş, hastane hasta hakları ve başhekimle görüşüp durumu anlatmasına karşın ‘kanıtlayamazsınız’ yanıtını almıştır. Bunun üzerine sosyal medyada isim, hastane ve hatta şehir belirtmeden yaptığı paylaşım sonrası kendisine onlarca kadından mesaj gelmiş, kadınlar açıkça doktorun ismini vererek kendilerine de aynı şekilde tacizde bulunduğunu ifade etmişlerdir” dedi.
Sanığın duruşmaya gelmediğini dile getiren Baykal, “80 yaşındaki sanık, yaşını ve hastalığını bahane ederek duruşmaya gelmedi. Diğer mağdur kadınların mahkeme huzurunda dinlenilmesi talebimiz, sanık müdafiinin itiraz etmesine karşın kabul edildi.
Ayrıca bir başka avukat kadının da aynı doktor tarafından aynı şekilde taciz edildiğini ve davasının açıldığını öğrendik. Bugüne kadar kadınların kimi zaman ispatlayamam, kimi
zaman yanlış mı anladım gibi gerekçelerle hukuk mücadelesine başlamadığı bu konuda ilk adımı atmış olduk” ifadelerini kullandı.
Olay gününü anlatan R.S., “Başhekime çıktım. Orada genç bir kadın vardı ve ‘Siz yanlış anlamış olabilir misiniz?’ dedi. Ben de ‘40 yaşındayım. İlk kez jinekolojik muayene olmuyorum, yanlış anlamadım’ dedim. Başhekimin yanına gittim. Başhekim de ‘Yanlış anlamışsınızdır’ dedi. Ben ‘Bu olayı duyuracağım’ dedim. O da ‘Duyurun ama ispatlayamazsınız’ dedi.
Başhekimin de yaklaşımı o şekilde oldu. Benden o gün yazılı şikâyet almaları gerekiyormuş ancak almadılar” dedi.
Kadın girişimci hurma çekirdeklerinden kafeinsiz kahve üretti
Gaziantep’te yaşayan girişimci Meral Marangoz, çikolatalı hurma üretiminden geri kalan çekirdeklerden kafeinsiz kahve üreterek çevreye ve ekonomiye değer kazandırdı. Hediye gelen çikolatalı hurmayı beğenerek ev hanımlığından girişimciliğe adım atan 50 yaşındaki Marangoz, 2022 yılında Kadın Girişimci Destek Merkezi’nde (KAGİDEM) içi fındıklı, dışı çikolatalı hurma üretmeye başladı.
Üretim aşamasında ayıkladığı hurma çekirdeklerini biriktiren Marangoz, hem atık çekirdekleri değerlendirmek hem de hurma çekirdeğinin faydalarından yararlanmak için kafeinsiz kahve yapmaya karar verdi.
Sosyal Girişimcilik, Güçlendirme ve Uyum Projesi’ne (SEECO) başvuran ve fikri beğenilen Marangoz, bu proje kapsamında kendisine tahsis edilen öğütme ve paketleme makinesini aldıktan sonra KAGİDEM’deki atölyesinde üretim için kolları sıvadı.
Kahvenin yapımında, hurma kalıntılarından arındırmak için yıkadığı çekirdeklerin kurutma işlemini gerçekleştiren Marangoz, kavurduğu çekirdekleri makinede öğüterek kahve haline getiriyor.
Marangoz, hurma çekirdeğinin faydalarından yola çıkarak böyle bir girişimde bulunduğunu söyledi.
Atık çekirdekleri değerlendirmenin önemli bir sürdürülebilirlik adımı olduğunu belirten
Marangoz, şöyle konuştu:
“Üç yıl önce iş hayatına atıldım. Önce hurmayı çikolatayla kaplayarak çikolatalı hurma yapmaya başlamıştım. Bunu yaparken hurmanın çekirdekleri birikti. Sonra bu çekirdekleri nasıl değerlendirebilirim diye düşünürken kendimce yaptığım araştırma sonucunda kahvesini yapmaya karar verdim” diye konuştu. Atıkların geri dönüştürülmesinin doğa ve ekonomi açısından önemli olduğunu aktaran Marangoz, “Atık çekirdek doğaya bir dost, ülkeye ve dünyaya katma değer. Bence bütün atıklar değerlendirilmeli. Ben bir peçeteyi bile yarıya bölüp kullanan bir insanken, bu kadar çekirdeğin çöp olmasına gönlüm hiç razı değildi. Bir şeyler üreterek dünyaya ve ekonomiye değer kazandırmak çok mutluluk verici” şeklinde konuştu.
Marangoz, ilk zamanlarda zorlandığını ama pes etmeden üretime devam ettiğini dile getirdi.
Kadın olarak böyle bir girişimde bulunmanın kendisini gururlandırdığını belirten Marangoz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çalışmak bana çok güzel şeyler hissettiriyor. Ben 45 yaşından sonra çalışmaya başladım ve bu zamana kadar hayatımı boş yaşamışım ve değersizleştirmişim gibi hissettim. Şu an çok güzel duygular içerisindeyim. İlk zamanlarda korkarak başladım ama korku ve başarı paralel büyüyor. Bazen korkularım daha önde oluyor ama bakıyorum sonunda başarı geliyor. Bu da çok güzel bir duygu, iyi ki böyle bir iş hayatına atılmışım, iyi ki de korkularımın üzerine gitmişim” dedi.
Kadın dernekleri, Yargıtay’ın gerekçesine sert bir dille tepki gösterdi: ‘Katillere açık çek’
Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, 2020 yılında Cemal Metin Avcı tarafından katledildi. Avcı, Gültekin’i boğarak öldürdüğünü, cesedini bağ evindeki varile koyup yaktığını, üzerine de beton döktüğünü itiraf etti. Mahkeme Avcı’ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
Sonra da bu cezada haksız tahrik indirimi uygulayarak 23 yıla düşürdü. İstinaf Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak Avcı’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Yargıtay’ın kararı bozarak Pınar Gültekin’i canlı olarak yakan sanığın tasarlayarak ve canavarca hisle öldürme suçundan değil, niteliksiz kasten öldürme ya da eziyet çektirerek öldürme suçundan haksız tahrik uygulanarak cezalandırılması gerektiğine karar verdiğini açıkladı.
Epözdemir sosyal medya üzerinden, “Bir kimseyi diri diri yakmak canavarca hisle öldürme değilse, hangi durumda bu nitelikli hal uygulanabilecektir” diye sordu. Karara tepki gösteren kadın dernekleri, Cumhuriyet’e konuştu. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Yargı aslında bu kararlarıyla yaparsanız suçunuzu affederiz” bakış açısını yansıtıyor. Biz Yargıtay’ın verdiği bu kararı, Türkiye’deki kadın erkek eşitliğini savunan anayasaya aykırı olduğunu, hukuka aykırı olduğunu, insan vicdanına, kamu vicdanına aykırı olduğunu bağırmak istiyoruz. Bu katillere açık bir çektir. Yargıtay’da bu kararı alan hâkim arkadaşların canavarca hissin ne olduğunu canavarca hissi tarif ederken nasıl bir öldürülme şekli olması gerekirdi tarif etmelerini istiyoruz” dedi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcilerinden Şirin Yalıncakoğlu ise “Hiçbir kurum ve kuruluş hiçbir kadının yaşamı üzerinde böyle bir tahakküm oluşturamaz. Erkekler kadınları her gün öldürürken onların sırtını sıvazlayacak kararlar verilemez. Bu çok tehlikeli bir karardır. Bundan bir an önce dönülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği de sosyal medya üzerinden, “Cezasızlık zaten bir kural haline gelmişken failin arkasında güçlü bağlantılar olduğunda yargının nasıl devreye girdiğini bir kez daha görüyoruz. Kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kadınlar hakları için 7 Mart’ta greve çıkıyor
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kadın Komisyonu, yaklaşan 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde eşitsizliklere, baskılara, şiddet ve tacize, çalışan çalışmayan tüm kadınları alanlarda birlikte karşı durmaya çağırdı. DİSK 7 Mart günü fabrikadan tarlaya her alanda grev kararı aldı.
Türkiye’de kadınlar eğitim, istihdam ve karar alma mekanizmalarında eşit temsil edilmiyor. İşgücüne katılım oranları erkeklerin yarısı kadar. Yönetim ve siyaset alanlarında temsil oranları düşük. Her 5 kadından sadece biri kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda. Geniş tanımlı genç kadın işsizliği % 46,7 Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayımladığı “Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporunun 2024 yılı sonuçlarına göre Türkiye 146 ülke arasında 127’nci sırada. Avrupa bölgesinde de 40 ülke arasında son sırada. Sorunlar çok büyük. Çalışsa da çalışmasa da kadın eşitsizlik, şiddet, baskı ile karşı karşıya. Genel yönetim kurulu başkanlığını bir kadının yaptığı DİSK, bu yıl kadının sorunlarını daha çok gündemde tutmaya karar verdi. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bütün kentlerde basın toplantıları ve mitingler yapacağız. Pazarlarda bildiri dağıtarak ev kadınlarını davet edeceğiz. Merter’de örgütsüz, merdiven altı çalışan binlerce kadın işçinin yanına gideceğiz. Tüm kadınları işi olan olmayan davet ediyoruz. 8 Mart’ta birlikte olmaya çağırıyoruz” dedi ve taleplerini özetle şöyle sıraladı:
- 2024’ten bu yana toplumsal cinsiyet eşitsizliği artarak büyüdü, kadın cinayetleri çoğaldı, hayat pahalılığı ve kadın yoksulluğu durdurulamaz seviyelere çıktı. Kadın işsizliği katlandı.
- Geçen yıl 8 Mart’ta “Cumhuriyetin ikinci yüzyılını emeğin ve kadınların yüzyılı olarak inşa edeceğiz” demiştik. Şimdi bu sözümüzün arkasında durduğumuzu bir kez daha göstermek için yeni bir adım atıyoruz.
- Eşit işe eşit ücret birinci talebimiz. İkincisi İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyoruz. ILO’nun 190 sayılı sözleşmesinin onaylanması için mücadele veriyoruz. Üçüncüsü de görünmeyen emeğimiz dediğimiz bakım yükünün kamusal, sosyal politikalarla kadınların üzerinden alınmasını istiyoruz. Atölyede, plazada, evde, belediyede, hastanede her neredeysek işimizi bırakıyoruz ve 7 Mart’ta greve çıkıyoruz.
TÜBİTAK araştırmasına göre kadınlar en çok haksız tahrik ve iyi hal uygulamasını eleştiriyor
Prof. Dr. Tülin Gençöz Meclis’teki kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili komisyonda sunum yaptı. Burada TÜBİTAK’ın yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını paylaşan Gençöz, kadınların şiddete karşı yasal yaptırımlardan ve düzenlemelerden ne kadar haberdar olduklarının ölçüldüğünü söyledi. Buna göre kadınlar en çok KADES uygulamasının farkında olduklarını ve kullandıklarını belirtiyor. Aynı zamanda uzaklaştırma kararlarının farkında olduklarını ve ücretsiz avukat hakları olduğunu bildiklerini aktarıyorlar. Kadınların en çok eleştirdiği konu ise haksız tahrik ve iyi hal uygulamaları.
Gençöz’ün anlattığına göre; kadınlar haksız tahrik ve iyi hâl uygulamalarının “kadına şiddet sürecini devam ettiren faktörler” olduğunu düşünüyor. Öte yandan; Gençöz sunumunda her türlü şiddete karşı kadınların ekonomik bağımsızlığının önemine dikkat çekti. “Düzgün bir işte çalışan, kendi geliri olan kadının kendini daha iyi ifade edebildiğini görüyoruz” diyen Gençöz, buna bağlı olarak ücret politikalarının önemine vurgu yaptı. Kadın ve erkekler arasında sadece cinsiyete bağlı olan bir ücret farkı olmaması gerektiğini söyleyen Gençöz, “Aynı görevi yapan kadın ve erkeğin aynı ücreti almasına yönelik çalışmalar da artırılabilir” ifadelerini kullandı.
Taliban yönetiminde ‘kadın hakları’ krizi: Ülkeden ‘kaçtığı’ iddia edildi
Afganistan-Pakistan sınırı yakınlarındaki Khost vilayetinde 20 Ocak’ta düzenlenen bir mezuniyet töreninde konuşan Taliban’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed Abbas Stanikzai, hükümetin, kız çocuklarının ortaokul ve yüksek öğrenime devam etmesini yasaklamasını eleştirdi.
Stanikzai, “Bunun ne şimdi ne de gelecekte hiçbir mazereti olamaz. Biz 20 milyon insana haksızlık ediyoruz. Muhammed Peygamber zamanında bilginin kapıları hem erkekler hem de kadınlar için açıktı. O kadar önemli kadınlar vardı ki, onların katkılarını anlatmaya kalksam çok uzun zaman alır” dedi.
Bu konuşmanın ve Stanikzai’nin kendisini eleştirdiğine dair haberlerin ardından Taliban’ın lideri Molla Heybetullah Akhundzade’nin, Stanikzai’nin tutuklanmasını emrettiği ve Stanikzai’nin Afganistan’ı terk ederek Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesine neden olan bir seyahat yasağı koyduğu iddia edildi.
Stanikzai, yerel medyaya Dubai’ye gittiğini doğruladı, ancak bunun sağlık nedenleriyle olduğunu iddia etti. Taliban’ın 15 Ağustos 2021’de Afganistan yönetimine gelmesiyle ülkede
kadınların çalışmasına ve kız çocuklarının eğitim almasına yönelik ciddi kısıtlamalar getirilmişti.
Kızların önce ortaokul ve liselerde, Aralık 2022’de ise üniversitelerde eğitim alması engellenmişti. Afgan kadınların yerel ve yabancı sivil toplum kuruluşlarında çalışması da askıya alınmıştı.
Ülke genelinde kadın kuaförleri ve güzellik salonlarını da yasaklayan Taliban, daha önce de kadınların kamuya açık park, eğlence mekânları ve spor salonlarına girmesine, dizi ve sinema filmlerinde rol almasına yasak getirmişti.
Geçtiğimiz ay Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı, Afganistan’da kadın ve kız çocuklarına yönelik zulmün insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu gerekçesiyle Akhundzade ve Afganistan başyargıcı hakkında tutuklama emri çıkarılmasını talep etti.
Orta Asya’da kadınlar kaçırılmaya karşı ayakta
Orta Asya’da, özellikle Kazakistan ve Kırgızistan’da ‘gelin hırsızlığı’, kadınların maruz bırakıldığı bir erkek şiddeti biçimi. Bu ‘geleneklere’ göre, bir erkek evlenmek istediğinde, herhangi birini zorla alıkoyuyor. Üstelik bu suçlara maruz bırakılanlar genellikle kız çocukları oluyor.
Her iki ülkede de kadınlar, uzun yıllardır bu suçla mücadele ediyor. Erkekler, kaçırdıkları kadınları cinsel saldırıya maruz bırakıyor, kız çocuklarına yönelik istismar suçunun faili oluyorlar. Kadınlar, kendilerini zorla alıkoyan ve boşanmak istediği erkekler tarafından erkek şiddetine maruz bırakılıyor. Kadınların, ailelerine kendi rızaları ile evlendiklerine dair yalan bilgilendirme yapması konusunda da baskı kuruluyor.
Kırgızistan’da yasaların etkin biçimde uygulanması için hak savunucularının mücadelesi sürüyor. Kazakistan, bu ağır hak ihlali suç için yasaları sertleştirmeye hazırlanıyor. Tüm mücadele yöntemlerine rağmen etkin cezaların uygulanmaması vakaların artmasına sebep oldu. Erkekler, cezasızlıkla ödüllendirilerek cesaretlendirildi. Geçtiğimiz ay AFP’ye konuşan Kazakistan’dan bir yetkili, kadın hakları konusunda kaydedilen bazı ilerlemelere rağmen, bu suçların ülkede arttığını anlattı.
Ülkede insan kaçırmanın 7 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülse de erkeklerin “Biz evliyiz” yalanına sığınması 1991’den bu yana neredeyse hiçbir yargılamanın yapılmamasına neden oldu. Ancak bu durum değişmek üzere. Kazakistan Meclisi’nde bir süredir, kadınları zorla alıkoymanın etkin biçimde cezalandırılması için yasa değişikliklerine hazırlık yapılıyor. Bu, kadınların 30 yılı aşkındır sürdürdüğü mücadelenin bir kazanımı. Kazakistan’da geçtiğimiz yıl eski bir milletvekili, evli olduğu kadını öldürünce kadın hakları tartışmaları hızlandı. Kadınların baskısı, iktidarı adım atmaya zorladı. Meclis’te artık ‘gelenek’ değil, “Toplumun en yakıcı sorunu” olarak anılan kaçırma vakalarına cezaların artırılması bekleniyor. Kırgızistan’da ise kadınlar, zaten var olan koruyucu yasaların etkin uygulanmasını talep ediyor. Ülkedeki feminist bir örgüt olan Kadın Destek Merkezi’nin verilerine göre, Kırgızistan’da her yıl en az 10 bin kadın ve kız çocuğu zorla kaçırılıyor.
20 yaşındaki tıp öğrencisi Burulai Turdaaly Kyzy, 2018’de 29 yaşındaki bir erkek tarafından zorla evlendirilmek için kaçırılmış, fail erkek evliliği reddeden kadını öldürmüştü. 2021’de de 3 erkeğin zorla alıkoyarak öldürdüğü Aizada Kanatbekova’nın ardından kadınlar meydanlara çıkmıştı. Üstelik bu kaçırma vakalarında erkekler, sahte rızanın ardına sığınarak cezalardan kaçabiliyor. ‘Rızanın olduğu’ iddiasıyla kadınların haklarını ve yaşamını tehdit eden bu suç varlığını sürdürmeye devam ediyor. Kadın Barış Ve Güvenlik Endeksi’ne göre Kırgızistan, Orta Asya’da kadınlar için en tehlikeli ülke konumunda. Ülkede resmi verilere göre son 3 yılda 34 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Kırgızistan İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2024’te yaklaşık 15 bin kadın ve kız çocuğu ev içi erkek şiddetine maruz bırakıldı. Bu sayıya rağmen ülkede geçtiğimiz yıl ev içi şiddete ilişkin toplam vakaların yalnızca % 3’ü kadar, 447 dava açıldı. Gerçek şiddet verilerinin, resmi rakamların çok daha üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Kırgızistan’da yapılan araştırmalara göre, her üç evlilikten biri zorla kaçırarak alıkoyma ile gerçekleşiyor. Bu uygulama, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991’de dağılması ile hız kazanmış ve 1994 yılında yasaklanmış olmasına rağmen, kırsal kesimlerde yaygın olarak devam ediyor. Bu durum, birçok genç kadının kırlardan kentlere veya yurtdışına göç etmeye mecbur kalmasına neden oluyor.
Kırgızistan Meclisi’nde milletvekili Ainuru Alybaeva’nın girişimi ile 2013’te Ceza Kanunu’nun 155’inci maddesinde değişiklik yapıldı ve ‘bir kadını rızası dışında evlendirmek için kaçırmanın cezası arttırıldı. Kadınlar, “155’inci maddeyi uygula” diyerek sokaklarda, sosyal medyada ve farklı kampanyalarda etkin biçimde uygulanmasını talep ediyor.
Gelecek sayımızda buluşmak umuduyla sevgiyle kalın.
23.02.2025
Merhabalar değerli okuyucu ve dinleyicilerimiz. Biz yine dopdolu bir gündem getiriyoruz sizlere. Tacize uğrayan kadınlar, yaptığı üretimle yaratıcılığını ortaya koyan kadınlar ve kadına dair birçok haberle yine beraberiz. Önce başlıklar:
· Jinekoloji muayenesinde taciz edildiğini iddia etti, konu yargıda
· Kadın girişimci hurma çekirdeklerinden kafeinsiz kahve üretti
· Kadın dernekleri, Yargıtay’ın gerekçesine sert bir dille tepki gösterdi: ‘Katillere açık çek’
· Kadınlar hakları için 7 Mart’ta greve çıkıyor
· TÜBİTAK araştırmasına göre kadınlar en çok haksız tahrik ve iyi hal uygulamasını eleştiriyor
· Taliban yönetiminde ‘kadın hakları’ krizi: Ülkeden ‘kaçtığı’ iddia edildi
· Orta Asya’da kadınlar kaçırılmaya karşı ayakta
Jinekoloji muayenesinde taciz edildiğini iddia etti, konu yargıda
İstanbul’da özel bir hastanede jinekoloji muayenesi olmaya giden R.S., Doktor YT’nin muayene sırasında taciz ettiğini iddia ederek konuyu yargıya taşıdı.
Doktor Y.T. hakkında “basit cinsel saldırı” ve “cinsel taciz” suçlarından açılan davanın ilk duruşması İstanbul Anadolu Adliyesi’nde görüldü. Mahkeme duruşmayı 6 Mayıs tarihine erteledi.
Duruşmada yaşananları Cumhuriyet’e anlatan Avukat Hediye Gökçe Baykal, “Müvekkilim R.S., bir özel hastanede jinekoloji muayenesi sırasında doktorun kendisine karşı normal olmayan davranışları nedeniyle muayeneyi yarıda keserek tepki vermiş, hastane hasta hakları ve başhekimle görüşüp durumu anlatmasına karşın ‘kanıtlayamazsınız’ yanıtını almıştır. Bunun üzerine sosyal medyada isim, hastane ve hatta şehir belirtmeden yaptığı paylaşım sonrası kendisine onlarca kadından mesaj gelmiş, kadınlar açıkça doktorun ismini vererek kendilerine de aynı şekilde tacizde bulunduğunu ifade etmişlerdir” dedi.
Sanığın duruşmaya gelmediğini dile getiren Baykal, “80 yaşındaki sanık, yaşını ve hastalığını bahane ederek duruşmaya gelmedi. Diğer mağdur kadınların mahkeme huzurunda dinlenilmesi talebimiz, sanık müdafiinin itiraz etmesine karşın kabul edildi.
Ayrıca bir başka avukat kadının da aynı doktor tarafından aynı şekilde taciz edildiğini ve davasının açıldığını öğrendik. Bugüne kadar kadınların kimi zaman ispatlayamam, kimi
zaman yanlış mı anladım gibi gerekçelerle hukuk mücadelesine başlamadığı bu konuda ilk adımı atmış olduk” ifadelerini kullandı.
Olay gününü anlatan R.S., “Başhekime çıktım. Orada genç bir kadın vardı ve ‘Siz yanlış anlamış olabilir misiniz?’ dedi. Ben de ‘40 yaşındayım. İlk kez jinekolojik muayene olmuyorum, yanlış anlamadım’ dedim. Başhekimin yanına gittim. Başhekim de ‘Yanlış anlamışsınızdır’ dedi. Ben ‘Bu olayı duyuracağım’ dedim. O da ‘Duyurun ama ispatlayamazsınız’ dedi.
Başhekimin de yaklaşımı o şekilde oldu. Benden o gün yazılı şikâyet almaları gerekiyormuş ancak almadılar” dedi.
Kadın girişimci hurma çekirdeklerinden kafeinsiz kahve üretti
Gaziantep’te yaşayan girişimci Meral Marangoz, çikolatalı hurma üretiminden geri kalan çekirdeklerden kafeinsiz kahve üreterek çevreye ve ekonomiye değer kazandırdı. Hediye gelen çikolatalı hurmayı beğenerek ev hanımlığından girişimciliğe adım atan 50 yaşındaki Marangoz, 2022 yılında Kadın Girişimci Destek Merkezi’nde (KAGİDEM) içi fındıklı, dışı çikolatalı hurma üretmeye başladı.
Üretim aşamasında ayıkladığı hurma çekirdeklerini biriktiren Marangoz, hem atık çekirdekleri değerlendirmek hem de hurma çekirdeğinin faydalarından yararlanmak için kafeinsiz kahve yapmaya karar verdi.
Sosyal Girişimcilik, Güçlendirme ve Uyum Projesi’ne (SEECO) başvuran ve fikri beğenilen Marangoz, bu proje kapsamında kendisine tahsis edilen öğütme ve paketleme makinesini aldıktan sonra KAGİDEM’deki atölyesinde üretim için kolları sıvadı.
Kahvenin yapımında, hurma kalıntılarından arındırmak için yıkadığı çekirdeklerin kurutma işlemini gerçekleştiren Marangoz, kavurduğu çekirdekleri makinede öğüterek kahve haline getiriyor.
Marangoz, hurma çekirdeğinin faydalarından yola çıkarak böyle bir girişimde bulunduğunu söyledi.
Atık çekirdekleri değerlendirmenin önemli bir sürdürülebilirlik adımı olduğunu belirten
Marangoz, şöyle konuştu:
“Üç yıl önce iş hayatına atıldım. Önce hurmayı çikolatayla kaplayarak çikolatalı hurma yapmaya başlamıştım. Bunu yaparken hurmanın çekirdekleri birikti. Sonra bu çekirdekleri nasıl değerlendirebilirim diye düşünürken kendimce yaptığım araştırma sonucunda kahvesini yapmaya karar verdim” diye konuştu. Atıkların geri dönüştürülmesinin doğa ve ekonomi açısından önemli olduğunu aktaran Marangoz, “Atık çekirdek doğaya bir dost, ülkeye ve dünyaya katma değer. Bence bütün atıklar değerlendirilmeli. Ben bir peçeteyi bile yarıya bölüp kullanan bir insanken, bu kadar çekirdeğin çöp olmasına gönlüm hiç razı değildi. Bir şeyler üreterek dünyaya ve ekonomiye değer kazandırmak çok mutluluk verici” şeklinde konuştu.
Marangoz, ilk zamanlarda zorlandığını ama pes etmeden üretime devam ettiğini dile getirdi.
Kadın olarak böyle bir girişimde bulunmanın kendisini gururlandırdığını belirten Marangoz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çalışmak bana çok güzel şeyler hissettiriyor. Ben 45 yaşından sonra çalışmaya başladım ve bu zamana kadar hayatımı boş yaşamışım ve değersizleştirmişim gibi hissettim. Şu an çok güzel duygular içerisindeyim. İlk zamanlarda korkarak başladım ama korku ve başarı paralel büyüyor. Bazen korkularım daha önde oluyor ama bakıyorum sonunda başarı geliyor. Bu da çok güzel bir duygu, iyi ki böyle bir iş hayatına atılmışım, iyi ki de korkularımın üzerine gitmişim” dedi.
Kadın dernekleri, Yargıtay’ın gerekçesine sert bir dille tepki gösterdi: ‘Katillere açık çek’
Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin, 2020 yılında Cemal Metin Avcı tarafından katledildi. Avcı, Gültekin’i boğarak öldürdüğünü, cesedini bağ evindeki varile koyup yaktığını, üzerine de beton döktüğünü itiraf etti. Mahkeme Avcı’ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
Sonra da bu cezada haksız tahrik indirimi uygulayarak 23 yıla düşürdü. İstinaf Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak Avcı’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, Yargıtay’ın kararı bozarak Pınar Gültekin’i canlı olarak yakan sanığın tasarlayarak ve canavarca hisle öldürme suçundan değil, niteliksiz kasten öldürme ya da eziyet çektirerek öldürme suçundan haksız tahrik uygulanarak cezalandırılması gerektiğine karar verdiğini açıkladı.
Epözdemir sosyal medya üzerinden, “Bir kimseyi diri diri yakmak canavarca hisle öldürme değilse, hangi durumda bu nitelikli hal uygulanabilecektir” diye sordu. Karara tepki gösteren kadın dernekleri, Cumhuriyet’e konuştu. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Yargı aslında bu kararlarıyla yaparsanız suçunuzu affederiz” bakış açısını yansıtıyor. Biz Yargıtay’ın verdiği bu kararı, Türkiye’deki kadın erkek eşitliğini savunan anayasaya aykırı olduğunu, hukuka aykırı olduğunu, insan vicdanına, kamu vicdanına aykırı olduğunu bağırmak istiyoruz. Bu katillere açık bir çektir. Yargıtay’da bu kararı alan hâkim arkadaşların canavarca hissin ne olduğunu canavarca hissi tarif ederken nasıl bir öldürülme şekli olması gerekirdi tarif etmelerini istiyoruz” dedi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcilerinden Şirin Yalıncakoğlu ise “Hiçbir kurum ve kuruluş hiçbir kadının yaşamı üzerinde böyle bir tahakküm oluşturamaz. Erkekler kadınları her gün öldürürken onların sırtını sıvazlayacak kararlar verilemez. Bu çok tehlikeli bir karardır. Bundan bir an önce dönülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği de sosyal medya üzerinden, “Cezasızlık zaten bir kural haline gelmişken failin arkasında güçlü bağlantılar olduğunda yargının nasıl devreye girdiğini bir kez daha görüyoruz. Kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Kadınlar hakları için 7 Mart’ta greve çıkıyor
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kadın Komisyonu, yaklaşan 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde eşitsizliklere, baskılara, şiddet ve tacize, çalışan çalışmayan tüm kadınları alanlarda birlikte karşı durmaya çağırdı. DİSK 7 Mart günü fabrikadan tarlaya her alanda grev kararı aldı.
Türkiye’de kadınlar eğitim, istihdam ve karar alma mekanizmalarında eşit temsil edilmiyor. İşgücüne katılım oranları erkeklerin yarısı kadar. Yönetim ve siyaset alanlarında temsil oranları düşük. Her 5 kadından sadece biri kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda. Geniş tanımlı genç kadın işsizliği % 46,7 Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayımladığı “Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporunun 2024 yılı sonuçlarına göre Türkiye 146 ülke arasında 127’nci sırada. Avrupa bölgesinde de 40 ülke arasında son sırada. Sorunlar çok büyük. Çalışsa da çalışmasa da kadın eşitsizlik, şiddet, baskı ile karşı karşıya. Genel yönetim kurulu başkanlığını bir kadının yaptığı DİSK, bu yıl kadının sorunlarını daha çok gündemde tutmaya karar verdi. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bütün kentlerde basın toplantıları ve mitingler yapacağız. Pazarlarda bildiri dağıtarak ev kadınlarını davet edeceğiz. Merter’de örgütsüz, merdiven altı çalışan binlerce kadın işçinin yanına gideceğiz. Tüm kadınları işi olan olmayan davet ediyoruz. 8 Mart’ta birlikte olmaya çağırıyoruz” dedi ve taleplerini özetle şöyle sıraladı:
- 2024’ten bu yana toplumsal cinsiyet eşitsizliği artarak büyüdü, kadın cinayetleri çoğaldı, hayat pahalılığı ve kadın yoksulluğu durdurulamaz seviyelere çıktı. Kadın işsizliği katlandı.
- Geçen yıl 8 Mart’ta “Cumhuriyetin ikinci yüzyılını emeğin ve kadınların yüzyılı olarak inşa edeceğiz” demiştik. Şimdi bu sözümüzün arkasında durduğumuzu bir kez daha göstermek için yeni bir adım atıyoruz.
- Eşit işe eşit ücret birinci talebimiz. İkincisi İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyoruz. ILO’nun 190 sayılı sözleşmesinin onaylanması için mücadele veriyoruz. Üçüncüsü de görünmeyen emeğimiz dediğimiz bakım yükünün kamusal, sosyal politikalarla kadınların üzerinden alınmasını istiyoruz. Atölyede, plazada, evde, belediyede, hastanede her neredeysek işimizi bırakıyoruz ve 7 Mart’ta greve çıkıyoruz.
TÜBİTAK araştırmasına göre kadınlar en çok haksız tahrik ve iyi hal uygulamasını eleştiriyor
Prof. Dr. Tülin Gençöz Meclis’teki kadına şiddetin önlenmesiyle ilgili komisyonda sunum yaptı. Burada TÜBİTAK’ın yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını paylaşan Gençöz, kadınların şiddete karşı yasal yaptırımlardan ve düzenlemelerden ne kadar haberdar olduklarının ölçüldüğünü söyledi. Buna göre kadınlar en çok KADES uygulamasının farkında olduklarını ve kullandıklarını belirtiyor. Aynı zamanda uzaklaştırma kararlarının farkında olduklarını ve ücretsiz avukat hakları olduğunu bildiklerini aktarıyorlar. Kadınların en çok eleştirdiği konu ise haksız tahrik ve iyi hal uygulamaları.
Gençöz’ün anlattığına göre; kadınlar haksız tahrik ve iyi hâl uygulamalarının “kadına şiddet sürecini devam ettiren faktörler” olduğunu düşünüyor. Öte yandan; Gençöz sunumunda her türlü şiddete karşı kadınların ekonomik bağımsızlığının önemine dikkat çekti. “Düzgün bir işte çalışan, kendi geliri olan kadının kendini daha iyi ifade edebildiğini görüyoruz” diyen Gençöz, buna bağlı olarak ücret politikalarının önemine vurgu yaptı. Kadın ve erkekler arasında sadece cinsiyete bağlı olan bir ücret farkı olmaması gerektiğini söyleyen Gençöz, “Aynı görevi yapan kadın ve erkeğin aynı ücreti almasına yönelik çalışmalar da artırılabilir” ifadelerini kullandı.
Taliban yönetiminde ‘kadın hakları’ krizi: Ülkeden ‘kaçtığı’ iddia edildi
Afganistan-Pakistan sınırı yakınlarındaki Khost vilayetinde 20 Ocak’ta düzenlenen bir mezuniyet töreninde konuşan Taliban’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed Abbas Stanikzai, hükümetin, kız çocuklarının ortaokul ve yüksek öğrenime devam etmesini yasaklamasını eleştirdi.
Stanikzai, “Bunun ne şimdi ne de gelecekte hiçbir mazereti olamaz. Biz 20 milyon insana haksızlık ediyoruz. Muhammed Peygamber zamanında bilginin kapıları hem erkekler hem de kadınlar için açıktı. O kadar önemli kadınlar vardı ki, onların katkılarını anlatmaya kalksam çok uzun zaman alır” dedi.
Bu konuşmanın ve Stanikzai’nin kendisini eleştirdiğine dair haberlerin ardından Taliban’ın lideri Molla Heybetullah Akhundzade’nin, Stanikzai’nin tutuklanmasını emrettiği ve Stanikzai’nin Afganistan’ı terk ederek Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitmesine neden olan bir seyahat yasağı koyduğu iddia edildi.
Stanikzai, yerel medyaya Dubai’ye gittiğini doğruladı, ancak bunun sağlık nedenleriyle olduğunu iddia etti. Taliban’ın 15 Ağustos 2021’de Afganistan yönetimine gelmesiyle ülkede
kadınların çalışmasına ve kız çocuklarının eğitim almasına yönelik ciddi kısıtlamalar getirilmişti.
Kızların önce ortaokul ve liselerde, Aralık 2022’de ise üniversitelerde eğitim alması engellenmişti. Afgan kadınların yerel ve yabancı sivil toplum kuruluşlarında çalışması da askıya alınmıştı.
Ülke genelinde kadın kuaförleri ve güzellik salonlarını da yasaklayan Taliban, daha önce de kadınların kamuya açık park, eğlence mekânları ve spor salonlarına girmesine, dizi ve sinema filmlerinde rol almasına yasak getirmişti.
Geçtiğimiz ay Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı, Afganistan’da kadın ve kız çocuklarına yönelik zulmün insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu gerekçesiyle Akhundzade ve Afganistan başyargıcı hakkında tutuklama emri çıkarılmasını talep etti.
Orta Asya’da kadınlar kaçırılmaya karşı ayakta
Orta Asya’da, özellikle Kazakistan ve Kırgızistan’da ‘gelin hırsızlığı’, kadınların maruz bırakıldığı bir erkek şiddeti biçimi. Bu ‘geleneklere’ göre, bir erkek evlenmek istediğinde, herhangi birini zorla alıkoyuyor. Üstelik bu suçlara maruz bırakılanlar genellikle kız çocukları oluyor.
Her iki ülkede de kadınlar, uzun yıllardır bu suçla mücadele ediyor. Erkekler, kaçırdıkları kadınları cinsel saldırıya maruz bırakıyor, kız çocuklarına yönelik istismar suçunun faili oluyorlar. Kadınlar, kendilerini zorla alıkoyan ve boşanmak istediği erkekler tarafından erkek şiddetine maruz bırakılıyor. Kadınların, ailelerine kendi rızaları ile evlendiklerine dair yalan bilgilendirme yapması konusunda da baskı kuruluyor.
Kırgızistan’da yasaların etkin biçimde uygulanması için hak savunucularının mücadelesi sürüyor. Kazakistan, bu ağır hak ihlali suç için yasaları sertleştirmeye hazırlanıyor. Tüm mücadele yöntemlerine rağmen etkin cezaların uygulanmaması vakaların artmasına sebep oldu. Erkekler, cezasızlıkla ödüllendirilerek cesaretlendirildi. Geçtiğimiz ay AFP’ye konuşan Kazakistan’dan bir yetkili, kadın hakları konusunda kaydedilen bazı ilerlemelere rağmen, bu suçların ülkede arttığını anlattı.
Ülkede insan kaçırmanın 7 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülse de erkeklerin “Biz evliyiz” yalanına sığınması 1991’den bu yana neredeyse hiçbir yargılamanın yapılmamasına neden oldu. Ancak bu durum değişmek üzere. Kazakistan Meclisi’nde bir süredir, kadınları zorla alıkoymanın etkin biçimde cezalandırılması için yasa değişikliklerine hazırlık yapılıyor. Bu, kadınların 30 yılı aşkındır sürdürdüğü mücadelenin bir kazanımı. Kazakistan’da geçtiğimiz yıl eski bir milletvekili, evli olduğu kadını öldürünce kadın hakları tartışmaları hızlandı. Kadınların baskısı, iktidarı adım atmaya zorladı. Meclis’te artık ‘gelenek’ değil, “Toplumun en yakıcı sorunu” olarak anılan kaçırma vakalarına cezaların artırılması bekleniyor. Kırgızistan’da ise kadınlar, zaten var olan koruyucu yasaların etkin uygulanmasını talep ediyor. Ülkedeki feminist bir örgüt olan Kadın Destek Merkezi’nin verilerine göre, Kırgızistan’da her yıl en az 10 bin kadın ve kız çocuğu zorla kaçırılıyor.
20 yaşındaki tıp öğrencisi Burulai Turdaaly Kyzy, 2018’de 29 yaşındaki bir erkek tarafından zorla evlendirilmek için kaçırılmış, fail erkek evliliği reddeden kadını öldürmüştü. 2021’de de 3 erkeğin zorla alıkoyarak öldürdüğü Aizada Kanatbekova’nın ardından kadınlar meydanlara çıkmıştı. Üstelik bu kaçırma vakalarında erkekler, sahte rızanın ardına sığınarak cezalardan kaçabiliyor. ‘Rızanın olduğu’ iddiasıyla kadınların haklarını ve yaşamını tehdit eden bu suç varlığını sürdürmeye devam ediyor. Kadın Barış Ve Güvenlik Endeksi’ne göre Kırgızistan, Orta Asya’da kadınlar için en tehlikeli ülke konumunda. Ülkede resmi verilere göre son 3 yılda 34 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Kırgızistan İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 2024’te yaklaşık 15 bin kadın ve kız çocuğu ev içi erkek şiddetine maruz bırakıldı. Bu sayıya rağmen ülkede geçtiğimiz yıl ev içi şiddete ilişkin toplam vakaların yalnızca % 3’ü kadar, 447 dava açıldı. Gerçek şiddet verilerinin, resmi rakamların çok daha üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Kırgızistan’da yapılan araştırmalara göre, her üç evlilikten biri zorla kaçırarak alıkoyma ile gerçekleşiyor. Bu uygulama, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991’de dağılması ile hız kazanmış ve 1994 yılında yasaklanmış olmasına rağmen, kırsal kesimlerde yaygın olarak devam ediyor. Bu durum, birçok genç kadının kırlardan kentlere veya yurtdışına göç etmeye mecbur kalmasına neden oluyor.
Kırgızistan Meclisi’nde milletvekili Ainuru Alybaeva’nın girişimi ile 2013’te Ceza Kanunu’nun 155’inci maddesinde değişiklik yapıldı ve ‘bir kadını rızası dışında evlendirmek için kaçırmanın cezası arttırıldı. Kadınlar, “155’inci maddeyi uygula” diyerek sokaklarda, sosyal medyada ve farklı kampanyalarda etkin biçimde uygulanmasını talep ediyor.
Gelecek sayımızda buluşmak umuduyla sevgiyle kalın.
23.02.2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.