erguraltan@gmail.com
Mavi tişörtüyle, sol eli üzerine yanağını yaslamış tebessüm ediyor. Hafif dökülmüş saçları,gür bıyıkları ve gözlüğü var.
Gezegen ve halkalar. Siyah bir arka plan üzerinde bir gezegen ve etrafında geniş halkalar. Gezegenin yüzeyinde turuncu, kahverengi ve beyaz yatay çizgiler var ve ortasında belirgin bir kırmızı-beyaz leke bulunuyor. Bu leke, Jüpiter’in ünlü Büyük Kırmızı Lekesi’ne benziyor. Ancak, Jüpiter’in etrafında Satürn’ün halkaları varmış gibi gösterilmiş.
YAZAN: Ergür ALTAN

Sigaramı kendim yakabilirim bayım, sen bana kendi ellerinle kahve pişiremeyeceğine göre yemişim senin centilmenliğini!
Taksiye binişimde kapıyı açman beyefendi yapmıyor seni kuzum. “Paramızı biriktirip bir pikap alalım, sevdiğimiz şarkıları plaklardan dinleyelim” dediğimde, “siz kadınlar böyle boş şeylere sarıyorsunuz” diye cevap verişin, benim için alışılagelmiş bir sığlık hali.
Bana “Siz” diye hitap etmen, seni saygıdeğer bir adam kategorisine sokmaz benim nazarımda. Gözyaşlarıma elleriyle dokunması sevdiceğimin…, Böyle bir fantezim var benim, sen de bahsetsene kendi fantezilerinden…
Seni evlendirmek için can atan annene selam söyle benden taraf, hiçbir zaman garanti değil her gün sofrada üç çeşit sıcacık aş bulman. Seni sevebilseydim can yoldaşın olurdum. Annene de ki, “can yoldaşlığını garanti ediyor, ama tabldotu unutmamı öneriyor!”
Hatırlıyor musun, bir gün bir cüce adam gördük simit satan. “Allah da bunu böyle yaratmış” dedin. Sokuldum o güzel can`a. “Merhaba, kolay gelsin” dedim. “Teşekkür ederim” dedi. “Rica etsem iki simit verebilir misiniz?” dedim. “Elbette hanımefendi” dedi gülümseyerek. Sen hemen elini cebine attın. Sen gibi erkekler yalnızca elinizi cebinize atmayı bilirsiniz zaten, inceliklerden soru geldi mi boş kâğıt verirsiniz! Sana ödetmedim parayı. Ben de gülümsedim dosta. Farkında mısın, bir güzelliğe hem “can” diyorum, hem de “dost.” Bizi uğurlarken söylediği şeyi unutmayacağım asla, “hoşça kalın, dostlukla…” Ben ilk kez dostlukla uğurlandım, sen de öyle büyük ihtimalle. “Allah da bunu böyle yaratmış” dediğin bir adamda içtenliği duyumsadım ben, güveni ve huzuru. Sende ve nicesinde duyumsamadığım güzellikleri bana yaşatan o emekçiye şükran borçluyum…
Tam da şu anda, “ne cüceymiş be arkadaş!” dedin içinden kızgınlıkla. Bazı kadınlar yerden yüksekliğinin ne kadar olduğuna bakmıyor bir adamın, ruhlarındaki gezegenlerden birinde seyrediyorlar her şeyi, herkesi. Ruhumda birçok gezegen var benim, şu üç günlük dünyanın hoyratlıklarından arınmış ve inceliklerle ışıldayan gezegenler. Ben o cücenin ruhunun yükseltisindeki büyüleyiciliği görüyorum senin akıl sır erdiremeyeceğin ötelerden. Ama sana bakınca bir nokta bile göremiyorum nedense…
Bir adam, sevişmek istediği bir kadına niye küfreder ki? Yok, bir de sesli söyleseydin o eril iğrençliği! İçini okuyorum ben senin. Yalnız yaşayan sana, “ütüyü becerebiliyor musun?” diye sorduğumda, “bir kadın var işte, tutuşturuyorum eline birkaç kuruş, geliyor haftadan haftaya ev işleri için” diyen sen, bana âşık olsan ne olur, olmasan ne olur! Ayrıca tayyörümü kendim giyerim canım benim, sen zahmet etme ne olur…
Şans verdim sana ben Bir değil, iki değil, üç değil… Bazı kadınlar bazı adamlara defalarca şans verirler ve sonra da şanslarına küserler! Şansıma küstüm senin yüzünden balım! Ama ne yaptım dün biliyor musun? O cüce adam vardı ya, onu evime davet ettim. “Dostum olur musunuz?” dedim. Şaşırdı, sevinçliydi şaşkınlığı. “Sahi mi söylüyorsunuz, olurum elbette” dedi. “Evime gelir misiniz bu akşam, çorba içeriz beraber” dedim. “Annem” dedi, “ütüsü birikti, çamaşırlarını ütülemem gerek…” “Ben geleyim, beraber ütüleyelim o çamaşırları” dedim. “Sağ olun, ben kendim hallederim” dedi. “Çorba yapar mısınız size gelsem?” dedim. “Tarhana çorbası sever misiniz?” dedi. “Siz çok güzelsiniz” dedim bir adama ilk kez. “O sizin güzelliğiniz” demedi bana, deseydi de basmakalıp bir söz olarak duyumsamazdım bunu. “Ben her gün hor görülüyorum, iyi ki varsınız” dedi…
Gittim evine onun. Yatalak annesiyle tanıştırdı beni. Öpüverdim teyzemin elini. Tarhana çorbasını kendim içirdim teyzeme. Kahve pişirdi bana dostum. Sonra annesinin çamaşırlarını ütüledik. Benim ilk kez böylesine içten bir dostum oldu. "Allah böyle bir adamı iyi ki yaratmış” dedim. En son babam için kurmuştum bu cümleyi; on bir yaşındayken ben, bu dünyadan çekilip, ruhumdaki gezegenlerden birine sığınan babam için. İç dünyam yok benim, içsel gezegenlerim var babamın sığındığı, incitilenlerin barındığı, hor görülenlerin soluklandığı…
Sol göğsümün altında bir yara izi duracak ölünceye dek, sırtımda morluk, ömrümde sızı. Hikâyemi anlatacağım bir adam çıkmamıştı karşıma, ta ki beraber ütü yapabileceğim bir can`la tanıştığım güne kadar.
Simit ısmarlayışımı unutma olur mu bayım? İnan ki çok kıymetli bir hatıra bırakıyorum sana.
Bazı kadınlar sigaralarını kendileri yakarlar bir ömür boyu; ah, cüce dostum gelse de babam gibi sarılsa bana…

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.