Canlılar arasında eğitilme niteliği en yüksek olan insan, eğitimle aşamadan aşamaya geçebilmektedir. Çocukluk döneminden itibaren toplumsal etkilerin, etkenlerin kaynaştığı bir çevrede yetişir ve gelişir. O etkenlere göre kişiliği biçimlenir. Zaman içinde bilgisi, görgüsü artar; becerileri gelişir. Duyguları incelir, anlayışı genişler. Değişik düşüncelerin kıyısında dolanır, onlardan alabileceklerini alarak kendine yeni dünyalar kurar. Bu dünyanın penceresinden tüm evrene, insanlığa, doğaya sevgiyle bakarak onları kucaklar. Bütün bunlar eğitimle sağlanır.
Eğitim yalnızca okullardaki öğretim ile sınırlı değildir. Öncelikle aile ortamı, çevre, içinde yaşanılan toplum da etkilidir. Ne ki politikalarla şekillenen eğitim sistemlerinin belirlediği insan yetiştirme olgusunun eğitimde çok önemli bir yeri vardır. Haim Ginott'un bir kitabında şöyle bir bölüm var: "Bir toplama kampından sağ dönen bir insanım. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyler gördü. Bilgili mühendisler tarafından yapılan gaz odaları, iyi öğrenim görmüş doktorlar tarafından zehirlenen çocuklar. Bu nedenle öğrenim ve eğitim olgusuna kuşkuyla bakıyorum. Sizden tek dileğim şu: Eğitim sisteminizdeki amaç, insan olmayı öğretmek olsun. Çabalarınız bilgili canavarlar, yetenekli ve işe yaramayan ruh hastaları yaratmamalı. Okuma-yazma, tarih-matematik ancak insan olmamızı sağlarlarsa önem kazanırlar." Bu doğrultuda bireyler çağdaş uygarlığın gerektirdiği bilgileri, kavramları, becerileri; güzellik, iyilik ve insanlık ilkeleriyle birlikte eğitimle kazanamamışlarsa gördükleri öğrenim boşa gitmiş demektir. Oysa eğitimden beklenen yalnızca meslek edindirme değildir. Alçak gönüllü, haddini bilen, başka düşüncelere saygılı, hoşgörülü insanlar kazandırmaktır topluma. Kuşkucu, eleştiren, düşünen, sorgulayan kafalar yetiştirmektir.
Aynı zamanda seven, sevgiyi öğrenen, sevgiyi yücelten insanlara gereksinmemiz var. Sevgisiz, hoşgörüsüz bir toplum olup çıktık ne yazık ki. Çünkü çocuklarımıza ve gençlerimize sevgiyi anlatmıyoruz, umudu tanıtmıyoruz, barışı hedeflemiyoruz, özgürlüğü vermiyoruz onlara. Bu en güzel duygularda onları desteklemiyoruz, geliştirmiyoruz. Oysa gençlerin duygusal yönelişleri hep "sevgiye", "umuda", "barışa", "özgürlüğe". Onların duygularını da kendi duygularımız gibi köreltiyoruz. Ortaya duyarsız, duygusuz, acımasız, bencil, çıkarcı bir toplum çıkıyor. Oysa edebiyat ürünleri insanın duygularının eğitimini sağlıyor. Roman, öykü, şiir, tiyatro insana seslenen, onda kişiyi geliştirici duygular uyandıran türlerdir. Gerçek anlamda sanat değeri olan düzeyli edebiyat yapıtları yaşama dair birçok konuyu, olayı, kişileri ele alarak okurun dünyasını geliştirir. Sağlıklı bir bakış açısıyla dünyayı, toplumu, olayları irdeleme yetisi kazandırır. Öyleyse okuyan, irdeleyen, özgür düşünen, insanlara, değişik düşüncelere saygılı bireylerin yetişebilmesi için edebiyata ve diğer sanat dallarına da eğitimimizde yer vermemiz gerekmektedir.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.