selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Bir kadın yeşil bir yoga matı üzerinde oturuyor ve esneme hareketi yapıyor. Bacaklarını düz bir şekilde öne uzatmış ve elleriyle ayak parmaklarına dokunmaya çalışıyor. Üzerinde beyaz bir tişört ve mavi bir eşofman altı var. Saçları arkadan toplanmış. Arka planda beyaz bir duvar ve ahşap zemin görülüyor.

Dünyada birçok ülkede kız çocuklarının özgürlükleri sürekli kısıtlanıyor. Ne yazık ki Müslüman ülkelerde bu duruma çok daha fazla rastlanıyor. Ülkemizde de kız çocuklarıveya kadınların yaşadıkları olumsuzluklar hafife alınmayacak kadar yoğun. Baskılanan kız çocuğu sonradan bastırılmaya alıştırılmış bir kadına dönüşüyor. Artık yaşamında otomatik düşünceler oluşturuyor. Kendi kendini de baskı altında tutmaya başlıyor. Eşinden çekiniyor. Onun ailesinin yanında hep boyun eğiyor. “O ne der? Bu ne der?” kaygıları bütün davranışlarını belirliyor. Hatta Bir süre sonra da kendi kızına,kendisine öğretilenleri uygulamaya başlıyor kadın. Fark etmeksizin kendi anne ve babasının bir kopyasına dönüşüyor. Rutin yaşam içinde bu döngü belki hiç fark edilmeden,yaşamlar geçip gidiyor. Peki ya bu utandırılmış kadınlık ödenen ağır bir bedele dönüştüğünde, yazık olmuyor mu insanlığımıza? Bazen ortaya çıkan durumlar gerçekten hem düşündürüyor hem de yürek burkuyor. 



Böyle bir yaşam hikâyesinin geldiği noktayı anlatmak ve ödenen istemsiz bedeli paylaşmak istiyorum sizlerle bu yazımda. Haberi iki sene önce Cumhuriyet gazetesinde okudum ve son derece etkisinde kaldım. Bu konuda yazmaya karar verdim. Farklı konular devreye girince yer veremedimyazıya. Bu asla güncelliğini kaybedecek bir konu değil diye düşündüm ve oturdum bilgisayarın başına.



Haberde şöyle diyordu. Adana’da idrarını yapmakta güçlük çeken kadın bunu utanıp yıllarca kocasına bile söyleyemezken 15 yıl sonra gittiği hastanede idrar kanalı darlığı teşhisi konup, dar olan kısım kesilerek ağzından alınan bir dokunun buraya dikilmesiyle sağlığına kavuştu. Şakamıydı bu? Senelerce eşiyle paylaşamamak ne kadar üzüntü verici. 



Leyla Şahin (42) bundan 21 yıl önce özel güvenlik görevlisi olan Nuri Şahin (52) ile hayatını birleştirdi. Şahin’in bu evliliğinden 4 çocuğu oldu. Ailesiyle birlikte mutlu bir yaşam süren Şahin’in hayatı, 2007 yılında yaşadığı idrar yapamama ve zorlanmaya başlamasıyla kâbusa döndü. Şahin, ilk başta utandığı için yaşadıklarını eşi dahi kimseyle paylaşamadı, ancak sağlık sorunu baş edilemez bir noktaya gelince bu durumunu eşine anlattı. Nuri Şahin, eşine sık sık su içmesini tavsiye etti, ancak bu da çözüm olmadı. Leyla Şahin’in durumu daha da kötüleşince çift, hastanenin yolunu tuttu. Buradaki doktor Şahin’e; ‘kemik eğriliği’ teşhisi koydu ve ameliyata aldı. Önce her şey yolundaydı, ancak bir hafta sonra yine aynı sorunları yaşadı Şahin. Bir başka doktor ona; idrar kanalında darlık olduğunu belirtip, ameliyata aldı ‘sonda’ tedavisi uyguladı ama geçen 15 yılda derdine çare bulamadı. Son bir umut, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne başvuran Şahin, Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mutlu Değer tarafından tedavi altına alındı. Yapılan ameliyat sonrasında Şahin’in idrar kanalında dar olan bölümü kesildi; yerine de ağız içinden alınan parça dikildi. İdrar kanalı genişletilen Şahin, yaklaşık 2 hafta süren bir tedavinin ardından idrar yollarındaki sonda da çıkartılarak hastaneden taburcu edildi. 



Leyla Şahin, “İdrarımı yapmakta zorlanınca ilk başta bundan çok utanmıştım. Eşim dahil hiç kimseye bu sorunumu anlatmadım, ancak sonrasında durumum kötüleşince kocama derdimi anlattım. O da bana; ‘Sık sık su iç’ diye tavsiyede bulundu ama böyle olmayacağını biliyordum. 15 yılın 4 5 yılında kimseyle paylaşamadım. Tedavi süreci başladığından beri 5 kez ameliyat oldum ve her ameliyat sonrası sadece bir hafta huzur buldum, sonrasında hep başa dönmekten yorulmuştum” dedi. Şahin, “Yeniden sağlığıma kavuşmak için gitmedik hastane, çalmadık kapı bırakmadık ama hiçbiri derdime çare olamadı. Kimi doktor teşhis koyamadı, kimisi tedavi edemeyeceğini söyledi. 15 yıldır derdime çare arıyordum. Yaşadığım gerginlik ve stres nedeniyle eşim ve çocuklarımla sürekli tartışıyordum. Bazen oturduğum yerde ağlayıp, ‘Allah’ım canımı al da kurtulayım’ diye yakarıyordum. Çok zor günlerdi” ifadesini kullandı. Rahatsızlığı nedeniyle eve kapanıp kaldığını, hiçbir yere gidemediğini anlatan Şahin, “Dışarı çıksam da soluğu bulduğum ilk tuvalette alıyordum. Sık sık tuvalete gitsem de damla damla idrarımı yapabiliyordum. Bu durum beni çok yıpratıyordu. Moralim ve de psikolojim altüst oluyordu. O kadar zor günler geçirmiştim ki, kendi kendime; ‘Çık kendini damdan aşağıya at da kurtul.’ dediğim bile oldu. Çok zor bir durum. Allah kimseye böyle çile vermesin” dedi. Son 15 yılda 6. kez ameliyata girdiğinde endişeli olduğunu, ancak 2 hafta süren bir tedavi sonrasında yeniden sağlığına kavuştuğunu ve şu anda kendisini çok iyi hissettiğini dile getiren Şahin, “Benimle aynı durumda olan kadınlar, asla utanmasınlar ve sağlıklarını ihmal etmesinler. İyi bir doktora mı denk gelmedim, Rabbim beni mi sınıyordu bilmiyorum ama 15 yıl bu çileyi çektim” yorumunu yaptı. 



Doç. Dr. Mutlu Değer, “Hastamızın; idrar yapamama, sık sık tuvalete gitme ve idrarını yaparken zorlanma şikâyeti vardı. Yaklaşık 15 yıldır da bu hastalıktan yana muzdaripti. Tanısı geç konulmuş bir hastaydı. Bize başvurduktan sonra yapılan tetkikler sonrasında kendisine idrar kanalı darlığı teşhisi koyduk. Bu oldukça nadir görünen bir hastalık olduğu gibi tanısı da oldukça zor konuluyor. Bu nedenle tedavisi de nadir merkezlerde yapılabiliyor” dedi. Değer, “Biz bu hastamıza tanı koyduktan sonra ağız içinden bir parça alarak, oral mukozayı kullanarak, idrar kanalı darlığını tedavi ettik. Ameliyattan sonra da sondasını çıkarttık. Tüm bu cerrahi müdahale sonrasında da hastanın şikâyetlerinin azaldığını tespit ettik ve bu da bizi mutlu etti. Kadınlar idrar kaçırma, idrar yapamama gibi durumlarda bundan utanıp gizliyorlar. Bu çok yanlış olduğu gibi tanı ve tedaviyi de geciktiriyor” ifadesini kullandı.



Kim bilir kaç kadın kendi sağlık problemini paylaşamadı bugüne kadar eşiyle. Bu yaşananlar bizi artık düşündürmemeli mi sizce? Artık kız çocuklarımıza ayrımcılık yapılmasın. Kız veya oğlan bütün çocuklar eşittir. Abisinden çekinen, babasından korkan bir kız çocuğu ileride nasıl özgüvenli bir kadın olarak sürdürebilir yaşamını? Utandırmayalım artık kızlarımızı. Kadınların korunmaya değil eşit yaşam koşullarında hayatı paylaşmaya ihtiyacı var. Kendi anne ve babalarında görsünler sevgiyi, değeri. Korkuyla değil,sevgiyle, ortak evrensel değerlerle bağlansınlar ailelerine.



26 Mayıs 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.