sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Gece vakti bir şehir silüeti ve gökyüzünde çok sayıda parlak iz bırakan roketler veya füzeler. Şehrin binaları aydınlatılmış, gökyüzünde yukarıya doğru çıkan ve bazıları eğri şekilde ilerleyen ışık izleri var. Şehrin üzerinde duman ve patlama izleri de görülüyor.
YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ

Ne söyleyeceğimi bilemediğim, sözlerimi toparlayamadığım günlerdeyim. Zor günler geçiriyoruz demek çok hafif kalıyor. Çok ağır ve zor günlerden geçiyoruz. Özledik güzellikleri yazmayı ve iyi haberler duymayı. Küçücük iyi bir haber duysak, abartılı bir biçimde mutlu oluyoruz. Çünkü sadece ülkemizde değil, dünyada çok çok üzücü olaylar yaşanıyor.
Yıllardır İran’da kadınların yaşadıklarına sessiz kalmamaya çalışıyoruz. Ülkemizin böyle bir rejimi getirmesinin kaygısı ve korkusu içinde olmak bile ne kadar ürkütücü. Bir de İran’da yaşasak, kim bilir ne yapacağız. Sadece İran değil tabii. Filistin, Suriye, Afganistan’daki insanların, kadınların ve çocukların içinde bulundukları durum hiç iç açıcı değil. Afganistan’da kız çocukları eğitimden uzak. Son günlerde İsrail’in İran’a savaş açması meselesi gündemde olduğu için İran’la ilgili konulara değinmek önem kazandı.
Herkes insanları sevdiğini, barış istediğini, savaşlara karşı olduğunu söylüyor. Amerika ve İsrail yetkililerine sorsanız, inanın onlar da böyle söyler. Bunları söyleyip, çıkarlar ön planda olduğunda, eşitlik, adalet, barış kavramları soyut bir hal alıyor. İsrail’deki bazı vatandaşlar, “Amerika gel ve İran’ın işini bitir” diyebiliyorlar rahatlıkla. İşin içinde çıkar olunca, hırs, ihtiras bütün inançları yerle bir edebiliyor.
İsrail’de kadınlar mutluymuş, LGBTİ artılar çok rahatmış. Gerine gerine bunları vurgulayıp övünürken, gebe kadınların, çocukların bulunduğu hastaneleri bombalamak nasıl bir anlayış?
İran’daki kadınlar, rejimin baskısı karşısında mücadele verirken, bir de İsrail-Amerika işgaliyle burun buruna geldiler. Saçlarını kesen, sorgusuz sualsiz idam edilen kadınlar, şimdi çocuklarının, canlarının derdinde. İran’da Devrim Muhafızları öldürülünce, kadınlar baskıdan kurtulabilecekler mi? Tabi ki hayır. Afganistan’ın ve Suriye’de yaşayan kadınların durumları ortada.
Günlerdir yerken, içerken, uyurken, aklınıza gelen her anda, savaşın yaşattığı ağır tablonun etkisinde kalıyoruz. Bazen yazmanın neye yaradığını bile düşünebiliyor insan. Sessiz kalsak, elimizi kolumuzu bağlasak, savaş taraftarları bundan güç alacak. Kınamak da bir eylem. Ne kadar tepki gösterirsek, bir o kadar da umudumuzu yitirmez, mücadele gücümüzü artırırız.
Savaşın olduğu yerde empatinin esâmesi bile okunmuyor. Savaş, yaşam hakkı tanımıyor, ferman dinlemiyor. Dezavantajlı durumda olan kadınlar, çocuklar daha çok etkileniyor. İnsanlar sakat kalıyor. Bunlar, savaşı çıkaranların umurunda bile değil. Kötü koşullar, ne yazık ki kötülükleri, kadınlara tacizi, tecavüzü, açlığı, sakatlığı getiriyor.
Bu savaşı çıkaran başta İsrail olmak üzere, taraftar ve destek veren Amerika’yı, savaş çıkaranları haklı bulan herkesi kınıyoruz. Suriye’de, Afganistan’da, İran’da baskı ve zulüm gören tüm kadınların, çocukların, insanların yaşadığı sorunlar, bizim de sorunlarımız.
İran’ın özgürleşmesini, orada yaşayan kadınların ve bütün insanların daha iyi yaşam koşullarına kavuşmasını elbette sonuna kadar destekliyoruz. Bu konuda o ülkede verilen bütün insan haklarına dayalı mücadelelerin yanındayız. Bununla birlikte emperyalist devletlerin, başta ABD olmak üzere gittiği hiçbir yere özgürlük götürmeyeceğinin net olarak bilincindeyiz. İran’da bulunan demokratik kitle örgütlerinin tamamının açıklamalarına bakıldığında onlarda bizlerle aynı görüşteler. Amerika gittiği her yeri perişan ederek çıktı bugüne kadar işkal ettiği topraklardan. O ülkelerin zengin petrol ve maden kaynaklarını işgalci ülkeler aralarında paylaşma planları yaptılar. Ülkelerin gelirlerinden büyük paylar aldılar. Mısır, Libya, son olarak Ukrayna açık ve net olarak gözümüzün önünde. Er ya da geç İran halkı bu gerici rejimi değiştirecek. Buna inancımız tam. Demokrasi mücadelesi veren bütün örgütlü halk başaracak bunu.
Örgütlü kadınlar bir araya geliyor, sorunlarını ve çözüm önerilerini birlikte tartıştıkları toplantılar yapıyor. Biz de bu toplantılara katılıp yapabileceklerimizi hayata geçirmeliyiz. Yanlarında olduğumuzu hissettirmek, kadınları daha da güçlendirecektir.
Şarkılarda, şiirlerde dillendirilen gerçek barış olsun ki Bir Eylül Dünya Barış Gününü ilk kez kutlayabilelim.
20 Haziran 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.