insansevmezseyoktur@yahoo.com
Açık renkli şapka takmış, kısa sarı saçlı, renkli, çiçek desenli bir bluz giymiş. Kolunda mor boncuklu bir bileklik, büyük bir yüzük ve sarkık küpeleri var. Yüzünde hafif bir tebessümle kameraya bakıyor ve bir elini çenesine yaslamış. Arka planda başka insanlar ve dış mekân bir kafe veya restoran atmosferi görünüyor.
Şehir parkı ve çocuk oyun alanı. Ön planda, çeşitli oyun aletlerinin bulunduğu renkli ve geniş bir çocuk oyun alanı var. Salıncaklar, kaydıraklar ve tırmanma alanları görülebiliyor. Etrafı palmiye ağaçlarıyla çevrili. Parkta yürüyüş yolları, bolca çimenlik alan ve gölgelik alanlar mevcut. Daha geride ağaçlarla kaplı geniş bir park var. Parkın hemen ilerisinde şehir merkezine ait binalar ve apartmanlar sıralanmış; arka planda dağlar gözüküyor. Gökyüzü açık ve hava güneşli görünüyor. Her tarafta yeşil alan ve
YAZAN: Gülümsün CAMBAZOĞLU

Ah Sevgili,
Akhisar yollarındayım.
Kıpkırmızı yanaklarım ve bir ejderha gibi ateş saçan gözlerim ile ne kadar da heyecanlıyım, bir bilsen.
Seninle büyüdüğümüz kenti yeniden görmeye karar verdim. Sen şimdi kim bilir hangi diyarların yeni hayatlarını kucaklıyorsun!
Hadi gel! Düşelim yollara…
Bak; bize yoldaşlık eden çam ormanları, derelerin müziğini getiriyor rüzgarla…
Spil Dağı üzerine düşen kapkara bulutların arasından başını çıkaran Zeus, ışık saçan gözleriyle gezginleri selamlamakta.
Biraz ileride kocaman öbekler oluşturmuş, püskül havuzundan fırlamış sazlıklar nazlı bir aşık gibi dans ediyor. Sanki başları göğe erecek gibi dalgalanıyor.
Beyaz bulutların griyle buluştuğu gizemli bir gökyüzü beni ısrarla içine çekiyor.
Minnak zeytin ağaçları, çobana ve beyaz keçilerine arkadaşlık ediyor.
Sağlı sollu üzüm bağları, hangi keyfe yarenlik edip derman olacak acaba, diye düşünmeden edemiyorum.
Şerefinize! diye kadeh kaldırıyorum Zeus görmeden.
Dağın eteğindeki Kayalıoğlu kasabasına el sallayıp selam gönderiyorum. Tanış olmaya niyetle.
Çocukluğumuzun Akhisar’ının bizi beklediğini düşününce, kalbim küt küt atmaya başlıyor.
Ah Sevgili! Bu ne kadar canlı bir heyecan.
İşte Akhisar’dayım nihayet! Caddelerde yürürken sessizce seni sordum. Nerededir evleri, hangi taşa, duvara, çiçeklere değmiştir elleri?
Birden nane ve gül kokuları bütün vücudumu sarıyor.
Yüreğime çikolatalı pastanın tuzlu tadı geliyor.
Sanki her yer çocukluğumuz, her yer sen kokuyor.
Yürüyorum. Akhisar’ın geçmişi beni çağırıyor. Davete yanıt vermemek olmaz. “Geliyorum” diye sesleniyorum.
12000 yıllık kültür bohçasını açıyorum. Sağa sola kaçışanlar oluyor. Yakalarım elbet.
Antik Çağ’daki adı “Thyatira”, M.Ö. zamanlarda İskitler, Hititler, Akad ve Lidya ardından Roma, Doğu Roma, Saruhanlı ve Osmanlı’nın da kulaklarını çınlattım tabi. Tüm bu medeniyetler bazen şenlendirmiş, bazen de üzmüş bu toprakları.
Lidya döneminde kurulmuş olan Thyatira; Selevküsler ve Bergama Krallığı’nın da adresi olmuş.
Çok kalabalık nüfusuyla Lidya Senatosu şehir adına kararlar almış.
Ama benim savaşçı atalarımı da unutmam tabi…Amazonlar… Kraliçeleri Myrine ilk kenti kurmuş burada.
Hastane höyüğü olarak da bilinen yerdeki Agora’nın 5 kemerli 7 sütunlu yolundayım. Bu Roma Caddesi kim bilir kimlerin geçişine tanıklık etti. Ver elini sevgili, kaybolalım bu geçmişin gizemli caddesinde.
Ama yerleşim çok uzun süreli olmamış burada.
Thytira, paranın gerçek anlamda kullanıldığı ilk kasabalardanmış sevgili.
Roma Devleti’nde İmparator Caracalla büyük bir metropol yapmış burayı; 3 Gymnasiumlu. Şu an yerinde olmayan yapılar depremin kurbanı olmuş.
M.Ö. 2. yy.’daki deprem kim bilir kaç seveni, ne çok aileyi mutsuz bıraktı. Yıkıldığında Tyatira adı ne çok bitap düşmüştür bu acılardan.
8. yy.’da Arap akınları ve acımasız kurallar iyice bitirmiş bu toprakları.
Bir Pagan tapınağı üzerine yapıldığı düşünülen kiliseden devşirilen Ulu Cami, Doğu Roma (Bizans) Dönemi’nde tarihlenen kilise kalıntısına komşu, yaşanmışlıkları size sunan bir müze, mezar taşları ve keşfedilesi daha birçok güzellik.
Tarihi, doğal, kültürel değerlerin yanında yeme, içme keyfi de pek lezzetli sevgili.
Kahvaltıda yenen hem fırında hem kömürde pişen kokoreç ve uykuluk.
Ölmez ağacı zeytin burada domat zeytini adıyla hüküm sürüyor.
1000 yılın üzerinde yaşayan zeytin ağacı bölgenin kıymetlisi…
Göçmen mutfağı, kokoreci, köftesi, kellesi, paçası, katmeri, söğüşü, çevirmesi, soğuk baklavası, dondurmalı sıcak helvası, kahvesi ile bizi davet ediyor buraya. Ah sevgili; şimdi bu lezzetleri sana sunmak ne hoş olurdu…
Ama! Yine bir gün, yine bir sabah, yine bir akşamüstü, aylardan bir ay; yıllardan bir yıl; ölmez ağacının altında buluşur, kayboluruz seninle Akhisar sokaklarında!
2 Nisan 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.