Şule: Rol Modellerimiz köşemizden hepinize merhaba sevgili umudun kadınları izleyicilerimiz. Uzun zamandan beri yemek yapan bir arkadaşın hikâyesini duyuyordum Ve bu arkadaşın kendisiyle bir söyleşi yapmak istiyorduk ama bir türlü uygulamaya geçememiştik. Kadının İnsan Hakları Derneğinin düzenlemiş olduğu bir buluşmada kendisiyle yüzyüze tanışma konuşma fırsatımız oldu. Bir poster sunumu yapmıştı ve ben bundan o kadar etkilenmiştim ki bunu mutlaka Rol Modellerimize taşımamız kesinlikle ihtiyaç haline geldi. Şimel Beyik arkadaşımızla birlikteyiz. Önce Şimel’in kendisini tanıtmasını isteyelim. Hoş geldin.
Şimel: Hoş bulduk. Adım Şimel Beyik; aslen Batmanlıyım ama 94’ten beri Diyarbakır’da yaşıyorum. Maalesef köyümüz boşaltılınca Diyarbakır’da yaşamak zorunda kaldık Daha on yaşındayken ben babamı kaybettim. Sonrasında bir yaşam mücadelesi başladı benim için. Annem de mücadeleci bir kadındı; çünkü yedi çocukla ortada kaldı. Onları kimseye muhtaç etmemek için sürekli mücadele içindeydi. Ben de mücadele gücümü ondan aldım diyebilirim. Ben liseyi bitirdikten sonra üniversiteyi okuyamayacağıma karar verdim. Çünkü annem hepimizi okutamazdı; birinin fedakârlık yapması gerekiyordu. Onu da ben üstlendim. Kardeşlerimin hepsi okudu ve ben annemle birlikte çalışmaya devam ettim. Daha sonra Belediyenin Kadın Danışmanlık Merkezinde işe girdim.
Şule: Annenle ne gibi işler yapıyordun?
Şimel: Belediyenin bize verdiği bir büfe vardı. Annem orada halk ekmeği satıyordu. Ben daha çok yemek alanında çalışıyordum. Yemek yapmayı çok seven biriydim. Sonra 2009 yılında kendime küçük, kafeterya ve fast food tarzı bir yer açtım. Bir yıla yakın burayı işlettim. Daha sonra da zaten Belediyede Kadın Danışma Merkezinde işe girdim O dönemlerde Kürtçe dil eğitimi de alıyordum. Daha sonra da Kürtçe dil eğitimi vermeye başladım. Bunu Belediyebünyesinde de yapıyordum. Bunun ardından toplumsal cinsiyet eğitimi de verdim. Bunu daha çok mahallelerde Kürtçe olarak yapıyordum. 2013’te KİHEP’le tanıştım.
Şule: Toplumsal cinsiyet eğitimlerini nereden alıp vermeye başladın?
Şimel: Zaten STK’lar bir araya gelerek bu eğitimleriveriyorlardı. Tabii ki ben de Belediyede çalıştığım için STK’larla iç içeydik; Birçok çalışmayı birlikte yürütüyorduk. İyi ki de KİHEP ile tanışmışım. Bu sayede sizleri de tanıma fırsatı buldum. KİHEP Eğitici eğitiminden sonra Belediyeye döndüğümde KİHEP grubu açtım. Tabii mahallelerde sürekli çalışma yürüttüğümüz için birtakım insanlarla özellikle de kadınlarla iç içeydik. Bu da bize kadın dayanışmasının ne kadar önemli olduğunu kanıtlamış oldu diyebilirim.2015 yılında kayyumların gelmesiyle Belediyeden içlerinde ben de olmak üzere birçok kişi çıkarıldık. Üç yıl boyunca işsiz kaldım. Diyarbakır’da hiçbir yerde iş bulamadım. Başvurduğum her yerde neden işten atıldığımı soruyorlardı. Bunun için iş veremediklerini söylüyorlardı. Buna benzer bir sürü şey oldu. Bir süre sonra Dicle üniversitesinde bir arkadaşımın aracılığıyla bir kafeteryada garsonluk yapmaya karar verdim. Burada iki ay çalıştıktan sonra ‘Öğrenci Yaşam Merkezi’ dediğimiz alanda kafeteryalar vardı ve ben orada bir dükkân gördüm; zaten yemek konusunda becerim ve deneyimim vardı. Kendime ait bir şeyler olsun istediğim için gidip dükkân sahibine durumumu anlatıp yöresel yemekler yapmak istediğimi söyledim. Bu tür şeylerin gidip gitmeyeceğini de sordum. Sermayem de yoktu. Yapmaya karar verdiğimde borç harç etmem de gerekecekti. Sağ olsun; bana manevi anlamda çok desteği oldu. Korkmamamı ve yapmak istiyorsam yapmamı, her şekilde altından kalkabileceğimi söyledi. İhale olunca gidip ihaleye katıldım ve projemi anlattım. Hatta yönetimdeki kişiler bu yeri açmayayım diye beni caydırmaya çalıştılar. Bunun nedeni, çevredeki esnafların rahatsızlık duymasıydı.
Şule: Neden istemiyorlardı?
Şimel: Benim tutacağım yer boştu ama yandaki kebapçı herhangi bir ücret ödemeden orayı kullanıyordu. Ben tuttuğum takdirde onun alanını daraltmış olacaktım. Kör nokta olduğu için fazla talep olmadığından ihaleyi de ben almış oldum. Sonra yemek yapmaya başladım. Yeni elemanlar tuttum. Tabii orayı dizayn ederken de restoranın içinde açık bir mutfak yaptım. Bulaşığın yıkanması, yemeğin yapılması hep göz önünde oluyordu. Servis de aynı şekildeydi. Self servis uyguluyorduk. Böyle yapmamın nedeni de kadın emeğinin görülmesiydi. Her ne kadar evlerde iş yapılıyorsa da bu şekilde görünmek daha etkili olacaktı. Bu durum etkili de oldu diyebilirim. Gerçi ilk başlarda ekonomik kriz nedeniyle çok kalabalık olmadı.
Şule: İlk günü anlatmıştın; bizimle paylaşır mısın?
Şimel: İlk gün önce gidip 15 tane ekmek aldım. Bir sürü çeşit çeşit yemek yaptım. Bekliyoruz, birileri gelsin yemek yesin diye. Akşama kadar böyle bekledik. Sadece bir kişi gelip yemek sordu. Yemeğini verdik ve hatta ikramda da bulunduk. Sonraki gün beş oldu sonra yedi oldu. Gerçekten merak edip gelenler de vardı, Bir kadın Dicle üniversitesinde bir restoran açmış diye. Tabii bu sayı yavaş yavaş katlanmaya başladı.Öyle zamanlar oluyordu ki ne yemeği ne de servisi yetiştirebiliyorduk. Sayı arttıkça alanı genişletmeye başladık. Örneğin kapalı alanlar oluşturduk. Çalışan sayısını artırdık. Şu an yedi kadın çalışıyor. Artı haftanın belli günlerinde gelen stajyerlerimiz var. Bir de gönüllü kadın ağı kurduk. Bunları da kimlerden kurduk? Bir kısım çalışanlarım sürekli değişti. Bir kısmı evlendi gitti; kimisi yapamadığını söyleyip gitti ama bu gidenlerin hiçbiriyle bağımızı koparmadık. Sıkıştığımızda,ihtiyaç duyduğumuz bir anda bu arkadaşlar hazırda. Gönüllü ağında da özellikle biz kurutmalık, konserve, reçel yaparken bir duyuruyla 15-20 kişi orada toplanıyor ve komün bir şekilde bu üretimimizi yapıyoruz. Bu şekilde hem kadınlar için bir etkinlik olmuş oluyor hem de bizim işimiz görülmüş oluyor. Bu durum kadınlara çok iyi geliyor. Bununla beraber kadınlara bayağı da bir iş kapısı açtık. Yaptığımız röportajlarla yerimiz yerel medyada epey bir ses getirdi. Bundan cesaret alarak yeni iş kuranlar, gelip danışarak yardım isteyenler oldu. İlk zamanlar fazla iş olmadı ama sonradan üniversite yönetiminden gelenler oldu. Çeşitli bölümlerden hocalar geldi. Sağ olsunlar desteklediler bizi. Altıncı ayımızda bir ödül aldık. Uluslararası ‘En Trend Sağlıklı Yemek Restoran Ödülü.’ Beş yıldır burayı işletiyorum ve Diyarbakır’da bu yerimizi neredeyse bilmeyen yok. Ben oraya öğrenciler için bulunmaz bir nimet olarak görüyorum. Ekonomik olarak değil daha çok hizmet olarak bakıyorum. Hem öğrenciler hem kadınlar için büyük hizmet. Orada yedi kadın çalışıyor. Yedi kadın, yedi aile demek. Öyle bakıyorum meseleye. Bu yedi kadın gerçekten çok iyi bir ekip. Yani birbirimizin boşluğunu rahatlıkla doldurabiliyoruz. Belki de KİHEP’den aldığım eğitimin de etkisi olmuştur. Çünkü bir kadına nasıl yaklaşacağımı biliyorum. Empati kuruyorum, anlamaya çalışıyorum, onunla aynı işi yapıyorum. Yani patron işçi ilişkisi yok bizde. Böyle olduğu için de işlerimiz iyi yürüyor.
Şule: Üniversite öğrencileri için çok iyi oldu dedin ya; fiyatlar nasıl orada?
Şu anki güncel fiyatı söyleyeyim: Günde yaklaşık 12-13çeşit yemek yapıyoruz; çok ayrı yemekler de yapıyoruz. Aslında talebe göre yapıyoruz yemekleri. Her gün bir yörenin yemeğini yapmaya çalışıyoruz. Çünkü üniversite karma bir nüfusa sahip. Neredeyse her yöreden insan var; istiyoruz ki memleketinden uzak olan insanlar en azından yemek yerken memleket hasretini gidersin. Şöyle de bir şey yaptım: Vegan, vejetaryen menülerimiz var; yemek yaparken vegan ve vejetaryen müşterilerimizi de göz önünde bulundurarak menülerimizi, yemeklerimizi çıkarıyoruz. Bir de daha önce duymamıştım. Beş yıl önce bu yeri açtığımda çölyak hastalarının bu kadar fazla olduğunun farkına vardım. Bir sürü çölyak hastalarını da alerjisi olanları da yemek yaparken hep göz önünde bulundurduk. Üç çeşit menü çıkarıyoruz. Bu menüler her gün değişiyor. Fiyatları 90-120 TL arasında değişiyor ama günün menüsü diyelim doksan lira. Biz onu yani üç çeşit yemeği yetmiş beş liraya veriyoruz. Şunu da söylemeden geçmeyeyim. Bu fiyatı verdik ama sonuçta biz orada kira ödüyoruz, vergi veriyoruz. Gerçekten epey giderimiz var. Çalışanlarımız var. Menülerimizi ona göre düzenliyoruz. Yine de dışarıya göre oldukça uygun fiyatlarımız. Geçen yıl şöyle bir kampanya başlattık. Askıda menü kampanyası diye. Özellikle dar gelirli öğrencilere yönelikti bu kampanya. Askıya menü koyanlar da oluyordu ama koymasalar da biz yine askıya 15-20 menüyü koyuyoruz.Çünkü gelen hiçbir öğrenciyi boş çevirmek istemiyoruz. O an üzerinde para olmayabilir, maddi gücü iyi değildir, oradan aç ayrılmalarını istemiyoruz. Gerçekten bu da çok etkili oldu. Orası öğrencilerin yeri, üniversitenin kalbi diyebiliriz.
Şule: Ben fiyatları makul bulmamak gibi bir şey düşünmedim; sadece merak ettiğim için sormuştum. Bir de kadın çalışanları daha çok önemsiyorsun galiba. Onları ısrarla işe almak istiyorsun. Öyle bir eğilimin var.
Şimel: Şu an benimle birlikte yedi kadın var. Herkesin alanı farklı ama öğle arası çok yoğun olduğundan herkes birbirine yardım ediyor.
Şule: İşletmenin adı nedir?
Şimel: ‘Şimel Yemek Evi ve Cafe.
Şule: Kooperatif kurma sürecini paylaşabilir misin biraz?
Şimel: Aslında sekiz dokuz ay önce denetim geldi Ticaret İl Müdürlüğünden. Ayda iki üç kez denetime geliyorlar. Ticaret İl Müdürlüğünden gelen denetimci dolaplarımızı kontrol etti. Amacına uygun dondurulma işlemi yapılıyor mu? diye. Konserveleri ve reçelleri görünce, “burası kooperatif mi?” diye sorduğunda olmadığını söyledim. Neden kooperatifleşmeye gitmediğimizi sordu. Burasının da kooperatifin yaptığı işleri yaptığını söyledim. Gerçi biz de kooperatif kurmaya hazırdık ama birinin bizi tetiklemesi gerekiyordu. Israrla kurmamız gerektiğini vurguladı yeniden. Biz de kooperatif kurmak için karar aldık. Önce çalışanlarımla konuştum. “Eğer kooperatif kurulacaksa öncelik sizindir,”dedim. Konuştuk, anlaştık. Çoğu benim çalışanlarımdan dokuz kadınla başladık. İçlerinde bir de öğrencim vardı; aynı iş yerinde çalışmıştık birlikte. 6 Şubatta imzaya gidecektik. Maalesef o gün deprem olduğu için ertelemek zorunda kaldık. Bir ay sonra kooperatifimizi kurduk. Yalnız kooperatifimizin çok ses getirmesinin nedeni de hiç destek almadan kendi çabalarımızla kurmuş olmamızdı. Kooperatifimizin ses getirmesinde ürettiğimiz ürünlerin de payı büyük. Ürünlerimizin serpme kahvaltı, yöresel yemekler, mekânımızın turistik bölgede olması, hepsinin ayrı ayrı önemi var. Ongöz köprü yolunda, 300 kişilik kapasiteli kocaman bir mekân. Bundan dolayı Diyarbakır’da herkesin gözü bizim kooperatifte.
Şule: Kooperatifin ismi ne?
Şimel: ‘Şimel Kadın Kooperatifi.’ Ona da kendi adımı verdim.
Şule: Tabii hak ediyorsun. Şimel ne demek?
Şimel: Şimel, buğday demeti anlamına gelir. Belki bilirsiniz, eskiden köylerde bir tutam buğdayı nazar için ya da bereket için kapıların üstlerine asarlardı. Biz Kürtçe ‘Şimel’diyoruz.
Şule: Tam da yemeğe uygun. Sanıyorum yemek dışında birtakım reçeller, konserveler üretiliyor. Bunlar Diyarbakır dışına da gönderiliyor mu acaba?
Şimel: Daha göndermedik ama göndermeye başlayacağız. Bireysel olarak götürenler var ama biz kargoyla göndermeye başlamadık. ‘Hepsi Burada’ ile görüştük. Biz orada bir mağaza açacağız ve inşallah bundan sonra göndermeye başlayacağız.
Şule: Neden olmasın, hem oradaki çalışanların hem senin emeğin hak ediyorsunuz. Bu arada yemeklerin çok lezzetli olduğunu söylüyorlar, yolumuz düşünce biz de mutlaka gideceğiz Diyarbakır’a buradan izleyicilerimizin Şimel’i ziyaret etmelerini ve bir şeyler yemelerini öneriyoruz. Bir de insanların engellenme yaşadığından söz ettiler. Oraya gittiklerinde, gelmesinler gibi şeyler yaşanıyormuş. Bunları biraz anlatır mısın?
Şimel: Ben ilk açmaya başladığım zaman ailem, yakın çevrem olsun, arkadaş, eş dost hep bana sermayemin olmadığını, paramın olmadığı halde bu işe neden girmek istediğimi, güvencemin olmadığını söyleyerek heves kırıyorlardı ama ben ısrarla pes etmedim. Bir erkek iflas edince kimse itiraz etmiyor da neden bir kadın bunlara maruz kalıyor. Ucunda ölüm yok ya, ben de çok çok iflas ederim, belki o borcu ödemek için çalışırım ama denemiş olurum. Tabii başta o zorluğu çektim. Birçok esnafla yüzgöz olmak zorunda kaldım. Kadın olduğum ve piyasayı çok iyi bilmediğim için kandırmak isteyenler oldu. En kötü malı satmak isteyenler oldu. Makinaları alırken üç kez değiştirdiğim oldu. Sağlam makinaları alana kadar geri gönderdim. En büyük mücadeleyi ben kendi komşumla verdim. Tadilat yaptığım süreçte her gün, “Yapamazsın, edemezsin; bırak burayı, neden burada açıyorsun?” gibi sözler yüzünden onunla yüzgöz olmak zorunda kalıyordum ama bir kadının isterse her şeyi başarabileceğini kanıtlamış oldum. Bana göre çocuk doğurup çocuk bakmak dünyanın en zor işi. Çünkü yeni bir yaşama önayak oluyorsun ve bunu yapan kadınlardır. Eğer bir kadın bir çocuğu büyütebiliyorsa,dünyayı yönetebilir.
Şule: Gerçekten söyleyecek bir şey bulamıyorum artık bu ifadelerden sonra. Bundan sonra da yapmak istediğin hedefler neyse umarım onlara da ulaşırsın. Yapmak istediğin, kafandabaşka projelerin var mı?
Şimel: Ben aslında o yeri açarken bu kadar geniş kapsamlı düşünmemiştim ama talepler üzerine farklı şeyler yapmışsın, denemişsin. Bu işler de öyle. Talepler çoğaldıkça bir bakmışsın, farklı alan açmışsın, alanı genişletmişsin; bu işler talep üzerine genişliyor. Ben öyle plan yapan biri değilim. Anı yaşıyorum.
Şule: 400 müşteriden söz edilmişti.
Şimel: Evet, doğrudur.
Şule: Müşterilerin engelle karşılaştığını anlattı bir arkadaş. Biz gelince orayı göstermediler, gibi bir şey söylendi.
Şimel: Tabii ben pandemiyi de yaşadım. O süreçte dükkâniki ay kapalı kaldı. Sonrasında ağır bir kovid geçirdim. Yirmi gün kalkamadım. Onun ardından düşüp belimi kırdım. İki ay da öyle yatalak kaldım. Tam toparlanmaya çalışırken üniversite eğitimi doğru dürüst olmadı, dolayısıyla öğrenci deyoktu ve işler durgunlaştı; birçok esnaf kapatmak zorunda kaldı. Orada bir direnme vardı ve onlardan bir tek ben kaldım. Bunların üstüne bir de depremi yaşadık. Gerçekten çok kötü bir süreçti ama ben şunu anladım. Kötü bir süreç bile iyiye dönüştürülebilir. Ben o süreçleri iyi yönetmeye çalıştım.
Şule: Vallahi ben seni hayranlıkla dinledim ve umarım izleyicilerimiz de hayranlıkla okurlar-dinlerler böyle bir söyleşiyi. Derginin adı Umudun Kadınları ya, sanki röportaja gelen herkes umut olan bazı ifadelerde bulunuyor. Ben çok teşekkür ediyorum katıldığın için ama iletmek istediğin bir şey varsa, onu da söylemeden bitirmeyelim istersen.
Şimel: Benim sözüm şudur; bütün kadınlara bir seslenişim var. Gerçekten her kadının değerli emeği var ama bunlar maalesef ev içinde pek görünmüyor, takdir edilmiyor. Gerçi biz emeğimizin takdir edilmesini beklemiyoruz ama en azından görünsün istiyoruz. Ne kadar değerli olduğu bilinsin istiyoruz. Yaptıklarımızın mecburmuşuz gibi bilinmesiniistemiyoruz. Eğer bir kadının gerçekten bir hayali varsa peşine düşsün. Zorluklar olacaktır ama korkmasın; düşse de mutlaka kalkacaktır. Samuel Beckett’in bir sözü vardır; “Yenil, tekrar dene, tekrar yenil ama daha iyi yenil.”
Şule: Bunu alkışlıyorum. Sevgili Umudun Kadınları izleyicilerimiz, bu köşemizin konuğu gerçekten hem umutlu mesajlar verdi hem değerli bilgiler paylaştı bizimle; umarım birçok arkadaşımızın da içinde yaşatmış olduğu bazı hayalleri varsa, bu şekilde gerçekleştirebilir, hayata geçirebilir. Şimel her zaman bizimle; ne zaman isterseniz size destek olacaktır.Ben öyle anlıyorum.
https://www.instagram.com/simelkadinkooperatifi?igsh=MTAyOXBsZngxMm1iZQ==
11 Kasım 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.