Merhaba değerli dinleyicilerimiz. Sizlerle yeni bir dergiyle beraberiz. Bizler de bir gurup kadın arkadaşla beraber kadınlarımızın cephesinden umudu çoğaltma mücadelesinde bir ses olmak çabasıyla yola çıkıyoruz.
Ben de bu derginin sanatın kadın sesleri köşesiyle sizlerleyim.
Farklı farklı kulvarlardaki kadınlarımızın sanatla hayata dokunma gayretine ses olma kararlılığındayız.
Haydi, öyleyse başlıyoruz.
Önce başlıklar
“Şirin Tekeli 2021 Araştırma Ödülleri” sahiplerini buldu
Akhisar'da Kadın ve Sanat Sokağı açıldı
Ardahan’da Ev kadınları seramik sanatı ile ev ekonomisine katkı sağlayacak
Tiyatro tavsiyesi Melek
Bir yumak mutluluk kitap tanıtımı
“Şirin Tekeli 2021 Araştırma Ödülleri” sahiplerini buldu.
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender); demokrasi, akademik özgürlük, toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm alanlarında öncü çalışmalar yapan akademisyen Şirin Tekeli anısına düzenlediği Araştırma Ödülleri çevrimiçi (online) düzenlenen konferansla 5. kez sahiplerini buldu..
Toplantının açılışında konuşan Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) Koordinatörü Begüm Acar, duygu ve düşüncelerini şöyle ifade etti:
“Şirin Tekeli Araştırma Ödülleri ve Konferansı düzenlemeye Şirin Tekeli’yi kaybettiğimiz 2017 yılında başlatmıştık. Geçtiğimiz 5 yılda 36 araştırmacıya destek sağladık.
“Bu yıl beşinci kez düzenlediğimiz ödül ve konferanslarımızda toplumsal cinsiyet araştırmaları konusunda çalışan araştırmacıları bir araya getirebilmekten dolayı mutluyuz. Bugüne kadar kazanan araştırmalardan oluşan bir kitap hazırlığı içindeyiz. Önümüzdeki yıl düzenlenecek ödül töreni ve konferansımızda bu kitabı da paylaşmak istiyoruz.”
Daha sonra sırasıyla Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve SU Gender eski Direktörü Ayşe Gül Altınay ve Türkiye’nin ilk, dünyanın üçüncü kent kadın müzesi olan İstanbul Kadın Müzesi’nin konsept geliştiricisi ve kurucularından feminist sosyolog Meral Akkent konuşmalarını yaptı.
Ayşe Gül Altınay, feminist hareket ve akademik yazında rolü ve yeri çok önemli olan Şirin Tekeli’yi anmak ve onun adına verilen bir ödülle genç araştırmacıların çalışmalarından ilham almak için çevrimiçi bir ortamda bile olsa bir araya gelmenin çok büyük gurur olduğunu belirtti.
Ayşe gül Altınay’dan sonra konuşmasını yapan meral
Akkent ise Şirin Tekeli’yi düşünmenin her zaman ruhuna iyi geldiğini söyledi. Şirin Tekeli ile 1989’da Almanya’da bir konferansı sırasında tanıştığını belirterek, şöyle konuştu:
“Şirin Tekeli’yi 2017’de 73 yaşında kaybettik, eksikliğini her an hissediyoruz. Onun genç akademisyenleri destekleme coşkusu ve yeteneği, Şirin’i gerçek bir idol yapıyor.
"O çevresindekileri büyüterek, büyüdü. Şirin Tekeli Araştırma Ödülü geleneğini sürdüren SU Gender da Şirin Tekeli’nin yaşam pratiği ile mükemmel uyum içinde, genç akademisyenleri destekleyici bir program oluşturmuş.
"Türkiye’de akademinin 1980’lerden sonra yaşamakta olduğu buhranlı dönemde, akademik verim için küçük bir vaha olan bu programı yaşama geçirmek ve yürütmek başlı başına önemli bir eylem. Şirin Tekeli Araştırma Ödülleri ve konferansını düzenleyen SU Gender ekibine özel teşekkür ediyorum.”
İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesinin de aynı kaygıda olacağını belirtti.
Şirin Tekeli’nin birçok önemli kurumun kuruluşuna ön ayak olduğunu, bunlar arasında İnsan Hakları Derneği, İstanbul Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Türkiye Helsinki Yurttaşlar Derneği ve KA-DER, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği’nin de yer aldığını belirten Akkent, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Şirin Tekeli akademideki genç kadınlar başta olmak üzere, yakınındaki ve uzağındaki kadınların önünü açıyordu, teşvik ediyordu. Çünkü akademide kadınların işinin ne kadar zor olduğunu hem kendi gençliğinde deneyimlemişti hem de aynı zorlukların sürdüğünü gözlemliyordu. Şirin'in, burada işaret ettiği, cinsiyet eşitliğine dayalı demokratik bir toplumu, tekrar tekrar, her gün yeniden inşa etmemiz gerekliliğiydi.
"Bunu yapacak gücü ise, ancak dayanışmayla bulmak mümkün, yani Şirin Tekeli modeliyle.
"Şu anda kurulma aşamasında olan, İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesi aynı varoluş kaygısıyla, feminist teori ve pratikten beslenen dinamik bir forum olarak, geleneksel düşünme biçimlerine alternatifler sunacak. Şirin Tekeli modeliyle diyaloglar için ortak alanlar açacak diyerek sözlerini bitirdi.
Program Geçen yıl ödül alanların araştırma sonuçlarını paylaşmasıyla devam etti.
Geçen yıl Araştırma Ödülü kazanan Ayşe Akalın ve Demet Lüküslü" Müthiş Bir Öfke Var ve Damarlarımda Bile Hissedebiliyorum: Türkiye'de Genç Feministler” ve Yonca Cingöz “Feminist Harekette Dolaşan Duygular: 2000'lerden Bir Hisler Arşivinin İp-uçları” başlıklı araştırmalarının sonuçlarını paylaşırken, yine geçen yıl Araştırma Ödülü’nü kazanan Füsun Kökalan Çımrın “Meğer Biz Gerçekten Aktivistmişiz!” ve Gülçin Con Wright “İlerleyen Yaşam Evrelerinde Büyükannelik ve Torun Bakımı Deneyimleri” başlıklı araştırmalarının çıktılarını katılımcılara aktardı. Konferans, bu yıl kazananların ödüllerinin verildiği çevrimiçi gerçekleşen tören ile sona erdi.
Türkiye’de toplumsal cinsiyet odaklı araştırmaları desteklemeyi ve teşvik etmeyi amaçlayan Şirin Tekeli Araştırma Ödülü’ne bu yıl Canan Balan, Delta Meriç Candemir, Eda Acara & Ayça Kurtoğlu, Merve Altun Ekinci & Canan Koca ve Rüya Kalıntaş ayık görüldü.
SU Gender, Şirin Tekeli’nin bıraktığı zengin mirasın yaşaması, paylaşılması ve çeşitlenmesine katkıda bulunmak amacıyla 2017 yılından bu yana Şirin Tekeli Araştırma Ödülü Tören ve Konferansı’nı düzenliyor. Doktora öğrencileri ile doktora derecesini tamamlamasının üzerinden en fazla 15 yıl geçen araştırmacıların çalışmalarının kabul edildiği ödül programında değerlendirmeler üniversitelerarası bir seçici kurul tarafından akademik kriterler temel alınarak yapılıyor.
Araştırmacıların çalışmaları kitaplaştırılıyor
Akhisar'da Kadın ve Sanat Sokağı açıldı.
Akhisar Belediyesi tarafından Akhisar'daki Kadın Dernekleri ve Kadın Kooperatiflerinin el emeği ürünlerini sergileyip gelir elde edebileceği Kadın ve Sanat Sokağı'nın açılışı yapıldı.
Tamamen ahşaptan oluşan kulübeler dernek ve kooperatif üyelerine ücretsiz bir şekilde teslim edilirken açılış töreninde konuşan Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu, Akhisar'ın çok canlı ve renkli bir sokağa kavuştuğunu ifade etti.
Belediye Başkanı Besim Dutlulu, "Kadınlar, gençler ve çocuklarla ilgili proje yaptığımızda çok fazla heyecanlanıyorum ve çok daha fazla mutlu oluyorum. Buradaki sokak bundan 1 yıl önce bu kadar iyi bir halde değildi, Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezimizin ardından bu sokağı da güzelleştirmek istedik ve çalışmalarımızı tamamladık. Burasını Kadın ve Sanat Sokağı yapalım dedik. El emeği ürünlerin sergilendiği bir pazarımız olsun dedik ve yaptığımız kulübeleri kadın derneklerimize ve kadın kooperatifimize tahsis ettik. Burada kendi ürettikleri el emeği ürünlerinin satışlarını yapacaklar, hem para kazanacaklar hem de Akhisarlılar daha keyifli bir sokağa kavuşmuş oldu. Bundan sonra bu sokağın gerçekten keyifli olacağını düşünüyorum. Kadınlarımız burada el emekleri ile birlikte bu sokağı güzelleştirirken bizler de şehrimizin daha farklı sokaklarını güzelleştirmek için çalışmaya devam edeceğiz. Umut ediyorum ki, bu sokak Akhisar'ın en canlı sokağı olacak" dedi.
Kadın Dernekleri yöneticileri de uzun yıllardır bekledikleri hizmeti hayata geçiren Belediye Başkanı Besim Dutlulu'ya teşekkürlerini ilettiler.
Ev kadınlarıseramik sanatı ile ev ekonomisine katkı sağlayacak
Ardahanlı kadınlar, boş zamanlarında hem seramik sanatını öğrenecek, hem de evlerine ekonomik olarak katkı sağlayacak.
Ulusal Ajansın Erasmus+ Programı Mesleki Eğitim Stratejik Ortaklılar Projesi çerçevesinde hayata geçirilen "Woman&Art (Kadın ve Sanat Eğitim Programı) projesi tanıtım lansmanı Ardahan'da gerçekleştirildi.
Projenin yürütücülüğünü gerçekleştiren Resim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Semra Çevik konuşmasında projeyle ilgili olarak şunları söyledi, "Yenidünya düzeni WEB ortamlı bir sisteme dönüşüyor. Teknoloji merkezli çevrimiçi eğitim görsel sanatların tüm eğitim alanlarında kullanılmaya başlandı. Seramik sanatı da bunlar arasında yer almaktadır. Wmn&ART, seramik sanatı ve zanaat faaliyetlerine özel olarak odaklanarak, sanat konusunda yetenekli ancak herhangi bir mesleği olmayan kadınlara hobilerini ücretli ve ev temelli bir faaliyete dönüştürmelerini sağlayarak düzenli bir gelir elde etmeleri amaçlanmaktadır. Bu proje aynı zamanda üretilecek el yapımı seramikler için pazar potansiyelini ortaya çıkaracaktır. Bizler katılımcılara kolaya kaçmak yerine balık tutmayı öğretiyoruz. Ardahanlı kadınlarımız meslek sahibi olsunlar ve gelecekte buradan aldıkları sertifika sayesinde kendilerine gelir kapısı oluşturmaları temennisi içindeyim" dedi.
Tiyatro tavsiyesi melek
Hepinizin bildiği gibi pandemi nedeniyle tiyatro ve sinema etkinliklerini epey uzun bir ara verdik. Tiyatroların kapısını açmasıyla beraber adeta çölde vaha bulmuş gibi hissettim desem yaln olmaz. O oyundan öbür oyuna koşturmaya başladık annem ve arkadaşımla.
Bu oyunlardan biride melek adlı oyundu.
İstanbul büyük şehir belediyesi şehir tiyatroları tarafından sahnelenen oyunu fatih reşat nuri sahnesinde izledik.
Dramaturgisini Sinem Özlek’in, müziğini Deniz Noyan’ın, sahne tasarımını Cihan Aşar’ın, kostüm tasarımını Aysel Doğan’ın, ışık tasarımını Murat Özdemir’in, efekt tasarımını Nuri Hafif’in yaptığı, fotoğraflarını Ahmet Çelikbaş’ın çektiği oyunda Yeşim Koçak rol alıyor.
Yeşim Koçak’ın rolüyle harika özdeşleştiğini ve muhteşem bir performans sergilediğini paylaşmak isterim sizlerleOyun Konusu: Hayatının kısacık hikâyesine, bir operetin başrolünü, Türkiye’nin ilk güzellik yarışmasını, tutkusu kadar acısı da eksilmeyen bir aşkı sığdıran Melek; şimdi bir hastane odasına sığan bu hayatı, kendi sahnesinden bizimle paylaşıyor.
“Melek Kobra 24 yaşında hayata gözlerini yummuş bir sanatçı. 1939’da tüberküloz hastalığına yenik düşüyor. Kısacık hayatında yaşadığı birçok hayal kırıklığı var. Tarihsel açıdan baktığımızda o dönemin diğer kadın sanatçıları gibi hayattaki zorlukların üstesinden gelebilmek için bağımlı bir kişiye de dönüşüyor.
Darülbedayi aktrislerinden Melek Kobra’nın yaşam öyküsü ve günlüklerinden yola çıkarak kurgulanan oyun, 1930’lar İstanbul’unda, hayata aşık, ama ölümün kıyısında bir kadın, tiyatroya aşık, ama sahnenin kıyısında bir oyuncuyu seyircisiyle buluşturuyor.
Dünyanın pandemiyle savaştığı bir dönemde, Melek sahnede yaşamaya devam ediyor. Konuşmaya, anlatmaya en ihtiyaç duyduğu o günlerde, onu ayakta tutan, hayat enerjisi veren tek şeyle: Tiyatroyla. Hastane odası onu çevreleyen dış dünyanın azabıyla dolu. O ise aynı odada yaşama, tiyatrosuyla tutunmaya çalışıyor. Bir kadın, üstelik sanatçı bir kadın 1930’ların Türkiye’sinde onu gün geçtikçe çürüten bir dünyaya karşı gelmeye çalışıyor. Bedenini ele geçirmeye çalışan hastalıkla da gün be gün çatışıyor. Melek konuşuyor, anlatıyor, oynuyor. Konuşamamış, anlatamamış, oynayamamış tüm kadınlar ve sanatçılar adına…
Düşünüyorum neler değişti o zamandan beri, bizim için? “Adı adsız günler” geçtikçe ve geçtikçe… Bizi Melek’e bağlayan bağlar sahnedeki Melek yaşadıkça daha da güçleniyor. Onun hüznü hüznümüz, acısı acımız, yenilgisi yenilgimiz, mücadelesi mücadelemiz oluyor.
İstanbul’da ikamet eden yada tesadüfen buralara yolu düşün dinleyicilerimize bu oyuna uğramalarını kesinlikle öneririm.
Bir Yumak Mutluluk kitap tanıtımı
Ben özellikle ilk sayısında dergimizin adına da yakışa bilecek sonu mutlulukla biten ve kadınlarımıza umut ve mücadele gücüyle her şey başarıla bilir temasıyla seslenen bir kitapla sizlerle olmak istedim.
Kitabımızın adı bir yumak mutluluk
Martı yayınlarından çıkan bu kitabın yazarı Debbie Macomberr.
447 sayfadan oluşan bu kitap 2011 yılında okuyucusuyla buluştu.
Bu kitap tıp kı ilk serisi olan mucizeler dükkanı kitabıgibi yine bir örgü kursunda hayatları kesişen; tamamen birbirlerinden farklı yaşam tarzı olan kişilerin hayatlarının birleşme noktasını anlatıyor.
Kitapta yer alan yeni karakterler ve tarzları:
Lydia Hoffman; yıllarca kanser hastalığı ile cebelleşen biri. En sonunda o hastalığın yakasından düştüğünü görünce yeni bir hayata atılmak için ''bir yumak mutluluk'' adında bir tuhafiyeci açar. Bu tuhafiyecide ara ara örgü kursları açar. İlk açtığı battaniye örme kursundan sonra; bu seferde yuvarlak şişlerle örülen çorap örme kursu açar. Bu kursta tıp ki ilk açtığı kurs gibi birbirinden tamamen zıt karakterli 3 kişi katılır...
Elise; Tam bir kumarbaz olan kocasından boşanan ve bu yüzden kızını tek başına büyüten bir kadın. Emekli olduktan sonra birikimini kaptırması sonucu kızının evinde damadı ve iki torunu ile birlikte yaşar. Kursa katıldığında da çok sinirli ve gergin olarak kursa başlar...
Bethanne; ise uzun yıllar aldatılmış, en sonunda kocası metresi ile evlenmek için onu boşamış. Bu kadında iki tane liseye giden bir kız ve oğlan annesi. Hayatına çocuklarının masraflarını ve kredi borçlarını ödemesi gerektiği için; para kazanarak devam ettirmek zorunda. Ancak kafası çok karışık ve çekingen olduğu için bir türlü iş bulamayan içine kapanık, öz güveni düşük bir kadın.... Kursa başlamak için bile kızı onun adına başvuru yapmış.
Courtney: Annesini kaybettikten sonra hayatı tepe taklak olan bir lise 3. sınıfa giden genç bir kız. Babası daha çok para kazanmak için evden uzaklara gidince mecburen anneannesinin evinde yaşamak zorunda kalır. Bu kız zor günlerde kendini yemeğe verdiği için aşırı kilo almış, kendi ile barışık olmayan bir kız. Örgü kursuna anneannesi sırf sosyalleşsin diye ısrar ederek yazdırmış...
Bu 3 kadının isteyerek, ya da zoraki olarak yazıldıkları kurs sayesinde hayatları değişir... Kitap sonunda sinirli olan kadının ne kadar sevecen ve mutlu olduğuna, kendine güveni olmayan başka bir kadının ise çok başarılı bir iş kadını olduğuna, fazlasıyla kilo alan ve kendi ile barışık olmayan bir genç kızın nasıl zayıflayıp, okulun kralı seçilen bir delikanlının daveti ile okulun kraliçesi rolünde bir partiye gitmeye karar vermesi gibi olayları göreceksiniz...
447 sayfalık kitap bir solukta okunup, bitecek tarzda yazılmış. Sizde kafanızı dağıtmak istediğiniz anlarda bu kitabı okuyun, tavsiye ederim...
Sevgili dinleyicilerimiz bu sayımızda bizlerden bu kadar. Her zaman önerilerinize, görüşlerinize, eleştirilerinize açık olduğumuzu bilmenizi isteriz.
Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle hoşça kalın. Umutla kalın.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.