e_mine_ortakaya@hotmail.com
Beyaz örtülü bir kanepede oturmuş, uzun siyah saçları omuzlarının arkasında, koyu lacivert kazağı var.
Gözleri bağlı bir kadın heykelinin bir eli elbisesinin eteklerini tutuyor. Kadının bir elinde adaleti simgeleyen terazi var.
HAZIRLAYAN: Emine ORTAKAYA

Sevgili okur ve dinlerlerimiz,
Aşağıda taptaze bir ‘İnfaz düzenlemesiyle ilgili ‘Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK)’ üyelerinden Avukat Hülya Gülbahar ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Birsen Baş Topaloğlu’nun konuşmalarını 17 Temmuz 2023 tarihli Bianet’te kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü Evrim Kepenek haberleştirmiş. Bu düzenleme toplumdaki değişik gruplar için ne anlama geliyor, Özellikle dergimizin de ana konusu olan kadınlar ve çocuklar açısından ne gibi riskler içeriyor? Buna bir bakacağız.
Öncelikle:
Yeni İnfaz Yasası'ndan özet yapacağız. Teknik konulara fazla girmeyeceğiz.
AKP ve MHP’nin infaz düzenlemesinin Meclis’te kabul edilmesiyle birlikte ağır para cezası alanlar, şartlı tahliyesi geri alınanlar, ikinci kez mükerrer gazeteci ve siyasetçilerin de yargılandığı ‘örgüt suçları’ hariç 31 Temmuz itibarıyla kapalı cezaevlerinde, açık cezaevlerinde bulunan hükümlülere iyi hal affı uygulanacak. Kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlar da bir kere daha affa uğrayacak.
31 Temmuz itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler iyi halli olmak şartıyla 3 yıl daha erken açık ceza infaz kurumuna ayrılacak. Ayrıca, bu hükümlüler cezalarının süresine göre en az 3 ay açık ceza infaz kurumunda kalmak şartıyla 3 yıl daha erken denetimli serbestliğe ayrılabilecek. Yani, hapis cezasından üç yıl daha eksiltilerek denetimli serbestlik sürelerine 3 yıl daha eklenecek.
Bu düzenlemenin 31 Temmuz 2023 tarihinden sonra işlenecek suçlar için geçerli olduğuna dair metinde bir ibare bulunmuyor.
Adalet TV sitesi, yeni infaz düzenlemesiyle, hangi suçun ne kadar kapalı cezaevinde kalmayı getirdiğini hesapladı. Bu hesaplara göre kapalı cezaevinde kalan on binlerce hükümlü açık cezaevlerine geçirilecek.
Tepkiler, 14 Temmuz Cuma günü Meclis’te kabul edilen yeni infaz düzenlemesine dair.
Bu düzenlemeye göre, 31 Temmuz itibarıyla kapalı cezaevlerinde, açık cezaevlerinde bulunan hükümlülere iyi hal affı uygulanacak. Bu, ilk başta masum bir ‘ceza indirimi’ gibi görünse de durum özellikle kadınlar ve çocuklar açısından öyle değil.
Bianet’e konuşan Eşitlik İçin Kadın Platformu-EŞİK üyesi, hak savunucusu ve avukat Hülya Gülbahar, şöyle dedi:
“Ceza Hukukunu ve Medeni Hukuku, hatta bir bütün olarak evrensel hukuk sistemine bağlı olan hukuku yürürlükten kaldırarak, yerine hâlihazırda paralel bir hukuk olarak fiilen uyguladıkları dini hukuku geçirmeye çalışıyorlar.” “Bugün Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı kendi dev yapısının dışında Milli Eğitim’den Savunma Bakanlığı’na kadar Sağlık Bakanlığı da dâhil tüm bakanlıklarla yaptığı protokoller aracılığıyla paralel bir devlet mekanizması olarak çalışıyor.” “Bu Diyanet devletinin tarikatlarla birlikte yürürlüğe koyduğu ve tarikatlarla birlikte esaslarını ve zamanlamasını saptadığı bir hukuk sistemi.” “Bu hukuk sistemini, altı yaşındaki kız çocuklarının tarikat çevrelerinde evlilik adı altında sistematik cinsel istismarının meşrulaştırılması şeklinde de görebiliyoruz, erkek çok eşliliğinin yaygınlaştırılması örneğinde de”
“Geçtiğimiz günlerde Bursa Karaağız Muhtarlığı’nın ‘düğün, sünnet kına gibi kutlamalarda, davetiye yerine yazma, çorap, gömlek gönderilmesini öğütleyen, kadın ve erkeğin bir arada bulunmasını yasaklayan, kadınların eğlenmesini düğün sahibi addedilen erkeklerin takdirine bırakan’ yazısında da görüyoruz.”
“Bu Anayasayı ve temel haklarla ilgili yasaları ayaklar altına alan girişim sadece bir köye özgü değil” diyerek somut örneklerine devam eden Gülbahar, ‘7 Temmuz tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı Fetvasının da düğünlerde israfa eleştiri adı altında her türlü eğlenceyi yasaklayan fetvanın tüm ülkeye yayılması girişimi olduğunu’ düşünüyor.
Gülbahar, şöyle devam ediyor:
“Cezaevlerinde 2020’de başlatılan 31 Temmuz 2023 tarihine kadar devam eden Covid izinleri uygulaması da bu paralel hukukun önemli sacayaklarından biri.”
“Ne yazık ki muhalefetin etkin bir muhalefet göstermediği son infaz değişikliği de bu paralel hukukun tüm topluma yaygınlaştırılmasının önemli adımlarından biri oldu.”
“Bu gizli ya da açık aflar, Siyasal İslam’ın yeni bir toplum ve yeni bir hukuk düzeni projesi yaratmasının bir sonucu. Hastanın canını sıkan doktorun dövülmesi, tecavüzcülerin hadım edilmesi, hırsızların elinin kesilmesi, ‘inancım gereği’ diyerek çocukların altı yaşında, 10 yaşında evlilik görünümlü istismara mahkum edilmesi, karma eğitime karşıtlık, kız çocuklarının eğitim hakkının gasp edilmesi…” “Bunların tümü sivil hukukun bir yana konup dini hukukun hayata geçirilmesinin adımları. Bütün bu af girişimleri ile uyuşturucu satıcılığından kadın cinayetlerine kadar toplumu tehdit eden adli suçların tamamı suç olmaktan çıkarılıyor ve bunun yerine linç benzeri, “kıyas” “kısas” “hadım” benzeri ilkel cezalandırma yöntemleri getirilmeye çalışılıyor.’ “Nitekim kadına şiddet suçu işleyip de dokuz yıl hapis cezası alan birisinin kapalı cezaevinde bir ay yatıp açık cezaevine geçmesinin bu suçları mazur görmek ve teşvik etmekten başka bir açıklaması olamaz.”
Covid izinleri nedeniyle tahliye olan erkeklerin bazılarının en az 15 kadını ve 3 çocuğu öldürdüğünü hatırlatan Gülbahar, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Basına çok azı yansımakla birlikte sadece basına yansıyan haberlerden gördüğümüz gibi Covid izinleri sırasında serbest bırakılanlar en az 15 kadın, 3 çocuğun hayatını çaldı.”
“Eşitlik İçin kadın Platformu ve Kadın Hareketi’nin İstanbul Sözleşmesi’nin karakol, adliye ya da cezaevinden serbest bırakılan şiddetçi erkeklerin aileye bildirilmesi hükmünü Kadın Hareketi zorlayarak arka arkaya çıkardıkları genelgelere ekletmeyi başarmıştı.”
“Şiddetin suç olarak sayılmadığı yeni bir dönem”
“Son çıkan genelgede bildirim yükümlüğü belirtildiği halde bunun umursanmadığını ve uygulanmadığını görüyoruz. Şimdi serbest bırakılanlar yine ailelerine bildirilemeyeceğinden kadınlar ve çocuklar hiç ummadıkları anda katilleri karşılarında bulabilecek. Devlet kadın ve çocukları şiddetten korumadığı gibi kadınların kendilerini korumasını da bildirim yükümlülüğünü ihlal ederek engellemiş oluyor.”
“Ne yazık ki bu aflar hem bireysel olarak hem toplumsal olarak hiçbir şiddet eyleminin suç sayılmadığı yeni bir sayfa daha açtı.”
Kamuoyunun ve Meclis’teki muhalefet partilerin de duruma sessiz kaldığının altını çizen Avukat Gülbahar, son olarak şunları söyledi:
“Daha birkaç yıl öncesine kadar tecavüzcülere, çocuk istismarcılarına ‘af’ dendiği anda mağdurlar, mağdur yakınları, toplumun bütünü ve muhalefet partileri ayaklanırdı. Yeri göğü inletir bu girişimleri engellerdi.” “Bugün siyasi partilerin ve toplumun kayıtsızlığı ülke olarak çok tehlikeli noktaya çocuk istismarcılarına ‘af’ gibi, kan dondurucu uygulamalara kayıtsız kalındığı yeni bir döneme geçtiğimizi gösteriyor.”
“Toplumun silkinmesi lazım, rehavete korkuya kapılacak zamanda değiliz. Başta muhalefet partileri olmak üzere tüm toplumun bu girişime karşı ses çıkarması gerekiyor. Bugün adalet bakanı yapılan düzenlemenin bir af olmadığını söylerken daha büyük affın eli kulağında yakında gündeme geleceğini itiraf etmiş oluyor.”
“Cezaevleri politik mahpuslara ayrılıyor”
“Siyasi suçlulara da af geleceği beklentisi ile iktidarın bu paralel hukuku devreye sokan pekiştiren adli suçlara af girişimlerinin kesinlikle karşısında durmak gerekiyor” diyen Gülbahar, şu noktaya dikkat çekiyor:
“Bu iktidarın siyasi suçlara af çıkarmak değil adli suçları suç olmaktan çıkarıp cezaevlerini sadece muhaliflere ayırma politikası olduğunun artık görülmesi lazım.”
“Kadın cinayetleri konusunda potansiyel failleri cesaretlendiriyor” diyerek torba yasayı eleştiren başka bir isim de İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Birsen Baş-Topaloğlu.
Baş-Topaloğlu, “Bu düzenleme yeni mağdurlar yaratacağı gibi daha önceden erkek şiddeti ile yara almış kadınların hayatını da riske atıyor” dedi.
Avukat Baş-Topaloğlu şu noktalara dikkat çekti:
“Bu düzenlemelerin adı “af” değil diyorlar fakat bunun uygulamasının af gibi algılandığını görüyoruz. Zaten şartlı tahliyelerle ilgili ciddi bir denetimsizlik ve kadınlar açısından risk vardı. Bu son düzenleme de buna benzer bir soruna neden olabilir. Bu değişiklik maalesef yeni mağdurlar yaratacağı gibi bu erkeklerin yaraladığı kadınlar ve çocuklar açısından da risk oluşturuyor.”
“Hukukta esas olan şudur, cezaların yüksek olması değil infazın uygulanması. Maalesef Türkiye’de özellikle erkek şiddeti konusunda verilen cezaların uygulanmadığını ve bu durumun potansiyel failler yarattığını görüyoruz. Failler için bu düzenlemeler caydırıcı olmuyor, cesaretlendirici oluyor. Ayrıca bu af toplumda cezasızlık olarak algılanıyor.”
Görüldüğü gibi sevgili kadınlar,
Yakın gelecek oldukça karanlık. Zor ama bu durumu aydınlığa çıkarmak gene de bizim, yani başta kadınlar olmak üzere hepimizin elinde ve görevi. El ele vermekten ve omuz omuza durmaktan, desteklemekten, dayanışmaktan başka çaremiz yok.
Dileğimiz, hiç kimse yanmadan karanlıkların aydınlığa çıkması. Kaldı ki yeterince yananımız da oldu. O halde, eyleme geçmenin tam zamanıdır. Boş durmayıp, boş oturmayacağız; tıpkı Sevgili Hülya Gülbahar’ın da dediği gibi. Kaderimize razı olmayacağız. Resmî makamları, mercileri hakkımızı almak için zorlayacağız. Hakkımızı alıncaya kadar onları rahatsız etmek boynumuzun borcudur.
Ne diyelim: Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.