YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ
Arkadaşımla birlikte, Ankara Barosu Gelincik Merkezi’nin 12. Açılış Yıl Dönümü etkinliğine gittik. Önce ‘üçümüzden Biri’ adlı bir tiyatro oyununu izledik, sonra da kadınları ve çocukları ele alan şiddet vakalarıyla ilgili bir panele katıldık. Tiyatro oyununu büyük bir keyif alarak izledik ve çok etkilendik. Bu oyunun zihnimde çağrıştırdığı bazı olayları irdelemek istedim.
Oyun başladığında, kalabalık bir kadro bekledim. Tersine bir buçuk saat boyunca tek kişi sahnedeydi ve zaman nasıl akıp geçti hiç anlamadım. Oyunda kendisi de avukat olan Sezin Baytok rol aldı. Suzie Miller’in yazdığı ve Nazlı Gözde Yolcu’nun çevirdiği ‘Üçümüzden Biri’ oyununun yapımcısı, eşi Savaş Baytok, yönetmen Özgür Avcı’ydı. Cinsel saldırı suçlarında kadının beyanının esas alınıp alınmamasını, delil olarak kullanılıp kullanılmamasını konu ediyordu. Bu oyun daha önce İstanbul’da sergilenmiş.
Korku ikliminin hüküm sürdüğü ülkemizde, kültürel etkinliklerin de bu iklimden olumsuz etkilendiğini görmek mümkün. Yerli yapım bir tiyatroda, eleştiriler aralara sıkıştırılıyor, izleyenler de ‘leb demeden leblebiyi anlı’yor tabii. Bu gerçeklerle yaşadığımız için anlamak kolay ama oyunu orijinalliğinden hayli uzaklaştırıyor. Oyunlar üzerinde eğreti duruyor. Bir de yabancı oyunların arasına sıkıştırılan mesajlar var ki orada da durum daha itici bir hal alıyor. Ne ara bu konuya geldik şeklinde düşünmekten kendini alamıyor insan. Örneğin, soğan çok pahalı şimdi. İzlediğim bir oyunda oyunun ilgisiz bir yerinde durup dururken lale soğanıyla güzel günlerin geleceğine dikkat çekiliyordu. İzlediğim ‘Sefiller’ Oyununda öyle aralara mesajlar serpiştirmeye hiç gerek kalmamıştı. Oyundaki gerçekler günümüze gayet uygun bir biçimde ele alınmıştı.
Tıpkı Sefiller oyununda olduğu gibi, izlediğimiz bu oyun da yabancı bir yapımdı. Anlatılan olaylar yalın bir şekilde gözümüzün önüne serilmişti. Biraz da izleyicinin düşünmesi ve içinde bulunduğu durumla ilgili yorumlar yapabilmesi lazım. İşte bu oyun tam da bunu yaptırabildi.
Tessa Jane Ensler savunma avukatı ve pek çok davası var. İşinde çok başarılı. Çapraz sorgulamaları çok iyi yapıyor ama karşıyla empati yapamadan. Kendini karşıya soru sormaya öyle kaptırıyor ki tacize tecavüze uğrayan kadınlar sorgulama sırasında ondan nefret ediyorlar. Tessa’nın birlikte çalıştığı iş ortağı ile iyi bir iş arkadaşlıkları var. Daha sonra aralarında duygusal bir ilişki yaşanıyor. Kısa sürede birbirlerinin evinde kalmaya başlıyorlar. Karşılıklı başlayan sevişme sırasında, Tessa’nın midesi bulanıyor ve kendisini lavaboya zor atıyor. Adam
uzaktan iyi olup olmadığını sormakla yetiniyor sadece. Sonra Tessa’yı yatağa getirip istemediği halde ağzını kapatıp konuşmasını engelliyor. Kollarıyla vücuduna bastırıp hareket etmesine de engel oluyor ve zorla birlikte oluyor. İşte o andan sonra Tessa çapraz sorguladığı kadınların düştüğü durumları, yaşadıkları duyguları bir bir anımsıyor. Kendi yaşadıklarını da üzerine ekleyince empati kurmaya başlıyor. Kadın bir mağdur olarak sonuna kadar inandığı hukuk sistemiyle yüzleşiyor.
Kaybedeceğini bildiği halde dava açıyor. Annesi ona destek oluyor. Avukatı da çok başarılı. Mahkemedeki sorgulamada kendi yaşadığı duygusal durumu çok güzel anlattı. Kendini çok iyi savundu. Beklenen gibi, aralarında daha önceden duygusal bir ilişkinin olması, adamın iş başarısını kıskandığı için böyle bir yola başvurması, davayı kaybetmesine neden oluşturdu.
Adamın hâkime saygılı davranması, kravat takması gibi mesajların sıkıştırılmasına gerek kalmadan ülkemizde kadınların yaşadığı olaylara kolayca getirebildi bizi. Bizde böyle bir dava bile açılmaz. Başta biriyle duygusal bir ilişkin varsa, istemesen de sevgilinle ya da eşinle ilişkiye girmelisin yargısı geçerli. Bunlar kadının görevi şeklinde bir algı var. Bunları değiştirmek için çabalıyoruz elbette. Bu tür olaylarda kadınları suçlamak yerine, erkeklerin de sorumluluğunun olduğunu unutmamalıyız. Sonuçta iki kişi arasında bir ilişki varsa, tarafların aldığı eşit sorumluluklar var. Aksi halde tek tarafa yüklenen sorumluluk, bir tarafın mağdurlaştırılmasını, diğer tarafın suç işleme potansiyelini artıracaktır.
Bu tür oyunları izleyerek değerlendirme yapmak, olayların daha çok aklımızda kalmasını, kendimizi geliştirmemizi sağlıyor. Oyuncu ve izleyici arasında karşılıklı bir etkileşim oluyor. Kendini olayların içinde buluyorsun. Kitap okumanın yararları tartışılmaz ama bu tür etkinliklerde duyduklarımı daha iyi özümsüyor ve içselleştirebiliyorum. Kadınları bilinçlendirme çalışmalarında böyle etkinliklerin çoğalması umuduyla.
24 Nisan 2023
Arkadaşımla birlikte, Ankara Barosu Gelincik Merkezi’nin 12. Açılış Yıl Dönümü etkinliğine gittik. Önce ‘üçümüzden Biri’ adlı bir tiyatro oyununu izledik, sonra da kadınları ve çocukları ele alan şiddet vakalarıyla ilgili bir panele katıldık. Tiyatro oyununu büyük bir keyif alarak izledik ve çok etkilendik. Bu oyunun zihnimde çağrıştırdığı bazı olayları irdelemek istedim.
Oyun başladığında, kalabalık bir kadro bekledim. Tersine bir buçuk saat boyunca tek kişi sahnedeydi ve zaman nasıl akıp geçti hiç anlamadım. Oyunda kendisi de avukat olan Sezin Baytok rol aldı. Suzie Miller’in yazdığı ve Nazlı Gözde Yolcu’nun çevirdiği ‘Üçümüzden Biri’ oyununun yapımcısı, eşi Savaş Baytok, yönetmen Özgür Avcı’ydı. Cinsel saldırı suçlarında kadının beyanının esas alınıp alınmamasını, delil olarak kullanılıp kullanılmamasını konu ediyordu. Bu oyun daha önce İstanbul’da sergilenmiş.
Korku ikliminin hüküm sürdüğü ülkemizde, kültürel etkinliklerin de bu iklimden olumsuz etkilendiğini görmek mümkün. Yerli yapım bir tiyatroda, eleştiriler aralara sıkıştırılıyor, izleyenler de ‘leb demeden leblebiyi anlı’yor tabii. Bu gerçeklerle yaşadığımız için anlamak kolay ama oyunu orijinalliğinden hayli uzaklaştırıyor. Oyunlar üzerinde eğreti duruyor. Bir de yabancı oyunların arasına sıkıştırılan mesajlar var ki orada da durum daha itici bir hal alıyor. Ne ara bu konuya geldik şeklinde düşünmekten kendini alamıyor insan. Örneğin, soğan çok pahalı şimdi. İzlediğim bir oyunda oyunun ilgisiz bir yerinde durup dururken lale soğanıyla güzel günlerin geleceğine dikkat çekiliyordu. İzlediğim ‘Sefiller’ Oyununda öyle aralara mesajlar serpiştirmeye hiç gerek kalmamıştı. Oyundaki gerçekler günümüze gayet uygun bir biçimde ele alınmıştı.
Tıpkı Sefiller oyununda olduğu gibi, izlediğimiz bu oyun da yabancı bir yapımdı. Anlatılan olaylar yalın bir şekilde gözümüzün önüne serilmişti. Biraz da izleyicinin düşünmesi ve içinde bulunduğu durumla ilgili yorumlar yapabilmesi lazım. İşte bu oyun tam da bunu yaptırabildi.
Tessa Jane Ensler savunma avukatı ve pek çok davası var. İşinde çok başarılı. Çapraz sorgulamaları çok iyi yapıyor ama karşıyla empati yapamadan. Kendini karşıya soru sormaya öyle kaptırıyor ki tacize tecavüze uğrayan kadınlar sorgulama sırasında ondan nefret ediyorlar. Tessa’nın birlikte çalıştığı iş ortağı ile iyi bir iş arkadaşlıkları var. Daha sonra aralarında duygusal bir ilişki yaşanıyor. Kısa sürede birbirlerinin evinde kalmaya başlıyorlar. Karşılıklı başlayan sevişme sırasında, Tessa’nın midesi bulanıyor ve kendisini lavaboya zor atıyor. Adam
uzaktan iyi olup olmadığını sormakla yetiniyor sadece. Sonra Tessa’yı yatağa getirip istemediği halde ağzını kapatıp konuşmasını engelliyor. Kollarıyla vücuduna bastırıp hareket etmesine de engel oluyor ve zorla birlikte oluyor. İşte o andan sonra Tessa çapraz sorguladığı kadınların düştüğü durumları, yaşadıkları duyguları bir bir anımsıyor. Kendi yaşadıklarını da üzerine ekleyince empati kurmaya başlıyor. Kadın bir mağdur olarak sonuna kadar inandığı hukuk sistemiyle yüzleşiyor.
Kaybedeceğini bildiği halde dava açıyor. Annesi ona destek oluyor. Avukatı da çok başarılı. Mahkemedeki sorgulamada kendi yaşadığı duygusal durumu çok güzel anlattı. Kendini çok iyi savundu. Beklenen gibi, aralarında daha önceden duygusal bir ilişkinin olması, adamın iş başarısını kıskandığı için böyle bir yola başvurması, davayı kaybetmesine neden oluşturdu.
Adamın hâkime saygılı davranması, kravat takması gibi mesajların sıkıştırılmasına gerek kalmadan ülkemizde kadınların yaşadığı olaylara kolayca getirebildi bizi. Bizde böyle bir dava bile açılmaz. Başta biriyle duygusal bir ilişkin varsa, istemesen de sevgilinle ya da eşinle ilişkiye girmelisin yargısı geçerli. Bunlar kadının görevi şeklinde bir algı var. Bunları değiştirmek için çabalıyoruz elbette. Bu tür olaylarda kadınları suçlamak yerine, erkeklerin de sorumluluğunun olduğunu unutmamalıyız. Sonuçta iki kişi arasında bir ilişki varsa, tarafların aldığı eşit sorumluluklar var. Aksi halde tek tarafa yüklenen sorumluluk, bir tarafın mağdurlaştırılmasını, diğer tarafın suç işleme potansiyelini artıracaktır.
Bu tür oyunları izleyerek değerlendirme yapmak, olayların daha çok aklımızda kalmasını, kendimizi geliştirmemizi sağlıyor. Oyuncu ve izleyici arasında karşılıklı bir etkileşim oluyor. Kendini olayların içinde buluyorsun. Kitap okumanın yararları tartışılmaz ama bu tür etkinliklerde duyduklarımı daha iyi özümsüyor ve içselleştirebiliyorum. Kadınları bilinçlendirme çalışmalarında böyle etkinliklerin çoğalması umuduyla.
24 Nisan 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.