YAZAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Aylardır annelik ve kutsallık üzerine düşünüyorum aslında. Etrafımda yaptığım gözlemler fazlasıyla soru işareti uyandırıyor beynimde.
26 Eylül 2022 tarihinde “Müge Anlı ile Tatlı Sert” programında rastladım Melisa İlhan ve Can Erbay’a. Kaybolan iki kızlarını arıyorlardı. Olayın örüntüsü ilginçti gerçekten.
İki kız çocuğunu alan anne Melisa önce kendi ailesinin yanına taşınır. Daha sonra ortaokuldan arkadaşı olan Gamze takma adını kullanan Muhabbet Toz da zaman zaman annesinin evine gelip Melisa ile birlikte kalır. Ailesi ve Melisa arasında belli anlaşmazlıklar çıkınca Gamze arkadaşına çocuklarla birlikte kendi evlerine taşınmalarını önerir. “Nasıl olsa ben de yalnız yaşıyorum, birlikte kalırız ve çocuklara bakarız” der. “Emlakçılık ofisim var, birlikte çalışırız” diye devam eder. Önceleri Mehmet hiç ortada yoktur. Melisa çocukları alır ve o eve taşınır. Daha sonra çıkar ortaya Mehmet. Gamze’nin erkek arkadaşı olarak tabii ki.
Peki Melisa neden annesinin evinde kalmaya devam etmez? Bazı problemler yaşadığına dair söylemlerini yok saymamak gerekir elbette ama biri bir buçuk, biri de üç yaşında olan iki çocukla beraberken ufak tefek sorunları umursayıp annesinin evini terk etmesi gerekir mi? Bu tartışmaya açıktır bence.
Böyle büyük bir riski almaya değmiş mi görelim bakalım.
Bir ay süre geçtikten sonra iki kız çocuğu, annenin elinden Gamze ve Mehmet tarafından alınır. Aynı kişiler tarafından Melisa para karşılığı seks yapmaya zorlanır. Yüzü kapalı olarak fotoğrafları internette yayınlanır. Fiyatlarla ilgili pazarlıklar arkadaşı Gamze tarafından yapılır. İlk önce günde 5000 TL kazandığı takdirde çocuklarını görebiliyordur.
Daha sonra günde 20 -25 kişiyle birlikteliklere zorlanır. Önce sık sık çocukları yanına getirilir. Çocuklarını gördüğünde yüzlerinde ve vücutlarındaki morlukları fark eder. “Krem sürüyorduk, geçiyordu.” diye anlatıyordu yayında.
Herhangi bir şikâyet girişiminde bulunmaz. “Bu çocuklar niye bu durumda?” diye sorduğunda Gamze ve Mehmet tarafından kendisine verilen cevap anlamsızdır. “Ben de de oluyor bu morluklar, hava soğuk üşütmüştür.” diye açıklama yaparlar. Bu Melisa için yeterli olur.
En son Mart Ayı 2022 yılında kızlarını görür. Altı aydır çocuklar ortada yoktur. Gamze ve Mehmet “Bakıcıya verdik, sen rahat çalış” diye gerekçelerini de hazırlamışlardır zaten.
Bu arada eski eşinin evinden ayrılırken seksen bin TL değerinde altını da götürmüştür Melisa. Eski eşi ve kayınvalidesi Melisa’nın ailesinin yanından ayrılmasından kaygılanırlar ama “Herhalde bizim evden götürdüğü parayla bir yaşam kurdu” diye düşünürler.
Baba ve babaanne çocukları görmek için çaba gösterseler de Melisa sürekli onlardan ‘Can güvenliğim yok!’ gerekçesiyle şikayetçi olur. Çocuklarla iletişim kurmalarını engellemek için uzaklaştırma kararları aldırır.
Altı aydır çocuklarını göremeyen anne, çaresiz kalınca sosyal medya üzerinden eski eşine ulaşır. Durumu açık açık anlatır. “Can güvenliğim yok!” diyerek, haklarında uzaklaştırma kararları aldırdığı kişilerin evine sığınır yine. Eski eşiyle beraber televizyon programına başvururlar.
Yayını izleyen bir kadın telefonla programa bağlandı. Kızlardan küçük olan Naime Ceyda’nın kendisinde olduğunu açıkladı. Melisa diye bir kadın tarafından kendisine çocuğun verildiğini söyledi. Tabii ki getiren Melisa değildir. Takma ad olarak Gamze’yi kullanan, asıl adı da Muhabbet Toz olan kadın getirmiştir çocuğu bakıcıya. Yayına katıldığında büyük bir şaşkınlık içindeydi küçük kıza bakan Kiraz Hanım. Çocuğu getiren kişinin kendisine hemşire olduğunu söylediğini, eşinden yeni ayrıldığını, para kazanmak için çok fazla nöbet tuttuğundan dolayı çocuğu teslim etmek zorunda kaldığını anlatmıştı. Emniyet küçük kızı bakıcıdan aldı.
Üç yaşında olan büyük kızın peşine düştü bu defa ekipler. Mehmet ve Gamze birlikte çalıştırdıkları emlak ofisinde yakalandı. Daha sonra yine kendilerine ait olan giyim mağazasına götürüldüler. İşte asıl o zaman korkunç manzarayla karşılaşıldı. Arka kısımda, bodrum katta, derin dondurucu olarak kullandıkları yerde üç yaşındaki kızın cansız bedeni bulundu. Tarifsiz bir duygu seli yaşandı. Kabul edilebilir bir durum değildi bu. Küçücük bir çocuktan ne istenebilirdi? Bedeninde yoğun olarak fiziksel şiddet izlerine rastlandı. Kim bilir kaç gündür dondurucuda tutuluyordu bu masum yavru. Bakıcıdan alınan diğer çocukta da fiziksel morluklar, işkence izleri tespit edildi.
Olup bitenler karşısında telefona bağlanan babaanne ve hala feryatlara boğuldu. Ya Melisa ne yapıyordu sizce? Sadece ve sadece savunmadaydı. Kendini ve haklılığını kanıtlama kaygısı içindeydi.
Kayıtsızlığı, tepkisizliği herkesi şaşırttı. Zaten altı aydır kızlarını hiç görememesine rağmen nasıl sessiz kalabilmişti? Hiç mi yakınında polis karakolu yoktu? Kendisi seks yapmaya zorlanıyordu. Bu konudaki çaresizliği anlaşılabilirdi elbet ama bu işi yaparken sürekli sokaklardaydı. Hiç mi yardım isteyemezdi? Böyle bir durumda kaç anne susup otururdu acaba? Söz konusu olan çocuklar olunca bu kadar geç kalmak kabul edilebilir olmuyor. Altı aydır can parçalarını göremiyordu. Başlarına ne geldiğinden haberi yoktu. Nasıl
nefes alıp veriyordu? Aynı zamanda ayrıldığı eşinden ve onun ailesinden hiç tehdit almadığı halde acımasızca şikayetçi olmaya devam ediyordu. Düşünün çocukları ortada yok. Kızlarının babasıyla boşanma davası var. Melisa mahkemeye çocuğunu görmemesine sebep olan kişi Mehmet ile geliyor.
Büyük kız Lina Nazlı’nın başına gelenler öğrenilince, küçük kız Naime Ceyda devlet korumasına alındı. Daha sonra baba tarafından velayeti alındı ve çocuk babaanne ile birlikte yaşanılan eve getirildi. Şimdi kız çocuğuna babaanne bakıyor.
12 Ocak 2023 tarihinde yeniden anne Melisa yayına katıldı. Çocuğunu göremediğini, kendisine getirilmediğini vurguladı. Önce programa bağlanan, daha sonraki gün de yayına katılan babaanne, “Doğrudur çocuğu onunla yalnız bırakamam Ancak annesi veya Melisa beni arayıp çocuğu görmek isterse, ben kızı alıp onların evine gidip vakit geçirmelerine yardımcı olurum.” dedi. “Bir torunumu kaybettim. Bunu da kaybetmeyi göze alamam.” diye devam etti sözlerine.
Evet Melisa şimdi ailesinin yanında ama yarın ne yapacağı belli olur mu diye korkularını belirtti. Babaanne Sevim küçük yaşta annesini kaybettiği için kardeşlerine bakmak zorunda kalmış bir kadın. 22 yaşında, bu defa da eşi vefat ettiğinde beş çocuğunun sorumluluğunu tek başına üstlenmiş.
Yıllarca Gaziantep’te sanayi bölgesinde bir firmada aşçılık yaptığını söyledi. “Ben de anneydim, beş çocuğu tek başıma büyüttüm.” dedi. Çok büyük zorluklar yaşadığından söz etti. “Ancak konu evlat olunca her şeye katlanılır.” diye devam etti.
Anlamlandıramıyordu Melisa’nın altı aylık sessizliğini. “Söz konusu kendi çocuğu olunca insan karşısındaki kişiyi parçalar yine susamaz.” diyordu. Sunucu Sevim Hanım’a “Çok dayı dayı yürüdünüz.” dediğinde, cevabı düşündürdü: “Ben bu hayatta her zaman gardımı almak zorundayım, binlerce erkeğin içinde çalışıyorum, kimse bana yanlış gözle bakmasın diye içim kan ağlasa da evlatlarım için gücümü kuşanmak zorundayım.” şeklinde konuştu.
Şimdi soruyorum sizlere, Melisa’nın davranışları kutsal annelik kavramını tartışmaya açmıyor mu? Televizyon kanallarında gördüğüm birçok annelik örnekleri beni dehşete düşürüyor. Bir kadın nasıl olur da çocuklarından altı ay haber almadan susabilir? Her gün dışarıda olmasına rağmen hiçbir resmi kuruma başvurmaması nasıl açıklanır?
Hiçbir zaman çocuk bakımının sadece annenin sorumluluğunda olduğunu düşünenlerden olmadım. Kadınlar asla olumsuz yaşam koşullarına katlanmamalı elbet. Şiddete, ihanete, psikolojik zorbalığa kimse tahammül etmemeli. Sadece anlaşmazlıklar bile önemli bir boşanma sebebidir kuşkusuz. Çocuklar var diye olumsuzluklara rağmen evliliğe devam etmek daha sonra o evlatlara da büyük yük oluşturur çünkü. Mutsuz olduğu için ayrılan kadın, eğer çocukları varsa ve onları yanına alarak çıktıysa evden, yüz defa düşünmeli. Hayatına rasgele kişileri almamalı.
Yüksek sesle düşünüyorum. Ben olsam, dolaylı olarak da olsa benim sorumsuz davranışlarım nedeniyle bir çocuğum yaşamını kaybetse vicdan azabından kahrolurdum. Suçluluk duygusuyla diğer çocuğu bana göstermeyen, korkan o insanları da anlamaya çalışırdım.
Elbette Melisa’nın hayatta olan diğer kızını görme hakkı olmalı ama bunca olaydan sonra bu aileye kendini toparlaması için bir süre verilmemeli mi?
Çocuklarımızın hak ettikleri gibi onlara kıymet veren, saygı duyan anne ve babalarla büyüyeceği günlerin gelmesi umuduyla.
19 Ocak 2023
Aylardır annelik ve kutsallık üzerine düşünüyorum aslında. Etrafımda yaptığım gözlemler fazlasıyla soru işareti uyandırıyor beynimde.
26 Eylül 2022 tarihinde “Müge Anlı ile Tatlı Sert” programında rastladım Melisa İlhan ve Can Erbay’a. Kaybolan iki kızlarını arıyorlardı. Olayın örüntüsü ilginçti gerçekten.
İki kız çocuğunu alan anne Melisa önce kendi ailesinin yanına taşınır. Daha sonra ortaokuldan arkadaşı olan Gamze takma adını kullanan Muhabbet Toz da zaman zaman annesinin evine gelip Melisa ile birlikte kalır. Ailesi ve Melisa arasında belli anlaşmazlıklar çıkınca Gamze arkadaşına çocuklarla birlikte kendi evlerine taşınmalarını önerir. “Nasıl olsa ben de yalnız yaşıyorum, birlikte kalırız ve çocuklara bakarız” der. “Emlakçılık ofisim var, birlikte çalışırız” diye devam eder. Önceleri Mehmet hiç ortada yoktur. Melisa çocukları alır ve o eve taşınır. Daha sonra çıkar ortaya Mehmet. Gamze’nin erkek arkadaşı olarak tabii ki.
Peki Melisa neden annesinin evinde kalmaya devam etmez? Bazı problemler yaşadığına dair söylemlerini yok saymamak gerekir elbette ama biri bir buçuk, biri de üç yaşında olan iki çocukla beraberken ufak tefek sorunları umursayıp annesinin evini terk etmesi gerekir mi? Bu tartışmaya açıktır bence.
Böyle büyük bir riski almaya değmiş mi görelim bakalım.
Bir ay süre geçtikten sonra iki kız çocuğu, annenin elinden Gamze ve Mehmet tarafından alınır. Aynı kişiler tarafından Melisa para karşılığı seks yapmaya zorlanır. Yüzü kapalı olarak fotoğrafları internette yayınlanır. Fiyatlarla ilgili pazarlıklar arkadaşı Gamze tarafından yapılır. İlk önce günde 5000 TL kazandığı takdirde çocuklarını görebiliyordur.
Daha sonra günde 20 -25 kişiyle birlikteliklere zorlanır. Önce sık sık çocukları yanına getirilir. Çocuklarını gördüğünde yüzlerinde ve vücutlarındaki morlukları fark eder. “Krem sürüyorduk, geçiyordu.” diye anlatıyordu yayında.
Herhangi bir şikâyet girişiminde bulunmaz. “Bu çocuklar niye bu durumda?” diye sorduğunda Gamze ve Mehmet tarafından kendisine verilen cevap anlamsızdır. “Ben de de oluyor bu morluklar, hava soğuk üşütmüştür.” diye açıklama yaparlar. Bu Melisa için yeterli olur.
En son Mart Ayı 2022 yılında kızlarını görür. Altı aydır çocuklar ortada yoktur. Gamze ve Mehmet “Bakıcıya verdik, sen rahat çalış” diye gerekçelerini de hazırlamışlardır zaten.
Bu arada eski eşinin evinden ayrılırken seksen bin TL değerinde altını da götürmüştür Melisa. Eski eşi ve kayınvalidesi Melisa’nın ailesinin yanından ayrılmasından kaygılanırlar ama “Herhalde bizim evden götürdüğü parayla bir yaşam kurdu” diye düşünürler.
Baba ve babaanne çocukları görmek için çaba gösterseler de Melisa sürekli onlardan ‘Can güvenliğim yok!’ gerekçesiyle şikayetçi olur. Çocuklarla iletişim kurmalarını engellemek için uzaklaştırma kararları aldırır.
Altı aydır çocuklarını göremeyen anne, çaresiz kalınca sosyal medya üzerinden eski eşine ulaşır. Durumu açık açık anlatır. “Can güvenliğim yok!” diyerek, haklarında uzaklaştırma kararları aldırdığı kişilerin evine sığınır yine. Eski eşiyle beraber televizyon programına başvururlar.
Yayını izleyen bir kadın telefonla programa bağlandı. Kızlardan küçük olan Naime Ceyda’nın kendisinde olduğunu açıkladı. Melisa diye bir kadın tarafından kendisine çocuğun verildiğini söyledi. Tabii ki getiren Melisa değildir. Takma ad olarak Gamze’yi kullanan, asıl adı da Muhabbet Toz olan kadın getirmiştir çocuğu bakıcıya. Yayına katıldığında büyük bir şaşkınlık içindeydi küçük kıza bakan Kiraz Hanım. Çocuğu getiren kişinin kendisine hemşire olduğunu söylediğini, eşinden yeni ayrıldığını, para kazanmak için çok fazla nöbet tuttuğundan dolayı çocuğu teslim etmek zorunda kaldığını anlatmıştı. Emniyet küçük kızı bakıcıdan aldı.
Üç yaşında olan büyük kızın peşine düştü bu defa ekipler. Mehmet ve Gamze birlikte çalıştırdıkları emlak ofisinde yakalandı. Daha sonra yine kendilerine ait olan giyim mağazasına götürüldüler. İşte asıl o zaman korkunç manzarayla karşılaşıldı. Arka kısımda, bodrum katta, derin dondurucu olarak kullandıkları yerde üç yaşındaki kızın cansız bedeni bulundu. Tarifsiz bir duygu seli yaşandı. Kabul edilebilir bir durum değildi bu. Küçücük bir çocuktan ne istenebilirdi? Bedeninde yoğun olarak fiziksel şiddet izlerine rastlandı. Kim bilir kaç gündür dondurucuda tutuluyordu bu masum yavru. Bakıcıdan alınan diğer çocukta da fiziksel morluklar, işkence izleri tespit edildi.
Olup bitenler karşısında telefona bağlanan babaanne ve hala feryatlara boğuldu. Ya Melisa ne yapıyordu sizce? Sadece ve sadece savunmadaydı. Kendini ve haklılığını kanıtlama kaygısı içindeydi.
Kayıtsızlığı, tepkisizliği herkesi şaşırttı. Zaten altı aydır kızlarını hiç görememesine rağmen nasıl sessiz kalabilmişti? Hiç mi yakınında polis karakolu yoktu? Kendisi seks yapmaya zorlanıyordu. Bu konudaki çaresizliği anlaşılabilirdi elbet ama bu işi yaparken sürekli sokaklardaydı. Hiç mi yardım isteyemezdi? Böyle bir durumda kaç anne susup otururdu acaba? Söz konusu olan çocuklar olunca bu kadar geç kalmak kabul edilebilir olmuyor. Altı aydır can parçalarını göremiyordu. Başlarına ne geldiğinden haberi yoktu. Nasıl
nefes alıp veriyordu? Aynı zamanda ayrıldığı eşinden ve onun ailesinden hiç tehdit almadığı halde acımasızca şikayetçi olmaya devam ediyordu. Düşünün çocukları ortada yok. Kızlarının babasıyla boşanma davası var. Melisa mahkemeye çocuğunu görmemesine sebep olan kişi Mehmet ile geliyor.
Büyük kız Lina Nazlı’nın başına gelenler öğrenilince, küçük kız Naime Ceyda devlet korumasına alındı. Daha sonra baba tarafından velayeti alındı ve çocuk babaanne ile birlikte yaşanılan eve getirildi. Şimdi kız çocuğuna babaanne bakıyor.
12 Ocak 2023 tarihinde yeniden anne Melisa yayına katıldı. Çocuğunu göremediğini, kendisine getirilmediğini vurguladı. Önce programa bağlanan, daha sonraki gün de yayına katılan babaanne, “Doğrudur çocuğu onunla yalnız bırakamam Ancak annesi veya Melisa beni arayıp çocuğu görmek isterse, ben kızı alıp onların evine gidip vakit geçirmelerine yardımcı olurum.” dedi. “Bir torunumu kaybettim. Bunu da kaybetmeyi göze alamam.” diye devam etti sözlerine.
Evet Melisa şimdi ailesinin yanında ama yarın ne yapacağı belli olur mu diye korkularını belirtti. Babaanne Sevim küçük yaşta annesini kaybettiği için kardeşlerine bakmak zorunda kalmış bir kadın. 22 yaşında, bu defa da eşi vefat ettiğinde beş çocuğunun sorumluluğunu tek başına üstlenmiş.
Yıllarca Gaziantep’te sanayi bölgesinde bir firmada aşçılık yaptığını söyledi. “Ben de anneydim, beş çocuğu tek başıma büyüttüm.” dedi. Çok büyük zorluklar yaşadığından söz etti. “Ancak konu evlat olunca her şeye katlanılır.” diye devam etti.
Anlamlandıramıyordu Melisa’nın altı aylık sessizliğini. “Söz konusu kendi çocuğu olunca insan karşısındaki kişiyi parçalar yine susamaz.” diyordu. Sunucu Sevim Hanım’a “Çok dayı dayı yürüdünüz.” dediğinde, cevabı düşündürdü: “Ben bu hayatta her zaman gardımı almak zorundayım, binlerce erkeğin içinde çalışıyorum, kimse bana yanlış gözle bakmasın diye içim kan ağlasa da evlatlarım için gücümü kuşanmak zorundayım.” şeklinde konuştu.
Şimdi soruyorum sizlere, Melisa’nın davranışları kutsal annelik kavramını tartışmaya açmıyor mu? Televizyon kanallarında gördüğüm birçok annelik örnekleri beni dehşete düşürüyor. Bir kadın nasıl olur da çocuklarından altı ay haber almadan susabilir? Her gün dışarıda olmasına rağmen hiçbir resmi kuruma başvurmaması nasıl açıklanır?
Hiçbir zaman çocuk bakımının sadece annenin sorumluluğunda olduğunu düşünenlerden olmadım. Kadınlar asla olumsuz yaşam koşullarına katlanmamalı elbet. Şiddete, ihanete, psikolojik zorbalığa kimse tahammül etmemeli. Sadece anlaşmazlıklar bile önemli bir boşanma sebebidir kuşkusuz. Çocuklar var diye olumsuzluklara rağmen evliliğe devam etmek daha sonra o evlatlara da büyük yük oluşturur çünkü. Mutsuz olduğu için ayrılan kadın, eğer çocukları varsa ve onları yanına alarak çıktıysa evden, yüz defa düşünmeli. Hayatına rasgele kişileri almamalı.
Yüksek sesle düşünüyorum. Ben olsam, dolaylı olarak da olsa benim sorumsuz davranışlarım nedeniyle bir çocuğum yaşamını kaybetse vicdan azabından kahrolurdum. Suçluluk duygusuyla diğer çocuğu bana göstermeyen, korkan o insanları da anlamaya çalışırdım.
Elbette Melisa’nın hayatta olan diğer kızını görme hakkı olmalı ama bunca olaydan sonra bu aileye kendini toparlaması için bir süre verilmemeli mi?
Çocuklarımızın hak ettikleri gibi onlara kıymet veren, saygı duyan anne ve babalarla büyüyeceği günlerin gelmesi umuduyla.
19 Ocak 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.