eminekamci@hotmail.com
Açık kahverengi saçlarını toplamış, üzerinde siyah montuyla, açık alanda, gülümsüyor.
Söyleşiyi yapan: Emine Kamçı

Emine: Merhaba umudun kadınları dinleyicilerimiz. Bu ay da yeni bir konuğumuz var Arıkovanı’nda. Berna Toyran. Hoş geldin Berna; bize biraz kendini tanıtabilir misin?

Berna: Merhaba; ben Berna Toyran. Evliyim; iki çocuk annesiyim; 53 yaşındayım; İzmir Çamlaraltı Lisesi mezunuyum.

Emine: Senin bir kütüphane serüvenin olduğunu biliyoruz. Bunun en yakın tanığı da benim. Kütüphaneye nasıl geldin; nasıl başladın; oradakilerle nasıl tanıştın; bunlardan bahseder misin?

Berna: Doksanlı yılların başıydı. Bir televizyon programında Atatürk İl Halk Kütüphanesi’nde görme engelliler için gören okuyuculara ihtiyaç olduğunu izledim. Hemen ertesi gün oraya gittim ve görme engelli arkadaşlarımla tanıştım. Bayağı bir heyecanlı ve şaşkınlık içindeydim. Çünkü ilk defa o kadar başarılı o kadar yetenekli görme engelli insanlarla karşılaşmıştım. Akşam eve geldiğimde eşim bana: “Ne yaptın bugün?” diye sordu. O da heyecanlıydı; benim görüşlerimi merak ediyordu. Ben de “asıl kör olan bizmişiz!” dedim. Çok yetenekli olmanız beni şaşırtmıştı. Yıllar sonra yine bir televizyon programında görme engelli bir öğretmenden söz ediliyordu. Bu öğretmenin öğrencilerinin velileri tarafından imza toplanarak kendi çocuklarına öğretmenlik yapmalarını istemiyorlardı. İmza toplama gerekçeleri de buydu. Bunun üzerine, o yörenin valisi, “Kör olan biziz; kör olan sizsiniz!” diyordu. Eşim de hemen bana dönüp, “Vali olacak kadınmışsın!” Dedi. Bu benim için hoş bir anıydı. Kütüphanedeki çalışmalarımıza gelince: biz hem birlikte çalışıyorduk hem de bilgi alışverişinde bulunuyorduk. Ben normal kitaptan hikâyeler ya da romanlar okuyordum, görme engelli arkadaşlarım da bunları kendi özel daktilolarıyla kabartmaya çeviriyorlardı. Doksanlı yıllarda bu işler çok daha zordu. Şimdiki gibi bilgisayarla yapılmıyordu. Öyle ki iğneyle kuyu kazmak gibi bir şeydi bizimki ama çalışırken çok keyif alıyorduk.

Emine: Benim anımsadığım kadarıyla bir uğraşın daha vardı. Yanılmıyorsam ‘Açev’ çalışmasıydı bu. Biraz da bundan söz eder misin?

Berna: Tabii ki ederim. Açev’de üç yıl gönüllü çalıştım. Orada neler yaptığıma gelince: eğitim düzeyi düşük semtlerde kadınların çocuklarıyla ilgilendim Burada bir oyun odası vardı; Anneler eğitim alırken ben de onların çocuklarıyla ilgileniyordum. Bunlar üç-altı yaş grubunda çocuklardı. Birlikte resimler yapıyor, çeşitli oyunlar oynuyorduk. Vaktimiz güzel geçiyordu. Pandemi dolayısıyla bu etkinliğe ara vermek durumunda kaldık.

Emine: Asıl seni yapmış olduğun bir iş var Berna. Biraz bundan da söz edelim mi? bu iş sana ekonomik anlamda destek de sunuyor. Bunu da biraz anlatır mısın?

Berna: Tabii. On yıl kadar da ayakkabıcılık yapmıştım. Daha sonra kapatmak zorunda kaldım. Bundan önce eğitim gördüğüm için yemek işlerine giriştim.

Emine: Peki neden dükkânı kapattın?

Berna: ekonomik nedenler. Koşullar çok zordu. Dükkân bütün günümü alıyordu ve iş fazla olmuyordu. Daha sonra da yemek işine başladım. Bu konuda da kendimi yeterli gördüm. Yemek yapmayı da çok seviyordum.

Emine: Peki bu işi nasıl yürütüyordun? Evde destekçin var mıydı?

Berna: Evde en destekçim eşimdi. Birlikte mantılar yapıyoruz. Sağ olsun, benim sıkışık olduğum, onun boş olduğu saatlerde bana yardımcı oluyordu. Hala da oluyor.

Emine: Gerçekten o eşi kutlamak gerekir.

Berna: Teşekkür ederim. Aynı işlere yine devam ediyorum. Bunları yapıyor olmak beni çok mutlu ediyor.

Emine: Peki bunları ne şekilde yürütüyordun? Yani evden mi gelip alıyorlardı, siz mi götürüyordunuz?

Berna: Sipariş almadan hiçbir şey yapmıyorum. Telefon ediyorlar, neyi ne kadar istediklerini söylüyorlar; çoğunlukla da ben götürüyorum. Gelip evden de alıyorlar; bu şekilde çalışıyorum.

Emine: ben şunu da biliyorum; sen bu çalışmaların sayesinde sigortanı ödeyip emekli de oldun. Bu da bir kadın için güzel bir kazanç.

Berna: teşekkür ederim. Bu arada, Konak ve Aydın Efeler ilçelerinde çeşitli yemek yarışmalarına katıldım. İkincilik ödülüm var.

Emine: Evet Berna bütün bu anlattıklarından başka Berna kendine ayıracak bir zaman bulabiliyor mu? Yani sadece kendinle ilgilineler yapabiliyorsun?

Berna: Evet, zaman bulabiliyorum. bir yıldır Narlıdere Halk Eğitim’de halk oyunları kursiyeriyim. Bundan çok zevk alıyorum. Oradaki arkadaşlarımı da çok seviyorum. 12 kişilik. Çok güzel bir grubumuz var. Hatta yutupa 18 dakikalık bir oyun da yükledik. Önümüzdeki yıl da tiyatro kursu için başvuruda bulundum. Bu arada, yemek yaparken yutuptan sesli yayınları da takip ediyorum. Romanlar, şiirler dinliyorum. Bunları dinlemekten büyük keyif alıyorum. Böylece yemek yapmak daha eğlenceli oluyor.

Emine: Evet Bernacığım; bütün işini gücünü bırakıp buralara kadar geldiğin için benimle zaman geçirdiğin için bu güzel söyleşiyi bize kazandırdığın için çok çok teşekkür ediyorum kendim ve dergimiz adına.

Berna: Asıl ben çok teşekkür ederim; çok keyifliydi seninle sohbet etmek. Bundan sonraki çalışmalarınızda da başarılar diliyorum.

Emine: Çok teşekkürler.

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.