selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Bu bir ahşap beşik. Oyma desenlerle süslenmiş. Yan tarafları yuvarlak ve açık desenli. Üst kısmında bir tutamak var. Alt kısmı düz ve sade. Rengi koyu kahverengi.

Ülkemizde gün geçmiyor ki bir bebeğe cami avlusunda, bir parkta rastlanmasın. Hatta zaman zaman öldürülen bebekleri çöp kutularında bulmak bile mümkün ne yazık ki. Kuşkusuz ki yurdumuzda hâkim olan muhafazakâr anlayış, ataerkil düzen buna büyük bir zemin hazırlamakta. Ailesinden korkan kız çocukları çaresiz kalıyor. İlişkisinden bile bahsedemeyen kadınlar hamileliğini söyleyebilir mi? Hatırlıyorum da birkaç sene önce küçük bebeğini evde bırakan sınıf öğretmeni Seçil Müge Doğanay ailesinin yanına gitmiş, 9 gün orada kalmış, bebek açlıktan ölmüştü. Kabul edilebilir bir durum değil bu. Hak vermek de mümkün değil. 



Neydi açıklaması peki? İlk evliliğini sorunlu bitirdiğini, ailesinin yeniden evlenmesine karşı çıktığını anlatan Doğanay, hamile kaldığını çok geç öğrendiğini, uzun süre doğurup doğurmama konusunda kararsız kaldığını ve ailesinden korktuğunu ifade etti. Nihayetinde doğum yapmaya karar verdiğini anlatan Doğanay, bayram tatili için ailesinin kendisini ısrarla Hatay’a çağırdığını belirterek, şunları söyledi:



“Bebeğimi kimseye bırakamazdım. Ailemin yanına gitmemek için bahaneler uydurdum ama özellikle annem ısrar etti. ‘Birkaç gün Hatay’da kalır hemen dönerim’ diye düşündüm. Hatay’a gideceğim gün oğluma iki biberon mama yaptım. Mamayı birkaç saat arayla yedirdim. Altını değiştirip beşiğine bıraktım. Üşümesin diye üstünü örttüm. Evden çıkarken uyuyordu. Karnı acıksa dahi ağlar ağlar yeniden uyur diye düşündüm. Ailemin yanına oğlumla gitseydim beni öldürebilirlerdi. Evde bırakmak zorundaydım. Bebeğime bir şey olmaması için dua ettim. Ama oradayken ailem tatilin sonuna kadar kalmam konusunda ısrar etti. Eve döndüğümde bebeğime mama yaptım, kucağıma aldığımda tepki vermediğini gördüm. Hastaneye götürdüğümde öldüğünü öğrendim.” Bu olaydan sonra katil anne, vicdansız kadın başlıkları manşetleri süsledi. Oysa o bebeği hiç kabullenmeyen, nüfusuna bile alma gereği duymayan, hamileliği öğrenince, “Farklı kültürlere aitiz” diyerek Seçil’i terk eden, polis baba tırnak ucu kadar eleştirilmedi. 



Hollanda’da bebeğiyle ilgili tereddüt yaşayan annelerle ilgili farklı bir çözüm üretildi. Bazı Hastanelerde bebek yetim odaları kuruldu. 2023 yılı kasım itibarıyla bu odalar 13 oldu.



Savunmasız kadınlara gebelik ve annelik sürecinde destek olmayı amaçlayan Beschermde Wieg (Korunmuş Beşik) adlı Vakıf, bu sayının daha da arttırılmasını amaçlıyor.



Bu uygulama, çöp konteyneri, kafe tuvaleti ya da sokağa terkedilmiş bebek vakalarını önlemek amacıyla Beschermde Wieg tarafından geliştirildi.



Hükümetin de desteğiyle ilk kez 2016 yılında, ülkenin kuzeyindeki Groningen kenti hastanesinde ilk yetim odası açıldı.



Daha sonra birçok kentteki hastanede benzer bir uygulama hayata geçirildi. Vakfa göre kimsesizler odası, tecavüz, aile içi ilişki ya da herhangi bir nedenden dolayı istemeden hamile kalan kadınlar için “son çare” olarak planlandı.



Bir anne istemediği ya da bakamayacak durumda olduğu bebeğini bırakmak için hastanedeki yetimler odasına girdiğinde kapı otomatik olarak kapanıyor.



O sırada, görevli hemşireye odanın kullanıldığına dair bir sinyal gönderiliyor.



Anne, kimseyle muhatap olmadan bebeğini odadaki beşiğe koyup oradan ayrılabiliyor.



Ya da bebeğiyle iletişimini sürdürmek isterse, dahili telefon aracılığıyla görevli personelle iletişime geçip, bilgilerini verebiliyor.



Kimsesiz bebek bu süreçte koruyucu aile yanına veriliyor. Üç ay sonra anneyle iletişime geçilerek, çocuğunu istemediğinden emin olup olmadığı soruluyor.



Anne kararını değiştirmezse, bebek, Çocuk Koruma Kurumu tarafından uygun bir adaya evlatlık veriliyor.



Eğer anne isterse, yılda bir kez çocuğu ve onun yeni ailesiyle bir araya gelebiliyor.



Hastanelerde, bebeği 5-10 dakika içinde odadan alacak ebeler, 24 saat boyunca görev yapıyor. Yetim odaları, çaresiz anneler tarafından yılda en az iki kez kullanılıyor.



Eğer anne üç ay sonra bebeğini bırakmaktan vazgeçerse, ikisinin birlikte yaşayabileceği bir ortam sağlanması için Vakıf devreye giriyor.



Bu özellikle evsiz ya da sosyal açıdan korumasız kadınların yaşadığı bir sorun.



Christine takma adıyla Hollandalı kamu yayıncısı NOS’a konuşan bir kadın, evsizken hamile kaldığını belirterek, çocuğunu hastanelerdeki yetim odasına bırakmayı düşündüğünü söylüyor.



Hollandalı kadın, "Çocuğunuz için en iyisini istiyorsunuz ama bu mümkün değilse, o zaman ne yapacaksınız?" diyor.



Linda dergisine konuşan Beschermde Wieg’in müdürü Kitty Nusteling’e göre yetim odaları, anneler için en son çare.



Vakıf olarak, odaların boş kalmasını ve annelerin çocukların annelerin yanında büyümesinden yana olduklarını belirten Nusteling, “Ama yine de her hastanede böyle bir oda olsun istiyoruz. Anneler böylece kendilerini yalnız hissetmiyorlar. Odalar tabuyu yıkıyor. Annenin sırrı da çocuğu gibi bizde güvende.” diye konuştu.



Zor durumdaki anne adayları için 24 saat hizmet veren bir acil durum hattı oluşturduklarını belirten Nusteling şunları söyledi:



“Kadınların durumlarının iyileştirilmesine aktif olarak katkıda bulunuyoruz. Örneğin, birisi istismarcı bir ilişki içerisindeyse, onun bu ilişkiden kaçmasına yardımcı olabiliyoruz. Birisi uzun vadeli yoksulluktan muzdaripse, eğitim alıp bu durumdan kurtulması için bir plan yapıyoruz. Bu bebeklerin güvenli olmayan yerlerde bırakılmasını önlüyor.”



Vakıf, her yıl yaklaşık iki bin kadına yardım ediyor. Bu sayede Christine de artık hamileyken terk etmeyi düşündüğü çocuğuyla aynı evde yaşıyor.



Vakıf, kadınlara yardım ederken asla kimseyi yargılamadıklarının altını çiziyor.



Bu konudan haberdar olunca ülkemizde bu şartlarda yaşayan, zor durumda bırakılan, anlaşılmak yerine sürekli yargılanan hemcinslerimizi düşünmeden edemedim.



Tek başına çocuğuyla yaşayan kadına destek Türkiye de sıfır ne yazık ki. Rahatsız edilmek, taciz edilmek de cabası. Yeter ki kadının yalnızlığı bilinmesin. İstismar etmekten kaçınmıyorlar. Bunları yazmak bana da iyi hissettirmiyor ama ülkemizin acı gerçeği bu.​Bu tarz uygulamalar kalıcı birçözüm oluşturmasa da o kritik lohusalık sürecinde kadınlara sağlıklı karar vermek için bir nefes alıp düşünme fırsatı verir mi dersiniz?



21 Mart 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.