Sevgili dergi takipçilerimiz, hepinize kucak dolusu selamlar. Bakalım bilim köşemize hangi araştırma sonuçları misafir oldu bu kez. Önce başlıklar:
Meyveleri yıkamaya yönelik keyif kaçıran araştırma
Mutluluğun gerçek anahtarı bulundu! Ne sağlık, ne para!, ne aşk
Yaygın ağrılar ile hava durumu arasında nasıl bir ilişki var?
Bilim insanları uyarıyor: Demans kaynaklı ölümler 3 katına çıktı
Meyveleri yıkamaya yönelik keyif kaçıran araştırma
Eğer tarım ilacı yutma endişesiyle meyve ve sebzelerinizi suyla iyice yıkıyorsanız, kısa bir süre önce yayınlanan bir araştırma ne yazık ki sizin için kötü haberler getiriyor. Bu araştırmaya göre, meyve ve sebzeleri yıkamak, ilaçları uzaklaştırmak için yeterli değil. İlaçların bir kısmı meyve ve sebzelerin üzerinde kalmaya devam ediyor ve onlardan tamamen kurtulmanın tek yolu kabuklarını soymak gibi görünüyor. Chip'in aktardığına göre Çinli araştırmacılardan oluşan bir ekibin American Chemical Society'nin Nano Letters dergisinde yayınladığı bir makalede, başta böcek ilaçları olmak üzere tarım ilaçlarının, yıkandıktan sonra bile yiyeceklerin üzerinde kalabileceğini kanıtlayan bir dizi deney düzenlendi. Dongdong Ye’nin ekibi, meyve ve sebzelerdeki böcek ilaçlarının izini sürmelerine yardımcı olacak bir süreç tasarladı. The Guardian’ın bildirdiğine göre araştırmacılar, aslında meyve yıkamanın pestisitleri tamamen ortadan kaldırmada etkisiz olduğunu keşfettiler.
Bu yöntem, meyve ve sebzelerde böcek ilacı varlığını tespit etmek için “Gümüş Nanopartiküllü Nano-Brinkled Selüloz Membranlar” (NWCM-Ag) katmanının kullanılmasını içeriyordu. Deney için elmaları incelediler ve “geleneksel meyve temizleme işlemlerinin pestisitleri tamamen ortadan kaldıramadığını” buldular.
Araştırmacılar, böcek ilaçlarının kabuk katmanına nüfuz edip kabuk katmanına geçebileceği sonucuna varmak için NWCM-Ag katmanıyla görüntüleme tekniklerini kullandılar. Elma kabuğunu çıkarmanın böcek ilacı kirliliğini azaltmaya yardımcı olan tek şey olduğunu buldular. “Araştırma, gereksiz endişeleri teşvik etmek yerine, sıklıkla tavsiye edilen yıkama uygulamasının aksine, soymanın neredeyse tüm pestisit kalıntılarını etkili bir şekilde ortadan kaldırabileceğini öne sürüyor.
Mutluluğun gerçek anahtarı bulundu! Ne sağlık, ne para!, ne aşk
Edinburgh Üniversitesi’nden araştırmacılar, kişilik özelliklerinin mutluluk üzerinde düşündüğümüzden çok daha büyük bir etkiye sahip olduğunu ortaya koydu. Dr. René Mõttus liderliğindeki araştırma ekibi, kişiliğin yaşam tatminindeki rolünün günlük yaşam olaylarından bile daha önemli olabileceğini belirtiyor. Bilim insanları 20.000'den fazla kişinin mutluluğunu çeşitli faktörler üzerinden inceledi. Bu faktörler arasında iş durumu, mali durum, sağlık, yaşam yeri, ilişkiler ve hatta dış görünüş gibi unsurlar yer aldı. Araştırma ekibi, elde edilen sonuçların doğruluğunu artırmak için katılımcıların yakın çevresindeki kişilerle de görüşmeler yaptı.
Araştırmanın sonucunda, insanların mutluluğundaki farklılıkların %80'inin belirli kişilik özellikleriyle bağlantılı olduğu keşfedildi. Bu durum, özellikle içe dönük bireyler için kötü bir haber olabilir, çünkü daha mutlu insanların genellikle dışa dönük ve kararlı olduğu görüldü. Dr. Mõttus, araştırma sonuçlarına göre, daha tatmin olmuş insanların genel olarak duygusal açıdan daha dengeli, dışa dönük ve vicdanlı olduğunu ifade etti. Özellikle kendilerinin anlaşıldığını hisseden, heyecanlı ve kararlı olan bireylerin daha mutlu oldukları gözlemlendi. Buna karşılık, daha az tatmin olan bireylerin ise kıskanç, sıkılmış, kullanılmış ve yetersiz hissettikleri ortaya çıktı.
Araştırmanın sadece Estonya'da değil, farklı milletler ve gruplar arasında da benzer sonuçlar verdiği belirtildi. Zaman içinde katılımcılar arasında mutluluk seviyelerinde dalgalanmalar görülse de genel olarak sabit bir temel seviyeye geri dönüldüğü gözlemlendi. Araştırmacılar, on yıl öncesine ait verileri incelediklerinde de benzer bulgulara ulaştı. Bu, kişilik özellikleri ile mutluluk arasındaki bağlantının zamanla da güçlü olduğunu gösteriyor. Bu sonuçlar, daha önce akademik çevrelerde kabul gören, kişiliğin mutluluğu belirlemedeki rolünü küçümseyen varsayımlara meydan okuyor.
Dr. Mõttus, "Bu, deneyimlerin yaşam tatmini üzerinde kalıcı etkiler yaratamayacağı anlamına gelmez," diye vurguluyor. Ancak, deneyimlerin gerçekten önemli olması için, insanların kişiliğini genel anlamda şekillendirmesi gerektiğini, sadece yaşamdan memnuniyetlerini artırıp azaltmakla kalmaması gerektiğini belirtiyor. Bu tür değişimlerin zaman aldığını ve sık gerçekleşmediğini de ekliyor.
Yaygın ağrılar ile hava durumu arasında nasıl bir ilişki var?
Yağmur yağsın ya da güneş açsın, hava durumu kas-iskelet sistemi ağlarını etkileyebilir mi? Bilime göre pek de alakası yok. Nisan ayında yayınlanan çalışmada, bilim insanları hava koşullarının değişmesiyle, eklem ve kas ağrıları arasındaki ilişkiyi inceledi.
Bu rahatsızlıkları yaşayan kişiler, hava değişimlerinden etkilendiklerini düşünseler de vakaları ele alan incelemelerde hava koşullarındaki değişimler, ağrıların şiddetlenmesine neden olmuyor. Peki, neden çoğu kişi hava değişimlerinin ağrılarını artırdığına inanıyor? Hava durumu genellikle yeni veya devam eden sağlık sorunlarıyla ilişkilendiriliyor. Buna örnek olarak soğuklar astım semptomlarını kötüleştirebiliyor ya da yüksek sıcaklıklar aritmi, kalp durması ve koroner kalp hastalığı gibi kalp sorunları riskini artırabiliyor.
Daha önce yapılan bir çalışmada kişiler hava durumunun ağrılarıyla ve sızılarıyla bağlantılı olduğunu bildirmiş. Çalışmada, diz, kalça veya el osteoartriti olan her üç kişiden ikisi soğuk havalarda şikâyetlerinin artığını söylüyor.
Yeni araştırmada ise 15 binden fazla kişiden alınan veriler incelendi. Bu kişiler çoğunlukla sırt ağrısı, diz veya kalça osteoartriti olmak üzere 28 binden fazla ağrı bildirdiler. Araştırmacılar daha sonra bu raporları, hava tiplerindeki değişim sıklığı ile hastaların ağrılarıyla karşılaştırdı. Sıcak ve soğuk hava başta olmak üzere nemli ya da kuru hava ya da yağmurlu, rüzgârlı gibi bazı kombinasyonlar da ele alındı.
Sonuçta; hava sıcaklığı, nem ya da hava basıncı gibi hava durumu değişikliklerinin, diz, kalça ve diğer eklemlerdeki ağrıları artırmadığı ortaya çıktı. Bu çalışma aslında hava koşullarındaki değişikliklere bağlı olarak eklem veya kas ağrısı yaşanmadığını ve soğuk bir günün diz veya sırt ağrısı yaşama riskini artırmayacağını gösteriyor.
Çalışma bunu söylerken, insanlar neden havayı suçluyor? Çünkü bazı insanların soğuk havalarda fiziksel aktiviteleri azalabiliyor. Örneğin spor yapmak yerine daha fazla oturan bu kişilerde uzun süre hareketsiz kalmak ve oturmaya bağlı olarak eklem ağrıları olabiliyor. Bir diğer sebep ise çok soğuk ya da sıcak günlerde kişilerin uyku rutinleri bozulabilir. Kötü uyku, sırt ve diz ağrılarını tetikleyebilir. Ancak bu da doğrudan sıcak ya da soğuk hava ile ilişkili değil.
Kış aylarında eklem ve kas ağrılarının artmasının bir diğer sebebi soğuk hava nedeniyle kasların ve damarların kasılarak kas ve eklemlere giden kan akımının azalması. Bu durum kasların ve eklemlerin daha kolay hasar almasına neden oluyor. Bu nedenle uzmanlar kış aylarında da egzersiz rutininin bozulmamasını öneriyor. Beslenme düzeni, doğru giysi seçimi gibi çok da önemli görülmeyen faktörler de dikkat edilmesi gereken diğer noktalar oluyor.
Bilim insanları uyarıyor: Demans kaynaklı ölümler 3 katına çıktı
Yeni bir çalışmaya göre, 1999 yılında yaklaşık 150 bin Amerikalı demans nedeniyle hayatını kaybetti. 2020 yılına gelindiğinde bu sayının üçe katlanarak 450 binin üzerine çıktığı belirtildi.
Pakistan'daki King Edward Tıp Üniversitesi'nde doktor olan çalışmanın yazarı Mohsan Ali'ye göre, demanstan ölme olasılığı incelenen her demografik grupta artış gösterdi.
Demans, Ulusal Yaşlanma Enstitüsü tarafından “bilişsel işlevlerin düşünme, hatırlama, muhakeme ve davranış yeteneklerinin kişinin günlük yaşamına ve faaliyetlerine müdahale edecek ölçüde kaybı” olarak tanımlanmaktadır.
Mohsan Ali'ye göre bu hastalığın giderek daha fazla ölüme yol açmasının nedeni, insanların daha uzun yaşaması ya da daha erken teşhis konulması olabilir.
Ali, “Yaş, demans için en önemli risk faktörüdür. Bununla birlikte, kalp hastalığı, diyabet ve obezite gibi kronik rahatsızlıkların artan yaygınlığı da katkıda bulunan faktörler olabilir dedi.
Araştırmaya göre, demans ölümlerinde en büyük artışı kadınlar, siyahi yetişkinler ve kırsal bölgelerde yaşayan insanlar göstermiştir.
Ali, “Kadınlarda artan oranlar, kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasından kaynaklanıyor olabileceği gibi, kadınları bunamaya daha yatkın hale getiren biyolojik ve genetik faktörler de olabilir. Kırsal bölgeler, çeşitli faktörler nedeniyle demansa bağlı ölümlerde daha yüksek bir yük ile karşı karşıyadır. Bunlar arasında sağlık hizmetlerine sınırlı erişim, demans bakımında daha az uzman ve destek hizmetlerinin daha az bulunabilirliği yer almaktadır” diye konuştu. İngiliz tıp dergisi The Lancet'in 2022'deki tahminine göre, 2050 yılına kadar demanslı insan sayısı ABD'de iki katına çıkarak 10,5 milyonu aşacak ve küresel olarak üç katına çıkarak 150 milyonu aşacak. Ancak bu endişe verici istatistiklere rağmen uzmanlar, ortalama bir insanın bilişsel sağlığı üzerinde bazı kontrollere sahip olduğunu söylüyor.
New York'taki Maimonides Health'te nörolog olan Leah Croll “Demansın önlenmesindeki gelişmeler beni çok heyecanlandırıyor, çünkü hem çoğumuz için erişilebilir hem de etkili olan bir dizi yaşam tarzı değişikliğini öğreniyoruz” dedi.
Lancet Demans Komisyonu'na göre, demans vakalarının %45'i, 14 değiştirilebilir risk faktörünün ele alınmasıyla önlenebilir.
Demans teşhisi olasılığını artıran yaşam tarzı faktörleri arasında daha az eğitim, kafa travması, fiziksel hareketsizlik, sigara, aşırı alkol tüketimi, yüksek tansiyon, obezite, diyabet, yüksek kolesterol, işitme kaybı, depresyon, sosyal izolasyon, görme kaybı ve ileri yaşlarda hava kirliliğine maruz kalma yer alıyor.
Croll, “Birinci basamak sağlık hizmeti ziyaretlerinizi güncel tutmak, ilaçlarınız konusunda özenli olmak beyin sağlığınız için defalarca fayda sağlar” ifadelerini kullandı.
Gelecek sayımızda yepyeni bilimsel araştırma haberleriyle buluşa bilmek umuduyla sevgiyle kalın.
16 Ağustos 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.