YAZAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Ülke olarak iyi günler geçirmediğimiz kesin. Öyle bir yönetim tarzı var ki ülkede alabildiğine başıboşluk, fazlasıyla hukuksuzluk, yoğun bir geçim sıkıntısı ve gündeme getirilebilecek birçok konu daha. Bunların her biri ayrı ayrı içimizi acıtıyor. Gıda zehirlenmeleriyle ilgili haber duymadığımız gün neredeyse yok. Öyle bir siyaset ki bu, doğaya karşı acımasız, hayvana duyarsız, bakanları ölen çocuk işçilerin konusunu bile duymaya tahammülsüz. Kadın haklarından hiç söz etmiyorum bile. İstanbul sözleşmesinin kaldırılmasıyla daha rahat hareket etmeye başlayan eril düzende pervasızlık ve saldırganlık ayyuka çıktı. Avrupa insan hakları veya anayasa mahkemesi kararlarının uygulanmasına bile tenezzül edilmiyor. Cezaevleri hiç dolmaması gereken insanlarla doldu taştı. Kadınlar evlatlarından ayrı, belediye başkanları komik iftiralarla, gizli tanık ifadeleriyle hazırlanan iddianamelerle, ki onlar bile 8 ayda hazırlandı tutsak. Şimdi yeni bir tutuklamadan bahsedeceğim sizlere. Tam bir güler misin ağlar mısın durumu.
Eda Saraç, Türkiye’de sahne sanatları ile akademik çalışmalarını bir arada yürüten bir isim olarak gelmeliydi ülke gündemine ama ne yazık ki yine antidemokratik bir tutuklamayla varlığından haberdar olduk. 25 Ekim akşamı Eda Saraç, sahnesine yetişmeye çalışırken AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın programı nedeniyle kurulan bariyerlere itiraz ettiği için gözaltına alındı. Gözaltı sürecinde ters kelepçe uygulanarak darp edilen Saraç, hâkim karşısına çıkarıldı ve cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı. Partisinin kadın milletvekilleriyle birlikte tiyatrocu Eda Saraç’ın yargılandığı duruşmaya katılan CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, konuya dair “Bir kadın, bir sanatçı sadece sahnesine yetişmeye çalıştı diye yerlerde sürükleniyor, ters kelepçeyle darp ediliyor ve tutuklanıyor. Bu ülkede ifade özgüllüğü yok” diye konuştu. “Bu durum Türkiye’de hukukun artık iktidarın keyfiyetine teslim edildiğinin açık göstergesidir. Bu ülkede ifade özgürlüğü ve kadın hakları, iktidarın tahammülsüzlüğü karşısında hedef haline gelmiştir. Eda Saraç yalnız değildir. Bugün susturulmaya çalışılan sadece bir tiyatrocu değil, herkesin özgürlük hakkıdır. Bu iktidar sanatı, kadını ve özgürlüğü bastırmak istiyor ama başaramayacak. Hukuksuzluğa ve keyfi uygulamalara karşı mücadelemiz sürecek ve adalet er ya da geç tecelli edecektir. Bir sanatçının sahnesine yetişmeye çalışırken bariyerlere itiraz etmesi neden cumhurbaşkanına hakaret sayılıyor? Adalet, eleştiriyi cezalandırmak için değil, hakkı ve hukuku korumak için vardır.” Diyerek sözlerini tamamladı.
Bu Bir Şaka Değil. Sadece tiyatroda bir oyun izleyecekken ertesi gün kendini cezaevinde buluyorsun. Hayal eder misiniz bunu yaşadığınızı. Eda Saraç Cumhuriyet gazetesinden Murat Ağırel’e gönderdiği mektupta kendini şöyle ifade ediyor. “Ben Eda” diye başlıyor: “Aslında sizlerle imza günlerinde buluşurduk. Ancak şimdi haksızca ve hukuksuzca tutuklu bulunduğum Bakırköy’den yazıyorum bu mektubu.”
Sadece bir tiyatro oyununa gitmek isterken polis şiddetine maruz kaldığını, ağzının kapatılıp nefessiz bırakıldığını, ters kelepçeyle 40 dakika boyunca bekletildiğini anlatıyor.
“Maalesef haksız ve nedensiz tutukluluğumun birinci haftasındayım” diyor ve devam ediyor:
“Herkes özgür olmadığı müddetçe hiçbirimiz güvende ve mutlu olmayız. Buranın koşullarından çok bahsetmek istemiyorum ancak haksız tutukluluğumun derhal son bulması için mücadeleye katkı sunmanızı rica ediyorum.”
Bu cümle, sadece Eda Saraç’ın değil, bugün ülkede nefes almakta zorlanan herkesin sesi. Mektuptan ve yaşananlardan da anlayacağınız, bizim ülkemizde ifade özgürlüğü sadece anayasada bir madde. Bu durum sadece Eda Saraç’a özgü bir durum değil. Yıllarca bu ülkede Atatürk’ü koruma kanununu bile biz sosyalistler gereksiz bulurduk. Şimdi onu kaldırdılar, Cumhurbaşkanı’na hakaret maddesi koydular. Çocuk demiyorlar, kadın demiyorlar, yaşlı demiyorlar, saçma sapan sebeplerle bu maddeden insanları içeriye atıyorlar.
O kadar vahim durumda ki ülkemiz her yaşanan durum bizi konudan konuya atlatıyor. Neyse Eda Saraç’la devam edelim. 14 Kasım’da annesi Belma Saraç Saraçhane’deki aile dayanışma ağı buluşmasına katıldı ve orada konuştu. Kızının durumunu anlattı. Belma Saraç, kızını nefessiz bıraktıklarını, dizlerini tekmelediklerini söyledi. “Bu bir vicdan sınavıdır” diyen anne, adalete saygı çağrısı yaptı. Konuşmasına, “Ben 25 Ekim 2025 tarihinde tutuklanan ve 21 gündür Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde bulunan öğretim görevlisi Eda Saraç'ın annesiyim. Size Eda'yı ve uğradığı şiddeti anlatacağım” diyerek başlayan Belma Saraç'ın sözleri, hemen yanında bulunan Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'nu da gözyaşlarına boğdu.
Belma Saraç, kızının tutuklanmasına sebep olan olayı şöyle anlattı:
“O gün 25 Ekim'de Muhsin Ertuğrul sahnesinde Down Sendromlu İngiliz Oyuncular Topluluğu'nun sergileyeceği orijinal Hamlet oyununu izlemek üzere çok heyecanlı bir şekilde Tuzla'daki evimizden çıktı. Çünkü uzun zamandır izlemek istiyordu bu oyunu ve biletini aylar öncesinden almıştı.
Biletim ve kimliğim budur demiş. Ancak güvenlik kabul etmemiş. İkinci kez rica etmiş. Gene ret cevabıyla karşılaşmış. Daha sonra ufak bir tartışmanın ardından Eda biraz altta yer alan Harbiye Orduevi'nden acaba girebilir miyim diyerek hızla oraya yönelmiş ve tesise girmiş. Kadın polis koruma Eda'nın üzerine atlayarak başını demirlere yaslayıp ağzını eliyle kapatıp nefessiz bırakarak ellerini ters kelepçe yaparak arabaya almadan önce dizlerini tekmeleyerek orantısız bir şiddet uygulamış.” Bunları tamamen kızının anlatımlarından birebir paylaştığını da ifade etti. Kızını beş gün boyunca göremediklerini söyleyen Saraç, şöyle devam etti:
“Olayın üzerinden 5 gün geçmesine rağmen bilekleri ve sağ diz altı mosmordu. Bir anne olarak o an yüreğimin sıkıştığını hissettim. Kızım Eda Saraç'ın tutuklanması bir adli vaka değildir. Bu bir vicdan sınavıdır. Genç bir akademisyenin düşüncelerini ifade etmesiyle, bir annenin feryadıyla bir toplumun suskunluğu arasındaki sınavdır. Bu sınavda kim susarsa adaletsizliği büyütecek. Kim konuşursa ses çıkarırsa o kadar ışık yayılacak karanlığa.” Eda Saraç’ın cezaevinden gönderdiği notlara da değinen Belma Saraç, kızının mesajını şu sözlerle aktardı:
“Anne üzülme ben buradayım. Ama biliyorum ki dışarıda benim yerime binlerce insan adalet diye haykırıyor. Bu ülkenin hâlâ iyi kalpli insanları var.”
Saraç, adalet ve eşitlik talebini yineleyerek konuşmasını sonlandırdı.
20 Kasım’da nihayet tutuklamaya yapılan itiraz kabul edildi ve Eda Saraç serbest bırakıldı. Sanatçı Eda Saraç’ın avukatı Atahan Öztürk, yapılan tutukluluk incelemesi sonucunda mahkemenin tahliye kararı verdiğini duyurdu.
Öztürk, tutuklamanın haksız olduğunu vurgulayarak hukuki sürecin takipçisi olacaklarını belirtti.
Tahliye kararının ardından sosyal medya hesabından da açıklama yapan Avukat Atahan Öztürk, şu ifadeleri kullandı: Eda Saraç özgürlüğüne, ailesine, sosyal hayatına, öğrencilerine kısacası hayatına kavuşabiliyor. Süreçteki haksızlıklara karşı mücadelemiz sürecek. Haksız, hukuksuz, kanuna aykırı tutuklama ve adli kontrol kararlarına karşı durmaya devam edeceğiz. Umudumuz tüm hukuka aykırı kararların son bulmasıdır.”
Bu yaşananlara isyan ediyoruz. Farkındayız her gün yaptığınız yeni uygulamalarla hak mücadelesi veren insanları abluka atına almaya çalışıyorsunuz. Artık yeter. Ülkenin gerçek gündemi bu olmamalı. Büyük bir ekonomik kriz var ülkede. Derin bir yoksulluk içinde yaşamaya çalışıyor insanlar. Gıda enflasyonu vatandaşı bir hafta önce pazardan aldığı ürünü ertesi hafta çok daha pahalıya almaya mecbur bırakıyor. Gıda güvenliği sadece bizlere yayınladığınız taklit veya tağşiş gıda listelerinizden ibaret. Albert Camus’un dediği gibi “bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” demiş. Nasıl ölüyor bizim ülkemizde insanlar, çocuklar, kadınlar ve hayvanlar.
Artık demokrasi trenine yeniden binin. Dünün mazlumlarıyken yanınızdaydık. Bugün insanların ifade özgürlüğü bile yok? Bu noktaya gelmeyi bu ülkenin halkları hak etmiyor. Eda saracın tutuklanması ve benzeri birçok trajikomik uygulamalarla meşgul etmeyelim gündemi. Haksız yere içeriye attığınız onca insan varken barıştan söz etmenize ancak gülünür. Bu yazdıklarım sadece durum tespiti ve insaniyet içeren bir demokratikleşme çağrısı. Asla umutsuz değiliz. Ülkemiz zengin, verimli topraklara sahip bir ülke. Sadece gelir çok adaletsizce dağıtıldığı için bunca yoksulluk var. Bu mücadele bitmez. Ülkemize insan hakları, engelli hakları, kadın hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü gelene kadar çabalamaya devam etmek zorundayız.
Ya bir yol bulmalıyız haksızlıkları ortadan kaldırmak için ya da başka bir yol açmalıyız kendi emeklerimizle. Haksızlığa uğrayan herkese buradan şunu söylüyorum. Ne kadar konuşursak ne kadar birlikte haklarımız için mücadele verirsek, ne kadar bünyesinde bulunduğumuz demokratik kitle örgütlerini göstermelik olmaktan çıkarabilip gerçek anlamda mücadeleye katabilirsek o kadar güçlü oluruz. Biz kimsenin hakkını yemiyoruz. Ancak kendi haklarımıza da sahip çıkmak zorundayız. Bu ülke kolay kurulmadı. Haklılığımızdan aldığımız güçle yolumuza devam edeceğiz, tabi ki asla umudumuzu yitirmeden.
Kaynak: Cumhuriyet gazetesi
22.11.2025
Ülke olarak iyi günler geçirmediğimiz kesin. Öyle bir yönetim tarzı var ki ülkede alabildiğine başıboşluk, fazlasıyla hukuksuzluk, yoğun bir geçim sıkıntısı ve gündeme getirilebilecek birçok konu daha. Bunların her biri ayrı ayrı içimizi acıtıyor. Gıda zehirlenmeleriyle ilgili haber duymadığımız gün neredeyse yok. Öyle bir siyaset ki bu, doğaya karşı acımasız, hayvana duyarsız, bakanları ölen çocuk işçilerin konusunu bile duymaya tahammülsüz. Kadın haklarından hiç söz etmiyorum bile. İstanbul sözleşmesinin kaldırılmasıyla daha rahat hareket etmeye başlayan eril düzende pervasızlık ve saldırganlık ayyuka çıktı. Avrupa insan hakları veya anayasa mahkemesi kararlarının uygulanmasına bile tenezzül edilmiyor. Cezaevleri hiç dolmaması gereken insanlarla doldu taştı. Kadınlar evlatlarından ayrı, belediye başkanları komik iftiralarla, gizli tanık ifadeleriyle hazırlanan iddianamelerle, ki onlar bile 8 ayda hazırlandı tutsak. Şimdi yeni bir tutuklamadan bahsedeceğim sizlere. Tam bir güler misin ağlar mısın durumu.
Eda Saraç, Türkiye’de sahne sanatları ile akademik çalışmalarını bir arada yürüten bir isim olarak gelmeliydi ülke gündemine ama ne yazık ki yine antidemokratik bir tutuklamayla varlığından haberdar olduk. 25 Ekim akşamı Eda Saraç, sahnesine yetişmeye çalışırken AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın programı nedeniyle kurulan bariyerlere itiraz ettiği için gözaltına alındı. Gözaltı sürecinde ters kelepçe uygulanarak darp edilen Saraç, hâkim karşısına çıkarıldı ve cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı. Partisinin kadın milletvekilleriyle birlikte tiyatrocu Eda Saraç’ın yargılandığı duruşmaya katılan CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya, konuya dair “Bir kadın, bir sanatçı sadece sahnesine yetişmeye çalıştı diye yerlerde sürükleniyor, ters kelepçeyle darp ediliyor ve tutuklanıyor. Bu ülkede ifade özgüllüğü yok” diye konuştu. “Bu durum Türkiye’de hukukun artık iktidarın keyfiyetine teslim edildiğinin açık göstergesidir. Bu ülkede ifade özgürlüğü ve kadın hakları, iktidarın tahammülsüzlüğü karşısında hedef haline gelmiştir. Eda Saraç yalnız değildir. Bugün susturulmaya çalışılan sadece bir tiyatrocu değil, herkesin özgürlük hakkıdır. Bu iktidar sanatı, kadını ve özgürlüğü bastırmak istiyor ama başaramayacak. Hukuksuzluğa ve keyfi uygulamalara karşı mücadelemiz sürecek ve adalet er ya da geç tecelli edecektir. Bir sanatçının sahnesine yetişmeye çalışırken bariyerlere itiraz etmesi neden cumhurbaşkanına hakaret sayılıyor? Adalet, eleştiriyi cezalandırmak için değil, hakkı ve hukuku korumak için vardır.” Diyerek sözlerini tamamladı.
Bu Bir Şaka Değil. Sadece tiyatroda bir oyun izleyecekken ertesi gün kendini cezaevinde buluyorsun. Hayal eder misiniz bunu yaşadığınızı. Eda Saraç Cumhuriyet gazetesinden Murat Ağırel’e gönderdiği mektupta kendini şöyle ifade ediyor. “Ben Eda” diye başlıyor: “Aslında sizlerle imza günlerinde buluşurduk. Ancak şimdi haksızca ve hukuksuzca tutuklu bulunduğum Bakırköy’den yazıyorum bu mektubu.”
Sadece bir tiyatro oyununa gitmek isterken polis şiddetine maruz kaldığını, ağzının kapatılıp nefessiz bırakıldığını, ters kelepçeyle 40 dakika boyunca bekletildiğini anlatıyor.
“Maalesef haksız ve nedensiz tutukluluğumun birinci haftasındayım” diyor ve devam ediyor:
“Herkes özgür olmadığı müddetçe hiçbirimiz güvende ve mutlu olmayız. Buranın koşullarından çok bahsetmek istemiyorum ancak haksız tutukluluğumun derhal son bulması için mücadeleye katkı sunmanızı rica ediyorum.”
Bu cümle, sadece Eda Saraç’ın değil, bugün ülkede nefes almakta zorlanan herkesin sesi. Mektuptan ve yaşananlardan da anlayacağınız, bizim ülkemizde ifade özgürlüğü sadece anayasada bir madde. Bu durum sadece Eda Saraç’a özgü bir durum değil. Yıllarca bu ülkede Atatürk’ü koruma kanununu bile biz sosyalistler gereksiz bulurduk. Şimdi onu kaldırdılar, Cumhurbaşkanı’na hakaret maddesi koydular. Çocuk demiyorlar, kadın demiyorlar, yaşlı demiyorlar, saçma sapan sebeplerle bu maddeden insanları içeriye atıyorlar.
O kadar vahim durumda ki ülkemiz her yaşanan durum bizi konudan konuya atlatıyor. Neyse Eda Saraç’la devam edelim. 14 Kasım’da annesi Belma Saraç Saraçhane’deki aile dayanışma ağı buluşmasına katıldı ve orada konuştu. Kızının durumunu anlattı. Belma Saraç, kızını nefessiz bıraktıklarını, dizlerini tekmelediklerini söyledi. “Bu bir vicdan sınavıdır” diyen anne, adalete saygı çağrısı yaptı. Konuşmasına, “Ben 25 Ekim 2025 tarihinde tutuklanan ve 21 gündür Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde bulunan öğretim görevlisi Eda Saraç'ın annesiyim. Size Eda'yı ve uğradığı şiddeti anlatacağım” diyerek başlayan Belma Saraç'ın sözleri, hemen yanında bulunan Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu'nu da gözyaşlarına boğdu.
Belma Saraç, kızının tutuklanmasına sebep olan olayı şöyle anlattı:
“O gün 25 Ekim'de Muhsin Ertuğrul sahnesinde Down Sendromlu İngiliz Oyuncular Topluluğu'nun sergileyeceği orijinal Hamlet oyununu izlemek üzere çok heyecanlı bir şekilde Tuzla'daki evimizden çıktı. Çünkü uzun zamandır izlemek istiyordu bu oyunu ve biletini aylar öncesinden almıştı.
Biletim ve kimliğim budur demiş. Ancak güvenlik kabul etmemiş. İkinci kez rica etmiş. Gene ret cevabıyla karşılaşmış. Daha sonra ufak bir tartışmanın ardından Eda biraz altta yer alan Harbiye Orduevi'nden acaba girebilir miyim diyerek hızla oraya yönelmiş ve tesise girmiş. Kadın polis koruma Eda'nın üzerine atlayarak başını demirlere yaslayıp ağzını eliyle kapatıp nefessiz bırakarak ellerini ters kelepçe yaparak arabaya almadan önce dizlerini tekmeleyerek orantısız bir şiddet uygulamış.” Bunları tamamen kızının anlatımlarından birebir paylaştığını da ifade etti. Kızını beş gün boyunca göremediklerini söyleyen Saraç, şöyle devam etti:
“Olayın üzerinden 5 gün geçmesine rağmen bilekleri ve sağ diz altı mosmordu. Bir anne olarak o an yüreğimin sıkıştığını hissettim. Kızım Eda Saraç'ın tutuklanması bir adli vaka değildir. Bu bir vicdan sınavıdır. Genç bir akademisyenin düşüncelerini ifade etmesiyle, bir annenin feryadıyla bir toplumun suskunluğu arasındaki sınavdır. Bu sınavda kim susarsa adaletsizliği büyütecek. Kim konuşursa ses çıkarırsa o kadar ışık yayılacak karanlığa.” Eda Saraç’ın cezaevinden gönderdiği notlara da değinen Belma Saraç, kızının mesajını şu sözlerle aktardı:
“Anne üzülme ben buradayım. Ama biliyorum ki dışarıda benim yerime binlerce insan adalet diye haykırıyor. Bu ülkenin hâlâ iyi kalpli insanları var.”
Saraç, adalet ve eşitlik talebini yineleyerek konuşmasını sonlandırdı.
20 Kasım’da nihayet tutuklamaya yapılan itiraz kabul edildi ve Eda Saraç serbest bırakıldı. Sanatçı Eda Saraç’ın avukatı Atahan Öztürk, yapılan tutukluluk incelemesi sonucunda mahkemenin tahliye kararı verdiğini duyurdu.
Öztürk, tutuklamanın haksız olduğunu vurgulayarak hukuki sürecin takipçisi olacaklarını belirtti.
Tahliye kararının ardından sosyal medya hesabından da açıklama yapan Avukat Atahan Öztürk, şu ifadeleri kullandı: Eda Saraç özgürlüğüne, ailesine, sosyal hayatına, öğrencilerine kısacası hayatına kavuşabiliyor. Süreçteki haksızlıklara karşı mücadelemiz sürecek. Haksız, hukuksuz, kanuna aykırı tutuklama ve adli kontrol kararlarına karşı durmaya devam edeceğiz. Umudumuz tüm hukuka aykırı kararların son bulmasıdır.”
Bu yaşananlara isyan ediyoruz. Farkındayız her gün yaptığınız yeni uygulamalarla hak mücadelesi veren insanları abluka atına almaya çalışıyorsunuz. Artık yeter. Ülkenin gerçek gündemi bu olmamalı. Büyük bir ekonomik kriz var ülkede. Derin bir yoksulluk içinde yaşamaya çalışıyor insanlar. Gıda enflasyonu vatandaşı bir hafta önce pazardan aldığı ürünü ertesi hafta çok daha pahalıya almaya mecbur bırakıyor. Gıda güvenliği sadece bizlere yayınladığınız taklit veya tağşiş gıda listelerinizden ibaret. Albert Camus’un dediği gibi “bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” demiş. Nasıl ölüyor bizim ülkemizde insanlar, çocuklar, kadınlar ve hayvanlar.
Artık demokrasi trenine yeniden binin. Dünün mazlumlarıyken yanınızdaydık. Bugün insanların ifade özgürlüğü bile yok? Bu noktaya gelmeyi bu ülkenin halkları hak etmiyor. Eda saracın tutuklanması ve benzeri birçok trajikomik uygulamalarla meşgul etmeyelim gündemi. Haksız yere içeriye attığınız onca insan varken barıştan söz etmenize ancak gülünür. Bu yazdıklarım sadece durum tespiti ve insaniyet içeren bir demokratikleşme çağrısı. Asla umutsuz değiliz. Ülkemiz zengin, verimli topraklara sahip bir ülke. Sadece gelir çok adaletsizce dağıtıldığı için bunca yoksulluk var. Bu mücadele bitmez. Ülkemize insan hakları, engelli hakları, kadın hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü gelene kadar çabalamaya devam etmek zorundayız.
Ya bir yol bulmalıyız haksızlıkları ortadan kaldırmak için ya da başka bir yol açmalıyız kendi emeklerimizle. Haksızlığa uğrayan herkese buradan şunu söylüyorum. Ne kadar konuşursak ne kadar birlikte haklarımız için mücadele verirsek, ne kadar bünyesinde bulunduğumuz demokratik kitle örgütlerini göstermelik olmaktan çıkarabilip gerçek anlamda mücadeleye katabilirsek o kadar güçlü oluruz. Biz kimsenin hakkını yemiyoruz. Ancak kendi haklarımıza da sahip çıkmak zorundayız. Bu ülke kolay kurulmadı. Haklılığımızdan aldığımız güçle yolumuza devam edeceğiz, tabi ki asla umudumuzu yitirmeden.
Kaynak: Cumhuriyet gazetesi
22.11.2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.