YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ
Kadınların doğum anıları, erkeklerin askerlik anıları anlat anlat bitmez. Biz kadınlar askerlik anılarına vakıfsak, erkekler de kadınların doğum anılarına, çektikleri acıya, duydukları kaygıya ve mutluluklarına vakıf olmalı. Çünkü hepimizin çevresinde doğum yapanlar vardır.
Süper Ligin 31. Haftasında, Sivas-Fenerbahçe futbol maçında, %95 erkeğin katıldığı bir ortamda, bir pankart açılıyor. ‘Doğal olan normal doğum’ şeklinde. Daha önce kadınların yaşadığı hak ihlallerine karşı duyarlı insanlar, dikkat çekmek amacıyla toplu ortamlarda duyarlılıklarını gösteren yaratıcı eylemler yapmışlardı. Ancak bu, öylesi bir eylem değil. Ortada doğum meselesiyle ilgili bir vukuat yokken, nereden çıkmıştı bu konu birdenbire. Nedensiz bir olay olur mu hiç? Ardından Cumhurbaşkanımız açıklama yapınca anladık anlayacağımızı. Bu bir tesadüf değil, kurguydu.
Bir yandan kadınlar tepki gösterirken, diğer yandan da açıklamalar, yasaklar birbirini izledi. Normal doğum yapmalıymış kadınlar, sezaryen zararlıymış. Bu iktidar döneminde %20’den 60’a çıkan sezaryenle yapılan doğum nasıl açıklanabilir? Özel hastanelere para kazandırmak isteyince sezaryen doğum artıyor. Doktorlar para kazanmak isterse, onun için de bir formül var. Vajinal doğum uzun sürdüğü için çok emek ve zaman harcıyor doğum yaptıran doktorlar. Bir bakıyoruz ki vajinal doğum daha pahalı oluvermiş. Sezaryen doğum artmaya başlamış.
2002 yılından beri kadınlara ve ailelere yönelik paket programlar kapsamında eğitimler veriyorum. Bu eğitimlerde vajinal doğumun daha sağlıklı olduğu, gerekirse sezaryen doğum yaptırılabileceği anlatılıyor. Kişinin ağrı eşiği, sağlık durumu, psikolojik hazırlık süreçleri gibi pek çok faktör var. Ayrıca ekonomik koşullar, kişinin kendi bedeni hakkında karar vermesi gibi süreçler de çok önemli. Bu eğitimler, Aile Sosyal Hizmetler ve Halk Eğitim Merkezleri aracılığıyla binlerce kadına ulaşırken, bir de baktık ki bu paket programlar kaldırıldı. Eee biz kadınları vajinal doğumun yararları konusunda eğitiyorduk, niçin bu eğitimler verilmemeye başlandı? Yanıt gayet basit. Kadınların bilinçlenmesi, bedenleri hakkında karar vermesi, erkek egemen anlayışı korkutuyor.
Kendisini din adamı zannedenler, doktorluğun yakınından bile geçmeyenler iş başında. Bütün sorunlar çözüldü, sıra kadınların doğum meselesine geldi.
Nüfus azalıyorsa, kollar sıvanıyor, kaç çocuk yapacağımıza kararı hükumet veriyor. Kadının sağlığı kimin umurunda? Hani kadınlar analarınız, bacılarınız, eşinizdi? Söze gelince yücelt, uygulamaya gelince, işine nasıl geliyorsa öyle davran.
Yıllarca normal doğum kavramını kullanmak o kadar doğal gelmişti ki bana, yenilerde vajinal doğum kavramını kullanmaya başladım. Artık daha iyi anlıyorum ki dil aklın ve bakış açımızın kapısıymış. Vajina demek çok ayıp ya kullanalım gitsin normal doğumu.
Sosyalist kültürden gelen sağlıkçılar bize şaşırıyor. “Bu ülkede her sorun ameliyatla çözülüyor. Muayene etmek yok, dinlemek yok. Biraz uyuşturan ağrı kesici ilaç ve sonra ameliyat.” Bel fıtığı ameliyatları arttı. Bunlar da çok pahalı. Neden kadınların doğum meselesi her zaman gündemde? Yıllardır toplumun, “Hemen evlenin”, evlenen kadına, “gebe misin? Neden çocuk yapmıyorsun? Kızın varmış bir de oğlun olsa fena mı olur?” dayatmalarıyla mücadele ediyoruz. Şimdi bunlar hortlatıldı. Çocuk yapanlara sözüm ona ekonomik paketler hızla çıkarıldı. Sanki son beş yıl içinde yoksulluktan ve bilinçsizlikten dolayı beş yaşa kadar olan bebek ölümleri % 30 artmamış gibi.
Tıp merkezlerinde sezaryen doğum yasaklandı. Bu merkezlerin koşulları mı uygun değil doğum için? Tabii ki hayır. Denetim yapmak ne gezer! Para suyunu çekti, doğum yapma oranları azaldı da ondan.
Bir kriz olunca hemen kadınlara yükleniyorlar. ‘Elinin hamuruyla erkek işine karışma’ diye cinsiyetçi bir söz var ya işte siz erkek egemen zihniyet, kadınların bedenine, verecekleri kararlara, kaç çocuk yapacaklarına, vajinal mi yoksa sezaryen doğum mu yapacaklarına, çocuk doğurup doğurmayacaklarına karışmayın. Çekin elinizi ve o geri zihniyetinizi üzerimizden. Politik meselelerinize alet etmeyin bizi. Kadın cinayetlerini, erkek şiddetini durdurun, önlemler alın. Bizim öncelikli sorunlarımız bunlar. Erkekleri kışkırtarak ikilik yaratma ve nefret söylemlerinden vazgeçin.
Sosyal medyada kınamalar yapıyoruz. Bu yeterli değil. Ülkemin duyarlı sağlıkçıları, bilinçli kadınları, gönüllü ruhunuzla bir seferberlik başlatın. Gidin mahallere ve köylere. Anlatın kadınlara neyin ne olduğunu. İstedikleri kadar para versinler, açıklama yapsınlar, eğitimle içselleştirilen kadının bedeni hakkında sadece kadınlar karar vereceklerdir. Doğuran, çocuğa bakan, onu doyurmak için mücadele eden yine kadın. Önce kendi bedenlerine sahip çıksınlar. İmkânsız değil bunlar.
Bu kadar fetva verme ve özendirme politikaları uygulanıyor. Yine de boşanma oranları artıyor ve evlenme oranları düşüyor. Neden? Her geçen gün kötüleşen ekonomik koşullar, işsizlik, artan baskı, insanların refah düzeyini sıfıra indirdi. Öyle yardımlar vermeyle, birkaç kuruş para dağıtmayla olacak şeyler değil bunlar.
Sözün özü, gerçek nüfus politikaları planlanırken, söz de yetki de karar da biz kadınların olmalı. Aile planlaması, yapabileceğimiz kadar çocuk doğurmak değil, bakabileceğimiz ve büyütmeye hazır olacağımız kadar çocuk doğurmak demektir. Biz kadınlar bedenimize neyin zararlı olduğunu kendi deneyimlerimizi doktorumuzun önerileriyle harmanlayarak karar verebiliriz. İşin ehli söz sahibi olsun. Kimse kendi sağlığını tehlikeye atmak istemez. Yeter ki insanların refah düzeyini artıracak politikalar üretilsin. Yeri gelince vajinal, yeri gelince sezaryen doğum yaparız. Beden bizim sizene.
23 Nisan 2025
Kadınların doğum anıları, erkeklerin askerlik anıları anlat anlat bitmez. Biz kadınlar askerlik anılarına vakıfsak, erkekler de kadınların doğum anılarına, çektikleri acıya, duydukları kaygıya ve mutluluklarına vakıf olmalı. Çünkü hepimizin çevresinde doğum yapanlar vardır.
Süper Ligin 31. Haftasında, Sivas-Fenerbahçe futbol maçında, %95 erkeğin katıldığı bir ortamda, bir pankart açılıyor. ‘Doğal olan normal doğum’ şeklinde. Daha önce kadınların yaşadığı hak ihlallerine karşı duyarlı insanlar, dikkat çekmek amacıyla toplu ortamlarda duyarlılıklarını gösteren yaratıcı eylemler yapmışlardı. Ancak bu, öylesi bir eylem değil. Ortada doğum meselesiyle ilgili bir vukuat yokken, nereden çıkmıştı bu konu birdenbire. Nedensiz bir olay olur mu hiç? Ardından Cumhurbaşkanımız açıklama yapınca anladık anlayacağımızı. Bu bir tesadüf değil, kurguydu.
Bir yandan kadınlar tepki gösterirken, diğer yandan da açıklamalar, yasaklar birbirini izledi. Normal doğum yapmalıymış kadınlar, sezaryen zararlıymış. Bu iktidar döneminde %20’den 60’a çıkan sezaryenle yapılan doğum nasıl açıklanabilir? Özel hastanelere para kazandırmak isteyince sezaryen doğum artıyor. Doktorlar para kazanmak isterse, onun için de bir formül var. Vajinal doğum uzun sürdüğü için çok emek ve zaman harcıyor doğum yaptıran doktorlar. Bir bakıyoruz ki vajinal doğum daha pahalı oluvermiş. Sezaryen doğum artmaya başlamış.
2002 yılından beri kadınlara ve ailelere yönelik paket programlar kapsamında eğitimler veriyorum. Bu eğitimlerde vajinal doğumun daha sağlıklı olduğu, gerekirse sezaryen doğum yaptırılabileceği anlatılıyor. Kişinin ağrı eşiği, sağlık durumu, psikolojik hazırlık süreçleri gibi pek çok faktör var. Ayrıca ekonomik koşullar, kişinin kendi bedeni hakkında karar vermesi gibi süreçler de çok önemli. Bu eğitimler, Aile Sosyal Hizmetler ve Halk Eğitim Merkezleri aracılığıyla binlerce kadına ulaşırken, bir de baktık ki bu paket programlar kaldırıldı. Eee biz kadınları vajinal doğumun yararları konusunda eğitiyorduk, niçin bu eğitimler verilmemeye başlandı? Yanıt gayet basit. Kadınların bilinçlenmesi, bedenleri hakkında karar vermesi, erkek egemen anlayışı korkutuyor.
Kendisini din adamı zannedenler, doktorluğun yakınından bile geçmeyenler iş başında. Bütün sorunlar çözüldü, sıra kadınların doğum meselesine geldi.
Nüfus azalıyorsa, kollar sıvanıyor, kaç çocuk yapacağımıza kararı hükumet veriyor. Kadının sağlığı kimin umurunda? Hani kadınlar analarınız, bacılarınız, eşinizdi? Söze gelince yücelt, uygulamaya gelince, işine nasıl geliyorsa öyle davran.
Yıllarca normal doğum kavramını kullanmak o kadar doğal gelmişti ki bana, yenilerde vajinal doğum kavramını kullanmaya başladım. Artık daha iyi anlıyorum ki dil aklın ve bakış açımızın kapısıymış. Vajina demek çok ayıp ya kullanalım gitsin normal doğumu.
Sosyalist kültürden gelen sağlıkçılar bize şaşırıyor. “Bu ülkede her sorun ameliyatla çözülüyor. Muayene etmek yok, dinlemek yok. Biraz uyuşturan ağrı kesici ilaç ve sonra ameliyat.” Bel fıtığı ameliyatları arttı. Bunlar da çok pahalı. Neden kadınların doğum meselesi her zaman gündemde? Yıllardır toplumun, “Hemen evlenin”, evlenen kadına, “gebe misin? Neden çocuk yapmıyorsun? Kızın varmış bir de oğlun olsa fena mı olur?” dayatmalarıyla mücadele ediyoruz. Şimdi bunlar hortlatıldı. Çocuk yapanlara sözüm ona ekonomik paketler hızla çıkarıldı. Sanki son beş yıl içinde yoksulluktan ve bilinçsizlikten dolayı beş yaşa kadar olan bebek ölümleri % 30 artmamış gibi.
Tıp merkezlerinde sezaryen doğum yasaklandı. Bu merkezlerin koşulları mı uygun değil doğum için? Tabii ki hayır. Denetim yapmak ne gezer! Para suyunu çekti, doğum yapma oranları azaldı da ondan.
Bir kriz olunca hemen kadınlara yükleniyorlar. ‘Elinin hamuruyla erkek işine karışma’ diye cinsiyetçi bir söz var ya işte siz erkek egemen zihniyet, kadınların bedenine, verecekleri kararlara, kaç çocuk yapacaklarına, vajinal mi yoksa sezaryen doğum mu yapacaklarına, çocuk doğurup doğurmayacaklarına karışmayın. Çekin elinizi ve o geri zihniyetinizi üzerimizden. Politik meselelerinize alet etmeyin bizi. Kadın cinayetlerini, erkek şiddetini durdurun, önlemler alın. Bizim öncelikli sorunlarımız bunlar. Erkekleri kışkırtarak ikilik yaratma ve nefret söylemlerinden vazgeçin.
Sosyal medyada kınamalar yapıyoruz. Bu yeterli değil. Ülkemin duyarlı sağlıkçıları, bilinçli kadınları, gönüllü ruhunuzla bir seferberlik başlatın. Gidin mahallere ve köylere. Anlatın kadınlara neyin ne olduğunu. İstedikleri kadar para versinler, açıklama yapsınlar, eğitimle içselleştirilen kadının bedeni hakkında sadece kadınlar karar vereceklerdir. Doğuran, çocuğa bakan, onu doyurmak için mücadele eden yine kadın. Önce kendi bedenlerine sahip çıksınlar. İmkânsız değil bunlar.
Bu kadar fetva verme ve özendirme politikaları uygulanıyor. Yine de boşanma oranları artıyor ve evlenme oranları düşüyor. Neden? Her geçen gün kötüleşen ekonomik koşullar, işsizlik, artan baskı, insanların refah düzeyini sıfıra indirdi. Öyle yardımlar vermeyle, birkaç kuruş para dağıtmayla olacak şeyler değil bunlar.
Sözün özü, gerçek nüfus politikaları planlanırken, söz de yetki de karar da biz kadınların olmalı. Aile planlaması, yapabileceğimiz kadar çocuk doğurmak değil, bakabileceğimiz ve büyütmeye hazır olacağımız kadar çocuk doğurmak demektir. Biz kadınlar bedenimize neyin zararlı olduğunu kendi deneyimlerimizi doktorumuzun önerileriyle harmanlayarak karar verebiliriz. İşin ehli söz sahibi olsun. Kimse kendi sağlığını tehlikeye atmak istemez. Yeter ki insanların refah düzeyini artıracak politikalar üretilsin. Yeri gelince vajinal, yeri gelince sezaryen doğum yaparız. Beden bizim sizene.
23 Nisan 2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.