Sağlığımızı korumamız ve hastalıklardan korunmamız için hepimizin yolu hastanelere düşmüştür. Nüfusumuz artıyor, hastaneler çoğalıyor. Eğitim sürecinde yeni gelişmelerolmasının, özellikle iletişim konusunda planlanan eğitimlerin hastane personellerinin işini kolaylaştıracağını düşünebiliriz. Bu eğitimler hastaneye başvuran halkı ve personeli birlikte kapsamadıkça maalesef işlevsel olamıyor.
Başımızdan geçen hastane olaylarının her biri bu eğitimlerin konusu olmaya değer. Yakın zamanda yaşadığım hastane süreciyle ilgili olayları anlatarak biraz beyin fırtınası yapmak istiyorum.
Pek çok kadının daha çok başına gelen idrar yolu enfeksiyonu benim de 12 yıldır derdim oldu. Rahatsızlandım ve acile gittim. İlaçları kullanarak iyileştiğimi sandığım bir anda, birden çok yoğun bir ağrı hissederek soluğu hastanenin üroloji polikliniğinde aldım. Yaşadığım sorunu en ince ayrıntısına kadar doktora anlattım. Hala ilaç kullandığım için tahlillerin güvenilir sonuçlar elde edemeyeceğini söyledi ve ultrason istedi. Ağrı yakınmasını duyunca, klasik böbrek taşına yordu. Bir muayene etse her şey anlaşılacak. İki gün geçti, ağrılarımın üzerine bir de yoğun bir kanama eklendi. Hemen doğum doktoru arkadaşımı aradım. Telefondaki anlatımlarımdan, konunun üroloji bölümüyle ilgili olduğunu söyledi. Polip tanısını da dillendirdi. Arkadaşımın muayenehanesine koştum, tanısı doğruydu. Hemen hastaneye gitmem gerektiğini, polipin basit bir işlemle alınacağınısöyledi. Aynı gün ürolojiye gittim ve durumu anlattım. Ama doktor beni muayene etmeden, bu işlemi doğum doktorunun da yapabileceğini söyledi. Doktor arkadaşım, “Olur mu canım öyle şey? O ayrı bir organ, bizim ilgilendiğimiz ayrı bir organ” dedi.
Sonra şehir hastanelerinden birine gittim. Yine muayene etmeden, beni tomografiye yönlendirdiler. En az üç kez söyleyince, artık yalvarmaya dönüşen sözlerimin sonucunda muayene ederek durumu anladılar. Bu arada muayene etmeyecekleri düşüncesiyle bir arkadaşımdan o bölgenin fotoğrafını çektirmiştim. Meğer o da tam çekememiş resmi. Doktora resmi gösterdim, muayene etme yerine ısrarla bunun doğum doktoruyla ilgili olduğunu söyledi. Muayeneden sonra kendisi fotoğraf çekti ve tomografi sonucuyla geldiğimde, bu fotoğrafı doktorlara göstermemi istedi. İş resim göstermeye kalmıştı. Muayene sonucunda, “Evet, bu bizim işimiz” dedi tabii.
Muayenede yapılacak işlem belliydi. Bir ya da en geç iki hafta sonra çıkacak tomografi raporunun sonucuna ertelendi işlem. Doktor tomografi görüntüsünden her şeyi anladığı halde, raporun beklenmesi gerektiğini söyledi. Kaygılarım hat safhada. Bu kez de başladık tomografi raporunun erken çıkması için tanıdık aramaya. Tanıdık aracılığıyla rapor çıktı ve ameliyata karar verildi. Orada pek çok hastayla sohbet etme fırsatım oldu. Durumu acil olan kanser hastalarına bile bir yıl gibi mr, ameliyat günü verildiğini öğrenince, tanıdık bulduğum için kendimi suçlu hissettim. Başkasının hakkına girmek… Oysa teknolojinin bu denli geliştiği bu çağda, böyle beklemeler olmamalıydı. Kurulan sistem hastaların hakkına giriyordu.
Çoğumuz yaşıyoruz buna benzer durumları. Hastayı dinleyip bir muayene etseler, belki bu kadar uzun beklemeli tahlil sonucuna erişme süreçleri yaşanmayacak. Her şey için muayene öncesi tahlil isteme konusu var. Kendisini iyi ifade eden biri bunları yaşıyorsa, farkındalığı daha az olan insanların neler yaşadıklarını düşünemiyorum bile.
Ameliyat öncesinde yaşadıklarımın tersine sürekli muayene ettiler. Başımdan geçenleri paylaştığımda, sistemsel bir mesele olduğunu dile getirerek bana hak verdiler. Görme engelli olmamın avantajını kullanarak kısa bir sürede ameliyat olabildim. Benimle ilgilenecek kızımın il dışında olduğunu, ara okul tatili nedeniyle yanıma gelebileceğini söyledim. Anlayış göstererek durumumu dikkate aldılar. Ameliyat masasında, anestezi doktoru yapılan işlemlerle ilgili bilgilendirilmem gerektiğini ekibine söyledi. Bu da değerli bir yaklaşımdı.
Ameliyat olacak hastaları bir gün önce hazırlık için çağırıyorlar. Randevu vermek yok tabii. Herkese aynı saati veriyorlar. Üstelik bu saat, yani 13, hasta ziyaret saatine denk geliyor. Merdivenlerden çıkamıyoruz çünkü kalabalık olmasın diye merdiveni kapatıyorlar. Aynı kalabalığın kat kat fazlası asansörde birikiyor. Asansörler hep dolu ve bir türlü gelmek bilmiyor. Anlayacağınız söyledikleri yere gelmek, bir saat gibi biz zaman dilimini alıyor. Vardığınız yerde en az 4 saat bekletilmek de işin ayrı bir işkencesi.
Hastalık konusunda öncelik hastadır. Onun engeli, mesleği gibi etiketler önemli olmamalı. Özel hastanelerin pıtrak gibi çoğalması yerine, devlet hastanelerinin sayısı artsa, hastane çalışanlarına ve halka bir arada gerekli eğitimler sürekli verilse, halkın kolayca erişebileceği yerlerde hastaneler açılsa, hastanın anlatımlarına önem verilse, ne kadar rahatlayacağız. Ne çok şey istedim değil mi?
Sağlık sistemimizin sağlığına kavuşması dileğiyle.
13 Şubat 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.