Merhaba değerli umudun kadınları dergisi dinleyicileri. Yepyeni bir dergiyle sizlerleyiz.
Bu köşemizde sizlere ülkemizden, dünyadan, engelliler camiasından kadın konularını içeren bilgilendirme amaçlı haberlerle sesleneceğiz.
Elimizden geldiğince kadınlarımızın sesini duyurma çabamıza desteğinizi bekliyoruz.
Haydi başlayalım: önce başlıklar
GÖZDER’den görme engelli kadınlara ‘Kadına Şiddet Paneli’
Ailesinin kaçırdığı kadın, kadın dayanışmasıyla kurtarıldı
Hatay Büyükşehir Belediye'den 'Güvenli Kentler İçin Daha Çok Eşitlik' projesi
Kartal’da, Kadın Hakları Günü’ne özel söyleşi ve tiyatro oyunu
Ateşehir Belediyesi ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu arasında 'Şiddet Acil Yardım Hattı' protokolü
Kadınlar ped ve tampon fiyatlarındaki artışı protesto etti
Yeni rapor: Kadınlar kürtaj hakkı konusunda hemfikir
Uluslararası Af Örgütü'nden çarpıcı rapor: Kadına yönelik şiddette iktidar ne dedi? Hangi adımlar atılmadı?
Adalet Divanı’ndan “gökkuşağı ailelerini” ilgilendiren karar
Fransa onarım terapisini yasakladı
Görme Özürlüler Derneği’nden (GÖZDER) görme engelli kadınlara ‘Kadına Şiddet Paneli’
Merkezi Bakırköy Zuhuratbaba Mahallesi’nde bulunan Görme Özürlüler Derneği, farkındalık seminerleriyle üyelerini bilgilendirmeye devam ediyor. Son olarak 29 Aralıkta konusu ‘Kadına Şiddet’ olan panel gerçekleştirildi. bir hem kadınlar eksik bilgilerini tamamladı hem de merak ettikleri soruları sorma fırsatı buldu.
Düzenlenen panele katılan kadınlar, Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunları, psikolojik ve fiziki şiddeti, iş yerlerindeki ayrımcılığı, hukuki haklarını ve birçok konuda yaşadıkları sıkıntıları konuştu.
İstanbul Barosu Avukatlarından Hülya Koçyiğit ve İlay Çatalbaş’ın yaptığı bilgilendirmede, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çerçevesinde kadının yasal hakları, şiddet gören ve görme tehdidi altında olan kadınların neler yapması gerektiği, hangi kurumlarla iletişime geçmesinin doğru olacağı hakkında bilgi verildi. Panelde ayrıca kadın ve çocukların maruz kaldığı şiddeti ve tacizi engellemek adına kullanıcılara sunulan acil müdahale uygulaması KADES anlatıldı.
Bizler kades uygulamasının erişile bilir olup olmadığını uygulamalı olarak test ettik. sonuç sevindiriciydi. uygulama görme engellilerin kullanımı için gayet erişile bilirdi.
Benim de katılımcısı olduğum panel gayet verimli geçti. etkinlik sonunda engelli kadınların kadın sığınma evlerine yaşam koşullarının engelliye elverişsiz olduğu bahane edilerek alınmadığı, özel rehabilitasyon merkezleri ve bakım evlerine gönderildiği, bununda adres bilgilerini gizlemekle ilgili sıkıntılar doğurduğu ve bizlerin bu konuda acil bir mücadele başlatmamız gerektiği kararına varıldı.
Kadınların yoğun ilgi gösterdiği panel, alanında uzman hukukçuların bilgilendirmelerinin ardından soru cevap şeklinde ilerledi.
panel sonunda konuyla ilgili görüş bildiren GÖZDER Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Ercan, şiddete uğrayan engelli kadınlarla ilgili hazırlayacakları raporu ilgili kurum ve kuruluşlara ileteceklerini, konuyla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılmasını isteyeceklerini söyleyerek, “Görmeyen kadınlarımızın da gözü olacağız” dedi.
Ailesinin kaçırdığı kadın, kadın dayanışmasıyla kurtarıldı
Uzun yıllardır ailesinden şiddet gören ve istismar edilen 25 yaşındaki E.E. isimli kadın, arkadaşı aracılığıyla başvurduğu Kadın Dayanışma Komitelerine (KDK) üye kadınlarca ailesinin yanından alındı.
E.E, en son Bursa’da yaşarken ailesi tarafından şiddete uğramış ve Kırklareli’ne kaçırılmıştı.
, KDK’ya başvurusu üzerine kendisiyle iletişim kurup durumu hakkında bilgi edinen kadınlar, savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Ardından alınan hukuki önlemlerle birlikte Kadın Dayanışma Komiteleri üyeleri E.E.’yi özgürlüğüne kavuşturmak için yaşadığı yere gitti. KDK üyeleri kolluk yardımıyla E.E.’yi ailesinin evinden aldı.
Kadının ailesi hakkında “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “kasten yaralama”, “tehdit ve hakaret” suçlarından soruşturma başlatıldı.
Kadın Dayanışma Komiteleri, E.E’nin özgürlüğüne kavuşmasının ardından yaptığı açıklamada, kadına karşı şiddetin giderek arttığı bu düzende, kadınların asla yalnız olmadığını, her türlü baskıya ve şiddete karşı birlikte mücadele edeceklerini vurguladı.
“Hiçbir kadın bu düzene boyun eğmemeli” diyen KDK’li kadınlar, zor durumdaki her kadın için hem hukuki hem de manevi destek sunacaklarını, bu zorlu yolu birlikte yürüyeceklerini ifade etti.
Hatay Büyükşehir Belediye'den 'Güvenli Kentler İçin Daha Çok Eşitlik' projesi
Hatay, Güvenli Kentler İçin Daha Çok Eşitlik Daha Çok İzleme Projesi kapsamında yapılan Kentsel Haklar ve Hizmetler Alanında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmasında yer aldı.
Hatay Kent Konseyi’nin yerel kolaylaştırıcı olarak yer aldığı ve destek verdiği eğitimlere kadının güçlenmesi adına çalışan 20’ye yakın STK, meslek odası ve belediye temsilcisi katıldı.
Toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, hak temelli izleme ve kentsel haklar ve hizmetler alanında toplumsal cinsiyete dayalı norm ve standartları konularının yer aldığı eğitimler üç gün sürdü.
Eğitim ve çalışma hakkında bilgi veren projenin yürütücüsü Karadeniz Yeni Ufuklar Derneği Başkanı Mustafa Kınık, bu çalışma ile yerel yönetimlerin plan ve programlarına başta kadınlar olmak üzere farklı ihtiyaç sahibi grupların dâhil edilmesi için ana akımlaştırma kavramını ele aldıklarını söyledi.
Eğitime katılan Hatay Kent Konseyi ve aynı zamanda Engelliler Meclisi Başkanı Hüseyin Ataşer, Hatay olarak bu çalışmada yer almaktan mutlu olduklarını, kadının güçlenmesi için kentte yapılacak önemli çalışmalar olduğunu ifade etti.
Amacı kentsel haklar ve hizmetlerin toplumsal cinsiyete duyarlı bir biçimde planlanmasına ve izlenmesine katkı vermek olan proje Hatay dâhil 7 ilde uygulanıyor.
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Karadeniz Yeni Ufuklar Derneğinin yürütücüsü olduğu programının Hatay eğitimleri katılımcılara sertifika verilmesiyle son buldu.
Kartal’da, Kadın Hakları Günü’ne özel söyleşi ve tiyatro oyunu.
Kartal Belediyesi, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü unutmadı. Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen etkinlikler kapsamında, ‘Kadın Hakları ve Edebiyat’ söyleşisi ile ‘Sardunya Kokan Kadınlar’ tiyatro oyunu izleyiciler ile buluştu.
Kartal’da; kadınların, çocukların ve ailelerin sorunlarına karşı daha kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmek adına Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in talimatlarıyla Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nü kuran Kartal Belediyesi, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü kapsamında iki ayrı etkinlik düzenledi.
Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkinliklerde, ilk olarak kadın hakları savunucusu ve yazar Jale Karabekir’in konuşmacılığında, ‘Kadın Hakları ve Edebiyat Söyleşisi’ gerçekleştirildi. Yazar Karabekir, söyleşide kadın sorunlarının edebiyatımızda nasıl ele alındığını anlattı.
‘Estetik’ kelimesinin Yunanca anlamıyla ‘duyuların genişlemesi’ anlamına geldiği, karşıt kelimesinin ise ‘duyuların kapanması’ olan ‘anestezi’ kelimesi olduğunu belirten yazar Karabekir, edebiyatın ve sanatın iyileştirici, hayata bakış açışını değiştirici yönüne dikkat çekti. Yazar Karabekir, bu yüzden kadın düşmanı çevrelerin aynı zamanda edebiyat ve sanat düşmanı olduğunu sözlerine ekledi.
Söyleşinin sonunda, Kartal Belediyesi Meclis Başkanvekili Özlem Bulut ve Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Nejla Erdem, yazar Jale Karabekir’e Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel adına teşekkür plaketi takdim etti. Kartal Belediyesi Meclis Başkanvekili Özlem Bulut, söyleşiden dolayı yazar Jale Karabekir’e teşekkür ederek, Kartal Belediyesi’nin kadın sorunlarını çok ciddiye aldığını ve bu bağlamda çalışmalar gerçekleştirdiğini söyledi.
Söyleşinin ardından, oyuncu Ferda Kaynar’ın tek kişilik sahnesiyle, ‘Sardunya Kokan Kadınlar’ adlı tiyatro oyunu, izleyiciler ile buluştu. Yazar Mine Engin Tekay’ın aynı isimli kitabından uyarlanan oyun, izleyenler tarafından çok beğenildi.
Oyunun sonunda ise, CHP Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Nejla Erdem ve Atatürkçü Düşünce Derneği Kartal Şube Başkanı Kemal Aslan, oyuncu Ferda Kaynar’a ve oyun ekibine teşekkür plaketi takdim etti.
CHP Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Nejla Erdem, oyuncu Ferda Kaynar’a teşekkür ederek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, birçok Avrupa ülkesinden önce Türkiye’de kadınların haklarına kavuştuğuna dikkat çekerek, cinsiyet eşitliği olmayan toplumların özgür toplumlar olamayacağını sözlerine ekledi.
Ataşehir Belediyesi ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu arasında 'Şiddet Acil Yardım Hattı' protokolü
Ataşehir Belediyesi ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu arasında, şiddete uğrayan kadınlara destek olmak ve federasyon bünyesinde hizmet veren “Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı”nı Ataşehir’de yaygınlaştırmak üzere bir protokol imzalandı.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, bu protokolle, Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı olan (0212) 656 96 96 ve 0549 656 96 96 numaralı hattın bilinirliğinin artırılması amacıyla Ataşehir Belediyesi’nin tüm iletişim kanallarını kullanarak çalışmalar yürütecek
Ataşehir’de yaşayan yurttaşlar, şiddet vakalarında ihtiyaç duydukları hukuksal, psikolojik ve sosyal konularda yardım hattını 7 gün 24 saat arayarak, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na bağlı destek mekanizmalarına yönlendirilecek.
Ataşehir Belediye Hizmet Binası’nda gerçekleşen imza törenine, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Orhan Çerkez ile Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü katıldı.
Ataşehir Belediyesi’nin kadınlara yönelik şiddetle mücadele konusunda örnek çalışmalar gerçekleştirdiğini dile getiren Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Orhan Çerkez, “Her toplumda mücadele edilen sosyal sorunların başında gelen şiddetin en yoğun uygulandığı kesimlerin başında maalesef kadınlar gelmektedir. Geçtiğimiz hafta Belediye Başkanımız Sayın Battal İlgezdi, Alaşehir’de yaşayan her sosyal kesimden kadının korunması, desteklenmesi ve güçlendirilmesi amacıyla Kadın Dayanışma Merkezi’ni hizmete açarak her zaman kadınların yanında olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Ataşehir Belediyesi olarak, şiddetin her türüne karşı koyan bir anlayış ile çalışmalarımızı yürütüyoruz. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ile birlikte kadına yönelik şiddetin nedenleri ve sonuçları üzerinde çalışmalar yaparak çözüm arayışları içinde olmayı sürdürerek, şiddetin olmadığı bir Ataşehir için çalışacağız” diye konuştu.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, protokol hakkında şunları söyledi: “Bizim için bu protokollerin önemi yerel yönetimlerin kadına karşı şiddetin önlenmesinde ortaya koyduğu iradedir. Ataşehir Belediyesi de bu anlamda çok önemli bir adım atarak, bizimle iş birliği içinde oldu. Bu nedenle Ataşehir Belediye Başkanı Sayın Battal İlgezdi’ye, Başkan Yardımcısı Sayın Orhan Çerkez’e ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Acil Yardım Hattı’nın temel noktası kadınların şiddete uğradıklarında ya da şiddet öncesinde nerelere başvurabilecekleri, nasıl yardım alabilecekleri konusunda uzman ekiplerden yardım alabilmesine dayanıyor. Federasyon olarak Türkiye’nin dört bir yanında protokoller imzalayıp ağımızı her geçen gün daha da genişletiyoruz. Buradan sonraki süreçlerde Türkiye’yi şiddetsiz bir ülke yapma gayesiyle yola devam edeceğiz.”
Kadınlar ped ve tampon fiyatlarındaki artışı protesto etti
Kampüs Cadıları hijyenik ped ve tampon fiyatlarındaki artışı protesto ederek, “Ped tampon lüks değil ihtiyaçtır. Ücretsiz ve ulaşılabilir hijyenik ped talebimizden asla geri adım atmıyoruz” dediler.
kampüs Cadıları, son dönemde ped fiyatlarındaki artışa dikkat çekmek için İzmir'de basın açıklaması düzenledi.
Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde düzenlenen açıklamada, “Keyfimizden mi kanıyoruz, vergini reglimden çek” yazılı pankart taşınarak, sık sık “Susmuyoruz korkmuyoruz itaat etmiyoruz”, “Devlet elini bedenimden çek” ve “Ped tampon lüks değil ihtiyaçtır” sloganları atıldı.
Kadınlar adına açıklama yapan Buse Özyılmaz, iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları sonucu büyüyen ekonomik kriz nedeniyle kadın yoksulluğunun derinleştiğini söyledi.
Kadınların en temel ihtiyaçlarından biri olan hijyenik ped ve tamponların devlet tarafından lüks tüketim ürünü olarak tanımlandığını ifade eden Özyılmaz, “Hijyenik ped ve tamponlardan yüzde 18 vergi alınması kabul edilemez. Artan zamlarla birlikte hijyenik ped ve tamponlara ulaşmamız imkansız hale geldi. Ekonomik sebeplerle daha ucuz ve kalitesiz olan alternatif ürünlere yöneldikçe sağlığımız tehlikeye giriyor. Bizi bu çıkmaza sokan, sağlığımızı tehlikeye atan erkek devletten alacaklıyız” dedi.
İktidarın kadın düşmanı politikalarının farkında olduklarının altını çizen Özyılmaz, “Ücretsiz ve ulaşılabilir hijyenik ped talebimizden asla geri adım atmıyoruz. Bir taraftan ekonomik kriz, diğer taraftan artan erkek şiddeti ile sıkıştırılmaya çalıştığımız bu döngü aşılamaz değildir. Bu döngüde hiçbir kız kardeşimiz yalnız değillerdir. Bütün kız kardeşlerimizi yan yana gelerek kız kardeşliği ve isyanı yükseltmeye davet ediyoruz” diye konuştu.
Yeni rapor: Kadınlar kürtaj hakkı konusunda hemfikir
Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği için Dissensus Araştırma tarafından yürütülen Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın da katkı sağladığı Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri araştırmasının sonuçlarının tartışıldığı tanıtım toplantısı gerçekleştirildi.
3 Aralık 2021 Cuma günü gerçekleşen toplantı Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’ndan Selime Büyükgöze’nin konuşmasıyla başladı.
Selime Büyükgöze şöyle dedi:
“Türkiye’de isteğe bağlı kürtaj 10 haftaya kadar hala yasal. Ancak biz başka pek çok alanda olduğu gibi, kürtaj hakkında da bu yasal hak ile yasanın uygulaması arasında devasa bir fark olduğunu görüyoruz. Bugün pek çok hastanede de yasal değil yasak diyerek yanlış bilgi verildiğini de görebiliyoruz.
“Kürtaj konusunu konuşurken kadınların bedenleri üzerindeki denetimi bu şekilde daha kapsamlı bir şekilde konuşmamız, kadınların kendi bedenleri ve cinselliği ile kurduğu ilişkiden istenmeyen gebeliğe doğru giden yolu görmemiz ve daha sonra istenmeyen gebeliğin de sonlandırılmasının devlet eliyle zorlaştırılması olarak okumamız gerekiyor
Toplantı Dissensus Araştırma’dan Nükhet Sirman ve Feyza Akınerdem’in yazdığı raporu sunmasıyla devam etti. Nükhet Sirman araştırmanın çerçevesini anlattı, şunları söyledi:
“Kürtaja yaklaşımın kendisiyle kürtaja yaklaşımın doğurganlıkla bağlantısının kadının bedeni ile olan ilişkisine bakarak daha bütüncül bir çerçeve çizmeye çalıştık. Yani kürtajı doğurganlığın, doğurganlığı da bedenin içerisine yerleştirmeye çalıştık.”
Ardından konuşmaya başlayan Feyza Akınerdem raporda öne çıkan bulgulardan bahsetti şöyle dedi:
“Kadınların kendi yaşadıklarına dair anlattıklarının bütüncül bir şekilde patriyarkayı tarif ettiklerini gördük. Kadınlar bedenleri ile ilgili kararları kendileri almak ve bu noktada destek ve onay görmek istiyorlar.
Ardından Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği’nden Aslı Elif Sakallı konuşarak “Bu araştırmayı yaptırırken, kürtajın 2012’den beri engellenmesinin ötesinde kriminalize edilmesinin karşısında kadınların kürtaja nasıl yaklaştıklarını anlayabilmek ayrıca beden, cinsellik, doğum konularında nasıl düşündüklerini ve neler deneyimlediklerini görebilmek istedik.” dedi.
"Bu araştırmanın kadınların beden, cinsellik, doğum ve kürtaj konusundaki deneyim, algı ve duygu dünyalarını ön plana çıkarırken Türkiye’de yasal ama erişilebilir olmayan kürtaj hakkını savunmak ve etkili feminist yöntemlerle mücadele ve savunuculuk stratejileri belirlemeye katkı sunmasını diliyoruz. Ayrıca araştırma sonuçlarının kürtaj hakkı konusunda yürütülecek feminist mücadelemizi güçlendirmesini ve yeni stratejiler geliştirmemize vesile olmasını ümit ediyoruz.
Araştırmada konuşulan kadınların çoğu kürtaj konusunda farklı yargıları olsa da böyle bir seçeneğin var olması gerektiği hakkında hemfikir oldu. Katılımcılardan yalnızca biri kürtajın tamamen yasaklanması gerektiğini savundu.
Araştırmaya katılan kadınların büyük bir çoğunluğunun kürtajın tamamen serbest olmasından yana değil. Hafta sınırı, eş, ebeveyn izni ve sağlık gerekçeleri konusunda farklı bakış açıları olsa da çoğunluk için bir sınır var.
Araştırmaya katılan kadınlara hamilelik, doğum, kürtaj, ilaçla kürtaj, sağlık sistemi ve doğurganlık hakları konularında neler bildikleri soruldu. Yanıtlar değerlendirildiğinde kadınların bilgilerinin kaynağının ağırlıklı olarak kendilerinin ve çevrelerindeki deneyimleri olduğu görüldü.
Uluslararası Af Örgütü'nden çarpıcı rapor: Kadına yönelik şiddette iktidar ne dedi? Hangi adımlar atılmadı?
'Türkiye Sözleri Eyleme Geçir' başlıklı bir rapor yayımlayan Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’de kadın haklarını mercek altına aldı. Raporda; 'Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi irade yok' tespitine yer verildi.
Türkiye, 20 Mart 2021'de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi. Toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek, erkek şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemek için önemli olan bu uluslararası sözleşmeden çekilme kararı Türkiye'de tepkiyle karşılandı.
Uluslararası Af Örgütü, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası mevcut yasal çerçeveleri, yasalardaki boşlukları ve yetkililerin uymakla yükümlü olduğu yasa, sözleşme ve standartları inceleyerek bir rapor hazırladı. Raporun amacı ise şöyle belirtildi:
'Türkiye'de kadınlara yönelik şiddetin mevcut durumunu incelemek ve devletin, kadınların şiddete maruz kalmama hakkına saygı gösterme, bu hakkı koruma ve gereğini yerine getirme yükümlülüklerinin bir özetini sunmak.
Hükümet yetkililerinin açıkladığı vaatler ve uygulamalar arasındaki boşluklara işaret eden örgüt, hayata geçirilmesi gereken tavsiyelerini de paylaştı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 23 Mart 2021'de sarf ettiği "Kadına yönelik şiddette sıfır tolerans anlayışıyla ihtiyacınız olan her an, yanınızdayız" sözleriyle başlayan raporda; Erdoğan'ın sözlerine de yer verildi. İnsan Hakları Eylem Planı tanıtım toplantısındaki, "Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin işbirliğiyle bu mücadeleyi sürdüreceğiz" sözlerini hatırlatan örgüt, bu vaatlerin çoğunlukla hayata geçmediğini ortaya koydu.
Raporda; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2019’da 336 kadın, 2020’de 267 kadın ve 2021’nin ilk dört ayında 95 kadın toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sonucunda öldürüldüğü yönündeki bilgisine yer verildi. Sivil toplum örgütleri ve basının derlediği verilerle bakanlık verileri arasındaki farka da dikkat çekildi ve şu tespit yapıldı:
"Tüm bunlar, sıklıkla ayrımcı söylemlere başvuran siyasetçilerin toplumsal cinsiyete dayalı önyargıları teşvik ettiği bir ortamda meydana gelmektedir. Kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddeti körükleyen bu kadın düşmanı görüşler, genellikle kolluk kuvvetlerinde ve Türkiye’de koruma ve adalet talebinde bulunan kadınların, yargı sisteminde karşı karşıya kaldığı muamele ve neticelerde de kendini göstermektedir.
Özetle, devletin eylemleri ve ihmalleri esasen şiddete maruz bırakılanlar ve şiddetten hayatta kalanlar yerine, kadınlara yönelik şiddet faillerini korumaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı bu durumun önemli ve sert bir örneğidir. Tüm bunlara rağmen, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle birlikte yükümlülüklerinin sona ermediğini vurgulamak da önemlidir."
Raporun dördüncü bölümünde, Türkiye’nin açıkladığı dört ayrı ulusal eylem planlarına değinildi.
Eylem planı ve atılan adımları inceleyen Af Örgütü, raporda dördüncü bölüme şu çarpıcı tespite yer verdi:
"Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmaması, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesinin önündeki en önemli engellerden biridir."
Raporda; söz konusu eylem planlarına işaret edilerek, "Toplumsal cinsiyet eşitliğinin adı yok denildi.
Eylem Planları sonrası, kadınların şiddete maruz kalmama hakkının izlemeye alındığı bölümde ise öne çıkan ihmal ve ihlal alanları sıralandı:
Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler
Acil tedbir ve koruma kararları
Şiddetten hayatta kalanların temel hizmetlere erişim hakkı
Koordinasyon konusunda eksiklikler
Cinsel sağlık ve üreme sağlığı
Cinsel şiddetle mücadele merkezleri, çocuk yaşta evlilikler, koruma kararları, cinsel sağlık ve üreme sağlığı gibi başlıkların da incelendiği raporun tavsiye listesinde örgüt şu çağrılarda bulundu:
"Kadınların korunma ve temel hizmetlere erişim hakkını güvence altına alın, kadınların adalete ve onarıma erişim hakkını güvence altına alın, kadınların ve kız çocukların zorla evlendirmeye maruz bırakılmadan yaşama hakkını koruyun, kadınların ve kız çocukların sağlık hakkını güvence altına alın, kadınların ve kadın hakları gruplarının barışçıl toplanma hakkını güvence altına alın."
Adalet Divanı’ndan “gökkuşağı ailelerini” ilgilendiren kara
Avrupa Birliği'nin en üst yargı organı olan Avrupa Adalet Divanı, ebeveynleri aynı cinsiyetten olan ailelerin haklarını güçlendiren bir karar aldı.
AB'nin en yüksek yargı organı olan Adalet Divanı, iki kadının yasal olarak anneliğini üstlendiği bir kız çocuğunun durumunu ele aldığı davada, bir AB ülkesi tarafından düzenlenen doğum belgesinin diğer üye ülkeler tarafından, ebeveynlerin cinsiyetlerine bakılmaksızın tanınması gerektiğine hükmetti.
Yargıçlar, kararlarında Avrupa Birliği'nde uygulanan serbest dolaşım hakkına atıfta bulundu.
Evli olan Bulgaristan ve İngiliz vatandaşı iki kadın yaşadıkları İspanya'da bir kız çocuğu sahibi oldu. İspanya'da düzenlenen doğum belgesine her iki kadın da çocuğun annesi olarak işlendi.
Ancak Bulgaristan makamları kızın Bulgaristan vatandaşı olan annesinin kimlik ve pasaport çıkartmak için ibraz ettiği İspanya'dan alınan doğum belgesini kabul etmedi. Doğum belgesinde kızın biyolojik annesinin kimliğinin açıklanması gerektiğini belirten Bulgar yetkililer, iki ebeveynin de kadın olarak belirtilmesinin Bulgaristan kamu düzenine aykırı olduğunu ifade ettiler.
Bulgaristan'ın doğum belgesini tanımaması nedeniyle kız çocuğuna Bulgaristan kimliği ve pasaportu verilmedi. Böylece kızın AB vatandaşlığından doğan hakları kısıtlanmış oldu. Bulgaristan yurttaşı olan anne durumu ülkesinde yargıya taşıyarak, Sofya idare mahkemesinde dava açtı.
Bu mahkeme ise dava dosyasını Avrupa Adalet Divanı‘na sevk etti. Avrupa Adalet Divanı da çocuğun doğumdan Bulgar vatandaşlığına sahip olduğunu belirterek, Bulgaristan'ın kıza, İspanya'da alınan doğum belgesine göre Bulgaristan kimlik kartı veya pasaportu tanzim etmekle yükümlü olduğuna karar verdi.
Mahkeme Bulgaristan veya diğer AB ülkelerinin kızın İspanyol doğum belgesini tanımak zorunda olduğuna vurgu yaptı.
Fransa onarım terapisini yasakladı
Fransa parlamentosunda (14 Aralık ta) "onarım terapisi"ni yasaklamak için oylama yapıldı. Bir kişinin cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini değiştirme girişimi olan bu tehlikeli uygulamayı yasaklamak için atılan adımlara giderek daha fazla ülke dahil oluyor.
Oylama, uygulamanın Kanada’da yasaklanmasından sadece bir hafta sonra yapıldı.
Onarım terapisi, bir kişinin cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini değiştirmeye kalkışan zararlı ve güvenilmez bir uygulama. Bu uygulama Amerikan Tıp Derneği ve dünya çapında önde gelen bazı tıp ve akıl sağlığı grupları tarafından yasaklanmıştı.
ülkedeki yasak “bir kişinin gerçek ya da algılanan cinsel yönelimini ya da cinsiyet kimliğini değiştirmeye veya bastırmaya çalışan ve zihinsel veya fiziksel sağlığı üzerinde etki sahibi olmak amacıyla yapılan “eylemleri, davranışları ve tekrarlanan ifadeleri” kapsıyor.
Fransız yasalarına göre LGBTQ+’lar için onarım terapisi öneren biri, iki yıla kadar hapis ile cezalandırılacak. Ayrıca bu kişi, The Thomson Reuters Foundation’dan alınan bilgiye göre 33,810 dolar tutarında para cezasına çarptırılacak.
Suçun çocuklara ya da savunmasız yetişkinlere yönelmesi durumunda cezaların daha da sertleşeceği açıklandı.
Tasarı, parlamentonun alt meclisi Ulusal Meclis’te Ekim ayında oybirliğiyle kabul edilmiş ve 7 Aralık’ta Senato’da 305’e karşı 28 oyla onaylanmıştı. Yasa tasarısı Parlamento tarafından daonaylanmış oldu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yasayı imzalaması bekleniyor.
Fransız Eşitlik Bakanı Elisabeth Moreno Twitter hesabından “Bu anlaşma beni çok mutlu etti. Hayır, kendin olmak suç değil” ifadelerini paylaştı.
Fransa Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Sekreteri eşcinsel Clement Beaune, Twitter aracılığıyla, yasa lehine oy kullanan parlamento üyelerine teşekkürlerini iletti ve “bu anlaşmadan” gurur duyduğunu ifade etti.
Brezilya, Ekvador, Almanya ve Malta gibi ülkelerin yer aldığı ve giderek büyüyen onarım terapisini yasaklayan ülkeler listesine Fransa da dahil oldu.
ABD’de yirmi eyalet bu uygulamayı 18 yaşından küçükler için yasakladı. Beş eyalette kısmi yasaklar var, üç eyalette ise federal karar nedeniyle yasak koyulamıyor.
Şimdilik bizlerden bu kadar. Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle umutla kalın.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.