Bana göre ülkemizde çok yaygın olan işine gelmeyen ve sorumluluk almayı gerektiren durumları yok sayma davranışı;sağlık, eğitim, güvenlik, ekonomi, otizm gibi toplumun can damarı olan her alanda yaygın... Yok sayma davranışı,sorunları görerek çözüm üretecek birikime ve cesarete sahip olamayan bireylerden oluşan toplumların can simididir.
Yok sayma davranışının temelinde bencillik vardır. Çünkü yok sayma davranışı “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” mantığından beslenir.
Trajikomik bir davranıştır yok sayma. Zira Marmara depreminin acısını yaşayan İstanbul halkı, yakın tarihtegerçekleşme riski olan depremi yok saymaktadır. Oysa İstanbul halkının, depreme hazırlanacak yönetimi seçmesi,süreci takip etmesi gerekirdi.
Maalesef ülkemizde her kademede görev yapan herkesdeprem olacağını biliyor ama bu gerçekliği yok sayarak sorumluluk almıyor. Çünkü sorumluluk almak zor iştir. Bedel ister, bilgi ister, cesaret ister...
Otizm konusunda da otizmi yok sayma davranışı iş başındadır. Otizmi yok sayma davranışının nasıl işlediğini,23 yıl önce tanıştığım bir ailenin otizmle tanışma hikâyesi ile anlatacağım.
Aile seslendiklerinde tepki vermeyen 3 yaşındaki oğullarını işitme engelli olma kaygısı ile doktora götürür. Yıl 2001... Doktor çocuğu muayene eder. “Oğlunuz işitme engelli değil, otizm. Özel eğitime götürün, kreşe başlatın” der. Aileyi sanki çocuk grip olmuş gibi eve gönderir.
Burada devlet, 3 yaşında otizm tanısı alan çocuğu yani otizmi yok saymıştır. Oysa otizmli bireyin eğitiminde erken tanı çok önemlidir.
Eğer devlet otizmi yok saymasaydı, otizmli bireyleri toplumla bütünleştirecek ‘otizmli bireylere destek sistemini’kurardı. Bu sistemde doktor bir psikolog eşliğinde, çocuğun otizm olduğunu aileye bildirir ve bu süreçte onlara rehber olacak psikologla aileyi tanıştırırdı.
Ama biz de yok sayma takıntısı nedeniyle aileye rehber olunmaz. Aile de otizmi bilmediği için çok mutlu çıkar doktorun yanından. “Şükürler olsun oğulları korktukları gibi sağır değildir. Sanırlar ki bir yıl, iki yıl oğulları özel eğitim alacak, akranlarına yetişecek ve otizm sorunu ortadan kalkacak...
Devlet, trajikomik şekilde otizmi bilmeyen aileye, otizmli çocuğunu eğitme görevini verir.
Aile doktorun söylediği özel eğitimi aldırmak için gerekli işlemleri yapar ve özel eğitim kurumuna gider. İşte o an, yetişkin otizmli bireyleri görünce anlar otizm gerçeğini... Panik, korku, kaygı sarar aileyi... Ne yapacağını bilemez?Çaresizdir.
Eğer devlet otizmi yok saymak yerine otizmli bireylere destek sistemini kursaydı süreç şu şekilde ilerlerdi: Aileye psikolojik destek verilir. Çocukla sağlıklı iletişim kurmasında aileye rehber olunur.
Çocuk temel ihtiyaçları, duygu dünyası, duyusal sorunları, ilgi alanları açısından değerlendirilir ve çocuğa uygun eğitimplan hazırlanırdı.
Maalesef yok sayma davranışı nedeniyle bunların hiçbiri yapılmaz.
Aileye doktor gibi özel eğitim öğretmeni de “Kreşe gönderin, akranları ile iletişime girsin, onları model alsın.”önerisinde bulunur. Aslında öneride bulunan doktor da özeleğitimci de ailenin kreş bulma konusunda yaşayacağı zorluğubilir; ama bu zorlukların ailenin psikolojisinde açacağı yarayı yok sayar.
Aile ise “Otizmli çocuğu kreşe almıyoruz.” cevabı ile anlar Türkiye’de otizmli olmanın dayanılmaz ağırlığını.
Eğer devlet otizmi yok saymasaydı. Otizmli birey destek merkezini kursaydı çocuğun gideceği kreşi ayarlardı. Çocuğuneğitim planını bir uzman eşliğinde kreşe gönderir, kreşpersonelini, çocukları ve diğer velileri eğitirdi yani toplumu eğiterek otizm konusunda farkındalık yaratırdı. Otizmli çocuğun toplumla bütünleşmesini olanak sağlardı
Ancak devlet otizm yok saydığı için aile kreş bulamaz. Haftada iki saat, içeriği çok yetersiz eğitimin de otizmli çocuğuna faydası olmadığını yaşayarak öğrenir. Bu gerçeğiyetkililer de bilir ama yok sayarlar.
Aile panik halinde otizmin çaresini arar. Takviyeler, terapiler, alternatif akla hayale gelmeyen yöntemlerin peşinde sürüklenir.
Bu arada, çocuk ilkokul çağına gelir. Doğru müdahale edilmediği yani otizm yok sayıldığı için çocuğun davranışsorunları artmıştır. Okulda istenmez, parkta istenmez, kısacası hayatın içinde istenmez.
Otizmi yok sayan, otizmli birey destek sistemini kurmayan devlet otizmli bireylere eğitim veren özel eğitim sınıfları, özel eğitim okulları açarak 1998 de yayınlanan özel eğitim Yönetmeliğinin ilkeleriyle ters düşer.
Bu Yönetmeliğin 5. Maddesindeki ilkelerden sadece 3 tanesini aşağıya aldım: 5.Maddenin c fıkrasına göre
“Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin özel eğitim hizmetlerine erken dönemde başlanması gerekir.
Dikkat ediniz devlet belirlediği özel eğitime erken başlanması ilkesini yok sayıyor kreş eğitimi vermiyor
Yine 5.Maddenin ç fıkrasına göre “Özel eğitim hizmetlerinin, özel eğitime ihtiyacı olan bireyleri sosyal ve fiziksel çevrelerinden mümkün olduğu kadar ayırmadan toplumla etkileşim ve karşılıklı uyum sağlama sürecini kapsayacak şekilde planlanıp yürütülmesi” gerektiğibelirtiliyor.
Yine devlet otizmli bireylerin gittiği özel eğitim okulları açarak yani otizmli çocuğu diğerlerinden ayrıştırarak bu ilkeyi de yok sayıyor.
Aynı maddenin g fıkrasında “Ailelerin özel eğitim sürecinin her aşamasına aktif katılımlarının sağlanmasını istiyor.
Devletin bu ilkeyi uygulaması için aileyi otizm konusunda eğitmesi ve aileye psikolojik destek vermesi gerekiyor.
Devlet bu ilkeyi de yok sayarak aileyi eve gönderiyor.
Dikkat ediniz, Yönetmelik 1998 de çıkıyor, ailenin 2001 yılında yaşadığı sıkıntılar bugün birebir yaşanmaya devam ediyor.
Otizmle ilgili sivil toplum kuruluşları, 1. ve 2. Otizm Eylem Planları hazırlayıp ilgili kurumlara sundular. Otizmlibireylerin eğitim, sağlık, bakımlarıyla ilgili sorunlarını sürekligündeme getiriyorlar. Bütün bu çabalar yok sayılıyor...
Zamanında, doğru müdahale edilmediği için otizmli bireylerin büyük çoğunluğunda davranış sorunları artıyor. Bu da yaşama, eğitim, barınma, seyahat gibi temel hakların bile otizmli birey söz konusu olduğunda sorgulanmasına neden oluyor.
Devlet sonuç alamadığı bu sisteme büyük paralar aktarmaya devam ediyor. Gelecek yazımızda bu konuyu ele almak üzere hoşça kalın...
7 Mart 2024
KAYNAKÇA
1998 Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, MEB
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.